İçim Yanıyorrr!!!...

Selam Dostlar,

Bugün 28. Şubat. 2020. Cuma. Saat 1020. Dün akşamdan beri gözüm televizyonda. Önce dokuz, sonra yirmi iki, şu an itibarıyla otuz üç!!! OTUZ ÜÇ ANA KUZUSUNU ŞEHİT VERDİK!!!!!!!!

İÇİM YANIYORRRR!!!!!!!!!!!

Bizler. Anne ve babalar. Aileler oluştururuz. Anne ve babalar, birbirlerini severek, zamanla daha da çok severek, sevgi yumağı haline gelirler. O sevgi yumağı da zamanla dünyanın en güzel, en masum, en saf, en iyi bir varlıkla taçlanır. O varlığın adı EVLATTIR!!!

Evlat veya evlatlar…

Evlatlar dünyaya geldiklerinden itibaren ailenin odak noktası olurlar. Tabi ki zenginlerin ve parası olanların evlatlarıyla fakirlerin evlatlarının durumları aynı değildir. Hele, hele sosyal devlet olmayan ülkelerin evlatları arasındaki fark; daha bariz şekilde görülür. Buna rağmen ebeveynlerindeki ortak bir durum var. O’da evlatlarını İYİ bir İNSAN OLARAK YETİŞTİRMEKTİR!! (bence)

Evlatlarımızı iyi bir insan yetiştirmek öyle kolay bir olay değildir. Uzun ve zahmetli bir yolculuktur iyi insan yetiştirmek. Önce sağlığından başlarız, sonra okullara yollarız, evladımızın iyi bir eğitim almasını isteriz. Sonra bir bakmışsın, oğlun delikanlı, kızın genç bir kız olmuştur. Ama ne olursa olsunlar yinede evladındır onlar.

Mustafa Kemal Atatürk; ‘’En hakiki mürşit İLİMDİR’’ demiştir. Müspet ilmi öngören bir eğitim sistemi ülke çocuklarının sadece kendi geleceklerini değil, ülke geleceğinin de temel taşı olmuştur.

Kısacası bir evlat kolay yetişmiyor arkadaşlar!!

Ülke geleneğidir. Askerlik çağına gelmiş oğullarımız davulla zurnayla yollanır askere. Seve seve. Çünkü bilirler ki, devlet; çocuklarımıza askerlik eğitimi vererek VATAN SAVUNMASINI öğretir. Çünkü bilirler ki; devlet oğullarımızın canını korur. Oğul askere gider, vatan görevini yapar ve günü geldiğinde terhis olur. Nasıl ki, sünnet olmak erkekliğe adım atmaksa, askerliği yapmakta ADAM olmak demekti.

Ve bugün…

33 şehit!! Yazıyla da yazayım. OTUZ ÜÇ ŞEHİT!!

Neden!!

Malum yaşımız ilerledi. Belki yanılmış da olabilirim. Ama bir evvelki hükümetin ülkeyi neredeyse SIFIR (0) terörle şimdiki devrettiğini hatırlayabiliyorum. O günden bugünlere nasıl gelindiğini yazmayacağım. Görenler, yaşayanlar bunu gayet iyi biliyor. Otuz üç şehidin meydana geldiği İdlib’te yaşananların emperyal güçlerin politik ve siyasi oyunlarıyla geldiğiyse aşikardır. Olan; BİZİM ANA KUZULARIMIZA oluyorsa, o zamandan bugünlere uygulanan politikaların hiç mi parmağı yok!!!!!

Aklıma Kıbrıs harekatları geldi. İlki 1964 yılında ki İsmet İnönü’nün Kıbrıs’a harekatı ;–ki kısa sürdü, çünkü askeri güç, olanaklar, zaman, uygun değildi.- ikincisiyse 1974 yılında Bülent Ecevit zamanında yapılan ve neticeye varılan harekattır. 1974 askeri harekat ta 1964 yılından hazırlandı. O zamanlar hazır olmayan askeri güç, olanaklar, zaman vs… her şey hazırdı. Ayrıca böyle bir kararı da MECLİSİN ÇOĞUNLUĞUYLA alındı. Herkesten fikirler alındı. Her şey hazır olduktan sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekatı yapıldı. Yok, şu ülke hava sahasını kapatmış, yok bu ülke şurayı kapatmış durumu yok. 1974 Kıbrıs Barış Harekatının amacıysa soydaşlarımızı korumaktı. Evet; söz konusu memleketse gerisi teferruattı.

Ama bugün!!

İnsan hayatı bu kadar UCUZ olmamalı!!

Bu ülke Çanakkale savaşında dünyanın şehidini verdi. Verdi ama emperyal güçleri de Çanakkale’den İstanbul’a geçirmedi. Evet çok şehit verdik VATAN uğruna Çanakkale’de !! Şehitler tepesi de taştı!!

Ama bugün!!

Bugüne değin ‘’Yurtta sulh cihanda sulh’’ şiarıyla barış içinde yaşadık. İkinci dünya savaşında devler arenasında (beğenirsiniz beğenmezsiniz) yapılan akılla politik oyunlarla ülkemizi SAVAŞIN CEHENNEM ateşine sokmadı. Evet, ekmek, kömür karneyle verildi. Verildi ama o çocukların babalarının kılına bile halel gelmedi. Çünkü önemli olan HAYAT ve YAŞAM TEPELERİNİN DOLU olmasıdır.  

01-03-2020/ERDEK