İnsanın Ele Geçirilmesi

Emre, tablet bilgisayarına gömülmüş ‘araştırma’ yapıyor olmalıydı ki,

Taha’nın yanına geldiğini fark ettiği an sıçradı.

Taha, “Sadıç, gene ne oldu be ya!” dediğinde; sağ başparmağının ucu ile üst dişlerine dokunup

kafasını yukarı doğru hızlıca itti.

-Elinin körü oldu. Ödümü patlattın be yaa!…

-Dalmışsın gene, ‘oksijen tüpün’ de doluymuş hani…

-Yok, dalmadım. İlginç bir şey okuyordum.

-Neymiş?

-Facebook’tan bir arkadaşımın paylaşımı…

-Uzatma sadıç, neymiş?

  • The Mainichi Shimbunsha isimli bir Japon gazetesi, çiçek tohumları yerleştirilmiş bir kâğıda

bitki özlerinden elde edilmiş mürekkeple basılmış…

Gazeteyi okuduktan sonra bir parçasını veya bir sayfasını toprağa seriyormuşsun, üzerine birazcık

toprak örtüp suluyormuşsun… Birkaç hafta sonra bitki özünden yapılmış mürekkebin gübre olarak

devreye girmesiyle tohumlar çimleniyormuş… Ve bir süre sonra da çiçek açıyormuş!

-Yok artık!

-Al kendin bak resimleri de var…

Resimlere bakan Taha, kendilerinden birkaç masa uzakta gazete okuyan Rasin Ağabey’e

seslenerek:

-Baba, Japonlar gazeteyi okuduktan sonra ekiyorlar ve gazeteden çiçek çıkarıyorlarmış,

duydun mu?

Rasin Ağabey, başını okuduğu gazeteden kaldırıp, Taha’ya: “Duydum tabii… Hem o haber eskidi.

Taa ekim ayında yayınlanmıştı. O günden bu güne sebze üretmiş, salata bile yapmışlardır.” dedi.

Sonra da kızının gönderdiği yeni akıllı telefonunu onlara doğru uzatıp:

“Gelin size teknolojinin insanı nasıl ele geçirdiğini göstereyim.”

Kankalar, oturdukları masadan kalkıp Rasin Ağabey’in masasına geldiler. Emre:

-Teknoloji insanı nasıl ele geçiriyormuş?

-Oturun da bulayım, dedikten sonra acemiliği her hareketinden akarcasına parmağını telefonun

üzerinde gezdirmeye başladı.

-İşte burada, al kendin oku.

Emre, telefonu eline alıp yüksek sesle okumaya başladı:

“Adam pizza sipariş etmek için bir numara çevirmiş,

-Alo, Gordon Pizza mı?

-Hayır, efendim Google Pizza!

-Yanlış numaraymış, kusura bakmayın.

-Hayır, efendim numara doğru. Google Pizza! Google olarak Gordon Pizza’yı satın aldık.

-O zaman bir sipariş verebilir miyim?

-Her zamankinden mi efendim?

-Ne yani, ne sipariş edeceğimi biliyor musunuz?

-Elbette efendim. Son 5 keredir mantarlı, sosisli, sucuklu, kalın hamur istemişsiniz.

-Tamam, aynen öyle olsun!

-Size onun yerine kuru domatesli, biberli sebzeli pizza göndersek?

-Neden ki?

-Bakıyorum da kolesterolünüz 300’ün üzerinde, üreniz de yüksek.

-Nereden biliyorsunuz ki?

-Son check-up’ınız 15 gün önce imiş efendim, ona baktım.

-Tamam, anladık. Ama ben yine kendi siparişimi istiyorum. İlaçlarımı alıyorum zaten.

-Özür dilerim efendim, ilaçlarınızı da pek almıyorsunuz. 30 tabletlik kolesterol ilacınızı alalı 90 günü

geçmiş.

-Sonra tekrar aldım, hem size ne?

-Sonra tekrar almamışsınız efendim, kredi kartı harcamalarınıza baktım.

-Yahu nakit aldım. Onun kaydı yoktur.

-Nakit almış olamazsınız 45 gündür bankadan nakit çekmemişsiniz.

-Belki bir başka nakit kaynağım var, onu nereden bileceksiniz?

-Olamaz efendim. O zaman vergi kaçırıyorsunuz demektir. Gelir vergisi beyanınızda başka bir nakit

gelir görünmüyor.

-Yuh be!

-Sadece size yardım etmek istiyoruz efendim, bir kötü niyet yok.

-Biliyor musun? Artık gına geldi. Çekip gideceğim dünyanın ücra bir köşesine, ne internet, ne

Google… Kafamı dinleyeceğim. Yeter be!

-Biraz zor efendim.

-O niye ki?

-Pasaportunuzun süresi dolmuş.

-……….”

Taha, önce “Vay canına!” dedi sonrada:

“Ah! Ahhh…” diye hayıflanıp, dudaklarındaki acıklı ve alaycı bir gülümseme ile ekledi:

-Abdülhamit Han Hazretleri, icadının bu noktalara geldiğini göremeden gitti, ahh! Ahhh!…

SÜHA ORAL – BANDIRMA 24-02-2018

7
A+
A-
REKLAM ALANI