İstanbul İstanbul olalı Hiç Görmedi Böyle Zulüm!

İstanbul İstanbul olalı Hiç Görmedi Böyle Zulüm!

AK Partinin ilk olarak 2011 genel seçim öncesi “Çılgın Proje” olarak ortaya attığı Kanal İstanbul projesi büyük bir tartışma ile tekrar Türkiye gündemine oturmuş durumda.

Özellikle projenin maliyeti ve İstanbul’un geleceğine büyük etki yaratacak projeye yaratacağı olumsuz etkilere karşı Büyükşehir Belediyesi, muhalefet partileri, mimarlar ve mühendisler odaları, çevre dernekleri gibi kurumlar ciddi şekilde tepki göstermekte ve korkutucu senaryolar açıklamaktadırlar.

Peki Erdoğan’a göre ’Panama Kanalı, Süveyş Kanalı ve Yunanistan’daki Corinth Kanalı ile kıyas dahi kabul etmeyecek yüzyılın en büyük projelerinden biri olan Kanal İstanbul ilk kez gündeme ne zaman geldi?

Kanal İstanbul projesi Türkiye’de ilk kez 50’li yılların ortasında gündeme geliyor. O dönemler NATO ve Birleşmiş Milletler üye olan ülkemizi ABD, Sovyetlere karşı korumak için İstanbul ve Trakya arasına bir hendek öngörüyor. Proje ilk kez bu sebeple gündeme geliyor. Sonraları hayata geçirilemediği için rafa kaldırılıyor.

AK Parti’nin ve Erdoğan’ın ortaya tekrar attığı bu proje 46 Km. uzunluğunda, Karadeniz kıyısından girilerek Küçükçekmece’den çıkması planlanıyor. Küçükçekmece’nin çıkışında Küçükçekmece Gölü mevcut projeyle birlikte ortadan kalkıyor. Ayrıca kanal güzergahında İstanbul’un su kaynaklarında biri olan Sazlı Dere Barajı bulunuyor ve su ihtiyacının %20 sini depolayan bu barajda ortadan kalkıyor. Bu yolla Karadeniz suyu Marmara Denizi ile ikinci kez bağlanmış olacak.

Bilindiği üzere Karadeniz Avrupa’nın en kirli denizi. Doğu blok ülkeleri, Romanya, Ukrayna, Gürcistan ve Rusya’nın bütün kimyasal kiri Karadeniz’e akmaktadır. Karadeniz ile Marmara arasında kot farkı olduğundan ikinci kez Karadeniz’in suyu Marmara Denizine akacak ve Karadeniz’in suyunun tuz oranı çok yüksek olduğundan su kaynaklarının tuzlanma oranının yükselmesi de söz konusu olacaktır. Artan Tuz seviyesi yüzünden Marmara Denizinin ekolojik dengesini değiştirecek ve kıyılarında yosunlanma artarak pis koku yayacak ve tüm kıyı kesimlerimiz etkilenecektir. Bu proje Anayasamızda da açıkça belirtildiği üzere, “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.” maddesine de aykırıdır.

Erdoğan’ın son dönemde ” İstanbul susuzluğa doğru gidiyor” açıklaması sonrası bu projenin kıtlığı yakınlaştıracağı kesin gözüküyor.

En önemli ve bir başka risk ise 46 kilometre uzunluğunda, ortalama 200 metre derinlikte bir tünel kazılması söz konusu olduğundan oldukça fazla hafriyat çıkacak. Çıkan hafriyat kanalın giriş ve çıkışı doldurulacak ve yeşil alanlar büyük zarar görecek. Bununla beraber doldurulan alanda ve kanal çevresine yeni yapılanma olacağından nüfus artışını da bekleniyor. Bu yolla 15-20 yılda İstanbul Nüfusu 25-30 milyon seviyesine ulaşması öngörülüyor.

Gazeteci İsmail Saymaz 19.12.2019 tarihinde CNN Türk ekranlarında çok önemli bilgiler verdi. Araştırmasına göre;

600 adet taş ocağı’nın 1 yılda kullanacağı kadar dinamit kullanılacak. Bilirkişilerin açıklamalarına göre de bu yoğunlukta yapılacak patlatmaların depremi tetikleme riski de bulunmaktadır. İstanbul depreminin her an olacağı gerçeğini göz önüne alırsak ileride oluşabilecek felakette kaçış ve ulaşım sorununu üst düzeye çıkarabilecek ve can kaybı riskini daha da arttıracak.

Peki Proje Bedeli ne kadar?

Yapılan hesaplamalarda projenin toplam bedeli 75 Milyar Dolar yani 444 Milyar TL (eski parayla 444 kat trilyon).  Bu miktarda bir projeyi Devletimizin mevcut durumda karşılayamayacağı için Köprü ve Havaalanı projesinde olduğu gibi Yap-İşlet-Devret yöntemiyle yapacağı kesin. Gemilerinde İstanbul Boğazı varken daha maliyetli bir kanaldan geçmeyecek ve bununda külfeti diğer projelerde olduğu gibi geçme garantisi verilerek bizlerin sırtına yüklenecektir.  Ekonomik sıkıntı içerisinde ezilen halkımızın sırtına birde bu yükün bindirilecek olması altından kalkılamayacak sonuçlara neden olabilir.

En uygun olanı insan hayatını ve ekolojik dengeyi etkileyecek projenin bedeliyle ülkenin öncelikli sorunları için ve yeni istihdam alanları oluşturularak vatandaşlarımızın refah seviyesinin yükseltilmesini desteklemek için kullanılmasıdır. Üstüne üstlük  yapılan çarpık kentleşme üzerine “İstanbul’a ihanet ettik” itirafında bulunan Erdoğan’ın bu projenin olumsuzluklarını görmezden gelmesi koca bir soru işaretidir. 

Son mahalli seçimde Binali Yıldırım’ın seçim kozu olarak da kullandığı Kanal İstanbul projesi seçim sonucunda da görüldüğü gibi İstanbul seçmeninden destek almamıştır.  

Umuyoruz bir çok kesimden destek bulmayan bu proje bir daha inmemek üzere rafa kaldırılır ve mevcut kaynaklar vatandaşlarımızın öncelikli ihtiyaçları için kullanılır.

Eren ÜLKÜ/BANDIRMA/20-12-2019