Gezi Parkı direnişiyle başlayan eylemlilik sürecine dair düşünenlerin,yazanların birçoğunun paylaştığı ortak bir tespit vardı: Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak…Gerçekten de öyle.Yaşananlar, sosyal devrimin içinde olduğumuzu gösteriyor.
Büyük bir sosyal uyanışla karşı karşıyayız. Bireysel diriliş yaygınlaşıyor. Bir kere birçok ezber bozuldu. Laik-dinci, ulusalcı-bölücü gibi uzlaşmaz görünen ikiliklerinin arasındaki mesafelerin koşar adım aşılabileceği ortaya çıktı.Tehlike anında kendiliğinden gelişen dayanışma ikliminde, farklı ideolojik motivasyonları aşan ilişkilenme tarzları ortaya çıktı.Polisin ve jandarmanın orantısız güç kullanımına karşı, orantısız zeka ve mizah kullanımlarına şahit olduk. Pasif direnişin daha önce görülmemiş biçimleri yaratıcılıkla keşfedilip uygulandı ve uygulanmaya devam ediliyor.
Hareketin ne olduğuna, ne yaptığına ilişkin onlarca maddeyle sıralan listeler hazırlanabilir. Bunlar başkalarınca yapıldı,yapılıyor. Gezi deneyimi, sosyal bilimcilere zengin imkanlar sunan büyük bir laboratuar. Birçok araştırmaya kaynaklık edeceği aşikar.
Bu yazıda daha çok direnişin örgütlenme biçiminden başlayarak, temsiliyet meselesine uzanan politika yapma tarzlarındaki kökten değişikliğe işaret etmek istiyoruz.
Birkere, apolitik etiketi yapıştırılan gençliğin aslında mevcut politikaya ve onun aktörlerine uzak durduğunu anladık. İnançsız olmadıklarını, politik sistem ve işleyişe tepkili olduklarını gördük.Toplumun çoğunluğunu oluşturan kesim olarak, enerjilerinin, partilerin gençlik kollarında soğurulmasını istemediklerini, ayrıca oy deposu olarak görülmeye de karşı olduklarını anladık.Aslında, ülkenin ve dünyanın meselelerine duyarlı olduklarını; iletişim teknolojilerini ve uygulamalarını gelişmeleri takip etmek için yaratıcı bir tarzda kullandıklarına şahit olduk.
Geziyle başlayan ve yayılan direnişin örgütlenme biçimi, dünya ve ülkedeki örneklerine bakıldığında elbette eşsiz değil.Ancak bu kadar yaygınını ve akışkanını daha önce yanıbaşımızda görmedik. Hareketin meclisi diyebileceğimiz Gezi Dayanışması 100’ü aşan bileşeniyle alıştığımız örgütlerden farklı. Karar alma süreçlerinin herkese açık forumlarda işlemesi de gerçek demokrasinin ne olduğunu bize sezdiriyor, burjuva demokrasisi uygulamalarının da ne kadar zavallı olduğunu ortaya koyuyor. Hükümet şiddetle Gezi Parkı ve Taksim meydanını boşalttı ama, direnen halk başka parklarda düzenli toplantılar, forumlar düzenleyerek, meclisler teşkil ederek doğrudan demokrasi yoluyla sosyal devrimin devam ettiğini dosta düşmana gösteriyor.
Örgütlenmede sosyal medya kanalını iyi kullanan hareket, yine sosyal medya üzerinden kendi haberleşme ağlarını kurdu.Ana akım medyanın aksine, hükümetin denetiminden uzakta, direniş için işletilen sosyal medyanın prestiji tavan yaptı. Hereket kendi radyo, televizyon kanallarını kurdu, böylece sermayenin ve devletin bilgi üzerindeki iktidarını sarstı. Hareket içinde binlerce haberci,kameraman ve yazar ortaya çıktı.Meslekten sözde gazeteci, yazar takımının yapmadığını gayet güzel yaptılar.Yaşanan yaratıcılık patlaması, halk içinde nasıl bir cevahirin saklı olduğunu gösterdi.
Gelinen noktada, yaşanan sosyal devrimin niteliğinin ağsal, özyönetim yapı ve ilişkilerine dayalı, hiyerarşi karşıtlığıyla karakterize olduğunu söyleyebiliriz.Zaten tüm sosyal devrimler öyledir.Ta ki devlet ya da siyasal devrim tarafından boğulana kadar. Siyasi örgütler, partiler hareketin başına çöreklenmek istedi, isteyeceklerdir. Onların ana argümanları, yeterli bir örgütlülük düzeyine ulaşamamış direnişin bastırılacağı ya da söneceğidir. Yeterli örgütlülükten anladıkları, halk hareketinin merkezi hiyerarşik bir örgütün güdümüne alınmasıdır. Sosyal devrimin öznesi halk kesimleri, doğrudan demokraside ve özyönetimde ısrar ettiğinde devrim güçlenip, yayılacaktır.