İsrail'de On Gün - Gezi Notları- 2

 İSRAİL NOTLARI - 2

 

Ertesi gün Kudüse geçtim.

Minibüse doluştuk. Ben Şekellerimi idareli kullanıyorum tabi. Kudüs ismi oralarda hiç söylenmiyor. Yerusalem diyorlar. Otobüsle  yaklaşık 2 saatte  120 Kilometre gittik.

Yollarda güvenlik yoğun. her yerleşim yerinde  giriş ve çıkışlarda "Güvenlik Geçişleri" var bizim paralı köprü girişleri gibi. Turnikeden yavaşça geçiyoruz nasıl bir sistemse sorun yoksa devam varsa durduruluyor. Yahudi askerleri kontrolde. Yollarda da kontrol noktaları var ve şüpheli olsun olmasın Belediye arabalarını bile arıyorlar. Yerusalem -Kudüs- Dağlık kıraç bir yer ama arada yeşilin fışkırdığı alanlarla çok ilginç bir kent burası. Şehirde Mescid- i Aksa dedim taksiciye Filistinli taksiciyle Türkçe Arapça  karışık anlaştık . 30 Şekel verdim Türk olduğumu anlayınca parada istemedi. Zorla verdim.

3 dinin kutsal yeri Hz İsa' nın uçtuğu yer Yerusalem yani Kudüs. Musa orda yaşamış İsa orda yaşamış.  Sonraları Müslümanların ilk Kıblesi olmuş . Ağlama duvarına gittim. 3 bölümlü yer . Kadınlar  ayrı, Fötrlüler ayrı bir de normal insanlar ayrı yerde. Kadınlar tülbent takıyorlar beyaz, siyah, renkli, karışık. Çok güvenlik var. Burada Tel Aviv gibi değil bayağı hissediyorsunuz polis kontrollerini,  bayağı rahatsızlık veriyor  ama niyetiniz kötü değilse sorun yok..Polis yada güvenlik barikatları var . Silahsız Filistinliler görev yapıyor. Silahlı İsrail askerleri turistlerle birlikte yürüyor. 

Gittim. Ağlama Duvarındayız. Koca bir duvar biraz restoreedilmiş gibi.  Bende Duvarın dibinde bekleyenlerin yanına girdim bir Elham okudum !. İsrail alfabesi de değişik. On bin yıllıkmış. Duvarlara kağıt sıkıştırıyorlar kağıda Latin harfleriyle  Türkçe  yazdım dileğimi..Dünya kadar kağıt dolmuş ortalık , taşların araları... Kara giysili Fötr şapkalılar kendilerine ayrılan yerde bir arkaya bir öne sallanarak ellerinde  değişik boyda kitaplar  sesli sessiz durmadan dua ediyorlar. Onların ki hiç bitmiyor.  Fesliler yani KİPA dedikleri  takkelerle gezenler  keza duvarın boyunca kitlenmişler . Arada diğer muhtemelen musevi turistler. Bildiğiniz her yerde aynı numara. Dikkatimi çeken  Afrikalı siyah derililerin de yahudice dua ettiğini gördüm. Demek AFRİKALI Musevi de var !.
Aynı mıntıkada olan Kutsal Mescidi Aksa'ya geçtim. İlk kapıdan sokmadılar "problem" dediler  hatta kelepçe gösterdiler, bende 2. Kapıya geçtim. İçeri gircem dedim "ben Allahu Ekber" dedim. Kimliği gösterince Türk kimliğini görünce açtılar. Girdik. Filistinliler  portatif barikatta  özel güvenlik görevli ama onların da silahları yok!  Mısır Çarşısı  gibi  karşılıklı dükkanlarda tespih boncuk yiyecekler baharat tatlıcılar... Çoluk çocuk yahudiler arkalarında polislerle geziyorlar.

Hoşgeldin dedi Filistinli görevli. 6 aydır buraya Türk gelmedi dedi. Ve  sarıldık. Yanıma genç bir çocuk verdi birlikte gezdirdiler beni. İkindi namazı vardı Camiymiş. Çocuk Ramazan'da turlar geliyormuş İstanbul'dan dedi.. İsa'nın uçtuğu kabul edilen yere gittik. Akşam oldu Hostel 'e döndüm. Ertesi gün de yine aynı yere gittim. Bir daha dolaştım. Konserve balık aldım ve  ekmek , meyve muz falan akşamı idare ettik. Pek restorantlara girmedim. Arpa durumu zayıf ne olur ne olmaz . Gözüme kestirdiğim bir iki yere girdim. Yemekler pek cazip gelmedi. Döner tabii ki var. Dıyarbakırlı genç bir çocuk kirada yer tutmuş. Konuştuk.  Tel Aviv de 150 metre karelik yerde Tavuk döner et döner satıyor işler güzel. Fiyatlar aynı bizim gibi. Ve işin güzeli Domuz eti yok burada. 

Ertesi gün gittiğim Tel Aviv de antikacılar dikkatimi çekti çok var. Gestapo zamanından kaçan Alman Yahudiler çoğunlukla burada. Dükkancılardan biri  dedi İtalyan mısın, Portekizlimisin derken Türk'üm deyince şaşırdı ilgiyle  kafasını kaldırdı.  Beni aldı "gel" dedi ve hemen karşıda ki dükkana götürdü. İçeri girdik ,kitapçı kokusu. Küçük küçük incik boncuk antika işler kitaplar . Deriler var kenarda  on on beş adet işlenmiş deri . Dükkancı yaşlı bir amca eski mahalle bakkalcılarına benziyor şüpheci bir tavırla  karşıladı, korktu " Ne arıyon burda" dedi. Türkçe .  Ben de "Sen" dedim gülümseyerek ve elimi yuvarlayarak. 
İsrail vatandaşıyım dedi. İstanbul'un kadim  yahudisi  imiş . Baktım adam hala sıkıntılı  "gezmeye geldim" dedim. Burası çok güzelmiş ucuzmuş dediler bende geldim. Ve  biraz daha konuşunca rahatladı.

- 6 Gündür çay içmedim,çölde çay olmaz mı  dedim. "Dur  ben sana bulurum hatta kahve de bulurum" dedi.  Buldu getirdi. Seksen yaşında ama göstermiyor. Çok güzel Türkçe konuşuyordu. Sohbet ilerledikçe adam bir mutlu bir mutlu. Adını da söyledi şimdi hatırlayamadım. Kahraman Maraşta askerlik yaptım dedi ve Teskereden sonra trenle İzmir'e gelmiş  ordan Bandırma trenine binmiş  ve Bandırma'dan yolcu gemisiyle İstanbul'a gelmiş. Bandırmayı hatırladı.İskeleyi bekleyenleri ve Keçileri.  Hatırladığı en önemli ayrıntı  Gemide keçiler ve toprak çömleklerde  yoğurtlardı dedi. Yığın yığın.

Köşede  küçük bir televizyon açıktı ve TGRT yi seyrediyordu. Baktığımı görünce güldü. Ben hep bunu seyrederim dedi. Ne yaptın dedim İstanbulda mal mülk.  Sattım dedi. 60 lı yıllarda gelmişler ana baba sülale  buraya. Ama vatanım İstanbul dedi arkadaşlarım var. 2 senede bir toplanıp gidiyoruz arkadaşlarımla buluşuyoruz ama eski tadı kalmadı gibi sıkıntı var gerginlikler hissediliyor. Buraları bırakıp gittiniz Araplara bıraktınız bizde Araplardan satın aldık dedi. Aynen öyle dedi.  Cenneti bıraktınız, bırakılırmı gibi bir şeyler daha söyledi  . Bir şey olursa ben burdayım yine gelirsin dedi vedalaştık.

4. gün ünlü  Lut gölüne gittik. Nasıl gittik dil bilmez yol bilmez bir turistim. İnformation dedikleri kulübeler var. Orda soruyorsun anlatıyorlar.  İstediğin yere otobüsler kalkıyor. Tur otobüsleri. Gittim Yahudiye  Almanca sordum  yardımcı olurmusun dedim. Oldular.  Dünyanın en alçak gölü Lut . 90 Kilometre uzaktaymış. Arabistan tarafına doğru.  Onlar Tuz gölü diyor biz Lut Gölü diyoruz. Japonlar Çinliler Koreliler ortalık  bir kalabalık. Tur otobüsü anlaştığımız gibi dakikasına geldi otelden aldı beni.. Gidiş Geliş 30 dolar karşılığı Şekel ödedim. Ve konforlu bir yolculukla Lut Gölüne geldik. Göl bildiğiniz gibi bir göl değil. Kenarları çamur.  Ve kenarlarda sürüyle Fıskıyeli duşlar var. Soyundum göle girdim yürüdüm biraz iyice   içine girdim bıraktım kendimi  yüzdüm ama yüzemedim! Resmen  havada kalıyorsun batmıyorsun. Mil gibi bastığın yerler ve az sonra çıktım duş aldım.  Hoşuma gitmedi ama işte kutsal göl.  Ortalık kalabalık. Akşam oldu tur minibüsü beni aldı.  Hostel'e döndüm.


Tel Aviv de gece hayatı ? Yaşam modern.  Kısaca Her şey var. Niyetine bağlı . Hilton Sheraton lüks oteller var. Bizim gariban yatağı Hostel'in geceliği 12 Dolar desem artık diğerlerini anlayın. Turistlere hizmette sınır yok. Yabancı olduğun zaman zaten sen istemezsen de sana geliyorlar . Soruyorlar neyi istersin nasıl istersin ? Ah Leventoğlu biraz "çıkma"yı fazla yapsaydın onu da anlatırdım.

Son iki gün milli bayramlarına denk geldik. Akşam yediden sabah yediye kadar sokaklarda kimse yok. İsrail'in Kurtuluş Bayramı imiş. Gece otelden çıkamadım.   Kapıdan dışarı  çıkamadm "yasak" dediler  açmadılar. Böyle bir bayram duymadım burda gördüm. Her yer kapalı. Bayraklar asılı her tarafta .İsrail Bayrakları. Dört gün devam ediyormuş bayram . Ve Herkes evinde duruyor. Çok tuhaf bir durum. Ne yiyeceğim dedim görevliye, Hostel deki bayandan kısa  izin aldım. Marketten gidip paket makarna aldım kadın pişirdi yaptı ve  birlikte yedik. "Nakiba" günüymüş. Bağımsızlık ilan edilmiş 1947 lerde , o zor günlerde . 5 Arap ülkesi  İsrail'e savaş açmış. Ve küçük İsrail savaşı kazanmış . Ve bügün İsrail Ortadoğu'nun en küçük ama en güçlü devleti. Gazze bölgesiyle ilgili bir iki soru sordum öylesine. Kimse bir şeyler söylemek istemedi. Yorum yok.

Benim siyasetle işim yok doğrusu kısacası İsrail'de tatil hem güzel, hem ucuz ve güvenli.

Sonuç olarak ortadoğu da gerçekten bir vaha gibi .Yine giderim ama Hostel'den terfi ederiz.

TEMEL HEKİMOĞLU

İSRAİL'DE ON GÜN - 1 YAZISI İÇİN İSME TIKLAYINIZ