Kafkasya 1916-1917 Osmanlı İstihbaratı Raporu - Selda Kılıç

Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının Yayımladığı Bir Rapor
A Report Published by the Ottoman Intelligence About the Caucasus (1916-1917)
Selda KILIÇ

Özet
Kafkasya olarak adlandırılan bölge günümüzde olduğu gibi tarih boyunca da
son derece önemli bir alan olmuştur. İlk kez 19.yy başlarında “Kafkasya” bir bölge
adı olarak kullanılmaya başlamıştır. Karadeniz ve Hazar Denizi arasında yer alan,
Avrupa ve Asya’nın sınırında bulunan bir bölgedir. Kafkas bölgesi siyasal olarak
Kuzey Kafkasya ve Güney Kafkasya olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Jeopolitik açıdan
da özellikle çevre ülkeleri açısından oldukça önemli bir yerdir.
Bu bildiri de 1918 (1334) tarihinde, Harbiye Nezareti, Karargâh-ı Umumi
İstihbarat Şubesi tarafından basılan, kitapçığın üzerine “ mahremdir” ibaresi
düşülen “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor” başlığı ile Dersaadet Matbaa-yı Askeriye
de basılmış 23 sayfalık son derece önemli bir rapor değerlendirilecektir. Raporun
basım tarihi kitapçık üzerinde 1916 yılı olarak görülmektedir. I. Dünya Savaşı’nın
tam ortasına gelen bir tarihtir. Bu açıdan Dünya Savaşı esnasında Harbiye
Nezareti, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi tarafından basılmış bu kitapçıkta
Kafkasya ve çevresi anlatılmaktadır.
1
 Osmanlı Devleti’nin istihbaratının böyle bir kitapçığı basması bölgeye verdiği önemin bir göstergesidir. Ayrıca bölgenin etnik ve
dini yapısı daima önem arz etmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşiv kayıtlarından, I.
Dünya Savaşının başlangıcında Kafkasya’daki genel nüfus hakkında bilgi
verilecektir. BOA kayıtlarından elde edilen verilere göre, Rus hükümeti tarafından
neşredilen Kafkasya Salnamesi’ndeki veriler temel alınarak bu bölgedeki Müslüman
ve Türk nüfus oranları tespit edilecektir.

 Doç. Dr. Selda Kılıç, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü skilic@ankara.edu.tr  1

 Osmanlı bakımından da I. Dünya Savaşı’nın ortalarında Kafkas Cephesi kritik bir
durumdadır. Bu nedenledir ki, Çanakkale savaşları kahramanı Albay Mustafa Kemal
Kafkas Cephesi’ne atanmıştır. Mustafa Kemal, 16. Kolordu’nun komutanlığına atandığına
dair 10 Mart 1916 tarihli Başkomutanlık emrini alarak,15 Mart 1916’da Karaağaç’a gelerek
görevine başlamıştır.

Rapor Osmanlı “Dragon Alayının” Mülazımı olarak görev yapan Alman Hert
Folg ve arkadaşı Dr. Rays tarafından kaleme alınmıştır. Sözü edilen rapor şu
başlıklardan oluşmaktadır: Kafkasya’nın ahvali umumisi, Kafkasya’ya firar,
Kafkasya’da ikamet, Bakü’de ikamet, Acemistan ve Kürdistan, Bölgedeki yollar,
Batum-Bakü şimendifer hattı, Bölgedeki komiteler gibi konular ayrıntıları ile
anlatılmaktadır.
Çalışmamızda raporda verilen bilgiler ışığında Osmanlı’nın Kafkasya politikası
ile Kafkasya ve çevresi, I.Dünya Savaşı yılları itibarıyla Osmanlı istihbaratı
tarafından yayınlanan Kafkasya raporu aktarılıp, analiz edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kafkasya Bölgesi, Harbiye Nezareti, Karargâh-ı Umumi
İstihbarat Şubesi, I.Dünya Savaşı ve Kafkasya, Kafkasya Ahvali, İstihbarat Şubesi

Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 689
Key Words: The Caucasus Region, Harbiye Nezareti (Ministry of War),
Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, First World War and the Caucasus, the
Situation of the Caucasus, the Intelligence.
Kafkasya’nın Coğrafi Konumu ve Bölge Halkı
Kafkasya, Avrupa’nın güney-doğusu, Asya’nın kuzey-batısında,
Karadeniz ve Azak Denizi ile Hazar Denizi arasında bulunan ve Asya ile
Avrupa’yı ayıran dağlık bölgeyi ihtiva etmektedir. Başka bir deyişle
Karadeniz’in doğu, Hazar Denizi’nin batı kıyıları arasındaki ülkelerin genel
adıdır. Burası sıradağlar, platolar, dağ etekleri, vadiler, ovalar, ırmaklar ve
göllerden oluşan karmaşık bir coğrafi yapıya sahiptir. Karadeniz kıyılarından
Hazar kıyılarına uzanan genç, sarp, yüksek dağlar “Kafkas Dağları” adıyla
anılır. Güneydoğu doğrultusunda bölgeyi boydan boya geçen dağların
güneyinde kalan topraklara “Transkafkasya” (Kafkas ardı), kuzeyine ise
“Kafkas önü” denir. İki bölgeyi birbirine geçitler bağlar. Bu geçitlerden en
önemlileri Daryal ve Derbent’tir. Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Türkiye,
Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri toprak sahibiyken, Kuzey
Kafkasya’da2
 Rusya Federasyonu’na bağlı Dağıstan, Kalmuk, KaraçayÇerkez, Kabarda-Balkar, İnguş, Kuzey Osetya, Çeçenistan, Abhazya gibi
Cumhuriyetleri bulunmaktadır. Bölge ile aynı adı taşıyan dağlar, maden
yatakları ve yer altı kaynakları açısından oldukça zengindir. Aynı zamanda
Azerbaycan’ın Stavropol ve Krasnodar bölgelerinde petrol çıkartılır.
Transkafkasya’da bulunan Aras ve Kura havzaları ise verimli tarım
alanlarıdır. Kafkasya etnik bakımdan çeşitliliğe sahip bir bölgedir. Bölgede
yaşayan elli kadar halkın başlıcaları Adige, Kabartay(Kabarda), Çerkez,
Abhaz, Abazin; Çeçen, İnguş; Avar, Lek, Dargın, Lezgi; Gürcü, Laz,
Megrel, Svan, Hevsur gruplarıdır.3

Bölgede yaşayan Türkler; Karaçaylar, Balkarlar, Kamuklar, Nogaylar,
Karakalpaklar, Kundurlar, Acaralar, Avarlar, Stavropol Türkleri, Ahıska
Türkleri, Terekemeler ve Azerilerdir. Kafkasya Türklerinin nüfus
bakımından en kalabalık kısmını Azeriler oluşturur. Azeri Türkleri
Azerbaycan, Gürcistan ve Dağıstan’da yaşarlar. Azerilerden sonra bölgedeki
en kalabalık Türk grubu Kumuklardır. Kumuklar, Nogaylar, Karakalpaklar
ve Kırgızlar genellikle Dağıstan’da yaşamaktadırlar. Kundurlar; Hazar

2 Kuzey Kafkasya hakkında daha ayrıntılı bilgi için: Ahmet Hazer Hızal, Kuzey Kafkasya,
Ankara 1961. Kadircan Kaflı, Şimali Kafkasya, İstanbul 1942. Barasbi Baytugan, “Kuzey
Kafkasya” Dergi, XVI. Cilt, Sayı:61 Münih 1970,ss.3-21. 3
 Davut Dursun, “Kafkasya” TDV İslam Ansiklopedisi, c.24, Türkiye Diyanet Vakfı,
İstanbul, 2001, s.157 Ayrıca Bak: İsmail Berkok, Tarihte Kafkasya, İstanbul 1959.

Denizi’nin kuzeyinde Astarhan’da, Acaralar; Gürcistan’ın Acara bölgesinde,
Terekemeler ise yoğun olarak Dağıstan’ın Derbend çevresinde
yaşamaktadırlar. Stavropol Türkleri, Türkmen göçleriyle Stavropol’e gelip
yerleşen Türklerdendir. Karaçay Türkleri, Karaçay-Çerkez Özerk
Bölgesinde, Balkarlar ise Kabardino-Balkar Özerk Bölgesinde yaşarlar.
Kafkasya’da dört ayrı dil ailesinden gelen diller konuşulur. Bunlar; Kafkas,
Hint-Avrupa, Türk ve Sami dilleridir. Kafkas dillerini, bölgede tarihin
başlangıcından beri oturan yerli halklar konuşur.4
Kafkas adının burada yaşayan kas kavminden geldiği sanılmaktadır. Bu
konuda pek çok görüş olmakla birlikte “kaf” eki sürekli tekrarlanmıştır.
Ortak görüş dağ anlamına gelen “kaf” kelimesinin coğrafi yeri temsil ettiği,
“Qaz” da kavim ismi olduğu yönündedir. Yani bu sözcük yer ve kavim
isminin bileşiminden meydana gelmiştir.5
Kafkasya Asya ile Avrupa arasındaki göç yolları üzerinde bulunmaktadır.
Bu özelliği ile Kafkasya, birçok kavmin ve ırkın birbirine karıştığı bir
coğrafya olmuştur. Ayrıca Asya, Avrupa ve Afrika ile kolaylıkla
münasebette bulunmaya uygun bir coğrafyada olması jeopolitik önemini
arttırmıştır. Kafkasya bölgesi, eski dünyanın üç kıtası arasındaki sosyoekonomik temaslarda bir köprü, bir bağlantı görevini üstlenirken, kendi
kimliğine ve kültürel değerlere sahip çıkmış, onu korumuştur.6
Tarih boyunca Kafkasya üzerinde büyük devletlerarasındaki hâkimiyet
mücadelesinin hiç eksilmediğini görüyoruz. Kafkasya, dünya enerji
kaynaklarının yarıdan çoğunun bulunduğu Avrasya’nın önemli bir geçidi ve
kapısıdır. Tarihte orduların doğudan batıya, batıdan doğuya geçtikleri bir
geçit olma özelliği taşır.7
Kafkasya’nın ticaret yolları üzerinde kesişmesi, Bizans, Sasani ve
Hazarlar arasında rekabet alanı oluşturmuştur. Müslüman Arapların
Kafkasya’da fetih harekâtına girişmeleri Hazarları durdurmuştur. İslam’ın
Kafkasya’da yayılması özellikle Emevi Halifesi Hişam zamanında
gerçekleşmiştir. XI. yy. da Selçuklu Türkleri Kafkasya’nın büyük bir
bölümüne hâkim oldular. O yıllarda Kafkasya’ya yerleşmiş olan Oğuz ve  Kıpçak aşiretleri bugünkü Azerbaycan Türklerinin atalarıdır.

4 Muharrem Yıldız, Dünden Bugüne Kafkasya, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2006, s.24
5 Muharrem Yıldız, Dünden Bugüne Kafkasya, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2006, s.24
6 Mahmut Bi, Kafkas Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2011, s.667
 Muhammet Kemaloğlı, “Kafkasya Tarihi, Geçmişi Etnik ve Dini Yapısı, Terekeme
(Karapapah) Türkleri”, Akademik Bakış Dergisi, sayı:32, 2012, s.3-4.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının

 6918Türk boylarıözellikle Güney Kafkasya’nın doğusuna yerleşmiştir9
.
19.yy’da Kafkasya10, Osmanlı-Rus savaşlarına sahne olacaktır. Bu
yüzyılda, Balkanlarda Slavlara seslenen Rusya, Kafkasya’da Gürcü ve
Ermenileri Osmanlılara karşı kullanmaya çalışacaktır. Bu politikalar
sonucunda Kafkasya’da, büyük muhaceret göçü yaşanacaktır.11 Yüzyılın
başlarında Osmanlı Devleti gücünü iyice kaybetmeye başlamış ve kendi
topraklarını savunamaz hale gelmiştir. Osmanlı devletinin parçalanma
dönemine girdiği bu yüzyılda Rusya emelleri doğrultusunda Kafkaslarda
hızla ilerlemiş ve etkin güç haline gelmiştir. Osmanlı Devleti Kafkaslardaki
Rus tehdidine karşı önemli mevkilerde kaleler inşa ederek, kabile beylerine
hediyeler gönderip kendi tarafında tutmaya çalışarak savunma yöntemi
oluşturmuşlardı. Ancak 19.yy.’ a gelindiğinde Osmanlı Devleti asker temini
ve kalelerin savunmasında yetersiz kalmıştır. Ayrıca bu yıllarda
Balkanlardaki kargaşa ve kendi içinde yaşadığı sorunlardan dolayı Kafkasya
ile yeteri kadar ilgilenememiştir. İlk Rus birlikleri dağların önüne 18.yy.
ortalarında ulaşmıştı. Bölge Rusya Kazakları tarafından çabuk işgal edildi.
Müslüman halklar yerlerinden ayrılarak dağlara çekildi ( Edige, Kabaralar,
Çeçen, İnguşlar ). Bölgede yaşayan halkların arasında din birliğinin ötesinde
siyasi bir organize durumu yoktu, bu halklar devlet olamamışlardı. Ruslara
karşı durabilecek etkin bir güç yoktu; Türkler ve İranlılar onlardan uzak
yaşıyordu. Dağlıların Ruslara karşı giriştikleri mücadeleler yüzyıl sürmüş,
1859’da silahlarını teslim etmişlerdir.12

8 Aliyev Salih Muhammedoğlu, “Kafkasya”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.24, Türkiye
Diyanet Vakfı, İstanbul, 2001, s.159

9Kafkasya’daki Türkler, Azeriler, Kumuklar, Karapapaklar, Kundurlar, Karaçay ve
Balkarlar, Kalmuklar, Nogaylar ve Türkmenler. Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas
Göçleri, (1856-1876), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997,s.18.

10 XIX. yy itibarıyla Kafkasya bölgesi ile İngilizler de yakından ilgileniyordu. XIX. yy’ın ilk
yarısında İstanbul’da görev yapan İngiliz sefirleri (Ponsonby, 1833-1841 ve Stratford
Canning, 1842-1858), Rusların yayılma politikasına karşı mücadele etmek gerektiği
kanaatindeydiler. Osmanlı Devleti, Kafkasya’daki mücadelenin birçok yönünü bildiği halde
sessiz kalırken buna karşılık İngiliz İstihbaratçıları, gazeteci ve resmi görevlileri, özellikle
Çerkesistan’da muhtelif amaçlı geziler yapıyorlardı. İngilizlerin bu sıralarda, “ İpek Yolu” nun
Trabzon- Erzurum-Tebriz hattını yeniden canlandırmak istemesi, bu sebeple Trabzon’da
Konsolosluk teşkil etmesi Kafkasya ile olan ilgisinin sebeplerini açıklamaktadır. Ayrıca bu
Konsolosluk vasıtasıyla bölgeden sağlıklı bilgiler elde edecektir. Abdullah Saydam, Kırım ve
Kafkas Göçleri, (1856-1876), Türk Tarih Kurumu, Ankara 1997,s.45-46.
11 Geniş bilgi için Bak: Abdullah Saydam, Kırım ve Kafkas Göçleri, (1856-1876), Türk
Tarih Kurumu, Ankara 1997. Hayati Bice, Kafkasya’dan Anadolu’ya Yapılan Göçler,
Ankara 1991.Ahmet Refik, Türkiye’de Mülteciler Meselesi, İstanbul 1926.
12 Muharrem Yıldız, Dünden Bugüne Kafkasya, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul, 2006, s.82

I. Dünya Savaşı ve Kafkasya (1914-1918)
Kafkasya, I. Dünya Savaşında bulunduğu stratejik konum nedeniyle
Osmanlı Devleti, Rusya, Almanya ve İngiltere gibi devletler tarafından
önemli bir yere sahip olmuştur. İdeolojik açıdan bakıldığında bu dönemde
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hiçbir zaman homojen bir yapı arz
etmediğini söylemek mümkündür. İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde
dönemin belli başlı fikir akımları olan “Osmanlıcı”, “Türkçü” ve “İslamcı”
düşüncelere mensup kişiler var olmuşlardır. Başlangıçta “Osmanlıcı” bir
politika takip etme isteği ile II. Abdülhamit iktidarına karşı tepki olarak
doğmuş olan cemiyet, kısa süre sonra kendilerinin dışında geliştirilmiş olan
“Türkçü” düşüncenin etkisi altında kaldığını görmekteyiz. Türkçü
düşüncenin bir sonucu olarak da İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde gelen
isimleri Kafkasya ile ilgilenmeye başlayacaklardı.
13 Zira Turana giden yol
Kafkasya’dan geçmekteydi. Birinci Dünya Harbi esnasındaki gelişmeler ve
özellikle Arap isyanları “Osmanlıcılık” ve “İslamcılık” düşüncelerinin
siyasal alanda gerçekleşmesinin mümkün olamayacağını bir kez daha ortaya
koymuştur. Kaldı ki, “zamanın ruhu” ulus devlet lehine işliyordu. Savaş
ilerledikçe Arapların İngilizlere ve Ermenilerin Ruslara daha fazla
yanaşmaları, İttihatçıların Türkçü kanadının önem kazanmasına, Osmanlı
Devleti’nin ilgisinin Kafkasya ve Orta Asya üzerinde iyice yoğunlaşmasına
ve siyasette de “Turancı” politikalar takip etmelerine neden olmuştur.
Dolayısıyla ittihatçıların Türkçü politikalar takip etmeleri adeta zorunlu hale
gelmişti. İttihatçıların Kafkasya ve Orta Asya’ya yönelik politikalarının
önündeki en önemli engel Rusya idi. Rusya Çarlığı, Birinci Dünya Savaşı’na
isteksiz giren ve savaşın gidişatında daha da zayıflayan bir ülke durumuna
gelmişti. Bu bağlamda 1917 yılı başlarından itibaren Çarlığa karşı isyanlar
başlamış ve neticede Bolşevikler, “özgürlük, ekmek ve barış” sloganları ile
tarihe Ekim Devrimi, Bolşevik İhtilalı veya Rus İhtilalı diye geçen ve
dünyada önemli değişikliklere neden olan ihtilalın içerisindeydiler. Bu da

13 Burada şu noktaya da dikkat etmek gerekir. Rusya’daki Türk (Tatar)-Müslüman
kavimlerinin Türkiye’ye (Osmanlı Devleti’ne) ve Türkiye’deki Türklerinde onları yakın
görmeğe başlamaları, her iki tarafta uyanmaya başlayan “Milliyetçilik” hareketinin bir
ifadesinden başka bir şey değildir. Sırpların, Rumların, Bulgarların, Çeklerin, Lehlilerin ve
Ermenilerle Arapların ve Gürcülerin milli hareketleri İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer
Avrupalı devletlerle Amerika tarafından desteklendiği halde, Türk-Müslüman kavimleri ya
“Pantürkist” veya “Panislamist” likle itham edilmiştir. Kurat’a göre; Aslında, Enver ve
Talat Paşaların Kafkaslardaki siyasetleri, “Türkiye’nin idaresinde bir İslam Devleti”
kurmak değildir. Kafkaslarda uygulamaya çalıştıkları Rusya’nın baskısından kurtulmak için
tampon bir devlet kurmaktır. Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, XVIII. Yüzyılın
Sonundan Kurtuluş Savaşına Kadar Türk-Rus İlişkileri (1789-1919),Ankara
1970,s.478-479.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 693
ittihatçıların Kafkasya ile ilgili hayallerinin gerçekleşmesinin yolunu
açmıştır 14
.
Dünyanın büyük bir harbe sürüklendiği dönemde Osmanlı Devleti,
kendisini parçalamak için can atan büyük güçlerin, en küçük fırsatta kendini
yok etmek için harekete geçeceğini biliyordu. Daha önce de bu devletler
karşısında denge siyaseti izlemiş, önce Fransa ile sonra da İngiltere ile
yakınlaşmaya çalışmıştı. Şimdiki durumda ise kendisine dost görünen tek
devlet Almanya idi. Almanya ise; Osmanlı Devletinin durumunun farkında
olduğu için, 1913’de Jön Türk idaresinin ittifak teklifini geri çevirmiştir.
Ancak daha sonra Almanya’nın korktuğu şey gerçekleşmiş, doğu ve batı
olmak üzere iki cepheden kuşatılmıştı. Şimdi Almanya için cepheyi
genişletmek ve düşman ordularının bir kısmını bağlamak hayatiyet meselesi
olmuştu.15 Osmanlı Devletini bir an önce savaşa sokmak için baskılara
başlayıp, Osmanlının Rusya karşısında yılladır tehdit altında bulunmasını iyi
değerlendirmiştir. Almanların 1914 Eylül’ünde Fransızlarla mücadele
edemeyip geri çekilmesi üzerine, Osmanlı Devletini harbe bir an önce
sokabilmek için gizlice Jön Türk komitesi ile görüşüp gizli bir anlaşma yaptı
ve Osmanlı komitesi (Talat, Cemal ve Enver Paşalar), İtilaf devletlerine
karşı cephe açacaklarına söz verdiler. Almanya, Kafkaslarda ve Mısır’da
cephe açılmasını istiyordu. Böylece padişah cihat ilan edecek ve Panislamist
duygular tahrik edilecekti. Kafkaslarda ise Pantürkizm üzerinden de aynı
durum yaratılacaktı. Osmanlı Devleti savaşa dâhil olmasıyla, üzerinde
duracağı ilk cephe Kafkasya cephesi olacaktı. İngiltere ve Fransa ile
sınırımız yoktu. İlk vuruşacağımız komşumuz Rusya olacaktı.
16
Almanya ise bu bölgeyi kazanabilmek ve ayaklandırabilmek için para
yardımından kaçınmıyordu. Rusya’dan Doğu Cephesinde esir aldığı Kafkas
asıllı savaş esirleri üzerinde yoğun bir siyaset uygulayıp, onları kendisi ve
Osmanlı için kazanmaya çalışıyordu.17
Savaşın başından beri Kafkasya’da asimilasyon ve Ruslaştırma siyaseti
uygulayan Rusya, bölge halklarının tüm haklarını gasp ederek istila
hareketine girişmişti. Rusya, Müslüman toplulukları özellikle Azeri

14 Mustafa Çolak, “Osmanlı -Alman Rekabeti Çerçevesinde Kafkas Müslümanlarının
Bağımsızlığı ve Bakü Meselesi (1917-1918)”, Journal of History Studies, JHS28,
History Studies Volume 6 Issue 1 January 2014, s.27-28.
15 Fuat Yıldırım, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’da Türk-Alman Rekabeti, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2001, s.11
16 Süleyman Kocabaş, Tarihimizin En Büyük Dramı Sarıkamış Faciası, Vatan Yayınları,
Kayseri, 2007, s.36
17 Fuat Yıldırım, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’da Türk-Alman Rekabeti, İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2001, s.24
694 Selda KILIÇ
Türklerini karşısında buldu. Irk ve kilise eksenli Ermeni unsuru, İngiltere’yi,
Kafkaslarda ve Anadolu’da Rusya ile aynı politikada buluşturuyordu. İki
devlet de Kafkasya’da Ermenileri kışkırtmışlar ve silahlandırmışlardır
18
.Rusya’nın 19.yy’ın ikinci yarısında Kafkasya’nın işgalini tamamlamasını
takip eden süreç içerisinde ortaya çıkan önemli bir olay da bölgede
Ermenilerin giriştikleri hareketlerdir. Özellikle 19.’ın sonlarında
Kafkasya’daki Ermeniler Karabağ ve Nahçıvan bölgelerine saldırılarını
yoğunlaştırmışlardır. Zira Karabağ ve Nahçıvan, Doğu Transkafkasya ile
Türkiye arasında stratejik bir koridor meydana getirmekteydi. Bu sebeple her
iki bölgeye Çarlık Rusya’sı ve daha sonraki dönemde de Bolşevik iktidarlar
sistemli olarak Ermeni göç ve iskânını teşvik etmişlerdir. 19
Rusya, Kafkasya bölgesindeki nüfusu azaltma ya da göç yoluyla nüfusun
yerini değiştirerek demografik yapıyı değiştirme çabası içinde olmuştur.
Rusya bu göç siyaseti ile Kafkasya’daki etnik yapıyı değiştirerek, buralarda
uzun süreli hâkimiyet kurma yoluna gitmiş ve Kafkasya’daki Müslüman
halkın kolayca yönetilmesini sağlamıştır. Ayrıca, gelecekte komşu ülkeler
(Osmanlı ve İran) işgal edilirken orada yaşayan Ermenilerin gücünden
istifade etmeyi de ihmal etmemiştir20. Kafkasya bölgesine ait ve "Rusya
Hükûmeti’nin 1914 Resmî Kafkasya Salnamesi”ne göre yapılmış olan;
Bakü, Karadeniz, Erivan, Tiflis, Gence, Kütayis, Kars, Batum, Dağıstan,
Triski ve Kuban vilâyetleri ile Sohum ve Zakatal kazalarında yaşayan
Müslümanlar ile Ermeni, Rus ve Gürcülerin nüfuslarını ve bölgelere göre
dağılımını gösteren bir harita bulunmaktadır. Bu harita tetkik edildiğinde,
1914'ten günümüze kadar geçen süre içerisinde bölgede nüfus durumunun
Türkler ve Müslümanlar aleyhine kasti olarak nasıl değiştirilmeye çalışıldığı
görülecektir.21 Dağıstan, Bakü, Erivan, Gence, Tiflis ve Çerkezistan'daki
Müslüman, Rus, Ermeni ve Gürcülerin nüfuslarını ve yerleşim bölgelerini
gösteren 1914 tarihli Rus resmî Kafkasya salnamesine göre yapılmış harita
ile Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu Başkumandanlığı Vekâletinin bu rakamların

18 Talat Paşa Almanya’ya sığındığı dönemde, öldürülmeden kısa bir süre önce bir İngiliz
yazarına şöyle diyecektir: “Hiçbir ulus savaşa girip arkadan hançerlendiğinde buna rıza
gösterebilir mi?.. Kafkasya’ya sürülmüş bütün Ermeniler geri dönseler bile, genellikle
Ermeni olmayan nüfusun ancak ufak bir azınlığını meydana getirebileceklerdi.” Tarık Zafer
Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt:1, II. Meşrutiyet Dönemi, İstanbul,1988,s.583.
19 İbrahim Yılmazçelik, Kd.Yüzbaşı Yaşar Ertürk, “XIX ve XX. yy Da Türkiye’nin Kafkasya
Politikası”, Genelkurmay Atase Sekizinci Tarih Semineri, Ekim 2001.
20 Reha Yılmaz, “Kafkasya da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”, Çankırı
Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi 2(1)s.71-90.
21 Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv
Belgeleri, I (1578-1914), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşiv
Daire Başkanlığı, Yay. No:4, Ankara 1992.s.12.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 695
doğru olmadığına dair hazırladığı raporu vardır.1914 (1332) tarihli bu
raporda:
Bakü Vilâyeti 1.500.000
Kars Vilayeti 300.000
Karadeniz Vilayeti 30.000
Sohum Kazâsı 44.000
Gence Vilâyeti 1.500.000
Dağıstan Vilayeti 1.450.000
Zakatal Kazâsı 150.000
Batum Vilâyeti 161.000
Erivan Vilayeti 700.000
Terski (?) Vilayeti 500.000
Tiflis Vilayeti 200.000
Kütayis Vilayeti 25.000
Kuban Vilayeti 300.000
Yekûn 6.860.00 (BOA, Harita Katalogu, nr.80-A)
Ayrıca bu raporda Dağıstan Vilayetinde çoğunluğun Türk ve Lezgilerden
oluştuğunu, vilayetin Müslüman nüfusunun bir milyondan fazla olduğunu
belirtmektedir. Bakü, Erivan ve Gence Vilayetlerinde Rusların Tatar ve
Tacik namlarıyla gösterdikleri ahali kâmilen sünniyyü'l-mezheb ve Türk’
dürler. Gence Vilâyeti'nin kısm-ı garbîsi ise şimale doğru Tiflis Vilâyeti
dâhiline kadar olmak üzere Kürtler bulunmaktadır. Sohum Kazası’nın şark
havalisinde Gürcülerin miktarı yüzde beş kadardır. Çerkezistan'daki
Müslümanlar ise daha geniş bir sahada bulunmakta olup ve nüfusları
cetvelde gösterilen miktardan daha fazladır. Genel olarak, Kafkasya'da sâkin
bütün Müslümanların toplamı hemen hemen yedi milyona yakındır.22
Kafkasya Bölgesi ile ilgili olarak bu çok genel bilgileri verdikten sonra,
bildiri konumuzun esasını oluşturan rapora bakacak olursak: Raporun başlığı
“Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”23 dur. Kitapçığın üzerinde “Karargâh-ı
Umumi İstihbarat Şubesi” “Mahremdir” başlığı da konulmuştur. “Dersaadet
Matbaa-yı Askeriye,1334” olarak baskı tarihi bulunmaktadır. Üzerinde
yazılan tarihlerden I.Dünya savaşının bittiği yıl kaleme alındığını

22 Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair Arşiv
Belgeleri, s.252-253.
23 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1334 (1918),T.B.M.M. Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı, T.B.M.M.
Kütüphanesi, Eser:1339, No:197.103.653.

düşündüğümüz bu raporu Ruslara esir düşen ardından Rus esaretinden firar
eden 16. Hanor Dragon Alayı 21. Sahra-yı tayyare bölüğü Rasidlerinden24
Mülazım
25 Hert Folg ile Avusturya ve Macar 41. Piyade Alayı
mülazımlarından Doktor Mozef Rays kaleme almıştır.26 Mülazım Hert Folg
Osmanlı Dragon Alayının bir subayı olarak görev yapmaktadır. Rapora
geçmeden önce Osmanlı Devleti bünyesinde kurulmuş olan Ejder ya da
Dragon olarak da adlandırılan “Askeri Bölükler” hakkında kısa bir bilgi
vermek doğru olacaktır.
1848-1849 ihtilal hareketleri sırasında Osmanlı Devleti’ne sığınan Leh ve
Macar Mültecileri Osmanlı Devleti’nde önemli değişim ve yeniliklere imza
atmışlardır. Osmanlı Ordusu bu değişim ve yeniliklerden en fazla etkilenen
kurum olmuştur. Çünkü Osmanlı Devleti’ne sığınan mültecilerin büyük bir
bölümü Avrupa askerî sistemini iyi bilen uzman askerlerdi. Michal
Czajkowski de bunların en önemlilerinden biriydi. İslamiyet’i kabul eden
Michal Czajkowski, Mehmed Sadık adını almıştır. Mülteciler meselesi
çözüme kavuşunca Osmanlı ordusunda istihdam edilmiştir. Mehmed Sadık
Paşa ordunun çeşitli birimlerinde görev almış ve generalliğe kadar
yükselmiştir. Kırım Harbi’nde görev alan Michal Czajkowski, Ruslara karşı
savaşmıştır. Bu savaş sırasında kendisine bağlı Kazak Süvarî Alayı’nı
kurmuştur. Kendine has bir yapısı olan bu alay, Michal Czajkowski’nin
askerî tecrübelerinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Alayın insan
unsurunu Osmanlı Devleti’ne sığınan Leh ve Macar mültecileri, Kazaklar ve
Tatarlar oluşturmuştur. Alay bünyesinde Dragon (Ejder) Bölükleri27
oluşturulmuştur. Kazak Süvarî Alayı genellikle Balkan sınırındaki asayişin
ve güvenliğin temininde kullanılmıştır. Alay, daha sonra Osmanlı ordusunda
yapılan yeni düzenlemeler dolayısıyla lağvedilerek üçüncü orduya
katılmıştır.28
Osmanlı düzenli kara ordusu, Tanzimat Döneminde altı ordu şeklinde
düzenlenmiş, her ordu barış döneminde altı piyade alayı, dört süvari ve bir
topçu alayından oluşmaktaydı. Ayrıca Boğazların korunması için dört alay
kale topçusu ve Tophaneye ait iki alay mühendis askeri bulunuyordu. Girit
ve Tunus'ta ise yöre halkından oluşturulmuş altı alay piyade, iki alay süvari

24 Rasıt: Gözlemci
25 Osmanlı Ordusunda Teğmen aşamasında olan subay rütbesidir.
26 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 3.
27 Uğur Ünal, “Askeri Salnamelerin Tarih Araştırmalarındaki Yeri”, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Journal of the Institute of Social Sciences 2, 2008. S.215.
28 Musa Gümüş, “Mehmed Sadık Paşa (Michal Czajkowski) ve Osmanlı Devleti’nde Kazak
Süvari Alayı”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature
and History of Turkish or Turkic Volume 5/3 Summer 2010, s.1362.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 697

birliği görev yapıyordu. Osmanlı piyade askerinin her biri sekiz bölüklü dört
taburdan oluşan otuz altı alay, yani yüz kırk dört taburdu. Süvari ise her biri
altışar bölüklü yirmi dört alaydı. Toplam süvari bölüğü sayısı böylece yüz
kırk dördü buluyordu. Topçuların her biri on iki bataryalı altı alayı vardı ve
on iki bataryanın üçü süvari dokuzu ise piyade bataryası idi Birinci Ordu ile
Üçüncü Ordu'nun her birinde 7 alay piyade ve 7 Talia Taburu29, 5 süvari
alayı ile 1 topçu alayı bulunmaktaydı. Ayrıca Üçüncü Orduda fazladan bir
Kazak ve bir de “Dragon Alayı” vardı. Dragon (Ejder) Alayları
mültecilerden oluştuğundan dolayı bir nevi “Mülteci Alayı” olarak da
anılmıştır. Bu Alaylar özellikle Osmanlı Devleti’ne sığınan Leh ve Macar
mültecilerinin Osmanlı modernleşme anlayışı ve bunun sağladığı yapısal
dönüşümün 19.yy’daki önemli örneklerinden biridir. Bu Alay Avrupai tarzda
yapılandırılmıştır. Balkanlardan, Kafkasya’ya pek çok yerde görev
yapmışlardır.30
1914 yılına gelindiğinde de hava kuvveti Kıtaatı Mevaki-i Müstahkeme
Müfettişliği emrinden alınmış ve Muhabere ve Muvasala Şubesi’ne
bağlanarak "Teşkilat-ı Havaiye Müfettişliği" adını almıştır. 1914 yılında
I.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla ıslahat ve geliştirme çalışmaları durmuştur.
Müteakiben, 1915 yılında bir kısım Alman havacı personel Türk Hava
Kuvvetlerine gelmiş, bir kısım Türk havacısı da Almanya’ya uçuş eğitimine
gönderilmiştir. 1’inci Dünya Savaşı döneminde Türk Hava Kuvvetleri,
yukarıda belirtilen yapısıyla, Çanakkale'den Hicaz'a, Kafkasya'dan
Filistin'e kadar çok geniş bir alanda ve Türk askerinin çarpıştığı hemen
hemen her cephede savaşa katılmıştır.31
Anlaşıldığına göre, Rus esaretinden32 firar eden 16. Hanor Dragon Alayı
21. Sahra-yı tayyare bölüğü Rasidlerinden33 Mülazım Hert Folg bu bölgede

29 Talia taburu: Öncü ve ileri karakol hizmetleri gören birlikler anlamına geliyordu. Bkz. Türk
Silahlı Kuvvetler Tarihi III/5, s.202.
30 Ayten Can Tunalı, Tanzimat Döneminde Osmanlı Kara Ordusunda Yapılanma(1838-
1876), (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 2003, s. XI.
31 6 Mayıs 1916 tarihinde yapılan bir değişiklikle, kara ve deniz havacılığı, Genel Karargâh
(başkomutanlık) Havacılık İşleri Müfettişliği ve 9’uncu Umuru Havaiye Müfettişliği
emrinde birleştirilmiştir. Ayrıca, bu dönemdeki teşkilatlanmanın ana gücünü oluşturan hava
(tayyare) bölüklerinin bazılarında, sadece Türk havacı personeli, bazılarında ise Türk ve
Alman havacı personeli müştereken görevlendirilmiş, bölüklerin taktik sevk ve idareleri de
emrine verildiği ordulara bırakılmıştır. Türk Hava Kuvvetleri Tarihçesi, 1911-1918. (Türk
Hava Kuvvetleri Resmi internet sitesi)
32 Ruslara esir düşen Türk askerlerine Kazan Türkleri ve Türkistanlılarla diğer TürkMüslümanlar ellerinden geldiği kadar yardım ettiler: hatta Kazan Türklerinden bazıları,
hayatlarını tehlikeye atarak, Türk subayları ve Paşalarından bazılarını, Sibirya’dan esaretten
kaçırarak Türkiye’ye dönmelerine yardım ettiler. Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi,
Başlangıçtan 1917’ye Kadar, T.T.K. Basımevi, Ankara 1993, s.429.
698 Selda KILIÇ
Osmanlı adına istihbarat34 yapmak amacı ile görevdedir. Aynı şekilde
Avusturya ve Macar 41. Terst Hersok Ojen Piyade Alayı mülazımlarından
Doktor Mozef Rays’ın da I. Dünya Savaşında aynı tarafta savaşan kişi
olmasından dolayı bu raporu birlikte hazırlamışlardır.35 Mülazım Rays da
tıpkı Hert Folg gibi Ruslara esir düşmüş, hapisten firar etmiş, çeşitli yerlerde
dolaştıktan dört ay sonra Folg ile karşılaşarak birlikte hareket etmeye karar
vermişlerdir.
Mülazım Folg 29 Ekim (Teşrin-i Evvel) 1916’da Minsk36’te tayyaresiyle
beraber esir düşmüştür ve yaralanmıştır. 1916 yılının Kasım (Kanun-ı Sani)
sonlarına kadar Kostrama Vilayeti Soligaliç ve Tomsk garnizonunda
bulunmuş ve Tomsk’tan da kaçmıştır. Yaya olarak Altay Dağları’nın
güneyinden ve Gobi Çölü’nün kenarından geçtikten sonra Kazaklar
tarafından yakalanmıştır. 2.5 ay birçok hapishane de kaldıktan sonra 1916
Ekim’inde (Kanun-ı Evvel) Prenses Gropp’in idaresinde Kızılhaç (Salib-i
Ahmer) heyeti tarafından kurtarılarak Omsk esir subaylar garnizonuna
götürülmüştür.37

33 Rasıt: Gözlemci
34 Bu teşkilat Ağustos 1914’te yeniden örgütlenip genişlediği zaman Rusya’ya, Fransa’ya,
İngiltere’ye karşı çalışmıştır. Bu üç devletin kontrolündeki bölgelerde farklı ideolojik
çağrılar yapmışlardır. I. Dünya Savaşı’nda Teşkilat-ı Mahsusa’nın çeşitli faaliyetlerde
bulunması amaçlanmıştır. Bunlar:. Rus-Ermeni işbirliği ve planlarını önlemek, Rusya’da
Müslüman Türkleri ayaklandırmaktır. Teşkilatın iki para kaynağı vardır. 1.Harbiye
Nezareti’nin gizli bütçesinden verilen ödenekler 2.Alman askeri misyonu tarafından düzenli
olarak İstanbul’a gönderilen altın aktarımıdır. Kaynakların tümünden teşkilatın eline geçen
toplam miktar 4.000.000 altın lira (1918 fiyatlarıyla 18.000.000 dolar) civarında olmuştur.
Almanlar zaman zaman kendi isteklerine uygun davranması için Türklere yapılan
ödemeleri durdurmuş ancak bu taktik başarılı olamamıştır. Eşref Kuşçubaşı, 1914-1917
yılları arasında birçok defa Almanya’ya ödemelerin düzenli yapılması için gitmiştir. Enver
Paşa ile Alman genelkurmayı arasındaki yakın işbirliği sayesinde Almanya teşkilatın bazı
faaliyetlerine kendi amaçları doğrultusunda şekil vermiş, bu durum çete savaşları yapan
askerleri rahatsız etmiştir. Gönül Güneş, “Teşkilatı-ı Mahsusa ve I. Dünya Savaşı
Sırasındaki Faaliyetleri”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXIX,, 2013,
sayı:85, s.114-115
35 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 3.
36 25 Mart 1918 tarihinde, Minsk, Belarus Halk Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmiştir.
Cumhuriyet kısa ömürlü oldu; Aralık 1918'de, Minsk Kızıl Ordu tarafından devir alınmıştır.
Minsk, Ocak 1919'da sonra Beyaz Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti başkenti ilan edildi
ve yine 1920 yılında yine başkent ilan edildi. Şehir, Polonya-Bolşevik savaşı sırasında
İkinci Polonya Cumhuriyeti tarafından kontrol edildi. Brest-Litovsk Anlaşmasından sonra,
Alman güçleri Şubat 1918 yılında Minsk'i işgal etti.
37 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 3.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 699
Mülazım Rays 1916 yılında Rus esaretine düşmüş ve Prim Vilayeti’ndeki
Krastofimsk’e getirilmiştir. Buradan da 1916 Eylül sonunda 7. Avusturya
Macar Alayından Yüzbaşı Karl Herman38 ile birlikte kaçmıştır. Casus
şüphesiyle Romanya köylüleri tarafından tekrar yakalanmış ve casusluk
şüphesiyle Beserabya vilayetindeki Suroki sivil hapishanesinde dört ay daha
hapiste kalmıştır. İki aydan fazla bir süre seyahat ederek Omsk garnizonuna
gelmiş ve orada Folg ile tanışarak birlikte kaçmaya karar vermişlerdir.
Buradaki esirler hakkında bazı beyanatta bulunmaktadırlar.1916 öncesi daha
kötü olan şartlar, Kızılhaç heyetlerinin çalışmaları sonucu daha iyi bir
duruma gelmiştir.39

“Garnizonlarda bulunan Çekler, Rusların dairelerinde istihdam edilmiş ve
aynı zamanda esir garnizonlarında casusluk etmektedirler. Rusların en büyük
garnizonu olan Darnicsa’da (Kiev) durum kötüdür. Savaş esirleri arasında
milli emeller sıkı bir şekilde takip edilmektedir.. Bunların arasında
Avusturya- Macar Renegatlarından40 başka Rus hizmetine girmiş AlsaceLorraineli’ de mevcuttur. Bunlar Alman üniforması giyiyor, fakat
şapkalarına Fransız renkleri bulunduruyorlardı. Esir subaylara karşı
muamele tahammül edilebilir bir durumda idi. Ama askerlerin durumu çok
kötüdür. İhtilaldan beri Rus subayları askerler üzerindeki nüfuzlarını
kaybetmişlerdi. İhtilaldan itibaren garnizonlarda muhafazaya dikkat
edilmektedir. Firar edip yakalananların durumu çok sıkıntılıdır. Esir subaylar
casusluk suçlamalarıyla sorgulanmadan yıllarca hapsedilmektedir. Rusya’nın
Avrupa arazisinde bulunan esirler 1916 Ağustosundan ve Sibirya’da
bulunanlar ise 1917 Nisanından beri iaşe konusunda sıkıntıya düşmüşlerdir.
Omsk karargâhında 1917 Mayısından itibaren efradın (askerlerin) ekmek ve
un istihkakları da sınırlandırılmıştı.
41
8 Haziran 1917’de firar için hazırlıklara başlamışlardır. Mülazım Folg ve
Mülazım Rays garnizondan firar etmişlerdir. Omsk civarında önce Alman
kökenli Rusların yanında gizlenmişler sonra da Çek polislerin yardımıyla,
Mülazım Rays, Omsk’tan Moskova’ya doğru hareket etmiştir. Bir ara
yolculuk evraklarının eksik olması dolayısıyla Kazak askerleri tarafından
hapsolunsa da Moskova’ya kadar seyahat edebilmiştir. Moskova da Baltık
Denizi sahilinde bir çiftlik sahibi olan aslen bir Alman olan Mononit ile
tanışarak Rus kışlasına kabulünü sağlamış ve Maksimalist ihtilalının ilk

38 Karl Hermann Frank (1898-1946)
39 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 3.
40 Renegat: Dönek, hain
41 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 4.

günü olan 27 Temmuz’da Petersburg’a gelmiştir. Mülazım Rays Moskova
‘daki ilk gününü şöyle anlatmaktadır. “ Şehir o dönemde toplar zırhlı
otomobiller ile hareketliydi. Adeta askeri bir karargâh gibidir şehir. İçi asker
dolu kamyonlar gece ve gündüz şehirde dolaşmaktadır. Lenin taraftarları ile
hükümete sadık olanlar arasında pek çok çatışma çıkmaktadır. Şehirde
makineli tüfekle dolu birçok araba vardır. Mülazım Rays, Riga cephesinden
Petersburg’a hükümet yanlısı birlikleri götüren bir trene vagonlardan çıkmak
isteyen askerlerin üzerine Maksimalistler tarafından makineli tüfeklerle ateş
edildiğini görmüştür. Ateşe karşılık verildiğinden birçok ölü ve yaralı vardır.
Mülazım Rays’ın Finlandiya üzerinden firar etmek için yaptığı girişim
başarısızlıkla neticelenmiştir. İsveç sınırı da kaçma girişimlerinde çok
kullanıldığı için sıkı önlemler alınmıştır. Zaten mevsim nedeniyle geceler de
gündüz gibidir. Finlandiya körfezini geçmeyi denemiş birçok kontrol gemisi
olduğundan dolayı bunu da başaramamıştır. Mülazım Rays o günlerde
Petersburg’da Alman casusluğu çok olduğu gerekçesiyle halk ve karşı casus
heyetlerinin sıkı tatbikatı olduğundan Moskova’ya dönmeye karar
vermiştir.” Kaçma teşebbüsleri yetersiz kalınca Moskova’da tekrar Mülazım
Folg’la buluşmuşlardır. Cephe üzerinden Avusturya veya Almanya tarafına
gitmekten vazgeçmişlerdir. Rus askerlerinin Alman ya da Avusturyalı
olmasından şüphe ettikleri herkesi hemen öldürdüklerini haber almışlardı.
Zaten o dönemde Rusya ve müttefiklerinde keskin bir Alman karşıtlığı vardı.
Mülazım Rays, daha önceden Petersburg da tanıdığı zengin bir tüccarlarla
tekrar görüşmüştür. Bu tüccarlar müttefiklerle yapılacak tek taraflı bir
barışın, Rusya’nın yok olmasına neden olacağını düşünmektedirler. Eğer bu
durum gerçekleşirse Rusya bundan sonra artık net olarak Alman himayesine
gireceğini Rusya’yı iflasa mahkûm edeceklerini söylemişlerdir. İki zabitin
tavsiyesi üzerine Kafkasya’ya gitmeye karar vermişlerdir. Bölgedeki
Almanlar, Rusya’nın boyunduruğundan kurtulmak için yakın zamanda
Kafkasya’da bir ihtilal çıkacağını ifade etmişlerdir. Subaylar yola çıkmış ve
Mosdok civarındaki Gnadanatal’a varmışlardır. Oraya ulaştıklarında Alman
tebaası tarafından karşılandılar. Rusya da, bir günlük bir seyahatle bile
buranın nasıl bir yokuşa doğru yol aldığını anlamak mümkündür. Yolculuk
tam bir eziyettir. Trenler düzensiz işlemektedir. Trenlerin hareket zamanı
varışı belli değildir. Genellikle trenler asker doludur. Kalabalık hat safhada,
koridorlar dahi askerler ile doludur. İstasyon şefleri dövülmekte, yolcular
nedensiz yere tren pencerelerinden dışarı atılmaktadır. Trenlerin hareket
malzemeleri imha edilmiştir. Amerika hükümeti tarafından teslim edilen 600
lokomotifin çoğu tecrübesiz tren memurları tarafından bozulmuştur. Sıkça
olan tren kazaları günlük olay olarak kabul edilmektedir. Rus Harbiye
Nazırının askerlerin üstlerine karşı saygı gösterme mecburiyetini
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 701
kaldırmasıyla, düzensizlik ve başıbozukluk baş göstermiştir. Özellikle eski
subaylar Rays ve Folg’a bu durumu anlatarak şikâyet etmişlerdir. Ordunun
hezimete uğraması, Trnapol’de Rus cephesinin yarılması üzerine her yerde
askerlere karşı düşmanca bir tavır sergilenmektedir. 42”
Kuzey Kafkasya’da Temmuz ve Ağustos aylarında cepheden dönen veya
cepheye giden askerlerle yerel ahali arasında pek çok çatışmalar olmaktadır.
Bu da zaten karışık bir durumda olan Kafkasya’daki galeyanın artmasına
neden olmaktadır. Rays ve Folg, Kafkasya cephesine giden birçok bölükle
karşılaşmıştır. Beraber seyahat ettikleri 115. Sibirya Alayına mensup olan bir
başçavuşun onlara anlattığına göre: “kendi Alayının askerler komitesi
tarafından, Miralayın şiddetli bir şekilde darp edilmesi üzerine, birliğinin
ceza olarak Kafkasya cephesine sevk edildiğini anlatmıştır. Cepheye
gönderilen taburlar yolda kaybedilmiş ama onların evrakları ve
mühimmatları cepheye varmıştır.” Anlaşılan o dur ki, askerler herkesin
başının belası durumundadır. Rus askerleri savaşın kaybedildiğini,
İngilizlerin çabalarının boşuna olduğuna inanmaktadırlar. Kış gelene kadar
barış yapılmazsa siperlerini terk edip evlerine döneceklerini
söylemektedirler.43
Bu dönmede Rusya’da içişleri bakımından oldukça sıkıntılı bir süreç
yaşandığı görülmektedir. Folg ve Rays tam da bu süreçte yani 8 Haziran
1917’de Moskova da bulunmaktadırlar. Takriben bir ay sonra Rusya Geçişi
Hükümet Başkanı olacak olan Alexandır Kerenski’nin (21 Temmuz-8 Kasım
1917 arasında Rusya Geçici Hükümet Başkanı) halka hitaben bir
konuşmasına şahit olacaklardır. Onlara göre; “Alexandr Kerenski44 askerler
arasında hürmet kazanmıştır. Mülazım Rays, Kerenski’nin galeyan içindeki
halkın arasında otomobilinden kısa nutuk attığını duymuştur. Daha sonra
halk da kendisini alkışlamıştır. “Kerenski’yi askerler omuzlarında Marien
sarayına götürmek istemiş ancak Kerenski buna mani olmuştur. Daha sonra
Kerenski Temmuz başında asker arasında dolaşırken birçok şikâyet
duymuştur. Rays ve Folg’un Moskova’da edindikleri duyumlara göre de
“halk kendisini desteklemektedir, fakat taarruz için hazırlık yapmak
istediğinde ordudan şiddetli şikâyetler işitmiştir. Askerlerin bir kısmı

42 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 5-7.
43 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 5-7.
44 Aleksandr Fedoroviç Kerenskiy 1881-1970 (Аɥɟɤɫа́ɧɞɪ Фёɞɨɪɨвɢч Кɟ́ɪɟɧɫɤɢɣ) 21Temmuz-8 Kasım 1917’de Rusya Geçici Hükümet başkanlığı yapmıştır. Rusya’nın I. Dünya savaşına girmesini desteklemiştir.

Kerenski’nin bir hain olduğunu ve asılması gerektiğini beyan etmişler, Onu
Rusya için bir tehlike olarak görmektedirler.”45
Belgede “Kafkasya’da İkamet” ara başlıklı bölüm önemlidir.
Bulundukları yerdeki yani Godenburg’daki Alman tebaası Folg’a yardım
etmek istemiştir. Oradaki Almanlar kendisine nüfuz sahibi bir İnguş tavsiye
ettiler.46 Burada yaşayan köylüler Almanya ve Avusturya- Macaristan
tarafından önemli askeri görevle geldikleri haberi duyulunca yerel halk,
mollaları önderliğinde özel heyetler ve köy ileri gelenleri ile Osmanlı
taraftarı olan bu iki zabitin yanına geldiler. “Kafkasya’da çok kısa bir süre
içinde istiklal mücadelesinin başlayacağını ve bunun için Osmanlı Devleti
(Türkiye), Almanya ve Avusturya’nın yardımına ihtiyaç olduğunu
söylemişlerdir. Ardından da kendilerinde silah olmadığı için İnguş heyeti
nezaretinde Türk cephesine gitmelerini bu yardım talebini, iletmelerini
söyledilerse de daha sonra İnguş heyeti bahaneler ileri sürerek, bundan
imtina etmiştir. Yolun tehlikeli olduğu düşünülmüştür. Bu yüzden iki zabit
firar için başka yollar aramaya koyuldular.47

Aslına bakılırsa bu kaçış serüvenin yanında aynı zamanda bu iki teğmen
bölgenin nabzını tutmak ve mümkün mertebe Kafkasya bölgesinin gerçek
tahlilini yakından yapıp halktan bilgi toplamakta amaçlarıdır. Özellikle de
Rusya’nın Kafkasya bölgesi üzerindeki etkisini anlamaya çalışmaktadırlar.
Ancak İki zabit genelde cahil veya az tahsilli kişilerle görüştükleri için
Kafkasya’nın Rusya ile olan ilişkisini tam olarak öğrenemediler. Fakat genel
olarak onlara göre görünüm Kafkasya’da bir istiklal savaşı çıkacağını
gösteriyordu. Ancak şartlar da Kafkasya ahalisi için oldukça zordu.
Kafkasya’da bir köylü, elinde olan tek öküzünü satarak 300 rublelik bir Rus
tüfeği veya 700 rublelik bir Alman tüfeği ile 50,60 rubleye kurşun satın alıp
bir mücadeleye girişmesi çok zor görünüyordu. Bu arada Vladikafkas’da
Kazaklarla bir anlaşma yapılarak 450.000 ruble tazminat vaat edildi. Buna
göre Kazaklar, Don ve Terek arazisinin tamamının sayılması şartıyla
Kafkasya’nın istiklaline muhalefet etmeyecekti.
Kazaklar, Rus askerlerine karşı düşmandılar. Bu nedenle Kazakların
Müslümanları kuzeyden serbest bırakmaları muhtemeldi. “Vladikafkas Sulh

45 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 8.
46 İnguşlar Kafkasya’nın en eski Müslümanları olup Çeçenler ile beraber Kuzey Kafkasya’da
Terek civarlarında Vladikafkas üzerinden Tiflis yolunun yarısına kadar olan bölgede
yaşamaktadırlar. “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi,
Dersaadet Matbaa-yı Askeriye, 1916, s. 8.
47 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 8-9.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 703
ve İtilaf” toplantısına İki zabit’de katıldı. Toplantıda başkan olarak Rusların
hizmetinde çalışmış olan bir İnguş Topçu Miralay vardı. Miralay eğer
Kafkaslarda bir ayaklanma olursa İnguşlara iki Rus sahra bataryası ve tren
depolarından topçu levazımı sağlayabileceğini söylemiştir. İki subay
Kafkasya yerel kıyafetleri giyerek, yanlarına aldıkları rehber olarak
kullanacakları üç İnguş ile birlikte 30 Ağustos 1917 senesinde Tiflis’e doğru
yola çıktılar. Kendilerini tren aşçısı olarak gösteren belgeleri alıp yoldaki
birçok denetlemelere rağmen Batum’a ulaştılar. Ama Trabzon’a geçemediler
çünkü Trabzon erkân-ı harbiyesinin muvafakati lazımdı. Bu olurun geçişten
birkaç hafta öne alınması mümkün değildi. Bundan dolayı Tiflis’e gidip orda
ordu erkânı- harbiyesinin başkâtibine 50 ruble rüşvetle Sarıkamış ve
Erzurum’a seyahat etmek için vesikalar elde ettiler.48 Sarıkamış’ta tren
garında birkaç gün kaldıktan sonra Rus cephesinden birçok savaş esiri
kaçırmış olan bir Kürt Beyi ile irtibat kurdular. Kürt beyi önce bu işi
yaparken Ruslar tarafından yakalandığını ve bütün mallarına el konulduğunu
söyledi. Onları geçirmeyi kabul etmedi. Fakat daha sonra Sarıkamış’ta
ikamet eden bir İnguşu ve iki zabiti Bakü tarafından İran ve Tahran’a
getirmeyi taahhüt etti. Tekrar Tiflis’e dönüldü. İnguş orada Kazak Alayına
mensup Ağalarof adında birisine rastladı. Aslen Tatar olan bu kişi Rusya’da
bir Türk acentesi olup bilhassa altın kaçakçılığı yapıyormuş. Bu kişi iki
zabite Rus asker elbisesi giydirerek, kendi yardımcısı ile beraber Tebriz’e
getirebileceğini vaat etmiş ve bunun karşılığında zabitandan birisine rüşvet
vermek için onlardan para istemiştir. Ağalarof, İnguş ile beraber orduya
gittiler. Rus askeri onlara fotoğraflar göstererek bu casuslardan birisini
tanıyıp tanımadıklarını sormuştur. İnguş, mülazım Rays’i tanıdığını iddia
etmiştir.49

Rus subayın casusluk teklif ettiği İnguş bu teklifi reddetmiştir. Rus asker
İhtilalın sonucunda kapatılan ve Temmuz sonlarında yeniden açılan casusluk
teşkilatında, memleketi felakete götüren yeni hükümete karşı çalışmak
gerektiğini ifade etmiştir. Bu konunun da casusluk vazifesi olduğunu
söylemiştir. Ancak İnguş yine de reddetmiştir. Buna rağmen Rus askerin onu
serbest bırakması ilginçtir. Bu arada. Folg ve Rays Bölgedeki Müslüman
ahaliye gizlice silah ve mühimmat satan bir Tatar tacir ile görüşürler. Bunlar
birlikte Bakü’ye gitmeye karar vermişlerdir. Fakat tüccar silahlarla birlikte
Tiflis askeri komitesi tarafından derdest edilince onlar da bu arada bazı

48 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 9-10.
49 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 10-11.

eşyalarını ve paralarını kaybettiler. Kaldıkları yerlerde birçok olaylar ve
karışıklıklar yaşandı. Sonunda Bakü’ye hareket ettiler.50

Kafkas vilayetlerinden Tiflis’e giden askeri yol üzerinde büyük bir
nakliyat faaliyeti vardı ve bunlar genelde hayvan yemleri götürüyorlardı.
Trenlerden başka, Kafkasya dağlarındaki tek ulaşım ve nakliye yolu olan bu
yol da güvenlik altına alınmamıştır. Rays ve Folg görünürde bir denetleme
olsa da bu yol da işlerin tehlikesiz ve sıkıntısız yapılabileceğine kanaat
getirmişlerdir. O nedenle bu yol da silah kaçakçılığı da yapılmaktadır. Her
iki subay da Kuzey Kafkasya da bulundukları sürece birçok silah ve
mühimmat yüklü araba kafileleri görmüşlerdir. Tiflis civarında hastaneler,
zabitan mektepleri, tayyare mektebi de vardı. Her yer de devamlı teftiş
olunuyordu. Yine Moskova da olduğu gibi Tiflis de iki “İhtiyat Zabıtan
Mektebi” vardı. Bu bütün Rus şehirlerinde olan bir mektepti. İhtiyat Zabıtan
Mekteplerinde hükümetlerin en güvenilir adamları yetiştirilirdi. Petersburg
da, Novgorod da Astrahan da Tambov da ve Kozlov da meydana gelen isyan
ve ayaklanmaları bastırmak ve asi birlikleri cezalandırmak için bu mektepten
yetişenler güvenle kullanılırdı. Rusya da ihtilaldan sonra herkesin tepkisi
alan bir zabıta ve jandarmanın yerine küçük yaşta gençlerden oluşan bir
milis gücü oluşturulmuştur. Bunlar doğal olarak görevlerini tam olarak
yapamamaktadır. Ayrıca Kars şehrinin batı ve güneybatısında beş hat siper
ile kısmen tahrifata uğramış tel şebekeleri görülmüştür. İç kısımda bulunan
siperlerin iki tanesi demir kazık diğer siperlerde ise tahta kazıklar vardır.
Etraftaki tepelerde gözetleme alanları bulunduğu düşünülmektedir.51 Folg’un
gördüğü her yeri ayrıntıları ile anlattığı görülmektedir.
Şimendifer hattının sonunda bulunan Sarıkamış da oldukça fazla askeri
nakliye işleri yapılmaktaydı. Tiflis den her gün iki yolcu treni ve bir askeri
tren Sarıkamış’a hareket etmektedir. Sarıkamış’tan Erzurum ve Erzincan’a
nakliyat yapılmaktadır. Sarıkamış büyük bir araba mahallidir. Burası kuru ot
ve saman deposu gibidir. Burada büyük bir hastane mevcuttur. Şehir içinde
birçok asker silahsız dolaşmaktadır. Söylenenlere göre, Haziran ayı sonunda
Kürtler Sarıkamış civarında Londra’ya giden kablonun da içinde olduğu
telgraf hattını kesmişlerdir. Batum’ da piyade askeri daha az olup,
bahriyeliler çoğunluktadır. Liman sahili askerler tarafından sürekli
gözetlenmektedir. Buradan Trabzon’a gidiş nadiren haftada iki kez o da

50 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 11.
51 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 12-13.

Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 705

geceleri yapılmaktadır.52 Görüldüğü gibi, Kars, Batum, Tiflis ile ilgili olarak
oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir.
Aleksandrapol’de 53 büyük bir telgraf istasyonu vardı. Ayrıca uçaklar için
uçak parkı vardır. Kafkasya 5.6.7. Muhafız Fırkalarının Erzincan civarında
bulundukları, seyahat eden subaylarla yapılan konuşmadan anlaşılmıştır.
Alaylarda sağlık koşulları yeterli değildir. Malzeme eksikliği hat safhadadır.
Kafkasya 7. Muhafaza fırkasının 26. Alayının tüfeklerinin miktarı 1.500’
düşmüştür. Atlar için yem bulunmadığından birçoğu ölmektedir. Zabitan ile
askerler arasında da sorunlar yaşanıyordu. Türkler hafif toplar
kullandıklarından, Ruslar, Kafkasya’da ağır toplar bulundurmuyorlardı.
Birçok subayla yapılan görüşme de Türklerin Rus askerlerine kıyasla askeri
meziyetlerinin daha fazla olduğu ifade edilmektedir. Rus askerleri Rusya’nın
daha büyük olduğunu ama fikir teşebbüsünden yoksun olduğu için savaş
kazanamadığını söylemektedirler. Ayrıca Rusların Kürtlerden korktuğu
anlaşılmaktadır. Rus subaylar, Kürtlerin dağlık arazide kendilerine göre
onların daha başarılı olduğunu ifade etmektedirler. 54

Rays ve Folg çok az bir parayla Bakü’ye geldiler. Bakü’nün, Rusya
hükümeti için sonsuz bir önemi vardı. Bakü petrolü olmaksızın, bu dönmede
zaten çökmüş olan Sovyet ekonomisinin ayakta durmasına imkân yoktu.
Özellikle iç savaşın başlaması üzerine, akaryakıt Kızıllar için en hayati bir
madde haline gelmişti. Bundan ötürüdür ki, Kafkasların ve ayrıca Bakü’nün
elde tutulabilmesi yolunda Sovyet liderleri tarafından hemen gerekli
tedbirlere başvuruldu.55 İnguşların aracılığı ile Müslüman Cemiyet-i
Hayriyesi ile görüştüler. Cemiyet üyeleri onlara çok kısa bir süre içinde
Kafkasya’da çıkacak olan ayaklanma da komite tarafından askeri işlerde
istihdam edilmek üzere, Bakü’de kalmaları teklif edildi. Fakat Kafkasya
Müslümanlarının ciddiyetine inanmadıkları için bunu reddettiler. Buna
rağmen İran’a (Acemistan) gitmelerine yardım edileceği söylendi. Bu arada
Avusturya-Macaristan 62. Piyade Alayı kumandanı Kaymakam Yohan
(Johann) Kovas ile tanıştılar. Kovas onları kendi evinde ağırladı. Altı
haftadır Bakü de ikamet eden ve komitelerle görüşmeler yapan Kaymakam
Kovas da onları İsa Bey (Aşibekof) ile tanıştırdı. Kaymakam Kafkasya
ayaklanmasına dair gereken askeri bilgilerin verilmesi için demokrat

52 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 13.
53 St. Petersburg’da bulunmaktadır.
54 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 14.
55 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, XVIII. Yüzyılın Sonundan Kurtuluş Savaşına
Kadar Türk-Rus İlişkileri (1789-1919), Ankara 1970, s.478-479.

komitesi tarafından çağırılınca bu görev için kendisine bir askeri yardımcı ve
tercüman gerekeceği için, İsa Bey Aşibekof’un tavsiyesi ile mülazım Rays’i
de yanına alıp Bakü’de kalmaya karar verdi. Folg’da Havacılık ilmi müşaviri
vazifesiyle Bakü de kalmaya karar verdi. Bu sürede Folg ilerde müstakil bir
Kafkasya ordusu ile Ordu-yu Hümayun arasında bir buluşma gerçekleşirse,
uçaklara mahsus bir istasyon yeri tespiti için keşfe çıktı.
56

1 Aralık (Kanun-ı Evvel) da Kaymakam Kovas, Hert Folg ve Rays
vapura binerek Lenikuren ‘e hareket ettiler, Rusya sınırından geçerek
Acemistan Astara’sına doğru yollarına devam ettiler.57

Bakü de, İsa Bey’in evinde kalan bu iki subayın burada daha fazla
kalması güvenli olmayacaktır. Çünkü şehirde pek çok casus bulunmaktadır.
Bunun yanında İsa Bey’in tanıdığı kişilerin Rays ve Folg’un buradaki kalış
amaçları hakkında bilgileri vardır. Ruslar ve Ermeniler, Müslümanların
yoğun yaşadığı bölgelerde fiili tedbir almaktan çekinmekle birlikte
Müslümanlara karşı hâkim durumda olabilmek için de silah tedariki
konusunda tedbirli oluyorlardı.
58
Yapılan çeşitli görüşmeler neticesinde Kafkasya’nın durumu ve ilerdeki
siyasi hali hakkındaki görüşlerini şu şekilde açıklamaktadırlar: “Rusya’nın
Kafkasya’daki Terek Nehrinden Türkiye-Acemistan sınırına kadar olan
sahaya müstakil bir idare kurulmak arzusu vardır. Bu maksat ile Rus
birliklerinin o bölgeden ihracı veya silahlarının alınması ve Müslüman
olmayan milletin zor kullanılarak zayıf bırakılmasıyla mümkündür. Yeni
kurulan Kafkasya hükümetleriyle Türkiye ve müttefik devletlerarasında
siyasi ve iktisadi sıkı bir ilişki de bu planın gereklerinden biridir.59

Bakü’de üç tane siyasi komite mevcuttur.
Demokrat Komite: Bu komitenin kurtuluşu gerçekleştirmek için gayretle
çalışan bir teşkilattır. Reisi İsa Bey (İsabekof) dir. Bu durumu
neticelendirmek üzere sahip olduğu servetin bir kısmını bu amaca vakfetmiş,
gayretle çalışmaktadır. Komitenin üyeleri ise: Tancif ve Nancif (petrol
madenlerine sahiptir. Avukat Çevennçirof, Topçuvev ve Mirza Asadulabef’dir. Görünüşte bu komite köylüye borç verme, tohum dağıtma
gibi faaliyetleri vardır.

56 “ Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 14-15.
57 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.15.
58 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.15.
59 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.16.

Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının…

Türkistan taraftarı komitedir. Kuruluş yılı bilinmiyor.
İslam Cemiyet-i Hayriyesi’dir. Esas prensipleri İslamiyeti tavsiyeden
ibarettir.60

Harp esirlerine komiteler tarafından yardımlar yapılmaktadır. Demokrat
komitesinin içtimalarından birinde Kaymakam Kovas’ın refakat subayı
mülazım Rays’de bulunmuştur. Toplantıda Kaymakamın, Kafkasya’nın
istiklalinin temeli için kararlaştırdığı fikirler müzakerelerden sonra kabul
edilmiştir. Mücadele yapabilecek ahalinin silahlandırılması konusu uzunca
tartışılmıştır. Toplantı da Kafkas vilayetlerinde bulunan Kafkasya merkezi
komitesinin Petersburg’a gidip Milli İslam Alaylarının teşekkülü için
şimdiden Kafkasya Müslümanlarının silahlandırılmasını Kerenski’ye teklif
edecekleri orda bulunanlara söylenmiştir. Heyetin teklifini merkezi hükümet
kabul etmezse derhal Kafkasya’nın bağımsızlığını ilan edeceği söylenmişti.
Bağımsızlık ilanı ile ilgili komite temsilcilerine geniş yetkiler verildi. Ayrıca
Mirza Asadulef’den başka Rus ordusu mensubu Tatar General
Mahmadarof’da bu heyete dâhil edildi. Bu generaller ve Galiçya da Kolordu
Kumandanlığı yapmış olan Ali Aliyev ayaklanma olduğunda ordunun
idaresini ellerine alacaklardı.
61

Batum-Bakü şimendifer hattının güneyinde bulunan ve Kafkasya’nın
kuzeyine kadar uzanan Orta Kafkasya sahsındaki durum pek iyi
bilinmiyordu. Kuzey Kafkasya’nın amacı da Rusya’dan ayrılıp Orta
Kafkasya ile birlikte bir idare oluşturmaktı. Kuzey Kafkasya bu amacını
gerçekleştirdikten sonra, Orta Kafkasya ile birlikte bir idare mi oluşturacağı
yoksa federasyon olarak mı birbirine bağlı kalacakları hakkında bir bilgi
yoktur. Kafkasya Müslümanlarının meselelerini milyoner Çernaçef’in
başkanlığında (riyaseti altında) Kafkas Vilayetlerinde bulunan merkezi
komite sonuca bağlayacaktır. Tiflis komitesi Bakü’deki komiteye bağlı olup
emirlerini doğrudan doğruya buradan almaktadır.62

Kafkasya’nın kurtarılmasında iki büyük müşkülat mevcuttur. Birisi
mevcut kuvvetlerin teşkili, diğeri de silahlandırma (teslihat) ve cephanenin
ikmalidir.63

60 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s. 16-17.
61 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.17.
62 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.17.
63 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.18.

Komite teşkilatında daha önce sadece iktisadi bir mahiyet var iken buna
sonradan siyasi ve askeri kısımlar da ilave edilmiştir. Subayların ikametleri
sırasında askeri teşkilatı görmüşlerdir. Bu teşkilattaki en büyük rol İsa
Bey’indir. Rusya’dan kaçıp Bakü’ye gelen Türk subayları ile kademeli
küçük subaylardan bu birliklerin talim ve terbiyeleri konusunda önemli
istifadeler temin edilmiştir.64

1 Ekim’e (Kanun-ı Evvel) kadar İsa Bey, Bakü’de 4.900 kişilik eğitimli
bir süvari kuvveti teşkiline muvaffak olmuştur. İsa Bey’in beyanatına göre,
subay adaylarıyla küçük subay mektepleri kurulmuş ve mektepler
çoğaltılmıştır. Orta Kafkasya’daki Tatarlar da Rus inkılâbından sonra izin
verildiği için askeri teşkilat oluşturmuşlardır. Tatar Alaylarına bir günde 600
kişinin Bakü’deki komiteye müracaat ettiği olmaktadır. Bu kuvvetler bir
ayaklanma çıkarsa, hazır bir kuvvet olarak bulunacaktır. Eski hükümetin
Vahşi Fırka olarak adlandırdığı birlikler de batı cephesinden alınıp
Kafkasya’ya nakledilerek Vladi Kafkas65da Elizabethpol bölgesinde
toplanmıştı. Savaşın bitiminde sırf gönüllülerden oluşan ve inkılâba kadar
Grandük Mihail’in kumandasındaki bu ordunun hepsi Kafkasya
Müslümanlarındandır. Fırkada makineleri, tüfek müfrezeleri ve süvari
topçuları bulunduğundan Kafkasya harekâtında oldukça önemli yardımı
olacağı kuşkusuzdur. En önemli ve en zor konu da silah ve cephane
mühimmatı ikmali meselesidir. Mevcut silahların genel durumu hakkında
yeterli bilgi bulunmamaktadır. Halkın elinde üç yivli tüfek, Türk, Alman,
Avusturya-Macaristan tüfek ve tabancaları da vardır. Bakü’deki Komite
Türkiye’den silah ithalini süratle talep etmektedir.66

Propaganda ve teşkilat için gerekli para bazı önemli kişiler, özellikle de
İsa Bey Aşibekof tarafından verilmiştir. İsa Bey bu yüzden Türkiye ve
merkezi hükümetler tarafından da para gönderilmesini istemektedir. Ayrıca
İttihat ve Terakki’den de destek beklemektedir.67

Rusya’daki savaş esirlerinin kaçışını, Bakü Milli Komitesi’nin
yardımlarıyla yapıldığını Ruslar da bilmektedir. Rosko Aslovev

64 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.18.
65 Potemkin’in 1784’de Tiflis’i ziyaretinden sonra Kuzey Kafkasya’da kurulan ve adı

“Kafkasların Hükümdarı” anlamına gelen Vladikafkas şehrinin tesis edilmesi, Rusların
gelecekteki emellerinin açık bir ifadesiydi: “Tüm Kafkasları ele geçirmek” Abdullah
Saydam, a.g.e., s.35.
66 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.18.
67“Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.19.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 709
Gazetesindeki bir makalede Rusya’daki savaş esirlerinin birçoğunun
Acemistan sınırından firar ettiklerini o nedenle buralarda önlem alınması
gerektiği yazılmıştır. Bunun yanında yakalananlar da vardır. Esir
karargâhından Acemistan’a kaçmayı başaran dört Avusturya subayı
Tahran’da yakalanarak Anzeli’ye getirilmişlerdir. Yine Tiflis’de
hapishaneden kaçan iki Alman molla kıyafetiyle kaçarken Ulah istasyonunda
yakalanmışlardır.68

Bakü’de birçok piyade taburu, hastaneler deniz tayyare mektebi ve
hangar vardır. Bu tayyare teşkilatı Baltık filosuna aittir. Mektepler 1916
senesinde savaş bitince Petersburg’a nakledilmişti. Bu tayyareler 800 metre
kadar yükselebilen tayyarelerdi. Hazar Denizi (Bahr-i cezir) sahilinde çift
nakilli telsiz telgraf istasyonu bulunmaktadır. Şehir askerlerle doludur.
Teşrin-i evvel sonunda Kafkasya cephesindeki birliklerin dörtte üçünün Kars
ve sadece üçte birinin Tiflis’e naklolunacağı söyleniyordu.69

31 Ekim (Teşrin-i Evvel) 1917’de Bakü limanında nakliyat hazırlıkları
subaylar tarafından görülmüştür. Askerlerin şehirde değil de harpte iskân
ettirilmesi istenmiştir. Kafkasya ahalisi Türkiye’ye karşı muhabbet
beslemektedir. Türk ordusunun Kafkasya’ya dahil olmamasından dolayı bir
hayal kırıklığı vardır. 70
1917 Ekim’de (Teşrin-i Evvel) İran (Acemistan) ve İran sınırları
dâhilindeki Kürdistan bölgesine de seyahat etmişlerdir. Son derece zor ve
sıkıntılı bir seyahat olmuştur. Zaman zaman karınlarını doyurmak için bir
somun ekmeğe muhtaç halde camilerde dahi yatmak zorunda kalmışlardır.
Rus askerine görünmemek için şehirlerden uzak gittiklerinden dolayı
Acemistan’ın durum ve askeri vaziyeti hakkında yeterli bilgiye sahip
olamamışlardır. Ancak genel olarak Rays ve Folg’un şahit olduklarına
bakılırsa İranlılarda Ruslara karşı düşmanca hisler vardır. İran’da Rus
hâkimiyetine son verilmesi gerektiği kanaati bulunmaktadır. Rays ve Folg,
Türk memurlar ve arkadaşlarından oldukça iyi kabul görmüşlerdir.71

68 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.19.
69 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.20.
70 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.20.
71 “Kafkasya Ahvaline Dair R
apor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.21.
710 Selda KILIÇ
Aralık ayının (Kanun-ı Evvel) sonlarından itibaren Rusların kısmen işgal
ettikleri yerlerden geri çekildiklerini söylemişlerdir. Folg’a göre, İranlılar da
Ruslara karşı husumet beslemektedirler.72

Sonuç
XIX. yy’da Kafkasya, Rusya, İngiltere ve Almanya gibi büyük güçler
arasında mücadele sahası olmuştur. Osmanlı Devleti ise burada yüzyıllardır
süren geleneksel bağlarına dayanarak, bölgeden çekilmek istememiştir.
Yani, I. Dünya Savaşı boyunca Kafkasya’da devletlerin çıkarları gereği, pek
çok mücadele meydana gelmiştir. Almanya Osmanlı Devletini, İngiltere ve
Rusya Ermenileri kullanarak bölgeye nüfuz etmeye çalıştıkları
görülmektedir. Alman Hert Folg, bu bölgede sürdürdüğü faaliyetleri
süresince bir Osmanlı Zabiti gibi gittiği her yerde Osmanlıya sempati
besleyen bölge halkı ve Müslümanlar tarafından korunup kollanmış olduğu
görülmektedir.
XIX. yy.a kadar Kafkasya’da milliyetçi hareketler görülmemiştir. Burada
milliyet yerine, din önemli ve ayırıcı faktör olmuştur. Bölge halkı tarafından
büyük güçlere karşı direniş, milli olmaktan çok dini karakter kazanmıştır.
Hert Folg ve Rays’a bu bölgede Osmanlı taraftarı olmalarından dolayı
Müslüman grupların büyük bir gayretle yardım ettiği görülmektedir.
Yalnızca Alman bir asker olarak bölgede bulunsaydı çok büyük bir ihtimalle
halkla teması, kurduğu bağlantılar bu şekilde gelişmeyecekti. Kendinse
Müslüman ve Türk yerel halk tarafından yapılan yardımlar söz konusu
olmayacaktı.
Bilindiği gibi, bu dönemde iktidarda olan İttihat ve Terakki, Kafkasya ile
yoğun şekilde ilgilenmektedir. Onların Orta Asya ve Kafkasya siyasetlerinin
karşısında da Rusya durmaktadır. İttihatçılar bölgede etkin olabilmek ve
bölgeyi yeteri kadar anlayabilmek için çeşitli etkinliklerde bulunmuşlardır.
Bu amaçla da kuruluşu Kırım Harbine kadar uzanan Dragon ya da diğer bir
deyişle Ejder birlikleri bünyesinde bir çeşit “Mülteci Alayları” da
diyebileceğimiz bu birliklerde ardından da bu kapsamda özellikle de 1914 ve
sonrasında hava kuvvetlerinde Alman pilotlar istihdam edilmiştir. Hatta bir
kısım Osmanlı subayları da eğitim için bu dönemde Almanya’ya
gönderilmiştir. Osmanlı ordusunda da daha önce sözünü ettiğimiz Dragon
Birliklerinde Osmanlı adına görev yapacak olan Alman askerler de istihdam
edilmiştir. Bu subaylardan birisi olan Alman Hert Folg, esir düşüp, ardından
firar ettikten sonra bölgeden ayrılmamış, bu bölgede yaşayan

72 “Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet Matbaayı Askeriye, 1916, s.24.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 711
Müslümanlardan da yardım görerek Kafkasya Coğrafyasını neredeyse adım
adım dolaşıp bölgenin nabzını tutmaya çalışmıştır.
Kafkasya bölgesinde iken bir Osmanlı mülazımı olarak görevini sürdüren
Hert Folg ve kaçışı esnasında tanışıp bir süre birlikte kaçan Rays ile beraber
kaleme aldığı bu rapor tam da Rus Bolşevik İhtilalinin arifesinde bir zaman
diliminde olması, bundan dolayı Kafkasya da yaşayan Türk ve Müslüman
grupların hareketlenmeye başladığı bir zamana denk gelmesi açısından
önemlidir. Tabi şu aşamada aslında bir casus olarak bölgeyi gezen Hert
Folg’un kendi ülkesi Almanya’ya ne gibi bilgileri rapor ettiğini tespit etme
şansımız olmadı. Muhtemeldir ki, Osmanlı askeri matbaası tarafından
basılan ve karargâh-ı umumi istihbarat şubesinin mahremdir ibaresiyle
yayınlanan bu raporun çok daha kapsamlısını ülkesi Almanya’ya göndermiş
olması kuvvetle muhtemeldir.
I. Dünya Savaşı boyunca büyük güçler arasında ezilen ve tüm hakları
ihlal edilen Kafkas halkları, Folg’a göre, 1917 İhtilalini coşkuyla karşılamış,
kendi devletlerini kurma fırsatı elde etmişlerdi. 1918’de de savaşın sona
ermesiyle Almanya ve Osmanlı Devleti’ de bölgeden çekilmiştir. I. Dünya
Savaşı sonunda Kafkasya’da Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan ve
Dağıstan kendi devletlerini kurmuşlardır.
Kafkasya ahalisinin Türkiye’ye karşı olan ilgileri hakkında şu önemli
bilgileri vermektedir.
- Dini yakınlık dolayısıyla Kafkasya halkı tarafından çok büyük bir
muhabbet beslemektedir.
-Rus ordusunun dağılmasından yararlanarak Türk ordusunun
Kafkasya’ya girememesinden dolayı hayal kırıklığı duyulmuştur.
-Kafkasya’nın kurtarılmasında Türkiye’nin manen ve maddeten yardım
göstereceği ve Kafkasya’nın mukadderatına etki edenleri yapmaktan
çekinmeyeceği konusunda sarsılamaz bir inançları olduğu görülmektedir.
Raporda verilen bilgiler ışığında Rusya açısından bölgedeki olayları
değerlendirirsek; Rusya, Kafkasya’yı işgal ettiğinden beri, Osmanlı Devleti
ile her dönemde, özellikle de bildirimize konu olan tarihte İttihat ve
Terakki’nin dış politikası gereği de sıkı bağlantıları olmuştur. Rapordan da
anlaşılacağı üzere son derece hareketli ve bölge halkı ile Rusya merkezi
hükümeti arasında karşılıklı üstü kapalı çatışmaların yaşandığı
görülmektedir. 1918 öncesinde bu bölgede çok güçlü bir lider çıkmamış olsa
da halk kendi içinde örgütlenme çabası içinde olmuştur. 1917 ihtilalı
sonrasında Kafkasya’da kurulan çok kısa süreli devletler, bölgedeki yerel
halkın aşırı çabası sonucunda değil, Rusya’nın bu zaman zarfındaki
güçsüzlüğünden kaynaklandığı da anlaşılmaktadır.
712 Selda KILIÇ
Bolşevik ihtilalinden sonra Almanya, Türkleri, Kafkasya’daki emellerine
engel olarak görmüştür. Almanya bu tip casusluk faaliyetleri ile, bölgenin
kaynaklarını tespit etmişti ve daha sonra görülecektir ki, özellikle
Gürcistan’ın yeraltı kaynakları ile ilgilenecektir. Almanya, I. Dünya Savaşı
esnasında da Osmanlı üzerinden Kafkasya’ya casusluk kanalları ile girerek
bölgeyi anlamaya ve tahlil etmeye çalışmıştır. Almanlar bir taraftan savaş
sürerken, bir taraftan da bölgenin ekonomik ve ticari hayatını da anlamaya
çalışarak uzun vadede kazançlı çıkmayı ummaktadır.
Özetle, Kafkasya Bölgesi, Karadeniz’den Hazar Denizi’ne uzanan
coğrafyasıyla tarih boyunca her zaman önemini korumuştur. Bu bölgenin
Asya ile Avrupa arasındaki göç yolları üzerinde bulunması, burada pek çok
etnik yapının karışmasını ve kaynaşmasını sağlamıştır. Bu bölge birçok
devletin hâkimiyeti altında bulunmuştur. Bu raporda da görüldüğü gibi,
I.Dünya Savaşı esnasında da Osmanlı Devleti, Almanya, Rusya gibi büyük
devletlerin çekişme sahası olmuştur. Osmanlı Devleti siyasi ve kültürel
bağlar dolayısıyla bölgeyle ilgilenirken diğer devletlerin bölge ile
ilgilenmelerinin sebebi iktisadi ve stratejik nedenlerdir.
Kafkasya’ya Dair (1916-1917) Osmanlı İstihbaratının… 713
KAYNAKÇA
Arşiv Belgesi
“Kafkasya Ahvaline Dair Rapor”, Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi, Dersaadet
Matbaa-yı Askeriye, 1334 (1918),T.B.M.M. Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri
Başkanlığı, T.B.M.M. Kütüphanesi, Eser:1339, No:197.103.653.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşiv Daire Başkanlığı,
Osmanlı Devleti ile Azerbaycan Türk Hanlıkları Arasındaki Münasebetlere Dair
Arşiv Belgeleri, I (1578-1914), Yay. No:4, Ankara, 1992.
Basılı Kaynaklar
ALLEN, W.E.D., Kafkas Harekatı 1828-1921 Türk-Kafkas Sınırındaki
Harplerin Tarihi, Gnkur. Basımevi, Ankara, 1966.
ARMAOĞLU, Fahir, 20.yy Siyasi Tarihi, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2012.
AYDIN Mustafa, Üç Büyük Gücün Çatışma Alanı Kafkaslar, Gökkubbe
Yayınları, İstanbul, 2005.
BERKOK, İsmail, Tarihte Kafkasya, İstanbul Matbaası, İstanbul, 1958.
Bİ, Mahmut, Kafkas Tarihi, Berikan Yayınevi, Ankara, 2011.
ÇOLAK, Mustafa, Alman İmparatorluğunun Doğu Siyaseti Çerçevesinde
Kafkasya Politikası (1914-1918), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2006.
DURSUN, Davut, “Kafkasya” (Fiziki ve Beşeri Coğrafya), TDV İslam
Ansiklopedisi, c.24, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2001.
GÜMÜŞ, Musa, “Mehmed Sadık Paşa (Michal Czajkowski) ve Osmanlı Devleti’nde
Kazak Süvari Alayı”, Turkish Studies International Periodical For the
Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 5/3,
Summer, 2010.
GÜNEŞ, Gönül, “Teşkilatı-ı Mahsusa ve I. Dünya Savaşı Sırasındaki Faaliyetleri”,
Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: XXIX,, 2013, sayı:85, s.114-115
KEMALOĞLI, Muhammed, “Kafkasya Tarihi, Geçmişi Etnik ve Dini Yapısı,
Terekeme (Karapapah) Türkleri”, Akademik Bakış Dergisi, sayı:32, 2012.
KOCABAŞ, Süleyman, Tarihimizin En Büyük Dramı Sarıkamış Faciası Aralık
1914, Vatan Yayınları, Kayseri, 2007.
KOCABAŞ, Süleyman, Tarihte Türkler ve Almanlar Pangermenizm’in Şark’a
Doğru Politikası, Vatan Yayınları, İstanbul, 1988.
KURAT, Akdes Nimet, Türkiye ve Rusya, XVIII. Yüzyılın Sonundan Kurtuluş
Savaşına Kadar Türk-Rus İlişkileri (1789-1919), Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara,1970.
714 Selda KILIÇ
MUHAMMEDOĞLU, Aliyev Salih, “Kafkasya” (Tarih), TDV İslam
Ansiklopedisi, c.24, Türk Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2001.
ORAT, Jülide Akyüz, ARSLAN Nebahat Oran ve TANRIVERDİ Mustafa,
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kafkas Göçleri (1828-1943), Kafkas
Üniversitesi, Kars, 2011.
SAYDAM, Abdullah, Kırım ve Kafkas Göçleri, (1856-1876), Türk Tarih Kurumu,
Ankara, 1997.
TUNALI, Ayten Can, Tanzimat Döneminde Osmanlı Kara Ordusunda
Yapılanma (1838-1876), (Basılmamış Doktora tezi), Ankara, 2003.
TUNAYA, Tarık Zafer, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt:1, II. Meşrutiyet Dönemi,
İstanbul,1988.
ÜNAL, Uğur, “Askeri Salnamelerin Tarih Araştırmalarındaki Yeri”, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Journal of the Institute of Social Sciences 2, 2008.
YILDIRIM, Fuat, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkasya’da Türk-Alman
Rekabeti, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
İstanbul, 2001.
YILDIZ, Muharrem, Dünden Bugüne Kafkasya, Yitik Hazine Yayınları, İstanbul,
2006.
YILMAZ, Reha, “Kafkasya da Çözülemeyen Kördüğüm: Dağlık Karabağ Sorunu”,
Çankırı Karatekin Üniversitesi Uluslararası Avrasya Strateji Dergisi 2(1).
YILMAZÇELİK, İbrahim, ERTÜRK Yaşar, “XIX ve XX. yy’da Türkiye’nin
Kafkasya Politikası”, Genelkurmay ATASE Sekizinci Tarih Semineri, Ekim
2001.