İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası
Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN
KAFKASYA-TARİHİ GEÇMİŞİ-ETNİK-DİNİ YAPISI Ve TEREKEME (KARAPAPAH) TÜRKLERİ
Kafkasya pek çok etnik halk topluluğunu bir arada barındırırken, pek çok kültüre de ev
sahipliği yapan bir coğrafya parçası olarak tarih boyunca insanların ilgisini üzerine çekmiştir.
Kafkasya için Türkiyat araştırmalarına ağırlık verilmesi, son dönemlerde Kafkasya’da ortaya
çıkan etno-politik sorunların çözümü için de gereklidir. Rusya Devlet İstatistik Komitesi
(Goskomstat)’nin verilerine göre Rusya’da 37 ayrı Türk topluluğu bulunmaktadır. Bu
topluluklardan 11 tanesinin asli vatanı Rusya değildir. Yani Ortasya, Kafkasya, Kırım gibi
bugünkü Rusya’nın dışında kalan bölgelerdir. Göçmen olarak niteleyebileceğimiz bu
topluluklar dışındaki 26 ayrı Türk topluluğunun Rusya içinde kendilerine ait bir bölgesi
bulunmaktadır. Adlarının etimolojisi, tarih sahnesine çıkarları ve halen bulundukları Türk
coğrafyaları hakkında bilgi verilip, halk kültürleri üzerinde durulmuş ve daha ziyade halk
inançları karşılaştırmalı olarak incelenmeye çalışılmıştır.
KAFKASYA-TARİHİ GEÇMİŞİ-ETNİK ve DİNİ YAPISI
″Kafkasya″ kelimesi, ilk kez yazılı metinlerde eski Yunanlı düşünür Aishylos’un M. Ö.
490’da yazdığı bir eserde ″Kavkasos Dağı″ şeklinde geçmiş, o günden günümüze kadar
″Caucasus″, ″Caucasia″, ″Caucasie″ gibi bazı değişikliklere uğrayarak gelmiştir(Demir, 2003:
59; Demir,1996: 222; Erkan, 1999: 8-9; Kırzıoğlu, 1993: XV-XVI).Kafkasya’nın jeopolitik
anlamının bugünkü içeriği kendi bağlantıları açısından Rusya’nın XVIII.-XIX. yüzyıllarda
Kafkasya’yı işgali dönemine kadar uzanıyor. Rusya’nın Kafkasya’ya yerleşmesi sonucu bölge
Kafkasya ve Trans-Kafkasya olarak tanımlanıyor. Sonraki dönemde Trans-Kafkasya’nın ele
geçirilen arazilerinden kuzeyde bulunan yerler için ″Kuzey Kafkasya″ ibaresi kullanılmaya
başlanıyor. Kafkasya, Arap tarihçilerinin ve coğrafyacılarının Cebelü’l-Elsân(Karakhi,
Muhammed Tahir, 1987: 178) yani ″Dillerin Dağı″ dedikleri bölge yüzyıllar öncesinde
olduğu gibi, hâlâ, bu şekilde isimlendirilmeye hakkıyla layık bir coğraya. Çok sayıda dilin ve
kültürün birbirine karışmadan, uzun süre yan yana yaşadıkları, adeta bir milletler mozaiği
oluşturdukları yerdir. Adını bölgenin asıl yerli halkı olan Kaslar’dan alan ve kuzeybatıdaki
Taman Yarımadası’ndan başlayıp Bakü’nün doğusundaki Apşeron Burnu’na kadar uzanan
Kafkas sıradağlarının güney ve kuzeyin de yer alan bölgeye Kafkasya denilmektedir.
Doğusunda Hazar Denizi, batısında Karadeniz, güneyinde ise Çoruh-Arpaçay-Aras nehirleri
bulunmaktadır. Coğrafi bakımdan kuzey sınırı olarak genellikle Don ile İtil(Gürsoy, 1984:
319)1 nehirlerinin birbirine en çok yaklaştığı yar kabul edilmektedir
(Tavkul, 2002: 11-12;
Hizal, 1961: 13; Aydın, 2005: 17; Ögel, 1984: 25; Kaflı, 1942: 53-54; Kosok, 1960: 17-18;
Gökçe, 1979: 21-22; Kaşıkçı,Yılmaz, 1999: 11-18; Kırzıoğlu, 1993: XV; Memmedov, 1993:
138; Özey, 1996: 42; Saray, 1988: 3-7; Streck, 1967: 59-61; Berkok, 1958 s. 4; Habiçoğlu,
1993: 21; Özbay, 1995: 45; Alatlı, 2005: 44; Lang, 1997: 16; Akçora, 1996 s. 307; Halle,
1997: 25; Karamanlı, 1996: 310; Şahin, 2001 Yaz, No. 19, ss. 33-35; Merçil, 2003: 1) 2.
1 İdil ya da Volga(Rusça: Волга, Tatarca: İdel), Avrupa’nın en uzun nehridir.Eski isimi Etil/Edil’di.Avrupa Hun İmparatoru Attila’nın ismi İdil’den gelmektedir (Attila =
İdilli).
2
Uzunluğu 1200 km’ye varan Kafkas Dağları, genel olarak, bölgeyi Kuzey ve Güney Kafkasya
olmak üzere ikiye bölmektedir3, öte yandan bu dağlar aynı zamanda Anadolu-İran-Arap
memleketleri ile Kıpçak Bozkırlarını ve İskit memleketlerini birbirinden ayıran tabiî bir duvar
görünümündedir. Esas itibariyle dağlık bir ülke olan Kafkasya’da yerleşim bölgeleri,
çoğunlukla yüksek yaylalar ve derin vadilerde yoğunlaşmıştır. Yüksekliği fazla olan bu dağ
silsilesi, bölgedeki insanların tarihlerini, kültür ve karakterlerini başkalarından farklı kılmıştır.
Askeri açıdan büyük ölçüde savunma kolaylığı sağlayan dağlar, kültür ve etnik bakımdan
bölünmüş bir coğrafyanın doğmasına sebep olmuştur.
Türkiye içinde bulunduğu jeopolitik ve jeostratejik konum dolayısıyla tüm dünyanın
dikkatini çeken bir ülkedir. Asya ve Avrupa kıtaları arasında bir köprüdür, Karadeniz’i
Akdeniz’e bağlayan boğazlara sahiptir, Orta Asya, Ortadoğu ve Kafkasya’daki doğal enerji
kaynaklarının kesiştiği bir noktadadır. Geçmişte Osmanlı İmparatorluğu, günümüzde ise
Türkiye Cumhuriyeti bu kritik konumu nedeniyle çeşitli ülkelerin ilgi alanı olmuş, plan ve
entrikaların hedefi haline gelmiştir. Türkiye üzerindeki planlarını uygulamak isteyen ülkeler,
bu hedeflerine ulaşmak için türlü yollara başvurmuşlardır(Kemaloğlu, 2006).
Kafkaslar Türkiye’nin bitişik komşusudur. Türkiye bir kısmı ile Kafkas ülkesidir.
Kafkasya’daki her değişiklik istemesek de bizi etkiler. Bu sebeplerle Kafkasya; Balkanlar ve
Süveyş-Basra Körfezi hattına kadar olan Orta Doğu alanı gibi Türkiye’nin jeostratejik ufku
stratejik ilgi alanı içerisindedir(Togan, 1944: 94; Caferoğlu, 1983: 44; Gökçe, 1979: 3-
11).Kafkasya iki yanı deniz olan bir ″kara boğazı″ (geçit) özelliğindedir. Kafkasya; Avrupa,
Asya, Afrika kıtalarının buluşma noktasındaki menteşe, bu menteşe üzerine vurulmuş kilit ve
kilidi açan anahtarı değerindeki Anadolu’nun bir uzantısı ve bütünlenicisidir(Kantarcı, 2005:
34).Kafkasya ayrıca kendine özgü coğrafi değerleri ile Anadolu’dan bağımsız olarak Avrupa
Rusya’sı, Orta Asya ve Orta doğudan etki alır ve bu bölgeleri etkiler. Ortadoğu ve Avrupa
Rusya’sı arasındaki tek yöndür. Yıllarca Orta Asya’yı Hazar denizinin kuzeyinden
Anadolu’ya ve orta doğuya irtibatlandırmıştır. Asya ve Avrupa kıtaları arasında köprü
konumunda olan Türkiye, Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan boğazları, Orta Asya Kafkasya ve
Ortadoğu’daki doğal enerji kaynaklarının kesiştiği noktadaki jeopolitik konumuyla bütün
dünyanın dikkatini çekmektedir. Türk topraklarının bir kısmı (Aras ve Çoruh nehirlerinin
kuzey doğusu) Kafkasya hudutlarının dahilinde bulunuyor. Bu durum Türkiye’yi aynı
zamanda bir Kafkasya ülkesi yapar mı? Evet.
Nasıl ki Trakya sebebiyle Türkiye bir Balkan ülkesi sayılıyorsa; Kafkas sınırları
içerisinde kalan topraklarımız sebebiyle de Türkiye bir Kafkasya ülkesidir. Bu nedenle
Kafkasya ile ilgili bir inceleme yapılırken bölgenin geniş hinterlandı göz önünde
bulundurulmalıdır.
Tarih boyunca Kafkasya üzerinde büyük devletler arasındaki hakimiyet mücadelesinin
hiç eksilmediğini görüyoruz, ilkçağlarda Romalıların, Perslerin İskitlerin yaptıkları
mücadeleyi ortaçağlarda Bizanslılar, Sasaniler ve Hazarlar sürdürmüştü. Daha sonra bu
mücadelelere İslâm devletleri de katıldı. Gerek Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun gerekse
Moğolların hakimiyetleri Kafkasya üzerinde en fazla tesir yapan siyasi faaliyetlerdir.
Selçuklular ilk defa Sultan Alparslan’ın 1064’teki ilk batı seferi sırasında, Anadolu’yu fethe
başladılar. O yıl Bizanslılardan şimdiki Iğdır, Tuzluca, Digor, Arpaçay, Kağızman, Sarıkamış
ve Kars bölgelerini, Bizans’ın müttefiki olan Ortodoks Akpaz-Gürcü Kırallığından
(merkezleri Kutayıs idi) Çıldır Gölü çevresi ve Akhalkalak/Ahılkelek kesimi, merkezi Borçalı
Çayı solunda Loru olan Gregoryen Bagratlılardan da eski Gugaret’in doğu kesimi sayılan
Loru ve Şamşolde bölgeleri fethedilerek, bugünkü Türkiye’nin temelleri bu topraklarda
kurulmuştu. Bu arada Borçalı Çayı boyundaki Karapapaklar4 da ana dilleri Türkçeyi devam
ettirdiklerinden, Temmuz 1064 başlarında gönülden Müslüman olmuşlardı(Kırzıoğlu, 1953:
376-384; Turan, 1971: 164-166, 252-253).
Özellikle Cengiz Han’ın büyük oğlu Cuci Han’ıN soyundan gelenlerin başında bulundukları Altın Ordu Devleti, Kuzey Kafkasya’yı doğrudan
yönetmiş, Güney Kafkasya ile de yakından alakadar olmuştu. Müteakip asırlarda da Güney
Kafkasya üzerinde ya İlhanlılar, Timurlular, Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi devletler
hakimiyet kurmuşlar, yahut da bölgedeki küçük emirlikler ve hanlıklar bulundukları
şehirlerde bağımsızlıklarını ilan ederek birer şehir devleti halinde hüküm sürmüşlerdi(Devlet,
1996: 7; Tanyu, İstanbul, (tarihsiz): 39; İbrahimov, 1996: 33; Baddaley, 1996: 54).Kafkasya
da yaşayan kavimler göçler dolayısıyla son derece farklı kökenlidir. Uzun süren geçmiş ise
özellikle bölgenin ulaşımı iyice zorlaştıran dağlık yapısı yüzünden bölgedeki kavimlerin
kaynaşmasını önleyip Kafkasya da güçlü devletlerin kurulmasını önlerken, gene aynı dağlık
arazi bölgeyi istila etmek isteyen büyük güçlerin istilasını güçleştirip engelleyen en önemli
etkenlerden biri olmuştur. Sık sık ortaya çıkan iktidar değişmeleri, isyanlar, hakimiyet
mücadeleleri yüzünden bütünlük oluşturamamıştır.
Her toplumun olduğu gibi Türk toplumunun da kendi jeopolitiği vardır. Türkiye
Cumhuriyetinin jeostratejik ufku ve stratejik ilgi alanları; Balkanlar, Orta Doğu, Kafkasya ve
Orta Asya’dır. Erol Mütercimler’e göre ise Türk jeopolitiği şu iki alanı kapsar: İlki,
Türkiye’de ve Türkiye dışındaki bütün Türklerin yaşadıkları coğrafyalar, ikincisi de, Türkiye
ve Türk Dünyasının jeopolitik ufku ve politik ilgi alanlarıdır. Kafkasya bu alanların başında
gelen yerlerden biridir(Mütercimler, 2006: 356; İlhan, 1999: 3).
Kafkasya, dünya enerji kaynaklarının yarıdan çoğunun bulunduğu Avrasya’nın önemli
bir geçidi ve kapısıdır. Tarihte orduların doğudan batıya, batıdan doğuya geçtikleri bir geçit
olma özelliği taşır. Kuzeyde Dağıstan, Çeçenya, Kalmukya, İnguşetya, Abhazya, Osetya ve
Güneyde Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye’nin kuzeydoğusu bu alan içindedir.
Kafkaslar tıpkı Balkanlar gibi her anlamda karışık bir bölgedir. Bölgede onlarca etnik grup
olsa da bunlar Türk jeokültürüne ait halklardır. Ağırlıklı olarak Müslümandırlar. Türkiye’de
Kafkaslardan göç etmek zorunda kalmış birçok toplum yaşar ve bölgeyle bir şekilde bağları
vardır. Bölge kadim zamanlardan beri Türk topraklarıdır. Dede Korkut hikayelerinin
yaşandığı, Kerem ile Aslı’nın dillere destan aşkının geçtiği yerlerdir. Anadolu’nun
Doğusu’nun ve Türkiye’nin güvenliği, Güney Kafkasya’daki gelişimler ile de çok yakından
ilgilidir. Çünkü, coğrafi yapısı nedeni ile Anadolu’nun Doğusu ile Güney Kafkasya bir
bütündür; coğrafi yapısı ve karakteristikleri nedeni ile Güney Kafkasya’yı Anadolu’nun
Doğusu’ndan soyutlamak ise mümkün değildir. Güney Kafkasya, Anadolu’nun Doğusu
istikametinde kuzeyden ve doğudan gelişebilecek jeostratejik açılımları engelleyen bir coğrafi
4 Karapapak adı tarihte ilk defa 1599 yılında Buhara Hanlığı belgelerinde geçer. Önceleri aşağı İdil civarında yaşamakta iken Timur’un zulmünden yahut da Rusların Kazan’ı
işgal etmelerinden dolayı buradan ayrılıp Zerefşan (Semerkand’ın doğusunda) bölgesine gelmişler, sonradan Özü (Dnepr) ırmağının batısına geçmişlerdir. Kür-Aras
boylarından göçme Sulduz Karapapakları da Tiflis’in güneyinde Borçalı (eski adı: Loru) sancağında mesken tutmuşlardır. Şii ve Sünni inanca sahiptirler. Yanlış olarak Şii
olanlara Tat ve Acem, Sünnilere de Terekeme denilir. Halbuki, Karapapakların Acemlikle alâkaları yoktur. Kaza kuzu derisinden kalpak giydikleri için kendilerine bu ad
verilmiştir. Karapapaklar zeki, çalışkan, iyi ata binen, iyi silah kullanan bir Türk boyudur. Zengin bir folklora sahiptir.
Türkiye’nin Avrasya açılımları için ise bir jeostratejik atlama taşıdır. Bu nedenle de
Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki gelişimleri etkilemesi, bunu yapabilmek için ise bölgede
aktif rol oynaması gerekmektedir. Kafkaslar Türkiye’nin ulusal ilgi ve çıkarlarının olduğu bir
yerdir. Ulusal çıkarlar; bir vatanın sınırları içinde yaşayan toplumun can ve mal güvenliği ve
vicdan özgürlüğü içinde yaşaması için uygun gördüğü nicel ve nitel (maddi ve manevi)
değerlerin tümünü ifade eder.
Anadolu ise yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, tabiî güzellikleri ve özellikle stratejik
konumu bakımından tarih içinde sürekli dikkatleri çeken bir coğrafya parçası olmuştur.
Anadolu insanlık tarihinde, iç ve dış göçler sonucu ortaya çıkan önemli uygarlıkların
yaşandığı bir coğrafya olarak kabul edilmektedir. Böylesine bir göçmenler kazanı ve
uygarlıklar sentezi üzerinde kurulmuş olan devletlerin göçlerle gelen toplumsal, siyasal ve
yönetsel sorunlar için çeşitli önlemler aldığı ve çözümler ürettiği bilinmektedir. Anadolu,
özellikle XVIII. yüzyılın sonundan itibaren belirli aralıklarla yoğunluk kazanarak süregelen
dış göç hareketleri ile karşı karşıya kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu ile
başlayan ve devletin genişlemesi ve büyümesine yönelik politika olarak teşvik edilen göçler
sonucu Anadolu toprakları dışındaki alanlarda önemli sayıda Türkçe konuşan topluluklar
iskan edilmiştir. İmparatorluğun zayıflaması ile birlikte Türk ve Müslüman olan halkların
bulundukları yerlerden haçlı seferleri düzenledi. Çar Aleksandr ise, 1815 Viyana
Konferansında, Türklere karşı takip ettikleri politikanın adını ″Şark Meselesi″ olarak
koymuştu(Kemaloğlu, 2006; Köstüklü, 1991: 221).
Türkiye, Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Güney
Kafkas ülkeleriyle ilişkiler kurmaya başlamıştır. Bunlardan Azerbaycan ile sorunlu başlayan
ilişki daha sonra gelişmiştir. (Azerbaycan’ın Rusya destekli Ermenistan’ın işgaline uğraması
sırasında Türkiye Elçibey liderliğindeki Azerbaycan’a gereken desteği vermemiş, hatta Özal,
″onlar şii, biz sünniyiz, İran onlara daha yakın, onlar desteklesin″ diyecek kadar ileri gitmiştir.
Bu arada İran’ın da Ermenistan’ı desteklediği söylenmekteydi. ( Altaş, 2005) Ermenistan ile
de yakın ilişki kurma çabası iyi sonuç vermemiştir. Ermenistan, bölgede hem Rus ve İran hem
de Atlantik desteğiyle şımarıkça davranmaktadır. Türkiye’den toprak taleplerini dile
getirmektedir. Irkçı politikalar izleyerek topraklarından bütün Türk kökenli halkları
uzaklaştırmıştır. Tarihî Türk toprakları olmasına karşın yaptığı etnik temizlikle Ermenistan’da
tek Türk kalmamıştır. Kafkasya’da bugün de varlıklarını sürdüren ırk gruplarını(Yalçınkaya,
2006)5 şu şekilde tasnif etmek mümkündür:
Eski Kafkas dil grupları (Çerkezce genel adıyla bilinen Adigece, Kabartayca, Abhazca, Abazaca, Ubihce ile Gürcüce,Lazca, Çeçence, İnguşça, Avarca, Lezgice ve
diğerleri) %35, Ural-Altay (Azerice, Karaçayca,Balkarca, Kumıkça, Nogayca ve diğer Türkçe kökenli diller) %35 ve Hint-Avrupa (Ermenice,Rusça, Ukraynaca, Osetçe,
Tatice, Talişçe ve diğerleri) %28’i oluşturmaktadır. Eski Kafkas halkları iki kuzey bir güney kola ayrılır. Güney kolu, Gürcüler ile onlara akraba kabul edilen Megrelleri,
Lazları ve Svanları içine alır (1979 nüfusu 3.571.000). Kafkaslar’ın Türk kökenli halkları ise güneyde daha çok doğuda Hazar kıyısında, orta bölgelerde ve bir miktarda batı
yaşayan Azeriler (5.477.000) ile kuzeyde yaşayan Kıpçaklardır. Kıpçak Türkleri’nin alt grupları ise Kumikler (228.000), Nogaylar (60.000), Karaçaylar (131.000) veBalkarlardır (66.000). Bu rakamlarda Sovyet döneminde 1979 sayımlarında elde edilenlerdir.
Devleti’nde Ehl-i Sünnet’in Şii Akidesine Tenkidleri, İstanbul, 2000: 9)6, Kundurlar(TişkovFillipova, 2000: 100; Aslan, 1994: 7; Tavkul, 471-472; Tavkul, 1993: 14)7, Karaçaylar8,
Balkarlar9, Kalmuklar10, Nogaylar(Caferoğlu, 1983: 45; Nogay:, 2001: 5-7)11,
Kumuklar(Habiçoğlu, 1993: 27; Bala, Kumuklar, İA. , s. 986. Togan1970: 133-161),
Türkmenler(Caferoğlu, 1983: 44-45; Kafkasya, Yeni Türkiye Ansiklopedisi, 1985: 1620)12.
Kaslar yani asıl Kafkas kavimleri: Çerkezler(Grigoriantz, 2000 s. 176; Kutlu, 1993:
109; Metcunatuka, 1330: 843/(M. Ü. İLAH. Genel 4639); Ostrogorsky, 1981: 95) (Abazalar,
Aphazlar-Terim, 1976: 15; İnönü Ansiklopedisi, 1981: 75, Ubıhlar13, Adige(Öztürk, 2003:
16; Bala, 1993; s. 375)14, Hatkolar(Özbay, 1995; Namıtok, 2003)15, Şapsıglar(Lyulye,
2003: 52, 53, 54)16, Bjeduglar17, Kemirguveyler18, Abzehler19, Besleneyler(Berkok, 1958:
Türkler arasında başa takılan başlıklara izafeten, urug, boy ve oymak isimlerine rastlanmaktadır.Mesela, siyah başlık (papak, kalpak) giyen bir Türk boyunun adı
″Karakalpak″ veya ″Karapapak″ tır.Buhara Mektebine mensup bir sünni tarikatı da ″Yeşilbaş″ olarak adlandırılmaktadır.Türkiye’de ″Karabörk″, ″Karabörklü″, Kızılbörklü″,
″Akbaşlı″ ve ″Akbaşlar″ isimleri ile pek çok köy bulunmaktadır.Aşıkpaşaoğlu Tarihi’nde bu hususla ilgili olmak üzere, şu örnek bulunmaktadır: Orhan Gazi, babası Osman
Gazi gibi kızıl börk giyiyor ve askerine de giydiriyordu.Kardeşi Alaaddin Paşa, bu konuda kendisine şu öğüdü verir: ″Hanım! Senin askerine bir alamet koyalım ki, başka
askerlerde olmasın.″ Orhan Gazi’nin, ″Kardeş! Her ne ki sen dersen ben onu kabul ederim.″ demesi üzerine Alaaddin Paşa, ″Etraftaki beylerin börkleri kızıldır.Seninki ak
olsun.″ diyerek teklifte bulunur.Bunun üzerine Orhan Gazi Bilecik’te ak börk işlenmesini emretmiştir.(Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, Atsız Neşri, İstanbul, 1949:117)
Kızılbaş isminin menşei ile ilgili olarak bir diğer görüş de şöyledir: Erdebil tekkesi şeyhlerinden Şeyh Haydar (894/1488), on iki dilimli kızıl bir taç giymiş ve kızıl sarık
sarmaya başlamış ve derecelerine göre müritlerine de aynı tacı sarıklı veya sarıksız olarak giydirmiştir.Bu nedenle Erdebil Tekkesi mensuplarına ″Kızılbaş″ adı verilmiştir.
7
Nogaylara çok yakın, muhtemelen onlardan kopma bir Türk boyu.Kundurlar, yaşadıkları alanın kara ormanlarla kaplı oluşu yüzünden, kendilerini Karaağaç diye
isimlendirmektedir.Çeşitli tarihi olaylar yüzünden Kafkasya Türk Topluluğundan ayrılarak idil (Volga) deltası ile Astrahan şehrinde yerleşmişlerdir.Fakat yazılı kaynaklarda,
Nogay Kara-Ağaçları olarak Sayılmaktadırlar, Türkolog Vambery, ‘Kundur’ adını, ‘Kondur diye yorumlayarak, bu Türk boyunu Kuma ve Terek ırmakları boyunda vaktiyle
yaşamış olan Nogay boyuna dayandırmaktadır.Kazay ve Kas-Pulat gibi iki topluluğa ayrılan Kundur Türkleri, Nogayca ile müşterek şekil ve ses bilgisiyle sözlük
özelliklerine sahip olup, öz ağızlarını korumuşlardır.Kuzey Kafkasya Nogayları ile ortak folklor özellikleri taşımaktadırlar.
8
Karaçay-Malkar Türkleri Kafkasya’nın en eski halklarındandır.″Karaçay″ sözü, yazılı kaynaklarda ilk olarak 1699 yılında geçmektedir.Bu tarihte, Moskovalı F.Elçin ve
P.Zaharev adlı elçiler, Gürcistan’a giderken, Karaçay bölgesinden geçmişler ve bir süre Karaçay’da konaklamışlardır.
9
Balkarlar, Kırım Tatarları ve Kumıklara yakın bir halktır.Hunların 4.yüzyıldaki Batı’ya göçünün ardından Kafkasya’da kalan Bulgar kabilesinden geriye kalan bir halk
olduğu ve Kafkasya’da hayli eski tarihten bu yana yaşadığı da ileri sürülür.
10
Kalmuklar Moğol olmadıklarını savunurlar.Oyratlar, Buryatlar ve Halkalar gibi, Kalmukların soy olarak Türklerle yakın bağları vardır.Kalmuklar, şamanizm ile karışık
bir Budist inancını benimsemişlerdir.Uygur dillerine benzeyen Kalmuk dilinin ne ölçüde Moğol grubundan Sayıldığı tartışmalıdır.Nüfusunun yarısı Ruslar tarafından
katledilen ve sürülen Kalmuklar, bugün genellikle Kalmukya’da, Moğolistan’ın batı kesiminde, Sibirya’da ve Çin’in batısında yaşarlar.
11
Nogay ismi, Cengiz Han’ın torunu Nogay’dan gelmektedir.Nogay Türkleri, 17.yüzyılın başında Hazar Denizi’nin kuzey doğusunda, İrtiş Nehri’nden başlayarak Kırım’a
kadar yayılan büyük bir Türk topluluğuydu.
12
Kafkaslar’ın Türk kökenli halkları ise güneyde daha çok doğuda Hazar kıyısında, orta bölgelerde ve bir miktarda batı yaşayan Azeriler (5.477.000) ile kuzeyde yaşayan
Kıpçaklardır.Kıpçak Türkleri’nin alt grupları ise Kumikler (228.000), Nogaylar (60.000), Karaçaylar (131.000) ve Balkarlardır (66.000).Bu rakamlarda Sovyet döneminde
1979 Sayımlarında elde edilenlerdir.
13
Ubıhlar, Kuzeybatı Kafkas halklarından biridir.Dilleri Ubıhça, bu dili son konuşan kişinin 1992 yılında ölmesiyle tarihe karışmıştır.Ubıhlar, Vubıhlar, Ubihler olarak da
yazılır.; Bkz.Kamacı, Ersoy, Çerkes Tarihi (Abazalar, Adiğeler, Ubıhlar, Çeçenler, Dağıstanlılar, Asetinler, Karaçaylar, Balkarlar, Lazlar, Gürcüler) Eylül, 1992.
14
Adige Özerk Bölgesi, Rusya Federasyonu’na bağlı olup, Sovyet döneminin başından beri Krasnador bölgesinde idari bir birim, ‘kray’dır.Büyük Kafkaslar’ın
kuzeybatısında, Kuban Nehri’nin sağ ve sol sahillerinde yer alır.
15
Şhaguaşe ve Psıp ırmakları arasında oturan Hatıkuaylar: bir zamanlar batıda, Ajips ve Ubin ırmakları havzalarına kadar uzanırlardı.Hatkolar büyük bir olasılıkla
Hatıkuay’ların bir bölümüdür. 16 Doğu Avrupa halklarından olan Şapsığlar, Kuzey Kafkasya’da Karadeniz kıyısındaki en büyük gruplardan olan Adıgelerin bir parçasıdır.
17
Bjeduğ (Bjedu, Bjedug), Çerkezlerib başlıca kabileleri Kabardeyler, Besleney (Besni)ler, Kemirguvey (Temirgoy-Çemguy)ler, Şapsığ (Şapsuğ)lar, Janeler, Natukhaçlar,
Ubuh (Ubıh-Vubıh-Ubukh)lar, Abzah (Abzakh)lar, Bjedug (Bjedukh)lar ve Mahuş (Makhoş)lardır.1830 yıllara kadar Kuban Irmağı’nın kuzeyinde bugünkü Krasnodar şehri
civarında yaşıyorlardı.Çerkes kabilelerinden biri olan Bjeduglar, artan Rus ve Kazak baskıları sonucu Kuban Irmağı’nın güneyine, diğer Çerkes kabilelerinin yanına
yerleşmek zorunda kalmışlardır.
18
Kuban Nehri ile Lafa ve Sagvase nehirleri arasındaki bölgede otururlar.Üç guruptan meydana gelirler.1-Kuban Nehri’ne doğru Adameyler 2-Ciraki ve Ratazay civarında
Yegerkoylar.
19
Abzaxlar Çerkes kabilelerinden Adige grubunun içinde yer alırlar.Abzax ismi genel olarak, Abhazların alt kısmında oturanları (ABAZAX) ifade ettiği söylenir.Yalnız
Azıge ve Azuge gibi Abzae ve Abhaz isimlerinin kök birliği göz ardı edilir.Abhaz ismi APSUGA’dan türemedir.Şu halde A-PSU-ĞE şeklinde ve sulu yerde oturan
Güneşzader anlamına gelir.Apsuge zamanla Apsıge, apsaxe, abzaxeve, abzaxe şekillerine dönüştü.
7
Öte yandan bilhassa Rusya’nın bölgeye hakim olmasından sonra, Rusların yanı sıra,
çok sayıda Yahudi, Alman, Rum, Çingene, Bulgar, Romen ve şâir topluluklar da muhtelif
yerlere yerleştirilmişlerdi. XIX. yüzyılda Kafkasya’da yaşayan halkın dinî durumlarına
gelince yaklaşık üçte ikisi Müslüman, üçte biri ise Hıristiyan idi. Bölgedeki Türklerin tamamı
ile Çerkezler, Abazalar, Çeçenler, Dağıstanlılar, Lezgiler, Lazlar ve kısmen Gürcüler
Müslüman olup; Ruslar, Ermeniler, Svanlar, Osetler ve Gürcülerin büyük kısmı ise
hıristiyandı. Bununla birlikte gerek İslâmiyet, gerekse Hıristiyanlık bölgenin her kesimine
aynı derecede yayılabilimiş değildi. Hatta XIX. yüzyılda bile Müslüman yahut Hıristiyan
topluluklar arasında pagan geleneklerin var olduğu görülmektedir, özellikle Hıristiyanlık ile
Paganizmin bir arada yürüdüğü, devrin seyyahlarınca ifade edilmektedir(Saydam, 1993).
TEREKEMELER
Terekeme-Karapapak (Karapapag-Karapapax-Karapapah32) Türkleri, Anadolu’da,
Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nun(Caferoğlu, 1983) çalışmalarıyla tanınmıştır. Prof. Dr. M.
Fahrettin Kırzıoğlu hocanın çalışmaları(Kırzıoğlu 1995), daha sonra, Prof. Dr. Yavuz
Akpınar(Akpınar, 1994: 465-467), Prof. Dr. Ensar Aslan(Aslan, 1995), Aşık Şenlik konulu
20
Büyük ve Küçük Laba vadileri ile Urup (Varpa) havzasında otururlardı.Ayrıca Kuban Ovası ile Çegen, Fars ve Psefır vadilerine kadar da yayılmışlardır.Genellikle
Kabardeyle birlikte zikredilirler.Zaten yukarıda belirttiğimiz gibi Kabardeylerin bir kolu oldukları söylenmektedir.Kafkas kabilelerinin en asili ve fiziksel yapı bakımından en
güzel insanların çıktığı bir kabile olarak kabul edilirler.Batılarında Kemirguveyler ve Abzahlar bulunur.Güneybatı ve güneylerinde ise Barakay, Kazılbeğ, Segerey ve
Başılbeğ gibi Abaza oymakları bulunur.Kuzeyden ise Besleneylerin arazisi Kuban Nehri tarafından sınırlanır.
21
Orta Dağıstan’da, Derbent Geçidinden Hazar Denizi kıyılarına kadar uzanan bir bölgede yaşayan Darginlerin kuzeyinde Kumuklar, batılarında Avarlar ve Laklar,
Güneyinde Kaytaklar bulunur.Dağıstan’daki ikinci büyük etnik gruptur.Konuştukları dil Lezgilerin diline yakındır.
22
Dağıstan’ın kuzey-batısındaki Koysu Irmağı’nın Andi, Avar ve Kara kollarının kaynakları civarındaki bölgeler ile kuzeye doğru Kumuklar’ın oturdukları alçak ovaya
doğru uzanan kesimde (Çir-Yurt’a kadar) yaşarlar.
23
Konuştukları dil; Kafkas dil gruplarının Kuzey Kafkas ana kolundan Kuzeydoğu Kafkas dilleri kolu içinde Dargwa-Lak dil grubuna girer.
24
Dağıstan halklarındandır.
25
Doğu Kafkas Grubundandırlar.
26
Osetler’in atalarının tarihi eski çağlara kadar uzanır.Orta Asya bozkırlarından Ural dağlarına kadar göçebe olarak yaşayan İskitler oset halkının atalarıdır.Karadeniz’in
kuzeyine ve daha sonra da Balkanlara kadar yayıldılar.İskitler at üzerinde savaşta usta bir halktı ve bu üstünlükleriyle bu coğrafyada kültürel anlamda derin izler bıraktılar.
27
Fars Pers kelimesinden türeyen ve İran’ın nüfus yapısının çoğunluğunu (%51) oluşturan ve genellikle başkent Tahranda oturan halkı tanımlayan kelime.Etimolojik olarak
Pers kelimesinden gelmektedir.Pers kelimesi Arapçanın etkisiyle Fars haline gelmiştir, çünkü Arapça’da bulunmayan P harfi F ile ikame edilmiştir. Ebülfez Elçibey, Fars
Şovenizmi, Çev.: Cavit Veliev, http://www.gunaskam.com/tr/index.php?option=com_content&task=view&id=40&ıtemi=41
28
Kendilerine Hay derler.Hıristiyan dünyasından ayrı olarak, kendilerine mahsus bir Hıristiyan inancını benimserler.
29
Dillerinden ötürü İran kökenli bir ulus olduğu varSayılan Tatların % 95’i Müslümandır ve bunlara genellikle ″Dağlı″ derler.
30
Talişler veya Talişiler, Kuzeybatı İran dillerinden birini konuşan halk.Talişler, İran’ın kuzey eyaletlerinden Gilan ve Erdebil ile Azerbaycan’ın güney kesiminde
yaşarlar.Azerbaycan’da yaşayan Kuzey Talişleri, Taliş-i Guştasbi olarak adlandırılır.
31
Alanlar, İran dillerinden birini konuşan eski bir göçebe kavim.Hun baskısıyla Orta Asya’daki anayurtlarından ayrılıp batıya göçtüler.
32″Q″, harfi Terekeme ağzında ″G″ ve ″K″ harfleriyle karşılanır.Eser içerisinde bu hususa dikkat edilmesi gerekmektedir.″X″ harfi, ″H″ harfiyle karşılanır; ancak, kalın ″H″
yani gırtlak ″H″ si gibi söylenir.Karapapaklar (″Karapapaklar/Terekemeler″ şeklinde de ele alınır.
elalabat – KIRGIZİSTAN
8 sempozyumlarıdır33. Karapapahlar konulu son çalışma Selahaddin Dündar ve Haydar
Çetinkaya’ya aittir(Dündar-Çetinkaya, 2002; Kalafat, 2001/31: 26-30; Metin 1997: 10-16;
Hacılar, 2001, Karapapah Mehreli Bey, 1996, Azerbaycan Folklor Ananeleri (Gürcistandaki
Türk Dili Folklor Örnekleri Esasında), 1992; Azerbaycan Halk Destanları Efsane Esatır ve
Nağıl Deyimleri, 1999; Oğuz Terekeme Halk Merasimleri ve Meydan Tamaşaları, 1997;
Kırzıoğlu, 1972; Aydoğ, 1998).Ayrıca Güney Azerbaycan’da, İsa Yegane’nin(Yegane, 1990)
çalışmaları da mevcuttur.
Terekeme sözcüğü, terek; raf, dolap gözü, Terakime (Arapça ve Farsçada); Türkler,
Etrak (Arapça) Türk, siper, siperlik, sütre anlamlarına gelir(Kutalmış, 2003: 251). Osmanlılar
döneminde, devlet adamları ve yöneticiler bu kavim için ″Türük″ kelimesini kullanmışlardır.
Türük kelimesi konar-göçer köylü halk anlamına gelmektedir. Terekeme sözcüğünün
kaynağına yönelik farklı rivayetler vardır. XII. -XIII. yüzyıllara geldiğimizde Borçalı ve
Kazahlı uruklar Terekeme olarak adlanmıştı. Âşık Emrah, şiirlerinde Terekeme güzellerinden
bahsetmektedir. Âşık Garip, Kazah nehri boylarını Terekeme yaylakları diye
övüyordu(Yeniaras, 1994: 33).
Birincisi, ″Terekeme″, ″Türkmen34″ sözcüğünden türemiştir(Dündar-Çetinkaya,
2004; Kalafat, Türk Mistik Kültüründe ″Er″ veya Halk Kültürümüzde ″Er Tiplemesi″ adlı
makalesinde, Terekeme, terek/ağaç kültü, ağacın piri bağlantılıdır, der. VII. Milletlerarası
Türk Halk Kültürü Kongresi, 2006; Caferoğlu, 1988: 69).Kelimenin ″Türkmen/Türkman35″
kökenine dayandığı görüşü ise çok güçlü gözükmektedir. Çünkü Türkmen kelimesinin Arapça
çokluk biçiminin ″Terakime″ olduğunu biliyoruz. Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca
Sözlük’ü(Devellioğlu, 1993) ve Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terakime’si(Ebülgazi
Bahadır Han, Tercüman 1001 Temel Eser) bu kelimenin varlığı konusunda bize tanıklık
ediyor. Bu ″Terakime″ kelimesi ünlü uyumuna girerek kolayca ″Terekeme″ biçimini alabilir.
Osmanlılar döneminde, devlet adamları ve yöneticiler bu kavim için ″Türük″ kelimesini
kullanmışlardır.
İkincisi, İslamiyetin Anadolu’da ilk yayıldığı yıllarda Mekke’den getirilen muhacir
araplara verilen ″Terk-i Mekke″ kavramıdır. Terekeme sözcüğünün bundan bozularak
oluştuğudur. Terekeme kelimesinin kökeninin ″Terk-i Mekke″ izahı ise bir halk
benzetmesinden öte bir şey değildir. Terk-i Mekke ″Mekke’nin Terki, Mekke’nin bırakılması″
gibi bir anlam ifade eder ki, bu bir kavim adı olamaz; ancak bir olay adı olabilir. Kavim adı
olabilmesi için ″Mekke’yi terk edenler″ gibi bir kelime olması gerekirdi. Fakat halk
arasındaki rivayetlere baktığımızda bu terimin ‘terk etmek’ manasına geldiğini görüyoruz.
Yani ″mekânı terk eden ve göçmüş olan″ anlamında yorumlanmaktadır. Türkler arap değil ki
Terk-i Mekke denilsin.
33 Çıldır Aşık Sempozyumu, Ankara, 2000.
34 Terekeme Tarixən “türkmən” istilahı həm də oğuzların daha çox köçərilik etmiş hissəsinə şamil edilmişdir.V.V.Bartold və V.M Jirmunski də “türkmən” istilahını oğuz
tayfalarının göçəri həyat tərzi keçirmiş hissəsinə verilmiş bir ad kimi işlətmişdir.”Bir çox mə”xəzlərdə türkmənlərin yalnız Türkmənistanın indiki ərazisində deyil, eləcə də
Qafqaz, Cənubi Azərbaycan, Kiçik Asiya və müasir İran ərazisində də yaşadıqlarını və onların oturaq azərbaycanlılardan fərqləndiyini qeyd edirlər. Bundan belə nəticə
çıxarmaq olar ki, türkmənlər qədim oğuzların daha çox köçəri həyat keçirən hissəsinə deyilir və bunun izləri müasir Azərbaycan dilində “tərəkəmə” kəlməsində qalır”.
Maraqlıdır ki, orta əsrlərin Bizans müəllifləri də Kiçik Asiyadakı köçəri oğuzları “türkmən” adı ilə təqdim etmişdir.
35 Türk Boy Adları ve Devletleri İle Oğuz Kelimesinin Tarih İçindeki Söyleniş Biçimleri: Oğuz: Guz, Guzziye, El Guzz.Kara Guz, Sir Tokuz Oğuz, Üç Oğuz, Uğuz, Oyguz,
Ögüz, Toğuz, Uz, Gagauz, Uzbek.
Avşar: Afşar (İranlılar-Farslar)
Horzum: Harzem, Harezm, Horezm, Kharezem, Harizm.
Türkmen: Türkoman, Turcoman, Türkmanend, Terek, Terakime, Terekeme
9
Üçüncü olarak, Terekemelerin kendi aralarındaki rivayetlere göre de bu ismi ″eski
vatanlarını terk ettikleri″ için almışlardır. Eskiden Terekemelerin atalarının Kuzey
Kafkasya’da bulunan Terek Irmağı çevresinde yaşadıkları bilinmektedir. Buna bağlı olarak
Terekeme terimi ile Terek Irmağı arasında da bir bağ kurabiliriz. Buna göre Terekemelerin
ataları Terek Irmağı çevresinde yaşarlarken bazı sebeplerden dolayı buraları terk etmişler ve
Gürcistan ile Türkiye’ye yerleşmişlerdir. Gürcistan ve Türkiye’ye geldiklerinde diğer yerli
toplumlar onları Terekeme olarak adlandırmışlardır. Yani Terekeme terimini ″yurtlarını terk
edenler″ anlamında kullanmışlardır. Hammer, Türkistanlı Karakalpakların oluşumu ile ilgili
şunları yazıyor: ″Bu kavim topraklarından kovulmaları dolayısıyla yas tutmak amacıyla siyah
şapka giymeye başladı(Bala, 1967: 339). Siyah şapkalılar(Alışık, 2005: 10-25)36 terimi bu
olay yüzünden onlara isim olarak verildi. ″ Bütün bu örneklere bağlı olarak Türklerde yas
tutmak amacıyla siyah şapka giyme geleneği olduğu gibi bugünkü Terekeme teriminin ‘terk
etmek’ terimi ile alâkasının olduğunu düşündürmektedir.
Terekemelere ayrıca ″Karapapak″ta denmektedir. Türkler arasında başa takılan
başlıklara izafeten, urug, boy ve oymak isimlerine rastlanmaktadır. Mesela, siyah başlık
(papak, kalpak) giyen bir Türk boyunun adı ″Karakalpak″ veya ″Karapapak″
tır(Karapapaklar, İslam Ansiklopedisi: 470).Buhara Mektebine mensup bir sünni tarikatı da
″Yeşilbaş″ olarak adlandırılmaktadır. Türkiye’de ″Karabörk(Ölmez, 2002)37″, ″Karabörklü″,
Kızılbörklü″(Sümer, Aydınoğullarının ″kızıl renkli börk″ giydiklerini yazmıştır.
Eyüpoğlu,
1987: 262, 275, 277, 279, Melikoff, 2004, s, 33-35, 63-86; Avcıoğlu, 1997:, 2239-2240, 1884,
154; Joseph Von Hammer, 1990, s: 8; Başgöz, 2003: 92, Çetinkaya, 2005: 424-446; Akdağ,
1975: 15), ″Akbaşlı″ ve ″Akbaşlar″ isimleri ile pek çok köy bulunmaktadır (Eröz, 1990: 81-
82; Fığlalı,1989: 9-10; Behnan, 1964: 254).Bu da büyük ihtimalle o dönemde kalpak giyen
Kafkas Türklerine verilen addır. Karapapaklar, Şah İsmail’in babası Şeyh Haydar’ın
müridlerine giydirdiği, on iki imamın adı yazılı on iki dilimli ″taç″ adlı kızıl kavukları
reddederek Sünniliklerini belirtmek üzere ısrarla ″kara papak″ giymişlerdir(Kırzıoğlu, 1998:
467; Caferoğlu-Yücel, 1976: 1118, ).
″Oğuz kelimesi″, Derleme sözlüğünde, Oguz: Oğuz: bilgisiz; beceriksiz; kötü; cahil;
ahmak; saf; kolay kandırılabilir. Oğuz adam: saf ve babacan adam, Oğuz mezeri: eskiden
kalma büyük mezar; hemen hemen hepsi ziyaret yeri hâline getirilmiştir. Oğuz zemani:
cahillik devri, esgi zeman oğuzları: geçmişin güçlü kuvvetli fakat bilgisiz insanları kaba, saf,
bön, aptal şeklinde anlamlar ifade etmektedir(TTAS)38. ″Terekeme″ kelimesinin ise Türkmen
kelimesinden geldiğinden hiç şüphe duymamalı. Daha önce söylediğimiz gibi bu kelime
kolayca Terekeme biçimini alır. Esasen Terekeme kelimesinin Türkmen (Oğuz) kelimesinden
geldiğini bu kelimenin ağızlarda Oğuz/Uğuz kelimesinin sahip olduğu gibi olumsuz bir anlam
taşıması da ispat etmektedir. Faruk Sümer, Terekemelerin, Civanşir Avşarıyla bağlantılı
36 1239’da Türk-Moğol unsuru ile birlikte Doğu Avrupa seferine iştirak eden ve tarihî kaynaklarda ″külâh-ı siyah″ olarak belirtilen Türk boyu Karapapaklar’ın ceddi
olmalıdır.Karapapaklar, İran ve Rus sınırlarının tespit edildiği 1828 Türkmençay anlaşmasına kadar toplu olarak, Kazak Şemseddin Hanlığı’na bağlı Borçalı’da
yaşamışlardır.Z.Velidi Togan, Boroçoğlu Kıpçak boyunun, Hazarlar döneminde Orta Kür ırmağının sağ taraflarında, kendi adlarıyla Borçalı adı ile tesmiye olunan sancakta
yaşadıklarını belirtmektedir.Bu kayıt, Borçalı ve dolayısıyla Karapapaklar’ın o topraklardaki tarihinin delilidir.Karapapaklar’ın şive özelliklerine bakıldığında, Azerbaycan
diyalektleri içerisinde, Kazak-Borçalı gurubu daima ″Kıpçak gurubu şiveleri″ olarak tasnif edilmiştir.
37 Tarama Sözlüğü’nde “börk, börke, börki başa giyilen külah,kalpak gibi şeyler” biçiminde yer alan sözcüğün Osmanlıcası için Radloff, bürk ve bürik sözcüklerini verir.
dergiler.ankara.edu.tr/detail.php?id=12&sayi_id=843-s.67.
38 TDK.http://tdkterim.gov.tr/ttas/
10
olduğu da söyler: Civanşir Avşarı: Arran hükümdarı Çevanşir’den adını alan Civanşirler,
Arran (Karabağ)-Albanya-Avganya bölgesinde hakim bir Türk boyu idi ve Gürcistan’da
bunların sınırları içindeydi. Müslüman-Arap orduları Gürcistan’ı fethe geldiklerinde (642)
tahtta Hıristiyanlaşmış bir Türk olan Prens Cevanşir bulunuyordu. Yine bu dönemlerde Hazar
Devleti’nin Kafkaslara akınlar yaptığını görüyoruz (683-689-693 senelerinde). Hazarların
Gürcistan ve Ermenistan’a saldırmaları üzerine Gürcü Kralları Cevanşirler bu saldırılara
karşılık vermiş ancak yenilmiş, Prens Cevanşir ise 7 yıl esaret altında kalmıştır. Daha sonra
bölgeye Selçuklu fethiyle yoğun Türkmen yerleşmiştir. Buradaki Afşar’lar, Hülagu Han
zamanında Anadolu’ya getirilen ancak Timur tarafından Karabağ nakledilen Avşarlarla
birleşerek Otuz-İki Cevanşir (32 boydan müteşekkil) adını almışlardır(Cemşidov, 1990: 51.;
Sümer, 1992: 199-200).
Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı eserinde, ″Türkçülük ile Turancılığın
ayırımlarını anlamak için Türk ve Turan topluluklarının sınırlarını belirlemek gerekir. Türk,
bir milletin adıdır. Millet kendine özgü bir kültürü olan bir topluluk demektir. Öyleyse
Türk’ün yalnız bir dili, bir, oysa Türk’ün kimi kolları, Anadolu Türklerinden ayrı bir dil, ayrı
bir kültür yaratmaya çalışıyorlar. Diğer Türk illeri birer ayrı dil, ayrı edebiyat ve ayrı kültür
oluşturmaya çalışırlarsa, Türk Milleti’nin bugün kültürce birleşmesi kolay olan Türkler,
özellikle Oğuz Türkleri, yani Türkmenlerdir. Türkiye Türkleri gibi Azerbaycan, İran ve
Harizm ülkelerinin Türkmenleri de Oğuz uruğundandır. Bunun için Türkçülükteki yakın
ülkümüz Oğuz birliği, yani Türkmen birliği olmalıdır. Bu birlikten amacımız nedir? Siyasal
bir birlik mi? Şimdilik hayır! Gelecekle ilgili bugünden bir yargıya varamayız. Fakat bugünkü
ülkümüz, Oğuzlar’ın yalnız kültürce birleşmesidir. Oğuz Türkleri bugün dört ülkede yayılmış
olmakla birlikte tümü birbirine yakındırlar. Dört ülkedeki Türkmen illerinin adlarını
karşılaştırırsak, görürüz ki birinde bulunan bir ilin ya da boyun öbürlerinde de kolları vardır.
Örneğin Harizm’de Tekeler ile Sarılar’ı ve Karakalpaklar’ı görüyoruz. Yurdumuzda Tekeler,
bir sancak oluşturacak kadar çoktur, dahası bir bölümü bir zamanlar Rumeli’ye
yerleştirilmiştir. Türkiye’de, Sarılar, özellikle Rumkale’de otururlar. Karakalpaklar ise
Karapapak ve Terekeme adını alarak Sivas, Kars ve Azerbaycan yörelerine yerleşmişlerdir.
Borçalı-Kazak boyundan gelen Karapapak Türkleri, Kıpçak Kuman, Bulgar ve Hazar
Türklerinin Ön-Asya’daki koludur. Borçalı ve Kazak diye iki kola ayrılırlar. Kafkasya’da ve
yakın bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşarlar(Gökalp, 2003: 20-24)″,der.
At sürüleri (Yılkı) ve koyun besiciliği yapan bu boylar, Kıpçak Kafkasya’da ve yakın
bölgelerde dağınık bir vaziyette yaşayan Karapapak Türklerine, siyah astragan kalpak
giydikleri için komşuları bu adı vermişlerdir. Günümüzde, Türkiye ve Kafkasya başta olmak
üzere Azerbaycan, İran, Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerde yaşayan, sayıları yaklaşık altı
yüz bin civarında olan ve Karapapak yahut Terekeme olarak adlandıran bu Türk
topluluğunun, Peçeneklerin, Hazarların, Kıpçakların, Oğuzların birleşmesiyle oluşan bir
kavim olduğu yönündedir(Togan, 1933: 102; Özkan, 2003: 86; Yılmaz, 2007: 1, 12; Seyidov,
1989: 326-327; Alyılmaz, 2003: 4; Sevinç, 2009: 46).Togan, Karapapakları, Arap
kaynaklarında Karabörklü; Rus kaynaklarında Çyornıe Klobuki ve Moğol kaynaklarında
Siyah Külahan adıyla tanınan bir Kıpçak kabilesi olarak izah etmektedir(Hacılar, Fahri,
Bahar: 2009; Turan, 1965: 214-216; Togan,Sayı: 150, 1933: 101-107, Azerbaycan Yurt
Bilgisi, 18: 247-253). Kıpçakların, XII. yüzyılda Güney Gürcistan ve Çıldır Gölü çevresine
yerleştirildiği biliniyor. Bugünkü Terekeme-Karapapakların aynı coğrafyada yaşayarak iyice
karışan bu iki zümrenin kalıntısı olduğu söylenebilir. ″Dede Korkut’un dili ile Terekeme ağzı
11
arasında da büyük yakınlık görülür. ″Latif Şah ve Telli Mehriban Hikâyesi’ni okurken, Dede
Korkut’un üslubunu hissederiz: ″Şevketlim, keremet beni insandadı. Heş kimse bilmez ki
kimdedi. Tekkeler aç ajları doyurur, çılpahları geyindir, vergilerini ef eyle, inşallah cenabı
Allah bol hazınasınan bir evlet verir. (Caferoğlu, 1995: 20)″
Dil özelliklerinden hareketle, Terekemelerin, Türkmen ve Kıpçak karışımı bir
boydur(Ercilasun, 1983: 41; Caferoğlu, 1988: 70; İslam Ansiklopedisi, Karapapaklar: 470;
Dündar-Çetinkaya, 2004: 411).Şöyleki Terekeme ağızlarını incelediğimiz zaman iki hatta
bazen üç şekilli biçimlere rastlarız. Örneğin, ″bana″ kelimesi Terekeme ağızlarında,
Azerilerde olduğu gibi ″mene″, Türkmenlerde olduğu gibi ″manga″ (buradaki ng sesleri
aslında damak ″n″si şeklindedir) ve Kıpçak lehçelerinde olduğu gibi ″maa″ ″maga″ şeklinde
oluşudur. Terekemelerin ağızları, Azerbaycan’ın Gence ağzına pek yakındır. Bunlar, tek
heceli kelime sonundaki ″b″leri ″v″ye ve ″b″leri ″f″ye, gerundium eki olan ″b″leri yine ″f″ye
ve kelime ortasındaki ″c″leri ″j″ye çevirmektedirler. Terekeme ağızlarında ″geleceğim″
manasına ″gelecem″ ve ″gelejjem″ kelimeleri kullanılır. Bunların da ikincisi, Oğuz/Türkmen
lehçesinin aksine ″j″ sesini tanıyan (Kazakçada ″yıl″ yerine ″jıl″ denir) Kıpçak lehçelerinin
özelliğini göstermektedir(Kurat, 1992: 84; Karaman, 2007: 98, 99; Şiraliyev, 1962: 16, 18,19, 20, 224)39.
Terekemeler dil, lehçe, mutfak ve müzik kültürü gibi konularda Azerbaycan Türklerine çok yakındır(Karapapaklar, XXIV: 470).Sadece ağız farklılıkları vardır. Buna
rağmen Türkiye’deki her iki kesim de birbirlerini genellikle farklı nitelendirmektedirler.
Azerbaycan’da Azerilik adı, Borçalı’da Karapapak’lık adı öne çıkmaktadır. Gerçek şu ki,
Türk toplulukları arasında yaşam biçiminden ve coğrafi şartlardan kaynaklanan bazı
farklılıklar vardır. İran’da da çok sayıda Karapapak Türkü’nün olduğu bilinmektedir.
Karapapaklar İran’da Sulduz bölgesinde yaşamaktadır.
Türkiye’ye göçmeden önceden önce, Borçalı ve Kazak Karapapakları olarak
adlandırılımıştır.
Kazak Edebiyatı.; Terekeme Türkçesi Türk dilinin batı
grubuna girmektedir.Batı grubu ağızları fonetik yönden birbirlerineçok benzemektedir. Bu grupta yeralan ağızlar kullanılan kelimeler yönüyledir.Bunların yanında diğer
ağızlarla Batı grubu ağızları karşılaştırılırsa Batı grubu ağızlarının özellikleri Oğuz gru bundaki Türk lehçelerinin özelliklerini taşıdıklarıgörülmektedir:
12
Karapapak (Terekeme) Türklerinin saflığı, dürüstlüğü, vatan sevgisi ve Türk kültürüne
olan bağlılıkları beni derinden etkilemiştir. Birçok kez beni evinde misafir eden değerli
Karapapak (Terekeme) aileleri sayesinde Türk kültürünün inceliklerini ve gereklerini
öğrenmem de onlara olan hayranlığımı artırmıştır. Rusça sözlüğüne göre kalpak yahut papak,
şapka demektir. Papak kelimesi, Azeri Türkçesinde kuzu veya koyun derisinden yapılan
serpuş manasına da gelmektedir. Azeri Türkçesinde börkün de kalpak ve papak gibi serpuş
manasına geldiği bilinmektedir. Günümüzde Türkiye ve Kafkasya’da yoğun olarak yaşayan
bu kavim Karapapak ismini ataları durumundaki Kıpçaklardan ve Peçeneklerden almışlardır.
Karapapakların giydikleri kalpaklar, siyah kuzu derisinden yapılmıştır. Türkiye’nin Kars
ilindeki Karapapaklar 1925 yılında çıkarılan şapka kanununun çıkarılmasına kadar kıvırcık
tüylü kuzu derisinden yapılmış kara papak giymişlerdir. Bu topluluk başına giyeceği papağın
tüylerinin kıvırcık olması için yapımında bazı noktalara dikkat etmiştir. Bunlardan en
önemlisi ise koyunun doğurmasından hemen önce bez yahut keten bezi hazırlanmaktadır.
Kuzunun doğmasıyla anasının onu emmesini önlemek için hiç vakit kaybetmeden önceden
hazırlanan bez yeni doğan kuzunun üzerine örtülür. Bunun en büyük nedeni ise koyunun
yavrusunu yalamasıyla tüylerindeki kıvırcığın bozulması ve ‘çere’ adı verilen doğum suyunun
yalanmasının da etkisiyle tüylerin düzleşmesidir. Böylece belli bir süre anasını emen kuzu
kesilerek derisinden papak ve yaka yapılırdı. Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle papak
giyimi azalmıştır. Fakat Türkiye’nin doğusu ve Kafkasya’daki soğuk iklim şartları sebebiyle
bazı yerlerde kıvırcık papaklar hala giyilmeye devam etmektedir. Terekemelerin atalarının
Kuzey Kafkasya’da bulunan Terek Irmağı çevresinde yaşadıkları bilinmektedir. Buna bağlı
olarak Terekeme terimi ile Terek Irmağı arasında da bir bağ kurabiliriz. Buna göre
Terekemelerin ataları Terek Irmağı çevresinde yaşarlarken bazı sebeplerden dolayı buraları
terk etmişler ve Gürcistan40 ile Türkiye’ye yerleşmişlerdir. Gürcistan ve Türkiye’ye
geldiklerinde diğer yerli toplumlar onları Terekeme olarak adlandırmışlardır. Yani Terekeme
terimini “yurtlarını terk edenler” anlamında kullanmışlardır. Osmanlılar döneminde, devlet
adamları ve yöneticiler bu kavim için ‘Türük’ kelimesini kullanmışlardır. Türük kelimesi
konar-göçer köylü halk anlamına gelmektedir. Yine halk arasındaki rivayetlere göre güya bu
kavim bir zamanlar Mekke yakınlarında yaşarken dinsel konularda Araplarla anlaşmazlığa
düştüğü için Mekke’yi terk etmiştir. Bu nedenle bu kavmin ismi ‘Terk-i Mekke’ ifadesinin
değişime uğramış şekli olan Terekeme olarak kalmıştır.
13
Günümüzde Gürcistan sınırları içerisinde yer alan Borçalı vilayeti Karapapak
(Terekeme) Türklerinin ana vatanıdır. Kırım’a sığınan Kıpçaklar ise tehlikenin devam etmesi
sebebiyle Suğdak üzerinden deniz yoluyla Güney ve Kuzey Karadeniz kıyılarına gelmişler ve
buralarda günümüze kadar yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Örneğin Ahılkelek, Ardahan,
Ardanuç, Oltu, Tortum, Şavşat ve Artvin bölgesinde oturan yerli halkların konuştukları
Türkçe Kıpçak ağzıdır. Ayrıca sarı saçlı, renkli gözlü, uzun boylu olan bu bölge insanlarının
Kıpçak tipine benzemesi ve Kıpçakların güzelliğini günümüze kadar taşıdıkları inkâr
edilemez. Karapapak (Terekeme) Türklerinin atalarından birinin Kıpçaklar olduğu gerçektir.
Kaldı ki Karapapak Türklerinin konuştukları dilde günümüzde birçok Kıpçakça kelime
bulunmaktadır. Ayrıca Karapapaklar Kıpçak-Oğuz karışık ağzıyla konuşmaktadırlar.
Karakalpakların asıl oluşum sürecini Altın Orda Devleti içerisinde aramamız doğru
olacaktır. Altın Orda Devleti yıkıldıktan sonra birçok Türk kabilesi bazı beylerin etrafında
toplanarak bu beylerin adı ile yeni devletler kurmuşlardır. Bu devletlerden en önemlileri
Nogay Hanlığı ve Özbek Hanlığı’dır. Karakalpaklar bu dönemde Nogaylarla hareket ederek
diğer devletlere karşı seferler düzenlemişlerdir. Nogay Hanlığı yıkıldıktan sonra Karakalpak
adı altında yeni bir topluluk olarak ortaya çıkmışlardır. Karakalpakların Nogaylarla birlikte
hareket etmeleri ve Nogay Hanlığı yıkıldıktan sonra ortaya çıkmaları bazı âlimleri onların
Nogaylar olduğu sonucuna vardırsa da Karakalpaklar aslında Altın Orda Devleti içinde
oluşmuş bağımsız bir kabiledir. Bununla birlikte Kıpçak, Başkırt, Nogay, Özbek, kazak ve
Türkmen kabileleriyle de akrabadır. Rusya’da meydana gelen 1917 yılı Ekim ihtilalinden
sonra, yönetim Bolşeviklerin eline geçmiştir. 1917 yılının Aralık ayından itibaren Bolşevik
yönetim Türkistan’da oluşmaya başlamış ve Karakalpakların yaşadığı Amuderya bölümünde
yeni bir Sovyet yönetimi oluşmuştur. 1918 yılının Nisan ayından itibaren Türkistan, Sovyetler
tarafından oluşturulan Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Yeni
oluşturulan bu özerk cumhuriyetin ahalisinin %90’ını Özbekler, Karakalpaklar ve Türkmenler
oluşturmuştur. Sovyet hükümetinin Türkistan’da oluşmasıyla birlikte buraların yönetimine de
Ruslar getirilmiştir. 1920 yılında Amuderya bölümü, bölgeye (vilayete) dönüştürülmüştür.
Karakalpakistan, 1990 yılında Özerk Cumhuriyet statüsü kazanmıştır. 6 Haziran 1990’da
Özbek SSC Yüksek Sovyet’i tarafından ‘Egemenlik Kararnamesi’ kabul edildi. 31 Ağustos
1991’de Özbek Sovyet’i bağımsızlık kararı aldı ve Kasım 1991’de Karakalpakistan,
Özbekistan’a bağlı olmak kaydıyla egemenliğini ilan etti. Özbekistan kendini bağımsız
cumhuriyet olarak ilan ettiği deklarasyonda ve 1992 yılında kabul ettiği anayasasında
Karakalpakistan’ın özerk cumhuriyet statüsü aldığını tasdik etmiştir. 9 Nisan 1993 yılında
özerk Karakalpakistan Cumhuriyeti kendi anayasası, bayrağı ve istiklal marşını kabul etti. 1
Eylül tarihi Özbekistan ile birlikte Karakalpakistan’da da müstakillik (bağımsızlık) bayramı
olarak kutlanmaktadır. Bugün Karakalpakistan, Özbekistan’a bağlı özerk bir cumhuriyettir.
Karakalpakların % 92’si günümüzde Özbekistan Cumhuriyetine bağlı Karakalpakistan
Özerk Cumhuriyeti’nde yaşamlarını sürdürmektedirler. Bunun dışında, Özbekistan’ın Harezm
ve Fergana bölgeleri, Türkmenistan’ın Taşauz bölgesi ve Kazakistan’ın bölgeleri ile Rusya
Federasyonu’nun Astrahan bölgelerinde de Karakalpak topluluğu bulunmaktadır. 2004 yılı
tahminlerine göre bugün dünyada yaklaşık 850. 000 Karakalpak’ın yaşadığı varsayılmaktadır.
Sonuç olarak baktığımızda Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar ile Türkiye ve
Kafkaslarda yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri arasında birçok benzerlik vardır. Fakat
14
Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar arasında Kıpçak unsuru oldukça fazladır. Ayrıca onlar
genelde Kıpçak Türklerinin yoğun olarak yaşadığı İtil-Ural bölgesiyle belli bir zaman sonra
bağlantılarını kesmişler ve Özbek ve Kazak Türkleri arasında oluşumlarını tamamlamışlardır.
Bununla birlikte Türkiye ve Kafkasya’da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri oluşum
süreci içerisinde birçok karışımın olduğunu görüyoruz. Bunlardan başlıcaları Hazarlar,
Peçenekler, Oğuzlar, Kıpçaklar, Gürcüler, Moğollar ve Araplardır. Bu kadar çok karışım
olması onların köken olarak Türkistanlı Karakalpaklardan uzaklaşmasına ve birçok yönden
ayrılmasına neden olmuştur.
Karapapak (Terekeme) Türklerinin günümüzde konuştuğu dil Azeri lehçesinin bir
parçasıdır. Türkistan’da yaşayan Karakalpaklar ile Türkiye’de ve Kafkasya’da yaşayan
Karapapak (Terekeme) Türklerinin dillerini karşılaştırdığımızda birçok ayrılığın olduğunu
görmekteyiz. Birbirine benzeyen Kıpçak unsurlar olsa da iki toplumun dilleri çok farklıdır.
Belki de Türkiye ve Kafkasya’da yaşayan Karapapak (Terekeme) Türkleri isimlerini
Kıpçaklardan ve Peçeneklerden aldılar. Kafkasya ve Doğu Anadolu’ya geldiklerinde diğer
topluluklara benzemediklerinden bunlar başka milletler tarafından Karapapak olarak
adlandırıldı. Fakat zamanla Oğuz kütleleriyle çok fazlaca karıştıkları için Kıpçaklardan kalma
unsurlarını yitirdiler. Ancak ataları olan Kıpçaklardan gelme isimlerini muhafaza etmeyi
başardılar. Karapapak (Terekeme) Türkleri, Türkiye başta olmak üzere Azerbaycan,
Ermenistan, Gürcistan ve İran’da yaşamaktadırlar. 2004 yılı istatistiklerine göre günümüzde
dünyada yaklaşık 600.000 Karapapak (Terekeme) Türkünün yaşadığı düşünülmektedir.
Terekemeler, atılgan, hırslı, olaylar karşısında son derece duygusal ve saf bir karaktere
sahip insanlardır. Dürüst ve mert insanlardır. Sosyal ilişkileri güçlü bir toplumdur. Mirza Bala
da ″Karapapaklar, fıtraten zeki, çalışkan ve iyi binicidirler; kadınları hür, aile teşkilâtları
mazbut ve sağlamdır″ demektedir (Alışık, 2005): 10-25, ). Terekemeler, başlarına buyruk
yaşamışlardır. Ahde vefaya önem verirler. Kararlı ve dirayetlidirler (Kaçak Nebi), devletine
milletine sadakatle bağlıdırlar, gelenek ve adetlerine sıkıca bağlıdırlar, Karapapakların dilleri
yaşadıkları, coğrafyadaki dil baskısı olmasına rağmen yüz yıllarca Türkçe dilinin ana yapısını
bozmadan günümüze taşımışlardır, zulme, direnir, haksızlığa başkaldırırlar. Onların
karakterlerini yansıtan sözler, ″Düz ol, Allah düziylendir″-sen dürüst ol, Allah dürüstün
yanındadır) ″Sen yahşı ol, balıh da bilmese halık bilir″ çok yaygındır. Karapapaklar genellikle
Hanefi mezhebine mensuptur. Azerbaycan ve Gürcistan’ın bir kısmında ve İran’da Sulduz’daki
Karapapaklar Şii Caferî’dir(Andrews, 1992: 99).
Kıpçakların Bоrçalı bölgesinde meskunlaşması ve оnların terkibinde «garabörklerin»,
«garapapag» tayfalarının оlması hakkında tarihi araştırmalar çоk fazladır. E. V. Tоğan, M. F.
Kırzıоğlu, E. Caferоğlu, Z. Bünyadоv kıpçakların bir kоlu olduğunu söylediği
«garapapagları», rus kaynakları ise «garagalpag» olarak adlandırır.
15
KAYNAKÇA
Akçora, Ergünöz, Rusya’nın Kafkasya Siyaseti ve Geçmişten Günümüze Çeçenler, İstanbul, 1996. Akdağ, Mustafa, Türk Halkının Dirlik Düzenlik Kavgaları, Celali İsyanları, Ankara, 1975.
Akpınar, Yavuz, ″Nügari Mir Hamza″, Azeri Edebiyatı Araştırmaları, İstanbul, 1994, s. 465-467.
Alâeddin Yalçınkaya, Kafkaslar’da “Türki” Kavımler: Çerkezler, Abhazlar, Kabartaylar, Adıgeler, Çeçenler,İnguşlar, Dağıstanlılar ve Dığerlerı, Akademik
Bakış,Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi, Sayı: 9 Mayıs-2006.
Alatlı, Alev, Dünya Nöbeti, İstanbul, 2005. Alexandre Grigoriantz, Kafkasya Halkları, Sabah Yayınları, İstanbul, 2000. Altaş, Hanifi, Telafer Yahut Babil’in Son Sürgünleri! , Türk Dirlik, 4 Eylül 2005.
Alyılmaz, Semra, Borçalılı Bilim Adamı, Eğitimci, Şair Valeh Hacılar, Ankara, 2003. Aslan, Ensar, Çıldırlı Aşık Şenlik, Hayatı, Şiirleri ve Hikayeleri, Ankara, 1995.
Aslan, Kıyas, Ahıska Türkleri, Ankara, 1994. Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, Atsız Neşri, İstanbul, 1949.
Aydın, Mustafa, Üç Büyük Gücün Çatışma Alanı Kafkaslar, Gökkubbe Yayıncılık, İstanbul, 2005. Azerbaycan Folklor Ananeleri (Gürcistandaki Türk Dili Folklor Örnekleri Esasında), Tiflis, 1992. Azerbaycan Halk Destanları Efsane Esatır ve Nağıl Deyimleri, Bakü, 1999. Bala, Mirza, ″Çerkesler″, İslam Ansiklopedisi, Cilt: 3, İstanbul, 1993, s. 375.
Bala, Mirza, ″Karapapak″, İslam Ansiklopedisi, M. E. B. Yay. , Cilt: 6, İstanbul, 1967, s. 339.
Bala, Mirza, Kumuklar, İA. , Cilt: VI, s. 986.
Başgöz, Yunus Emre I, Cumhuriyet Gazetesi yayını, İstanbul, 2003.
Berkok, İsmail, Tarihte Kafkasya, İstanbul, 1958.
Binbaşı Nazmi, Kafkasya ve Türkistan, İstanbul, 1334.
Caferoğlu, Ahmet, Doğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar, Türk Dil Kurumu Yayınları: 62, Ankara, 1995.
Caferoğlu, Ahmet, Türk Kavimleri, Ankara, 1983.
Caferoğlu, Ahmet, Türk Kavimleri, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1988.
Caferoğlu, Ahmet,″Kafkasya Türkleri″, Ankara, 1983, s. 55-56. Caferoğlu, Ahmet-Yücel, Tahsin, ″İran’da Türkler″, TDEK, Ankara, 1976, s. 113. Caferoğlu, Ahmet-Yücel, Talip, ″Karapapahlar″, Türk Dünyası El Kitabı, Ankara, 1976. CL. Huart, ″Haydar″, İA. , İstanbul, 1993, V, 387. Çıldır Aşık Sempozyumu, Ankara, 2000.
Dalkıran, Sayın, İbn-i Kemal ve Düşünce Tarihimiz, İstanbul, 1997. David Marshall Lang, Gürcüler, İstanbul, 1997. Demir, Ali Faik, Türk Dış Politikası Perspektifinden Güney Kafkasya, Bağlam Yayınları, İstanbul, 2003. Demir, Ali Faruk, ″SSCB’nin Dağılmasından Sonra Türkiye-Azerbaycan ilişkileri″, Değişen Dünya ve Türkiye, Der. Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 1996. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Sözlük, İstanbul, 1993.
Devlet, Nadir, ″Kuzey Kafkasya’nın Dünü Bugünü″, Yeni Forum, Mayıs, 1996, s. 7. Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, 1. Kitap, İstanbul, 1997. Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, 4. Kitap, İstanbul, 1997. Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi, 5 kitap, İstanbul, 1997.
Dündar, Selahettin-Çetinkaya, Haydar, Terekemeler (Karapapak Türkleri), (El Kitabı), Eylül, 2004.
Ebülfez Elçibey, Fars Şovenizmi, Çev. : Cavit Veliev, http: //www. gunaskam. com/tr/index. php?option=com_content&task=view&id=40&ıtemi=41. Ebülgazi Bahadır Han, Şecer-İ Terakime, Türklerin Soy Kütüğü (Haz. Muharrem Ergin), Tercüman 1001 Temel Eser.
Ercilasun, A. Bican, Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi, Ankara, 1983. Erkan, Aydın Osman, Tarih Boyunca Kafkasya, İstanbul, Haziran 1999. Eröz, Mehmet, Türkiye’de Alevilik Bektaşilik, Ankara, 1990. Eyüpoğlu, İsmet Zeki,″Şeyh Bedreddin ve Varidat″, İstanbul, 1987. Fanina W Halle, ″Kafkasya Üzerine″, Kafkasya Yazıları, Ali Çurey ( çev), S. 1, İstanbul, 1997.
Fığlalı, E. R. , Türkiye’de Alevilik Bektaşilik, Ankara, 1989. Gökalp, Ziya, Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 2003.
Gökçe, Cemal, Kafkasya ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Kafkasya Siyaseti, Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı Yayınları, İstanbul, 1979. Gölpınarlı, Abdülbaki, ″Kızılbaş″, İA, cilt: 6, s. 789. Gömeç, Saadettin, Türk Cumhuriyetleri ve Toplulukları Tarihi, Ankara, 1999.
Gülşen Seyhan Alışık, Görkemli Âlim Muharrem Ergin Beğ (1923 Gögye-6 Ocak1995 İstanbul), Prof. Dr. Muharrem Ergin’e, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt: 2,
Sayı: 4 (Aralık 2005), s. 10-25,
Gürsoy, Cevat, Volga, Türk Ansiklopedisi, Cilt: XXXIII, 1984, s. 319.
16
Habiçoğlu, Bedri, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, İstanbul, 1993.
Hizal, Ahmet Hazer, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Davası, Orkun Yayınları, Ankara, 1961. http: //www. gizlitarih. com/index. php?e=228, ″Kuzey Kafkasya’da İslamiyet″
. http: //www. yesevi. edu. tr/index. php?menu_id=75, Kazakça-Türkçe, Türkçe-Kazakça Sözlük; http: //www. kultur. gov. tr/TR/BelgeGoster.
aspx?F6E10F8892433CFFB0ED0A A5232E402F25881B305C3223FFKazak Edebiyatı.
İbrahimov, M. R. A. , ″Dağıstan Halkları XX. Yüzyılında Etnodemografik Problemler″, Yeni Forum Mart, 1996, s. 33. İlhan, Suat, Kafkasya’nın Gelişen Jeopolitiği, Ankara, 1999.
İnönü Ansiklopedisi, ″Abhazlar″, Cilt: 1, 1981, s. 75.
John F. Baddaley, Rusların Kafkasyayı İşgali ve Şeyh Şamil, İstanbul, 1996.
Joseph Von Hammer, Osmanlı Tarihi, Çeviren: Mehmed Ata-Prof. Dr. Abdülkadir Karahan, İstanbul, 1990. Kafkasya, Rehber Ansiklopedisi.
Kafkasya, Yeni Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 5, İstanbul, 1985, s. 1620. Kaflı, Kadircan, Şimali Kafkasya, Vakıt Matbaası, İstanbul, 1942. Kalafat, Yaşar, ″Gürcistan Kültüründen Manzaralar″, Yeni Düşünce, 3-9 Ağustos 2001, Sayı: 2001/31, s. 26-30. Kalafat, Yaşar, Türk Mistik Kültüründe ″Er″ veya Halk Kültürümüzde ″Er Tiplemesi″,VII. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Türk Halk Kültüründe Gelenek,
Görenek ve İnançlar/Tradıtıons, Customs And Belıefs İn Turkıs Folk Culture, 9. Oturum-Sesion 9, 30. 06. 2006 Cuma. Kamacı, Ersoy, Çerkes Tarihi (Abazalar, Adiğeler, Ubıhlar, Çeçenler, Dağıstanlılar, Asetinler, Karaçaylar, Balkarlar, Lazlar, Gürcüler) Eylül, 1992.
Kantarcı, Hakan, ″Kafkasya Jeopolitiginde Kriz Alanları ve Güç Mücadelelerinin Türkiye’ye Etkileri, 2023, Sayı: 53, Eylül 2005, s. 34.
Karakhi, Muhammed Tahir, Kafkas Mücahidi İmam Şamilin Gazavatı, (çev. T. Cemal Kutlu), İstanbul, 1987.
Karaman, Erdal,Azerbaycan Ağızları Üzerine Bir Deneme, Journal of Qafqaz University, s. Number 20, 2007, s. 98, 99. Karamanlı, M. Hüsamettin, ″Gürcistan″, DİA, C. XIV, İstanbul, 1996, s. 310. Karapapah Mehreli Bey, Tiflis, 1996,
Karapapaklar, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: XXIV, s. 470.
Kemaloğlu, Muhammet, ″Kafkasya’ya Bakışımız ve Ermeniler (I. Bölüm)″, Yıl: 11 Sayı: 41, Temmuz-Ağustos-Eylül, 2006. Kemaloğlu, Muhammet, ″Kafkasya’ya Bakışımız ve Ermeniler (II. Bölüm)″, Yıl: 11 Sayı: 42, Ekim-Kasım-Aralık, 2006. Kemaloğlu, Şeyda-Muhammet, Elçibey’in Düşünceleri ve Kanun Devleti, Ankara, 2007. Kırzıoğlu, M. Fahreddin, Dede Korkut Oğuznameleri Işığında Karapapahlar Borçalı-Kazak Uruğu’nun Kür-Aras Boylarındaki 1800 Yılına Bir Bakış-Tarih Etnoloji ve Dil
Araştırmaları), Erzurum, 1972. Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Kars Tarihi, İstanbul, 1953. Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Khazarlar’ın Borçalı ve Kazak Boylarından Oluşan Karapaph’lar da Çağımızın da İnsan Heykeli Kabirtaş Yapma Geleneği, Ankara, 1995.
Kırzıoğlu, M. Fahrettin, Osmanlılar’ın Kafkasya Ellerini Fethi (1451-1590) Ankara, 1993. Kosok, Pşimaho, Kuzey Kafkasya Hürriyet ve İstiklal Savaşı Tarihinden Yapraklar, Çeltüt Matbaası, İstanbul, 1960. Köstüklü, Nuri, Yakınçağın Başından Günümüze Ortadoğu Ülkelerinin Anadolu’ya Yönelik Politikaları, Türk Kültürü, Sayı: 336, Yıl, XXlX, Nisan, 1991, s. 221.
Kurat, A. Nimet, Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1992. Kutalmış, Orhan Güdül, Türkçe İnsan Adları ve Anlam-Kökenleri, İstanbul, 2003. Kutlu, Tarık Cemal, ″Çeçenler″, Dili Edebiyatı ve Tarihi ile Çerkezler, İstanbul, 1993. Kütükoğlu, Bekir, Osmanlı-İran Siyasi Münasebetleri, İstanbul, 1993. Leonti Lyulye, Çeviren: Papşu Murat. , Çerkesya, Tarihi Etnografik Makaleler, 1857-1862-1866 Çiviyazıları, İstanbul, 2003.
M. Şiraliyev, Azerbaycan Dialektologiyasının Esasları, Bakü, 1962.
Mansur, Şamil, Çeçenler, Sam Yayınları, Ankara, 1995, s. 25; Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1981.
Melikoff, İrene,Hacı Bektaş Efsaneden Gerçeğe, İstanbul, 2004, s, 33-35, 63-86. Memmedov, Nadir, Azerbaycan’da Yer Adları, Bakü, 1993. Merçil, Erdoğan, Gürcistan Tarihi-Eski Çağlardan 1212’ye kadar-, Ankara, 2003.
Metcunatuka, İzzet, Kafkas Tarihi İstanbul, Hürriyet Matbaası, 1330, s. 843/M. Ü. İLAH. Genel 4639). Metin Ergun, Karakalpak Aşık Tarzı Şiir Geleneği Üzerine Araştırmalar, Milli Folklor, Sayı: 35, Güz 1997, s. 10-16. Mütercimler, Erol, Geleceği Yönetmek/Yüksek Stratejiden Etki Odaklı Harekâta, İstanbul, 2006. Namıtok, Aytek, Çerkeslerin Kökeni 1. Çevirmen: Aysel Çeviker, KAF-DAV Yayınları, Ankara, 2003.
Nihat Çetinkaya, ″Kızılbaş Türkler″, İstanbul, 2005.
Nihat Kaşıkçı-Hasan Yılmaz, Aras’tan Volga’ya Kafkaslar-Ülkeler-İz Bırakanlar, TÜRKAR, Türk Metal Sendikası Araştırma Bürosu, Ankara, 1999. Oğuz Terekeme Halk Merasimleri ve Meydan Tamaşaları, Bakü, 1997. Orhan Aydoğ, Karapapklar (Seminerler Çalışması), İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitim Bölümü, Malatya, 1998.
Osmanlı Devleti’nde Ehl-i Sünnet’in Şii Akidesine Tenkidleri, İstanbul, 2000.
Ostrogorsky, Georg, Bizans Devleti Tarihi (Çev. F. Işıltan), Ankara, (TTK yay), 1981.
Ögel, Bahaeddin, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1984. Ölmez, Zuhal Kargı,Meninski’nin Sözlüğündeki “Tartarca” Sözcükler, Cilt: 15,Ankara,2002, dergiler. ankara. edu. tr/detail. php?id=12&sayi_id=843-s. 67.
Özbay, Özdemir, Dünden Bugüne Kuzey Kafkasya, Ankara, 1995.
17
Özey, Ramazan, Tabiatı, İnsanı ve İktisadı ile Türk Dünyası, İstanbul, 1996, s. 42. Özkan, Nevzat, Türk Dilinin Yurtları, 2003, s. 86. Öztürk, Mustafa, Kafkasya’nın Tarihi Coğrafyası ve Stratejik Önemi, Genelkurmay ATASE-Sekizinci Askeri Tarih Semineri I, Ankara, 2003, s. 16. Peter Alford Andrews (Çev. Mustafa Küpüşoğlu), Türkiye’de Etnik Gruplar, ANT Yayınları, İstanbul, 1992, s. 99.
Ramazan, Musa, Bir Kafkas Göçmeninin Anıları, İstanbul, 1997.
Saray, Mehmet, Kafkasya Araştırmalarının Türkiye için Önemi, Kafkas Araştırmaları I, İstanbul, 1988, s. 3-7. Saydam, Abdullah, Kafkasya’da Bağımsızlık Mücadeleleri ve Türkiye, KTÜ, Kafkasya ve Orta Asya Ülkeleri Uygulama ve Araştırma Merkezi, Trabzon, 1993.
Sevinç, Necdet, Türkiye’nin Türklük’le İlgisi Kesiliyor, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, Sayı: 272, Ağustos,2009, s. 46.
Seyidov, Mirali, Azerbaycan Halkının Soykökünü Düşünürken, Bakü, 1989. Streck, M. ,
″Kaf Dağı″,İ.A.Cilt: VI, İstanbul, 1967, s. 59-61.
Sümer, Safevi Devletinin Kuruluşu, Ankara, 1992.
Şahin, Murat, ″Transkafkasya Siyasi Coğrafyasında Etnik Dağılımın Etkileri″, Avrasya Etüdleri, TİKA Yay. , 2001 Yaz, No. 19, ss. 33-35. Şamil Cemşidov, Kitab-ı Dede Korkut, Ankara, 1990, s. 51.
Şapolyo, Enver Behnan, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul, 1964. Şerafettin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul, 1961. Tanyu, Hikmet, Türklerin Dini Tarihi, Türk Kültür Yayını, İstanbul, tarihsiz. Tavkul, Ufuk, Etnik Çatışmaların Gölgesinde Kafkasya, Ötüken Yayıncılık, İstanbul, 2002. Tavkul, Ufuk, Kafkasya Dağlarında Hayat ve Kültür, İstanbul, 1993.
Tavkul, Ufuk, Kafkasya ve Çevresindeki Türk Toplulukları″, Yeni Türkiye Yay. , s. 471-472. Terim, Şerafettin, Kafkas Tarihinde Abhazlar ve Çerkezlik Mefhumu, İstanbul, 1976. Tişkov , V. A. ,
Fillipova, E. İ.
,
Eski Sovyet Ülkelerinde Etnik İlişkiler ve Sorunlar, ASAM Yayınları, Ankara, 2000.
Togan, A. Z. Velidi, Azerbaycan Etnografisine Dair, Azerbaycan Yurt Bilgisi, Sayı: 150, 1933, s. 101-107, Azerbaycan Yurt Bilgisi, Sayı: 18, s. 247-253.
Togan, A. Zeki Velidi, Azerbaycan Etnoğrafisi, II, 1933. Togan, Zeki Velidi, ″Azerbaycan″, İ.A., II, İstanbul, 1944, s. 94. Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970.
Turan, Osman, Selçuklu Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ankara, 1965. Turan, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, İstanbul, 1971.
Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü, TDK. http: //tdkterim. gov. tr/ttas/. Ülke Raporu, Avrasya Dosyası, 2001, Sayı: 1, s. 1. Valah Hacılar, Borçalı Mehralı Bey Tarihi Hekiketlerde, Tiflis, 2001,
Valehoğlu (Hacılar), Fahri, Borçalı Türklerinin Menşei ve Etnik Sınırları, Yıl: 5, Sayı: 14, Bahar 2009. Yegane, İsa,
Karapapahların Tarih ve Kültürüne Bir Bakış, Nogadey, 1990.
Yeniaras, Orhan, Karapapak ve Terekemelerin Siyasî ve Kültürel Tarihine Giriş, İstanbul, 1994.
Yılmaz, Salih, Karapapak (Terekeme) Türkleri, Ankara 2007.