Büyüklerden kalan bir söz vardır, biraz uyarı içerir. ( Gelen kurban bayramı, komşu düğünü değil.) Çünkü alışkanlıklarımız gereği; bayramın getirdiği artı sorumluluklarımız ve alışkanlıklarımız vardır. Ekonomik durumu uygun olup kurban kesmenin yanı sıra, tepeden tırnağa ev temizliği, aile bireylerine yeni giysi ve ayakkabıların alınması, komşu ve akraba ziyaretleri, yapılacak ibadetler yaşamımızın rutini sayılır. Ne var ki; zaman içerisinde bu alışkanlıklarımızın bazılarından yavaş yavaş vazgeçtik. Artık bayramdan bayrama değil, daha sık kıyafet alır olduk. Bayram sürecini, çoğumuz, akraba komşu ziyaretleri yerine tatil beldelerinde dinlenip , eğlenerek geçirmeyi yeğliyoruz. Karbonidrat zararlı diye kavurma ve tatlı yememeye çalışıyoruz. Zaten çok kişi yemek istese de; bulamıyor, alamıyor, yiyemiyor.
Bayramdan bayrama evine et giren ihtiyaç sahipleri, şimdi çok daha mağdur.
Kurban kesim kuralları var, kesim alanlarında dikkat edilmesi gereken hijyen var. Eskiden evlerin bahçesinde kurban kesmek için bir köşe olurdu. Oraya bir çukur kazılır, kurbanın kanı oraya akıtılırdı. Genelllikle bir çatı çıkıntısı veya ağaç dalına takılan çengele kurban asılıp yüzülür, iç organları çıkartılırdı. Çevredeki çoluk çocuk ve yetişkinler orada bulunur dua ederlerdi. Yerleşim yerleri değişince kurallar da değişti. Kurban kesmek kimine göre daha kolay kimine göre daha zor oldu.
Kurban kesimini katliam olarak görenler varsa da; insan, et ve otla beslenen bir canlıdır. Öyle veya böyle eti yenen hayvanlar bir şekilde katledilirler. Bu durumda önemli olan, hayvana eziyet etmeden, en kolay ve en sağlıklı şekilde yararlanmak kalır geriye.
Ben bu gün kurbanla ilgili dinlediğim bir olayı paylaşmak istiyorum. Ziya; yoksul bir ailenin doğuştan engelli çocuğu. Sırtında onun yaşamını daha da zorlaştıran büyük bir çıkıntı var. Küçükken doktorlar çözüm bulamamışlar, bir doktor büyüyünce ameliyatla düzeltilebilir demiş. Çocuk aklı erdiğinden beri çalışıyor, ameliyat parası biriktiriyor. O çalışıp biriktirdikçe hastane harcamalarına zam geliyor. Biriktirdiği para ameliyatına yetişmiyor.
Köyde İsmail ağa adında bir adama herkes kurbanlık parası veriyor. O da; para veren insanlar için, daha yavruyken kuzu alıp kurbanlık hayvan yetiştiriyor. Herkes kestireceği hayvanı daha yavruyken tanıyor biliyor, zaman zaman gidip kontrol ediyor. Adam paraları topluyor, daha kuzuları almadan; çalışarak yeterli parayı biriktiremeyeceğini düşünen Ziya, onun evine girip kurban paralarını çalıyor. Haber duyulunca, köyde kıyamet kopuyor. Satıcıya para verenler dava açıyorlar. Adam çaresiz elinde ne koyun var ne para! Ziya ise; çaldığı para ile gidip ameliyatını oluyor ve düzeliyor. Bir yandan mutlu, ama vicdanı rahat değil! Uykuları kaçıyor, yemek yiyemiyor, yer gök ona dar geliyor. Sonunda caminin imamına gidiyor, durumu anlatıyor.
İmam, cuma namazından sonra cemaate vaaz verirken Ziya’ nın yaptıklarını anlatıyor ve diyor ki; Ziya hepimizin kurban parasını çaldı, ama bu günah hepimizin. Çevremizde önemli ihtiyaç sahipleri varsa önce onların ihtiyaçları karşılanmalı. Bugün burada hakkımızı ona helal edelim. Eminim ki Ziya bir daha asla suç işlemeyecektir.
Köylüler o gün orada; kurban için ayırdıkları paranın bir bölümünü köyde ihtiyaç sahibi olup hastalığını tedavi ettiremeyenlerin tedavisi için ayırma kararı alıyorlar.
Bu onların kararı. Saygı duymak gerekir. Gücü olan hem kurbanını kesip hem ihtiyaç sahiplerine yardım edebilir. Bu yıl pandemi nedeniyle çok insan işsiz kaldı. Kredi borçları ve ödenemeyen faturalar birikti. Ödenemeyen bir faturayı ödeyip darda zorda olanlara yardım etmek, güzel bir davranış olur. Bayramları yaşatmaya çalışırken aramızdaki yardımlaşma duygusunu besleyip pekiştirmek gerekir. Bir çoğumuz kurban kesemesek bile; askıda fatura, askıda ekmek, yemek kampanyalarına kendi gücümüz kadar katılabiliriz. Sayın Cumhurbaşkanı’ mız açları doyurma işini muhalefete bıraktı. Ne iktidar, ne muhalefet! Biz kendimize düşeni yapalım! Bayramımız kutlu olsun, yaşamımızı sevgi ve merhamet doldursun.
ULVİYE KARA AKCOŞ- 08-07-2021 -BANDIRMA