Giyotin ve Doğrular

Biri papaz, biri hakim, biri de fizikçi olan üç kişi giyotinle idama mahkum olur.

İdam sehpasına ilk papaz çıkarılır.

– Son sözün nedir?

Der ki:

– Ben Allah’a inanıyorum, O beni kurtaracaktır.

Allah… Allah…diye bağırır

Giyotini indirdiklerinde boynuna birkaç santim kala giyotin durur. Halk şaşırır ve hep bir ağızdan bağırır:

– Onu serbest bırakın; Allah sözünü söylemiş ve onu korumuştur.

Böylece papaz idam edilmekten kurtulur…

Sıra hakime gelir, ona da sorarlar:

– Demek istediğin en son söz nedir?

– Ben papaz gibi Allah’a inanmıyorum. Ama adalete güveniyorum.

Adalet… Adalet… Adalet… diye bağırır

Giyotini indirirler, giyotin hakimin de boynuna birkaç santim kala durur…

Bunun üzerine insanlar tekrar şaşırır ve bağırırlar:

– Adalet sözünü söyledi, onu serbest bırakın.

Böylece hakim de boynunun kesilmesinden kurtulur…

Sıra fizikçiye gelir. Ona da

– Son sözünü söyle derler

– Ben ne Allah’a inanan bir papazım, ne de adalete güvenen bir hakim..

Bildiğim tek şey şudur:

Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.

Görevliler giyotini kontrol edince gerçekten de bir düğüm olduğunu görürler. Düğümü açıp tekrar bırakırlar, böylece fizikçinin başı bedeninden kopar…

Toplumdaki “düğümler” ve sorunlara işaret edip gerçekleri söylemenin acı sonuçları olabilir!..

Gerçekleri kimler ve neden söyler/söylemelidir?..

Papaz, Bilimsel eğitim almadığı için ilahi adaleti bekliyor ve Allah’ın (İlahi) adaleti dağıtacağına inandığı için beşeri adalete güvenmiyor

Hakim, Allah’a inanmıyor, neden orada olduğu ile neyle yargılandığını da sorgulamıyor.Kendilerinin karar verdiği adalete güveniyor Bilimin ispatlanabilir gerçek olduğunu , bilimsel eğitim almayanların yanlış karar verebileceği gerçeğinden uzak düşünüyor..

Fizikçi ise ne Allah’a inanıyor, ne adalete güveniyor her şeyin bilimsel akılla ve mantıkla olacağına ve bilimin doğruları söylemek olduğu inancıyla,

“Giyotinin ipinde bir düğüm var ve o düğüm giyotinin tam inmesine engel oluyor.” diyerek doğruları söylüyor..

Bilim adamları,aydınlar ve devrimciler doğruları söyler /söylemek zorundalar, giyotinle idamı göze alabilecek kadar gerçektirler.

Önemlisi,

Papaz gibi , herşeyi Allah’a havale ederek hiç bir sorumluluk almadan yaşamak mı?..

Ya da,

Hakim gibi, egemenlerin kendi çıkaraları için yaptığı kanunlardan, doğru adalet bekleyerek mi?

Yoksa

Fizikçi gibi, geleceği aydınlatmak, çocuklara yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için doğruları söyleyerek onurlu ölmek mi?…

Anadolu topraklarında doğruları söyleyenler ve aydınlık yarınların özgürlüğü için savaşanlar hep olmuştur/olacaktır..

Şeyh Bedrettin’den Pirsultan’a, Deniz Gezmiş’den Mahir Çayan’a, Necdet Adalı’dan Erdal Eren’e ..

Selam olsun..

Vesselam

Ozan

74
A+
A-
REKLAM ALANI