Gönüllü Kölesin !

24 Eylül 2020 tarihindeki gazetelerden öğrendik. 18 yaşındaki Furkan Celep isimli genç; "Bir Araba, Bir Ev için Yıllarımı Harcamak İstemiyorum" diye not bırakıp intihar ettiğini. 

Ne yazık ki toplumumuzun, özel mülkiyet fetişistliği ile en güzel ev benimdir, en yeni model arabaya ben binerim, en moda kıyafetleri ben giyerim egosuyla yarışan insanları gönüllü köle, onlara öykünen ama ulaşamayacağını sanan insanları ise,  ölüme götürebileceği gerçeğini öğrenmiş bulunmaktayız.

İnsanlığın metalaştığı bu çağda ev,araba, kıyafet, mevki ve  makamlar öncelenirken, insanca yaşam, vicdan ve yardımlaşma değersizleştirilmiştir. 

18 yaşında ki Furkan Celep isimli genç "Bir Araba, Bir Ev için Yıllarımı Harcamak İstemiyorum" notu aslında, İnsanlığın metaya dönüştüğünü, insan kalabilmenin zor ve insanca yaşamın imkansızlığına isyandır.

İsyanın, ölüme dönüştürülmüş halidir.. .

*** 

Modern yaşam ile gelenekçi yaşam sürekli çatışma içindedir. Modern yaşam  aklı, bilimi ve özgürlükleri  öne çıkarmak isterken, gelenekçi yaşam; "Dünyada mekân, ahirette iman" söyleminde olduğu gibi muhafazakar ve özel mülkiyetçi direnciyle karşı çıkmaktadır.

Gelenekçi yaşam biçimini benimseyenlerin baskılarını örneklersek;  Askerliğini yapmayanın erkeklikten sayılmayacağını dayatır. Öğretmene, çocuğu için,'' eti senin kemiği benim!'' diye sadistliği önceler. Gelinliğinle gittin, tabutla gelirsin diyerek genç kadınların hayatının kararmasına neden olur, erkek egemen toplumu savunurlar.

Gelenekçi yaşam biçimini benimsemiş insanların, yukarıda vurguladığım kavramlara o kadar sıkı bağlıdır ki ,ahirete imana, dünyada mekana (mal-mülk) sahip olmalarının dışında dünyaları yoktur.

Diğer yandan modern yaşam biçimini benimsemiş ama kent kültürünü özümsememiş, küçük burjuva özlemleri olan ama gerçek anlamda bu sınıfın bilincinde olamayan  bir kitle vardır.

Bunlar sınıfsal bilinçten bir hayli uzak, genelde orta direk diye nitelenen feodal yaşamdan modern yaşama geçme arasında zorlanan ve sıkıntılarını yaşayan bir kitledir. Sınıfsal konumunu belirleyemeyen bu insanların, kompleksli egolarıyla sorunları vardır. İnsanları statü, para, mevki ve makama göre değerlendirirler. Onlar için "Parasız insan gereksiz insandır"  özellikle ekonomik anlamda kendileriyle aynı yada yakın statüde olan  insanlarla her zaman yarış halindedirler. Herşeyin en güzelini, en değerlisini edinmek isterler. Güzel restaurantlarda yedikleri yemekleri ve içtiklerini sosyal medyada paylaşma  yarışındalar.  

***

Ancak her iki yaşam biçiminin de ortak noktaları, Bilmeden kapitalizme hizmet etme yarışında olup, gönüllü köleliği tercih etmeleridir.

Oysa ki, kapitalizmde bir tek para ve kullanımı olduğu gibi belirlediği sisteme ne kadar katkı sunarsan o kadar insan olursun,  izin verdiği ölçüde yaşam hakkı tanıdığını bilmezler.  

***

Modern yaşam biçimi  ile gelenekçi yaşam biçimini  tercih edenlerin öznesi her zaman özel mülkiyetçi fetişizmdir, bu insanların yaşama tutunabilmeleri için güzel bir ev, son model  araba, şatafatlı giyim ve en güzel yerlerde bulunmak gibi kent kültüründen uzak, olamadıkları küçük burjuva özlemleridir. Bu uğurda tefeci bankaların önlerinde sıraya girerler, aldıkları kredilerin son taksidini ödeyene kadar da bankaların birer gönüllü kölesidirler.

Özel mülkiyetçi fetişist egolar, gönüllü kölelik zevkiyle, yeni efendiler edinirler.

Sigortasız olarak açlık sınırının altında çalıştığı beyaz yakalının efendisi işverendir.

Sendikasız, örgütsüz olduğu için üretimden gelen artı değerini alamayan mavi yakalı işçinin yeni efendisi fabrika sahibidir.

Eski köle olup, yeni efendi edinenlerin  çocukları, okula gönderemediği için  çalışmak zorunda bırakıldığından, modern anlamda köle haline getirilmiştir. Okula gönderdiği çocuklarıysa, zorla din dersi dayatmasıyla çağdaş ve bilimsel eğitimden uzak köle yapılmak isteniyordur.

Genel anlamda en büyük efendi devletlerdir.

Aristoteles’e göre devlet faydacı (utilitarian) bir zeminde kurulduğu için kölelik hak ve doğaldır. 

Vatandaşlığı oldukça ayrıcalıklı bir statü olarak değerlendiren Aristoteles, köleler, işçiler, çiftçileri, kadınlar ve zanaatkârları vatandaş olarak kabul etmez.(1)  

***

İnsan neden köle olmak ve yeni efendiler ister?

Gönüllü Köleliği tercih etmelerinin temel nedeni; Doymak bilmeyen aç gözlülükleri, yüksek egoları, bitmek bilmeyen istekleridir.

Bu insanlara sormamız gerek soru şu: 

Amacın ne?

Daha çok para kazanmak mı?  En son model araba mı?  En güzel ev almak mı? Daha şık giyinip, en güzel restaurantta yemek mi? 

Yada, hepsini elde edip, tanrıya iyi kulluk  etmek mi? 

***

Aslında kölelik yıllar öncesinde kaldırıldı, ancak insanın beyni ve egosu köleyse, özgürlüğün anlamını bilemez.

 ***

Aristoteles köleliğin doğadan ve doğuştan olduğunu, siyasi statü veya toplumsal eşitsizlik neticesinde sonradan ortaya çıkmadığını savunur. Köleliği doğadan kölelik ve yasal kölelik şeklinde iki farklı kategoride ele alan Aristoteles’e göre doğadan köle olanların sonradan özgürleşmesi veya azat edilmesi mümkün değildir. Doğadan köle, doğası gereği, diğer bir deyimle yaradılışı itibariyle köledir.  Kişinin azat edilmesi, özgürlüğünü kazanması veya statüsünün sonradan değişmesi, kölelik niteliğini ortadan kaldıramaz. (2)

Aristoteles'in tanımlamasına uygun yaşıyorsun, kafan karışmasın, boşver yukarıda saçma sapan yazdıklarıma...

18 yaşında Furkan Celep ne diye not bırakmıştı;

"Bir Araba, Bir Ev için Yıllarımı Harcamak İstemiyorum"

Senden önceki kuşakta, özel mülkiyetçi değilmiydi? 

"Öğretilmiş çaresizlik" de geç... 

Kaynak (1) (2) Abdullah  Kıran, (2019). ARİSTOTELES, DEVLET, KÖLELER VE VATANDAŞLIK . Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi , (44) , 350-359

Ozan Ozanca

Bandırma- 28.09.2020