Gazlı Gangren . PENCEREM'den Bir Öykü

GAZLI GANGREN

7 Haziran 1983, saat 14.00... Cebeci-Demirlibahçe, bodrum katındaki dairemin kapısını açtım. Burnuma çarpan alıştığım rutubet kokusuna aldırmadan girişteki kilim yolluğu beş adımda geçip ortadan buzlu cam kaplı kapıyla ikiye ayrılmış dairemizin tek odasına girdim. Kardeşim Ali fakültesinden gelmemişti. Soldaki kendi bölümüme geçip kitaplarımı çalışma masama bıraktım, montumu çıkardım, tek kişilik somyama sırtüstü uzanarak ellerimi ensemde kavuşturdum. Pencerenin üst kısmından sıcaklığı olmasa bile güneşin ışığı odama giriyordu. Gözlerimi kireç badanalı tavana diktim.

Vay be! 1977’de kazandığımı öğrendiğim zaman derslerin zorluğunu hayal ederek altı senede olmasa bile sekiz senede olsun bitiririm diye düşündüğüm, 12 Eylül 1980 öncesi sayıca azlığımız sebebiyle solcular bizi fakülteye sokmayacaklar korkusuna kapıldığım, 80 sonrası her iki endişemi de aşıp inek öğrenci olarak tanındığım tıp fakültesi nihayet bitiyordu. Altıncı sınıftaki son stajım genel cerrahinin son dersinden çıkmış, evde, yatağımdaydım. Geçmiş altı senemi, kavga günlerini, Mamak cezaevinde yattığım üç haftayı, sevinçlerimi, korkularımı, umutlarımı, sorumluluklarımı... Hepsini düşündüm. Doktor olmama bir adım kalmıştı. 15 Hazirandaki genel cerrahi final sınavını geçersem o gün, aklıma getirmek istemesem de kalırsam üç ay sonraki Eylül’de, Eylülde de geçemezsem stajı tekrarlayıp yaklaşık altı ay sonra doktor olacağım... Üç aylık cerrahi stajım boyunca zaten bunların bilincinde olarak günü gününe çalışmıştım. Bir hafta tekrar yapacaktım. “Sinan, şampiyonluk maçına çıkacaksın, İnşallah kazanırsın” dedim. Uykuya daldım...

12 Haziranda rakibim jüri başkanı belli oldu. Prof. Dr. A.Rıza Arat... Öğrenciyi fazla sıkmazdı, sıkletime uygundu. Gerçi Dağcılık Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Mecit Doğru veya cerrahi kitapları ana kaynağımız olmuş, stajımı yanında yaptığım Prof. Dr. Orhan Bumin’in jürisini tercih ederdim ama yirmi stajyerden on dokuzunun çaktığı Kamil İmamoğlu veya Zeki Çandar’ın jüri başkanı olarak rakibim olmamasına şükrettim.

15 Haziran... Maç günü geldi çattı. Kliniğe geldim, şansıma düşen guatr hastası ile ısınma hareketlerine başladım. Rakibimi tanıyorum; ringe çıkınca ilk soru guatrdan olacak... Hırslıyım, kendime güveniyorum. Rakibimi devireceğime eminim. Ve beklenen an geldi. Gong çaldı, ringe çıktım. Rakibim Prof. Dr. A. Rıza Arat karşımda, iki doçent köşesinde yanında... Centilmenlik gereği selamlaştık. Maç başlamıştı. Hastamı takdim etmeye başlamıştım ki rakibimden “Sinan, guatrı boş ver de sen bana gazlı gangreni anlat” hamlesi geldi. Daha onuncu saniye... Tartma, ısınma, arkasından direk yumruk beklerken çeneme sert bir kroşe almıştım.

- Büyük, kirli yara...

- Başka?

- ...!

Grogi durumundaydım.

- Cevap versene evladım.

- Nekroz...

- Tamam, devam et.

- ...!

Devrilmiştim. Saniyeler geçiyordu. Ülkü Hocanın sesini duydum.

- Hocam, müsaadenizle ben ikinci soruyu sorayım.

- Sor bakalım Ülkü.

- Sinan, yara iyileşmesini anlatır mısın?

Nakavttan kurtulmuştum. Kroşenin etkisi geçmişti. Sekizde ayağa kalkmış boksör hırsıyla saldırıp dört dörtlük cevap verdim. Diğer doçent hocam ilk beklediğim yumruğu savurdu.

- Sinan, hazırladığın guatr hastasını niçin ameliyat ediyoruz?

Sorulan soruyu da guatr hakkında sorulmayan bildiklerimi de anlattım, son gong sesini duydun.

- Tamam evladım, çıkabilirsin.

Maç bitmişti. Ringden inip koridora çıktım. %70 doktor oldum umuduyla beklemeye başladım.

Kaç saat geçti, geçmek bilmeyen saatler nasıl geçti bilmiyorum ama nihayet sonuçlar açıklandı. Ben ve bir arkadaşım hariç gurubumuzdaki herkes geçmiş, doktor olmuştu. Maçı sayıyla kaybetmiştim. Haksız karar olduğunu düşünerek tüm cesaretimi toplayıp A.Rıza hocanın odasına girdim.

- 8501, Sinan Beyhan. Hocam, üç soru sordunuz, ikisini bilmeme rağmen çaktım. Niçin?

- Sinan, sana gazlı gangreni sordum, bilemedin. Doğru mu?

- Doğru Hocam.

- Ben, gazlı gangreni bilmeyen birini doktor yapmam. Evine gidip dinlen, sorunun cevabını öğren. Niçin çaktığını yine de anlamazsan yarın tekrar yanıma gel, konuşalım. Tamam mı?

-Tamam Hocam.

Dünyam yıkılmış kendim ayakta, dertli düşüncelerimle baş başa eve geldim. Dinlenmeden cerrahi kitabımı açıp zaten bildiğim, kroşe yumruk alıp grogi olduğum için cevaplayamadığım gazlı gangren bölümünü tekrar okudum. İlk 24 saatte teşhis koyulup tedaviye başlanmaz, son çare hasta uzuv kesilmezse hasta hayatını kaybediyordu. Niçin çaktığımı anlamıştım. Tıpta %30, cerrahide %1 hataya bile yer yoktu; bedeli insan hayatıydı.

Ertesi gün hocamın yanına gitmedim. Tek dersten kalanlardan isteyenlere eylül hakkını bir hafta sonra kullanma şansı tanındı, kullandım bu hakkımı. 21 Haziranda tekrar sınava girip bu kez geçtim, doktor oldum. Ve meslek hayatım boyunca da diplomamda mezuniyet tarihimin niçin 21 Haziran 1983 yazdığını hiç unutmadım.

*PENCEREM kitabımdan alıntıdır.*

06-03-2021/BANDIRMA/Op.Dr.SİNAN BEYHAN - PENCEREM