Hegel’i Bende Yanlış mı Anladım?

Hegel ‘de gördüğümüz yabancılaşma Karl Mark’sın yabancılaşması ile alakası yoktur.

İşte bu yüzden tepetaklak duran diyalektik sistemiyle Hegel’i de anlamaya çalışmak önemlidir.

Anlamak zor, uğraş gerek. Bu makalede anladığımı anlattım. Yanlış anladıysamda sorun yok. Hegel in kendisi “beni bir kişi anladı o da yanlış anladı” diyendir.

**

Eski Mısır’dan Ortadoğuya ve bugün tüm dünyada hala özgünlüğünü koruyan Kadim Kabala öğretisi var .

Kabala kitleye açıklanıp öğretilmeyen mistik bir evren açıklaması. Ve ünlü 18.yüzyıl filozofu Hegel Kabala öğretisini kendi felsefi sistemiyle kitleye sunmuş gibi geldi bana..
Bende yanlış anlamış olabilirim. Sabır ve dirençli bir iletişim isteyen bir tez var karşımızda.
**
Felsefe doğayı evreni insan aklıyla açıklamak isteyen bir bilim serüveni . İnsanın içinde bulunduğu sistemi kendisinide katarak çözme arayışı. Bu arayışta dinsel projelerin işi kolay. Ancak felsefede aklın ürettiği soru işaretlerine mantıkla yanıt verebilmek gerekli. Dinsel inançlarda buna gerek yok.
Felsefe de akıl yürütülür. Dinsel inançlarda iman edilenlerle ilgili akıl yürütülmez. Sadece inanılır.
**
Ben ilk kez ünlü Sophie’nin dünyası ve üstad Macit Gökberk’ in kitabında okuduğum parçalardan anladığım kadarıyla Hegel’de yüzyıllardır insanın uğraşı olan insan nedir,ne için vardır,yaratılmışsa niçin ve içinde bulunduğu evren nedir sonsuzluğun ötesinde ne var’ın yanıtını arayan bir usta..Filozofların işi bu zaten . Ama Hegel’de dikkatimi çeken öğretisinde Umberto Eco’nun efsanevi kitabı Faucault’un Sarkacı Romanının içine sıkıştırdığı kadim Kabala inancının yöntem ve düşüncesinin ta kendisi gibi durduğudur..
Asıl gerçek olan tanrı .Herşeyi kapsayan, tek olan ,herşeyin onun içinde var olduğu yüce varlık. Kendinin bilinirliği için yaratılışı gerçekleştirmesi ve bu aşamadan sonra kendine yabancılaşması dolayısıyla geriye dönüş yolculuğunda insanın tez anti tez ve sentez adı verilen üçlü döngülerde diyalektik süreçlerde doğayı çözümleme arayışı..
**
Hegel sadece aklın ulaşabildiği düşünme sınırlarını kullanarak asıl Gerçeğe” ulaşılır demiş.. Deneye gerek yok.
Suje ve obje yani tek tek kişiler ve eşyalar ile onları içinde barındıran töz aynı, aynı yüce aklın başka başka şekillenmeleri. Tasavvuftan
hatırlayalım Yaratan birdir herşeydir, tektir herşeyi kapsar ,herşey onun içindedir ve herşey ondan çıkmıştır.
**
Kabala öğretisinde de Tanrı kavram olarak herşeyi içinde barındıran olarak tanımlanır. Tüm diğer bilinen ve bilenemeyenler onun içinde yer alırlar. Dolayısıyla evren
dediğimiz gözlenebilir kainat; varlığın kendi kendini bilmesi düşünmesi varlığını anlaması için, kendini bir şekilde doğa formu yoluyla açığa çıkarmasıdır. Madde ve form
kendisindedir. İşte Felsefe de bu varlığın özünü kavramak insan aklına göre açıklamak için oluşturulan düşünce yöntemlerinin tümüdür. Hegel diyalektiği bütün
varlığın özün gelişme biçimi olarak karşıtların içinden geçerek karşıtlarıyla çatışarak uzlaşarak yol alması her uzlaşmada yeni bir çelişki doğması ve yeniden
çözülmesi şeklinde sürer. Nereye kadar ? Varlığın kendi bilincine ulaşmasına özgürlüğünü kazanmasına kadar.
**
Kabala’da kapların kırılması başlığıyla açıklanan Tanrının kendini açığa çıkarması bilinme arzusuyla evreni var etmesi ancak süreçte kontrol edilemeyen bir kaos baskısında
geriye dönüşün bir hikayesidir.

Kaplar kırılmış ve ışık sızmıştır. Neden olmuştur ? En tümel kavram herşeyi kapsayan bir Tanrı .Varlık olarak tek başına hiç bir anlamı
yoktur. İçi dolu olsa da bomboşluk..Yalnız ve tek olarak Tanrı ‘yı düşündüğünüzde hiç bir yaratılmışlık olmadığı durumda bilecek kimse olmadığı için varlık
bilinemeyeceğinden var olan Tanrı yokluk olur. Kabala’da mistik tanımlarla ilerleyen Tanrı’ yı yokluk olmaktan kurtaracak serüveni Hegel kendiliğinden diyalektikle getirir. Yaratılış formu ile Yaratılanlarla oluş kavramı kendiliğinden ortaya çıkar. Varlık kavramında yokluk kavramını keşfettiğimiz gibi bütün varlığı bir kavramlar sistemi içinde toplayıncaya kadar diyalektik süreç sürer.
**
Hegel ‘de Varlık yani evrende var olan her şey bir ilk olanın ilk yaratanın kendini bilinebilmeye açması ile gerçekleşir. HEGEL YABANCILAŞMASI Bu oluşun devamında belli bir amaca doğru
giden diyalektik süreçle dönüş sürecinde yaşanır.. Hegel’de Geist adını verdiği töz bütün varlıkların temelidir.. Bu yolda diyalektik üçlü sistemle hareket eder.
ide yada tin ilkin kendi içindedir kendi kendine bir varlıktır. gizli olan gücünü henüz dışa vurmamış gerçekleştirmemiştir. ama kendisini bilmesi tanıması
için kendisine gerçekleik kazandırması için kendini ilk olarak doğada gerçekleştirmiştir.. Ancak bu gerçekleşmeden sonra artık kendisi
olmaktan çıktığı için Kendisinden başka bir şey olduğu için özüne aykırı düştüğü için kendisine yabancılaşmıştır.

Kendi özüyle aykırı çelişki durumuna düşmüştür.

Tez,Anti tez ve sentez diyalektiği ile beliren üç varlık alanı özüne aykırı düşen yüce varlığın yabancılaşmasıdır
Bu yabancılaşmadan öze dönüş yolculuğu diyalektik serüvenle gerçekleşir. Doğa dediğimiz akıl ile bilebildiğimiz objeler dünyası büyük aklın Hegel
deyişiyle Tin in gerçekleşmesiyle gerçekleşen doğanın en ilkel formunda bile Tanri- Geist-.vardır. Ancak bilinebilir doğada kendine yabancılaşmıştır. bilinçsizdir özgürlükten yoksundur. çokluk içinde dağınıktır özüne uzak düşmüştür kendisine yabancı başka bir varlık olmuştur.
Burada geri dönüş yolculuğu başlar. İde nin amacı dışa çıkmışlığı içliğe çevirmek kendine özüne olan yabancılaşmaktan kurtulup özüne dönmektir.diyalektiğin
bu evresinde düşünen sorgulayan tek varlık olarak insan Geist’in ana unsurudur.

**

Şimdi Mark’ın diyalektiğine geçebiliriz.

Mehmet Leventoğlu – Bandırma Gerçek

19
A+
A-
REKLAM ALANI