Filezoflar insanı tanımlamışlar… Platon; toplumsal hayvan, Aristo; düşünen hayvan, j. Locke; deneyen hayvan, I. Kant; eleştiren, Descartes; konuşan, Gazali; tutarsız hayvan demiş…. İtiraz eden, eleştiren, tartışan, herşeye alışan, konuşan, yalanlayan, diyen filezoflar da olmuş, farklı tanımlar yapanlar da! Pek çok filezof; insanın, bir hayvan türü olduğunda konusunda birleşmişler. Sizce, insanı bu şekilde tanımlamak doğru mu?
Belirttikleri özelliklerin hiçbiri bence insanı hayvandan ayırmıyor. Birçok hayvanın da ; düşündüğünü, tutarsız davrandığını, itiraz ettiğini, herşeye alıştığını biliyoruz. Daha çok incelendiklerinde, çok daha özel yanları olduğunu da biliyoruz. Mark TWAİN adlı ABD li yazar, kısa bir öyküyle anlatmış insanı. Kendimizi sorgulamaya yönlendirmiş. Hepimiz düşünerek insanı tanımlayacak bir cümle kurabiliriz. Farsça ifade ile( beşeri toplum) da diyebiliriz. Ancak bu toplum incelendiğinde kafaların karışmaması mümkün değil. Her türlü pisliğe göz yumup haksızlıklara karşı duramıyorsak, gücümüzü iyi, güzel ve doğru olanı yaşatmak için birleştiremiyorsak, insan olabilir miyiz? Yaşarken; aynaya bakıp bedenimizin dış yüzünü inceleyip düzenlemek kadar, içimizde olanları, aklımızdan geçenleri tarafsız bir anlayışla değerlendirmemiz gerekmez mi?
Bildiğimiz gerçekler var. Bize ait sandığımız, sahiplenip koruduğumuz ne varsa, elimizden kayıp gitmesi an meselesidir. Hani boşboğazlık edip de( Ölürüm de vermem!) dediğimiz her ne varsa, hiçbiri bizim değildir. Mal, mülk, para, pul, konum, makam, zaten hepsi boş da; bedenimiz ve canımız bile ait değildir. Nasıl bir egoya sahipsek, bütün bunları bile bile, üç kuruş için can yakan, hırsızlık yapan, bir koltuk için dostuna çelme atan, bir santim yükselmek için en sevdiklerinin üzerine basanlar bizim aramızda. Bir anlık zevk için, minicik çocuğa tecavüz eden, kendinden zayıf olanı ezen, namus temizliyorum diye can alan, şavaşan , kan döken, kuduran ,azan, kul hakkı yiyen, yalan söyleyen, çalan, çırpan, tuzak kuran, binbir dalevere çeviren, yuva yıkan, her türlü ahlaksızlığı yapanlar da, içinde olduğumuz toplumun bir parçası ne yazık ki!. Kendini bütün bu olumsuzluk ve çirkinliklere kaptırmamaya çalışan, dürüst, güvenilir, akıllı, bilinçli, iyi doğru ve güzeli arayan insanlar olarak yine aynı toplumun bir başka parçasını oluşturuyor olmak ne kadar can sıkıcı. Yaklaşık iki aydır bu konuya daldım . Okuyorum, kendimce araştırıyorum, anlamaya çalışıyorum. Henüz çok ayrıntılı olmamakla beraber kafamda sizlerle de paylaşmak istediğim bir tablo oluştu.
Bizi özel yapan inançlarımız, etik değerlerimiz var. İnsana en çok yakışan sıfat ise VİZYON !
Çok akıllı, bilgili, bazı konularda tam yetkili, ehil, uzman olabiliriz. Diplomalarımız, eğitim belgelerimiz, sertifikalarımız da olabilir, madalyalarımız, ödüllerimiz, derecelerimiz, başarı belgelerimiz de! Bunlar bizi veya kurumları vizyon sahibi yapmaya yetmiyor. Vizyon sahibi olabilmek için, geniş açı ile bakmak, olabilirlikleri düşünüp kavrama, kabul etme bunlara dayalı olarak geleceği planlayabilmek gerekir ! Buna sadece, gelecekle ilgili plan yapmak diyemeyiz. Yeterlilikten hareket ederek, değerler bütünü içinde, sahip olduklarımızdan kopmadan, içinde bulunduğumuz koşulları, ve gerçekleri göz önünde tutarak, onlarla bağımızı koruyarak gelecekteki hedefimizi resmetmektir vizyon. Varsayım üretmek değil, olabilirliği esas almaktır. Buna, kişi veya kurumun gelecekteki resmi diyebiliriz. Bu gün katetiğimiz yol ise vizyonumuzu belirleyen unsur olmalıdır. Prestij sahibi kurum ve insanların vizyonu olur. Vizyon, kişi veya kuruma prestij kazandırır da diyebiliriz. Kurum veya bireyler vizyonlarını hayata geçirmek için yasal yollardan çalışmalar düzenler, plan ve yatırım yaparlar. . Körleme iş yapılmaz, bilinçsiz yol alınmaz. Çaba sarfedilir, bu yolda etik değerler ezilmeden ilerlemek için eğitim alanları hazırlanır. Zaman, yatırım ve iş gücü kaybı olmaz. İnsan budur, insan topluluklarını ayakta tutan bütün kurum ve toplulukların vizyonu olmak zorundadır. Son günlerde ekonomi , eğitim, sağlık, işsizlik, yaşadığımız iç ve dış sorunları hatırlayalım lütfen!
Vizyonumuz nedir, ne olmalıdır? ( Türkiye Cumhuriyeti’ni hukukun üstünlüğüne dayanarak; laik, demokratik çizgiden ayrılmayan, bilim ve teknikte gelişmiş, her bireyin yaşam hakkına saygı duyulan, dünya ülkeleri arasında prestij sahibi, noksansız eğitimi , güçlü ekonomisi olan, sanat ve sanatçısına sahip çıkan , işçi, memur, esnaf, emekli, sağlık ve güvenlik çalışanlarını mağdur etmeyen, gelir dağılımında denge kurmuş mutlu bireylerin olduğu bir ülke konumuna taşımak. ) Ben; vizyonumuz bu olmalı diye düşünenlerdenim. Çok farklı düşünenler de vardır elbet. Bir de; bu vizyonu gerçekleştirmek için yaptıklarımıza bakalım, ne yapamamız gerektiğine karar verelim. Bulunduğumuz coğrafya inanç ve kültürel bağlarımız bizim gerçeğimiz aynı zamanda vazgeçilmezlerimiz. Vizyonumuzu gerçekleştirirken onlardan yola çıkacağız. Değerlerimizi göz önünde bulundurmamız gerek. Din çoğunluğun olmazsa olmazı.
Din İnanç ve dualarla meneviyatımızı besliyor, içimizi rahatlatıyoruz. Gerektiğinde bilim ve teknikten yararlanıyoruz. Tıbbi tedavi oluyoruz. Olacak ve öleceğin çaresinin sadece yüce yaratıcıda olduğunu, son sözün O’ na ait biliyoruz.. Ölürüm de vermem deyip sahip çıktıklarımızın gerçek sahibini tanıyor O’na güveniyor sığınıyoruz. Günde beş değil, beş yüz vakit namaz kılıp, dua etsek, defalarca Hac’ca gitsek, hergün oruç tutsak… En iyi hastanelerde ,en iyi doktorlarla tedavi olsak, İlahi akış değişmiyor. Tarih sayfaları bize bunları anlatıyor. İnançlarımızı yaşarken ihtiyacımız olan umudu tazeliyor, tevekkül kazanıyor, kendimizi mutlu ve huzurlu hissediyoruz. Yaşam çarkının içinde dönerken, insan olarak gerçek görevimizin ne olduğunu, neden düşünmüyor, aramıyor, bulmuyoruz? Vizyonumuzla inancımızın örtüşmesi, işimizi kolaylaştırır , yolumuzu açar? Her canlının bir yaratılış nedeni var. İnsanın ne amaçla yaratılmış olduğunu bilmek her insan için gerekmez mi? İbadet için harcadığımız para, alın terimizin karşılığı ise değerlidir. Ali’ den çaldığımızı Veli’ye yardım diye veriyorsak, bu parayla kurban kesip, Hac’ ca gidiyorsak? Biz sadece aracıyız, kabzımalız! Bunu bilelim. Yaptığımız hata ve günahların bu yol ile af edileceğini umarak kendimizi aldatmayıp akılcı olalım.
İnsan denen varlık, diğer tüm canlılar gibi Yaradan’ın yarattıklarına hizmet için vardır. Ağacı, kurdu, kuşu, börtü böceği, havayı , suyu, toprağı korumak, temiz tutmak, iyi güzel ve doğrulara yönelmek, ihtiyacı olana yardım etmek üzere eğitilmelidir. Hurafelere, uyduruk hadislere, din üzerinden çıkarcılığa sınırlarımızı kapatmak yapacağımız işlerin başında yer alır. Yaşam planımız doğanın verdiği mesajları doğru çözmek ve ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal’in bırakltığı ilkelerin içindedir. Doğa; tüm canlıların, yaşamını sürdürmek ve beslenmek üzere can almasına izin verir. Onun da kuralları vardır. Canlının canlıya herhangi bir nedenle eziyet etmeye hakkı yoktur. Her canlı kendi sınırları içinde yaşam hakkına sahiptir ve özgürdür.( Atatürk yurtta ve cihanda sulh.) Vizyonumuzun yolu bu düşüncelerle paraledir. Bulunduğumuz coğrafyada vizyonumuzun gerçekleşmesine engel bir durum yoktur. Ulusumuzun temel kültürü bu vizyon içinde rahatça gelişip yaşayabilir. Siyasi tercihimizi yaparken, oy verdiğimiz partinin vizyonunu inceleyelim. Bu vizyonu gerçekleştirmek için izlediği yola, yaptığı işlere bakalım. Gelecekte ülkemizi nerede nasıl , hangi şartlarda görmek istediğimizi ve bunun hangi temeller üzerine oturtacağımızı göz önünde tutalım. El ele verip gücümüzü birleştirelim. Din, dil, ırk, cins atırımı gözetmeden birlik olup çocuklarımıza ,torunlarımıza çağdaş ülkeler arasında saygın bir yer bırakalım. Yolumuz açık, şansımız bol olsun.
ULVİYE KARA AKCOŞ/20-01-2021/BANDIRMA