İSMAİL SAYMAZ’ın BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI !__ve____ENTELEKTÜEL FAHİŞE

 

İSMAİL SAYMAZ’ın BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI !_____

Radikal Gazetesi yazarlarından, yargılandığı 20 ye yakın davada toplam 100 yılı aşkın hapsi istenen, 2014 yılında Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü tarafından yılın “100 Basın Kahramanı” listesine alınan, ödülleri ve kitapları olan, TV lerde sık sık tartışma programlarında arz-ı endam ettiği için tanıdığımız İsmail SAYMAZ,  bugün (23-OCAK-2016 Saat: 15.00)  Bandırma da misafirimizdi.

BEN İSMAİL SAYMAZ ; Ülkü Ocaklarından sosyalizme ; Ben aslen Erzurumluyum. Ama doğma büyüme Karadenizliyim. Ben bir işçi ailesinin çocuğuyum. Yazın okulda, kışın Kur’an kursunda geçmiş çocukluğum. Rize’de iki haftada bir, on günde bir Türkiye’deki iç savaşın bir yansıması olarak, şehrin en büyük meydanına bir şehit cenazesi görmüşüm. Rize yemyeşil bir şehirdir ve köylerde Türk bayrağı dalgalanır, orası bir şehit köyüdür. Öyle bir yerde doğmuşsun ve Kürt görmemişsin. Kürtlere dair tek bilincin TRT’de yayınlanan ‘Perde Arkası’ ve ‘Anadolu’dan Görünüm’ programı. Kürtleri öyle insanlar zannediyorsun. Kürtleri jandarma tarafından toplanan marşlar söyleyen bir grup insan ve dağdakiler olarak biliyorsun. Ben Rize’de Kürt bile görmedim, Alevi bile görmedim. Üniversitede karşılaştım. 13-14 yaşında bir arkadaşımın telkiniyle Ülkü Ocağı’na gittim. Gittiğimde de ne olduğunu bilmiyordum. Çay içilen yer zannediyordum ‘ocak’ olunca. Öyle bir algı yok. Bize de öyle bir grup olduğu söylenmemiş. Ben orda üç, üç buçuk yıl geçirdim. Çok önemli arkadaşlarım oldu, bir kısmıyla hâlâ görüşüyorum. Bir kısmı AKP’li oldu bir kısmı CHP’li de oldu.
Bandırma Belediyesinin Kültür Sanat Etkinlikleri Kapsamında, Gazeteci Yazar İsmail SAYMAZ, Bandırma Belediyesi Santral Kültür Merkezi'nde, "Türkiye'de Basın Özgürlüğü" isimli söyleşi ve imza günü etkinliği dolayısıyle, BASIN ve BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ nün ne demek olduğunu, İsmail Yoldaşımızdan dinledik ! BASIN hakkında çok şey duymadık, ÖZGÜRLÜK hakkında da pek bi kelam duymadık…
Ama BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ denilince, geçmişte öldürülmüş veya tutuklanmış bazı sol tandanslı siyasi yazarların başından geçenleri dinleyerek, atfen Türkiye de basın özgürlüğü olmadığını, kısmen anladık. Çünkü, sayın solcu, devrimci, komünist, ermeni, kürt gazeteciler üzerinde (Gazeteci de, basın emekçisi de  demiyor İsmail, sosyalist aydınlar… !)  bir baskı, bir provakasyon ve bir zulüm olduğunu dinledik bol bol…
Öyle ya, basın demek KOMÜNİSTLER demek ve AZINLIKLAR demek veya BÖLÜCÜLER demek… ÖZGÜRLÜK demek… Ermeni, kürt, komünist, sosyalist veya onların deyimiyle AYDIN ! onlar rahat değilse ve onların bir şikayeti varsa ortamdan, ancak orada BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ diye bir kavram ve yokluğu tartışılabilinir. Eğer KOMÜNİST AYDINLARIN destanlaştırdığı isimler özgür değilse, öldürülmüşler ve tutuklanmışsalar eğer… bileceğiz ki ; BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ orada yok ! İronik bir özgürlük savaşçısıydı İSMAİL SAYMAZ !
 Nezdinde, komünistlerin özgürlük anlayışını öğrenmiş olduk.
Oysa ben ; geçtiğimiz günlerde yazdığım GERÇEK GAZETESİ’nde de yayınlanan 135 yıl öncesine ait bir özitirafın, bugünü nasıl resmettiğini duymak istiyordum, basının (arada tamam aydınların da olsun) sorunlarını, gazeteci ve yazarların sıkıntılarını ve bu sıkıntıların hangi perspektifte aşılabileceğine dair önerileri duymak istiyordum bu konferansta, olmadı…Bir de zaman zaman, PANEL-PANEL falan dediler yapılan bu etkinliğe ki, bu bir PANEL değildi. SÖYLEŞİ falan da dediler de, edebi anlamda bu etkinlik SÖYLEŞİ de değildi… Pekala, bir İ. SAYMAZ KONFERANSI’ydı…Etkinliğin adına uygun, eylem yoktu. 
TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ! Diye bir isim vermişseniz bu etkinliğe keşke, gerçekten ana mevzuuya uygun bir sunum yapsaydınız da, bizde çıkınca… TÜRKİYEDE basın özgürlüğü yokmuş yahu falan deseydik…
BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN bahs ediliyorsa, benim  ENTELEKTÜEL FAHİŞE isimli yazım, burada pekala irdelenebilirdi değil mi ? Basın önce kendini kiralamıyor, kiralatmıyorsa, kalemini satmıyorsa ÖZGÜRLÜK isteyebilir. Yoksa, SAHİBİNİN SESİ gibi ses ve görüntü verenlerin, sahiplerini eğlendiren bedelli soytarılardan, bir farkı yoktur ! Ve bunlara da, isterse 100 kitap yazsınlar, AYDIN denilemez !

 ___ENTELEKTÜEL FAHİŞE___

 

Solcu, ayni zamanda Karl Marks’ın da arkadaşı gazeteci John Swinton, 1880’lerde New York Times'ta yazıyor.

Gazete, bir Yahudi tarafından satın alındıktan sonra düzenlenen toplantıda, davetli gazeteciler basının onuruna kadeh kaldırmak üzere kürsüye çağırıyorlar onu.

Swinton elindeki kadehiyle kürsüye çıkıyor. Çıt yok.

Ve tarihi cümleler dökülüyor bir bir ağzından...

 

"Dünya tarihinin şu anına dek, Amerika'da 'Özgür, bağımsız basın' diye bir şey olmamıştır. Bunu siz de biliyorsunuz, biz de..."  diye başlıyor sözlerine...

"Hiçbiriniz düşündüklerinizi olduğu gibi yazmaya cesaret edemezsiniz. Bunu yapmaya kalktığınızda yazdıklarınızın önceden basılmayacağını bilirsiniz, çünkü : Çalıştığım gazete bana düşüncelerimi özgürce yazmam için değil, tersine yazmamam için bir ücret ödüyor. İçinizde benzer biçimde benzer ücret alan başkaları da vardır. Düşüncelerini açıkça yazacak kadar salak olan herhangi biri, sokakta başka bir is arıyor olacaktır.

Çalıştığım gazetemin herhangi bir sayısında düşüncelerimi apaçık yazmaya izin verseydim, 24 saat dolmadan işimden atılırdım. Gazetecilerin işi; gerçeği yok etmek, düpedüz yalan söylemek, saptırmak, kötülemek, servet sahiplerine ve iktidara dalkavukluk etmek, kendi gündelik ekmeği uğruna yurdunu ve soyunu satmaktır. Bunu siz de biliyorsunuz, ben de…

Öyleyse ; 
Şimdi burada 'bağımsız, özgür basının(!) şerefine(!) kadeh kaldırmak' saçmalığı da nereden cıktı?
Bizler, sahnenin arkasındaki zengin adamların ve emperyalistlerin oyuncakları, kullarıyız.

Bizler ipleri çekilince zıplayan oyuncak kuklalarız...

Onlar ipleri çekiyorlar ve biz dans ediyoruz.

Yeteneklerimiz, olanaklarımız ve yaşamlarımız, hepsi başkalarının malı...

Bizler entelektüel fahişeleriz."  

     
BEN de itiraf ediyorum ki ; 35 yıllık köşe yazarlığı hayatımda hiç dansöz, hiç orospu, hiç yerel fahişe, hiç uluslararası fahişe olmadım. Ama, neden olmadın derseniz ?

Yahuu, ben yazdıklarım karşısında, TEK KURUŞ para için yazmadım para da almadım çünkü…

Amatörüm/amatördüm çünkü… 
Bu yazıyı ilk okuyunca ; İyi ki ; ÜLKÜCÜ KOMÜNİST mişim, iyi ki ; 10'uncu "KÖY SAKİNİ" ymişim, iyi ki ; Hz. Ramazan NARİN, NOGAYTÜRK müşüm dedim kendi kendime… Ve bu yazılanlara ben de ekledim...

Gazete-ci-ler, eğer para karşılığı  üretiyorsalar  SOYTARIDIRLAR.

Ve sahiplerini eğlendirirler sadece... 

 

(NOT :ENTELEKTÜEL : Kültür ve sanat konularında uzman kabul edilen, bu konulardaki bilgisi birikimi kültürel bir otorite olmasına olanak sağlayan ve toplum karşısında çeşitli konularda değerlendirmeler yapan kişi.)

18.01.2016 NOGAYTÜRK