Kadınlık,Erkeklik,Kimlik

Kadınlık,Erkeklik,Kimlik

Bu ülkede kadın olmak da zor, erkek olmak da. Toplumsal onay alan bu iki ana eksen cinsiyet rollerinin dışında elbette ki LGBTİ bireyler ve onların cinsel kimlikleri de var.Düalist bakış ve anlatı,hayatın özünde olan çeşitliliğe yabancı ve çoğunlukla önyargılıdır.Umarım aşağıda söyleyeceklerim beni bu yanlıştan bir nebze de olsa ayrı tutar.

Kimlik; insanı, kim olduğunu tarif eden bir bir yapı. Bu yapı bireysel ,toplumsal ,kültürel ,dinsel vs.bir görünümde olabilir. Değişken ya da donuk,bu anlamda insan varlığını olumlayan ya da yok sayan bir örüntüye sahiptir.Kimlikte sabitlenme ihtiyacı, kontrol arzusunu ,diğerlerinden kendini ayıran ve ayrıcalık talep eden, değer halesiyle çevrelenmiş,daha başından ayrıcalıklı dolayısıyla ayrımcı bir pozisyonu işaret eder.Ayrımcılık da tarihten de bildiğimiz gibi, yönü faşizm de dahil olmak üzere her türlü totaliter rejimlere giden,savaşlarla,soykırımlarla beslenen kanlı bir yol.

Söz konusu olan potansiyellerini gerçekleştirme ve bu anlamda bağımsızlık kazanma ise, erkeklerin kadınlara göre bu mevzuda öyle pek iyi pozisyonda olmadıklarını düşünüyorum.Çünkü onlar da ,görünür ya da görünmez zincirlerle göbekten bağlı durumdalar.Ekonomik bağımsızlık iddiası, modern paradigmanın bir uzantısıdır ve kapitalist sistemin köleleri olduğumuz gerçeğini maskelemede kullanışlı bir argümandır.Ekonomik bağımsızlık savının yanında, iş sahibi olma,paraya ulaşma,kariyer mevki sahibi olma,politik etkiye sahip olma,yönetme saikleri, modern toplumlarda yaygın bir şekilde paylaşılıp,tekrar ve tekrar üretilen iktidar ve güç ilişkilerine yaslanıyor.

Psikolojik düzlemde erkeklerin yaygın olarak yaşadığı problem, duygusal kaynaklarına ulaşmada yaşadıkları zorluk.Bu durumun en baştaki nedeni de,erkekliği tarif eden ataerkil kodlar.Erkekler,hayatlarının daha başından itibaren güç ve iktidar biriktirmeye yoğunlaşıp,enerjilerinin ve zamanlarının büyük kısmını bu yolda harcıyorlar.Güç ve iktidar göstergelerini şöyle bir araladığımızda,erkeklerin aslında yoğun bir kimlik sorunu yaşadıklarını saptayabiliriz.Belki de bu nedenle büyüklenmeci anlarında,iktidar ve güç çatışmasına girdiklerinde hemcinslerine ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ sorusunu soruyorlar.Çünkü bu sorunun cevabını kendileri de bilmiyorlar.Erkekler,bu anlamda kendilerini tarif edecekleri yeterli referanslara sahip değiller.Ben kimim sorusunun yanıtını veren bir hayat pratiğinden ziyade,neye sahibim sorusunun güdülenmesiyle cengaverce uğraşıp didiniyorlar.Yani olmak yerine sahip olmak daha önde.

Kadınların kimlik edinme konusunda daha avantajlı bir konumda olabileceklerini düşünmek istiyorum. Evet bunu tercih etmek istiyorum.Onların daha en başından toplumsal cinsiyet rollerinde pasif ve itaatkar olmaları isteniyor.Her ne kadar bu pozisyon bir çeşit kölelik olsa da ,güç ve iktidarın zehirleyici etkilerinden bir nebze uzakta konumlanıyorlar.Tabi burada da erkeğin ve ataerkinin güç aurasında gölgelenmek gibi bir durum yüksek ihtimal dahilinde.Bu alanda kadınların da oldukça incelmiş,görünmez taktikler,manevralar,ilişki örüntüleri geliştirdikleri malumumuz.Bunlar dolaylı,çoğunlukla dile dökülmeyen varlıklar.Ancak,doğrudan güce,iktidara sahip olmak kadınlardan beklenen bir şey değildir ve erkekler bu konuda ayrıcalıklı konumlarını sürdürmek için her şeyi yapabilirler.Cinayet de buna dahildir.Gerçi yok sayma,ihtiyaçlarını görmeme de bir çeşit cinayettir.

Toplumsal cinsiyet rolleri,insanlar için elbetteki aşılması zor duvarlar örüyor.Hem kişinin kendisi içinde,hem de diğerine ve toplumsal alanda.Kim bu konuda daha dezavantajlı konumda bilemiyorum, kafam karışıyor.Ama bu kafa karışıklığını,daha makul bir açılım için uygun bir konum olarak düşünmek istiyorum.Yani bilinen yollardan değil de başka yollardan gitmek,gitmeyi denemek.Kadınların korkularının,yalnızlıklarının,güçsüzlüklerinin,kimlik ve bağlanma ihtiyaçlarının giderilmesi için denenmiş ve başarısızlığı görülmüş mevcut güç ve iktidar ilişkilerinin içine dahil olmaktansa ,özgürleştirici ağlar içinde sevgi ve şefkatle örülmüş kardeşlik durumunda olmalarını daha değerli buluyorum.

Umarım, kadınlar kimlik ve var olma mücadelelerinde kendilerine özgü yollarda yürüyebilirler. Bu yürüyüşlerinde de erkekleşmezler. Kadın kalarak, kendi değerleriyle,bağlantılarıyla,bağlanma ve ilişki tarzlarıyla güç ve iktidar sahibi olarak değil de güçlenerek var olabilirler.Böylesi bir yönelim, erkeklerin özgürleşme arayışlarını da güçlendiren ve destek çıkan bir açılım olabilir.

17-01-2021/AYGÜN ÖZER -Psikoterapist-  BANDIRMA