Geçenlerde yolumuz Devlet Hastanesi K.D.S. Doktoruna düştü.

ÖNEMSİZ  GÖRÜNSE DE..
     Geçenlerde yolumuz Devlet Hastanesi Kalp Damar Sağlığı Doktoruna düştü. Gün evvelden randevumuzu aldık, gittik, kaydımızı yaptırdık. Tabela ve okları izleyerek muayene odasını bulduk. Bizden önce iki hasta gelmiş sırada bekliyor. Kısa zamanda  koridor doldu bekleyenler çoğaldı. Yaşlı bir bey  zor nefes alıyor. Dil altı hapı içirdiler. Durumu iyice olanlar, daha hasta olanlara yer verdi. İç içe kalabalık bir grup olduk. Ara sıra maskesini indirip hava almak ihtiyacı duyanlar var. Koridorda diğer doktorların muayenesi başladı. Bizim doktor yok ortalarda. Zaman ilerliyor, sıkıntı artıyor. Derken bir sağlık görevlisi geçti yanımızdan. Hasta yakınlarından biri de; bizim muayenenin ne zaman başlayacağını sordu. Aldığı cevap hepimizi şok etti. Meğer biz yanlış odanın önünde bekliyormuşuz. Doktorun odası başka yere taşınmış. Tabelası burada asılı kalmış. Üstelik bu durum uzun zamandır böyleymiş. Yani bir Allah' ın kulu çıkıp da tabelanın yerini değitirmemiş!!. Bunca kalp damar şikayeti olan insan, adam yerine konmamış. Bu olay bana başka bir olayı hatırlattı. Bir süre önce eski bir tanıdığım Bandırma' da yaşayan arkadaşının nikahına davet edilmiş. Eşi Bandırma' dan daha önce  birkaç kez geçmiş. limandaki binanın üzerindeki BANDIRMA NİKAH DAİRESİ yazısını görmüş. Ben nikah dairesini biliyorum diye kadıncağızı oraya götürmüş. Oysa o binada uzun zamandır nikah kıyılmıyor!. Bir süre bekleyip sonra sormuş ve gerçeği öğrenmişler. Bu arada nikaha yetişememişler. Bana geldi, burnundan soluyor. Madem nikah kıyılmıyor, o yazının orada ne işi var diye.
   *

Markete yeni muz gelmiş, eski fiyat etiketi duruyor. Herkes 9 tl den aldığı muzun 13 tl olduğunu kasada öğreniyor.  Bir başka devlet hastanesinden aldığımız batın taraması sonuçları bize yanlış verilmiş. Konu kanser! Bizim sonuçlar da başka bir hanıma gitmiş. Bunu yakın zamanda  tesadüfen öğrenip şok yaşadık .  Elbette gerekeni yapıyoruz. Bu duyarsız, sorumsuz davranışların  olabilecek sonuçlarını  düşünmek bile insanı deli ediyor. Her vatandaşın gördüğü; ihmal edilip değiştirilmeyen sokak  adları, numaralar ve levhalarla ilgili duyarlı olması gerekiyor. Herkes görevini kusursuz ve tam yapmak zorunda.  
     Kemoterapi görenlerin her kemoterapi öncesinde PCR testi yaptırma zorunluluğu var. Bu hastalığın tedavisi çok pahalı, bütçeler zorlanıyor. Terapiler onkoloji bölümü olan hastanelerde yapılıyor, bu hastaneler de tabi ki; büyük şehirlerde. Bu şehirlerde oturmayan hastaların yol ve konaklama sorunları çok yıpratıcı. Ancak bu konuda sevindirici durumlar da var. Mesela bazı yerlerden hastaları belli günlerde ücretsiz  hastaneye götüren araçlar... Bu araçlar bazı dernekler ve belediyeler tarafından hizmete sunuluyor. Bir de Kanser Derneği' nin ücretsiz konaklama hizmeti var ki; gerçekten emeği geçenlere sonsuz minnet borçluyuz . Düşüncem pek çok insana ters gelebilir, ama ben; Hac' ca gitmek, kurban kesmek gibi hayır işlerinin  bu kuruma yardım şekline dönüşmesini gönülden diliyorum. Ayrıca diğer vatandaşların da ayda beş on lira gibi az bir  katkıda bulunması insanlık adına büyük bir yardım haline gelebilir. Bütçesinden minik bir pay ayıran kimse açlıktan ölmez.

*
     Evde uygulanan PCR testleri bazı nedenlerle yasaklanmış. Ahlak yoksunu bir takım insanlar merdiven altı kitler üretip satmaya başlamışlar. Testlerin güvenirliği de ülkemizde tartışma konusu. Ancak; birçok Avrupa ülkesi kreşlerde haftada iki kez çocuklara bu testi yapıyor. İnsanlar bu testleri evlerinde uygulayabiliyorlar. Uzman değilim, böyle hassas bir konuda elbette ahkam kesemem. Hangisinin doğru uygulama olduğuna ilgili makamlar  karar verecek biz de uyacağız. Bu sabah bir yakınım PCR testi için Devlet Hastanesine taksi tutup gitti, test yaptıramadan dönüp geldi. Gittiği zaman üç beş kişi varmış. Epey beklemişler. O sırada  gelenler olmuş, kuyruk uzamış. Çoğu korona  şüpheli  olan bu insanların sosyal mesafeye de uymaması sonucu daha fazla kalamayıp kuyruğun en başlarında olmasına rağmen sıradan ayrılmış.  Daha sonra yine taksiyle gidip özel hastanede testini yaptırmak zorunda kaldı. Bağışıklık sistemi düşük olduğu için riske giremedi. Her 21 günde yapılacak bu işlem için her defasında bu sıkıntı yaşanacak demek ki!  
      Hani basiretsiz iktidarların devlet bünyesine verdiği kalıcı zararlar var ya; onların affı yok! Gericiliğin yolunu açma, yanlış veya noksan kararla  bir grup çocuğu ve genci denek gibi kullanma. Bazı önemli ilaçların ödenmemesi, bulunmaması. Bazı meslekleri itibarsızlaştırma, tarihi mekanları yok etme, sehrin ruhunu öldürme, hak etmeyenleri önemli  görevlere getirip kurumları iflasa sürükleme, gösteriş için( İtibardan tasarruf olmaz!) diyerek büyük harcamalar yapma, yasaları delme, anlık çözümlerle ciddi sorunları geçiştirme, gercekleri ört bas etme   Vs...   vs...

*
     Ülkelerin siyası tarihleri bunlarla ve bu hataların bıraktığı acı izlerle doludur. Binlerce insanın yaşamı deneme yanılma metoduyla riske atılmamalı, her işin başında ehil kişiler olmalıdır. En büyükten en küçüğe bütün kararlar  denetlenir olmalıdır.  Tapu işlerine işiniz düşsün, bir miras sorunu yaşayın; Nuh nebi' den kalma yasalarla karşılaşırsınız. Cümlelerin çoğunu anlamanız mümkün değildir. Kırk kapının tokmağını çala çala hazırladığınız evrakların çoğu güncelliğini yitirmiştir. Bilgisayarın tek bir tuşu ile önünüze dökülmesi gereken evraklar küf kokulu arşivlerin arasında yok olup gitmiştir.  Bul bulabilirsen... İş böyle olunca; açılmış davalar  uzar da uzar. Hiçbir konuda doğru sonuç alınmaz.  Hiçbir yolun kestirmesi yoktur.  
   Taze gençliğin, bu arşif çöplüklerinde debelenecek ne vakti ne de sabrı var. Yakın gelecekte bu labirentlerden ya çıkacağız! ya çıkacağız!
     Ben üç çeyreklik yaşım, bilgim ve birikimimle böyle düşünüyorum ya;  benim jenerasyonum da aynı çerçevede  düşünüyor. Bir çoğunun elinde akıllı telefon , tablet ve  PC var. Sosyal medyada at koşturan koşturana. Eski yemek tarifleri, kocakarı ilaçları, ekonomik yaşamın püf noktaları onlardan geliyor. Elbette yanlış yerlere giden mesajlar,  alakasız yorumlar, hatalar, noksanlar, kusurlar da var. Burada takdir edilmesi gereken; yaşlı insanların çağ dışı kalmama çabaları. Gençlerin onlara sabır ve anlayışla yardımcı olmaları. Kuşaklar arası kaynaşma...

*
      Evlatlar ve torunlar; aile büyüklerine akıllı saat alma yarışına girmişler. Skaypten canlı bağlantılarla ne kadar uzakta olsalar bile  onların yanlarında olduklarını hissettiriyorlar. Bu konfor yaşlı insanı öğrenmeye itiyor. (Bana tablet, akıllı telefon ne lazım!) demiyor. Emekli maaşından taksitle de olsa bu araçlara sahip olmaya çalışıyor. Birkaç tuşla sevdikleri ile yüzyüze konuşma şansını kullanmak, akıllı saatin sunduğu hizmetlerden yararlanmak istiyor. Bu çaba; bazı parodik olaylara neden olsa da denemeye değiyor.
     Dürdane teyze ve eşi akıllı saatlerini geçen gün taktılar. Bu saate bazı bilgiler yüklendi. Gece uykuda bile kontrol altındalar. Telefonu duymama sorunu bitti. Uzun süre hareketsiz kalınca, telefon titreşimle onları uyarıyor. Kalkıp evin içinde volta atıyorlar. Eğilip doğrulup kaslarını çalıştırıyorlar. Abur cubur, yağlı, şekerli gıdalar, kızartmalar sınırlandı. Bol su içiyor, akşam altıdan sonra sabaha dek katı gıda yemiyorlar. Günde kaç adım attıkları bile belli. Bu bilgiler özel doktorlarına gidiyor. Öneriler gün içinde geliyor. Kalp atışı ve tansiyonun sürekli kontrol altında olmas,ı kendilerine olan güveni artırdı. Sadece Harun Bey;  günde üç bin adım,  işini sevmedi. Oldum olası işine arabayla gidip gelmiş. uzun uzun yürümek zorunda kalmamış.  Neyse  ona da çözüm bulmuş kendince.  Günde yarım saat ;  evin sevimli Köpeği tarçının bacağına saati bağlıyor.  Üç asağı beş yukarı istenen adım sayısını tutturuyor. Ne var ki;  dün saati hayvanın bacağında unutunca adım sayısı on bini aşmış.  Doktor buna ne diyecek bakalım.? Saatini ilk taktığı gece de  Dürdane Hanım ( Evde hırsız var!) diye  gece ortalığı ayağa kaldırmış. Sonradan anlaşıldığına göre; o gece Dürdane  Hanım tuvalete kalkmış.   Sokak lambalarının içeri vuran aydınlığı gece lambası gibi etrafı görmeye yetiyor. Bu nedenle karanlıkta gitmiş tuvalete. İşte o arada nasıl olduysa saatin ekranı bir yere değince el feneri yanmış  gibi tuvalette bir aydınlanma olmuş. Kadıncağız ışığın nereden geldiğini anlamak için sağa sola dönüp bakınırken ışık banyonun fayanslarında dolaşmış. Bazı köşeleri aydınlatmış Dürdane Hanım da evde hırsız el feneriyle gezip bakınıyor sanıp basmış feryadı...  
ULVİYE KARA AKCOŞ / SAYGILARIMLA

09-01-2022 -BANDIRMA