Çevremde yorgun asık yüzler.
Kimisi kısa yolculuğunda uyku kaçamağına yatmış bile. Sabahın 8’i. Tek tük araçlar geçiyor. Evimin yolu soğuk renkli soluk benizli sokaklarla dolu. Bandırma’nın ıssız sokaklarına bakarak düşünüyorum ve hüzünleniyorum. Nerdeyse şairin dediği gibi yaşım yolun yarısına geldi geriye baktığımda sadece günümü kurtarmak adına verdiğim bir yaşam mücadelesi .
**
Kendime ait olan özgürlük alanımda çoğunlukla vaktimi evde geçirmek zorunda olduğum yıllar boyunca sanki her gün dejavu gibi bir yaşanmışlık. Her gün aynı gün anlayacağınız. İçinde spor yok, rahat rahat huzurlu bir dinlenme ,eğlence yok,dışarıya çıkıp arkadaşlarımla buluşup hayatın güzelliklerini paylaşacağım anlar yok denecek kadar az.
Çünkü bir emekçinin yaşama alanında bunlar yok. Olması olanaksız. Aldığın para belli . Borçlar,krediler,elektrik,kira.. Yaşam paraya bağlı. Sistem sana vakit veriyor ama özgürlük vermiyor. Özgürlüğün olması için kamusal yaşam alanlarının çokça artması bir şans ama . Yok. Öyle bir kaygı yok. Halkın ortaklaşa kullanabileceği spor alanları eğlence alanları yaşam alanları üretilmesi kimsenin derdi olmamış.
Tüm ülkemde olduğu gibi Bandırma’da da özgürlük demek para demek. Sadece bir şekilde parası olanın yaşabileceği kent olacaksa Bandırma sizin olsun ben giderim.. Bakıyorum Bandırma’ya ertelenmiş hayatlar için ertelenmiş bir hizmetler kenti. Bir insan olarak yaşamın güzelliklerini paylaşmak adına bugüne kadar ertelenmişliğin çıkmazındayız. Bu nasıl bir fiyaskodur anlaşılır gibi değil. Tatlısu ‘dan başlayarak Dutlimana kadar doğanın hediyesi muhteşem bir doğanın içindeyiz.
Ve zehir dolu bir fanüsta yaşamak zorundayız.
**
Bandırma’mıza yakışmıyor halkımızın yeşillik içinde ailesiyle gezip dolaşacağı nefes alacağı alanlar değil isteğimiz ..Sadece dert çok daha fazlası isteklerimiz. Ve hepsi sadece istemekle olacak işler öyle fazla para isteyen yatırımlarda değil. Sadece kent olarak istemekle olacak işler.
İnternet ve sosyal medya sayesinde gidip görmediğimiz büyük ve küçük şehirleri görebiliyor öğrenebiliyoruz yaşadığımız sehirle kıyaslıyoruz. İnsanlar yaşadıkları kent için asla taviz vermiyorlar. Almanya’da Freiburg ‘u izledim geçen gün odamda. Kent içinde fosil yakıt yasak. Herşey çevreci enerji. Ve Almanya’da güneş bile yok. Birileri para kazanacak diye kentlerini zehirleyenleri görmezen gelmiyorlar.
**
Bizim çevreci geçinen yerel gazetecilerimizin duruşu bile aldıkları fatura karşılığına kalmışsa(ne yazık ki) sakatlık bizde. İhanet diz boyu. Kent Konseyi göstermelik. Bir çevre derneğini bile yaşatamayan ya da manevi olarak dahi destekeyemeyen muhatap kitle. Siyasi mecra hava ve heveslerle kaybedilen sinerjiler. BANDIRMA maalesef yaşanabilir sosyal alanlar bakımından ortaçağı yaşıyor. Kentin yüz karası çöplüğümüz orda için için yanarak yanardağ gibi patlamayı beklerken …
**
Tepe tepe tüten çöp dumanına, gazına sinir oluyorum,gece pencere açamıyorum.Kentin lağımı denizime akıyor kıyısında bile dolaşamıyorum .Zor değil . Bana söz verip oy alan yöneticilerden tüm Bandırmalılar gibi ben de çözüm istiyorum .Başkanımız Sayın Dursun Mirza’nın da ötelemeden bu konuyla daha çok ilgilenmesini diliyorum.
BERKAN kOZAN