Katilleri İfşa Edin!

KATİLLERİ İFŞA EDİN !

SAĞLIK İLAÇ GIDA TARIM TERÖRİZMİ !

ÖLÜM den bahsedecez arkadaş ! Geyikten ve boynuzlarından değil !

425.781 KİŞİ ÖLDÜ ! Ölenlerin %55’i erkek, %45’i kadınlar. Bin kişi başına düşen ölüm oranı, 5.3 kişi.

TUİK Verilerine göre ; 2017 yılında ölen insan sayımız Türkiye’de ; 425.781 kişi ! Yani (4) tane BANDIRMA… 1 yılda ölmüş ! Balıkesir’deki, 1 yıldaki… 2017 ölüm sayısı ise ; 10.217 kişi ! Bu oranlar ve sayılar, her yıl artarak yükseliyor üstelik !

SAVAŞMA SEVİŞ ! Diyen Hippilerin, vahşi kapitalist sistem sömürgecisi olan emperyallerin bir rengi olarak, uyuşturucu olarak ortaya çıkarıldığını bile düşünüyorum. Öyle ya, belki onları da SOROZ gibi bir vakıf destekliyor olabilir. Sevişmeyi yeri gelince yapacağız ama ; Savaşacağız arkadaş !

HAARP… Rahmetli Bilgisayar Mühendisi, MİLLİ YAZILIM’ın babası Gazi GÜDER Hocam da eski bir subay olduğundan değil, teknolojiyi iyi takip ettiğinden biyolojik olarak da, teknolojik olarak da Dünya nüfusunun azaltılması noktasında sistematik bir harp olduğunu, HAARP in bir program olduğunu, sürekli vurguluyordu. Sevişerek, üreyerek, HAARP in imhasına direnemeyiz diyordu.

Yani ; TARIM-HAYVANCILIK-SAĞLIK-İLAÇ-GIDA ve TARIM üzerindeki yazılımlar ve yapılan algı mühendisliği ile ; öldüğümüz değil, öldürüldüğümüz gibi bir gerçek ortaya çıkıyor. Ve mağdur olanların, olacakların ise katillerine aşık olup, katillerinin hizmetine girdikleri gerçeği ortaya çıkıyor. Mankurtlar, bunu anlayamazlar elbette.

Dün gece, iktidarın yandaşı olmasına rağmen, HABERTÜRK TV de Didem ARSLAN nın Türkiye’nin Nabzı adlı programda ; Canan KARATAY ve Ramazan KURTOĞLU hocalarımızın konuşmalarını dehşetle izledim. Sistem bu ifşaatları yapan bu programı ve konuklarını, tıpkı Emin ÇÖLAŞAN gbi, tıpkı Uğur Dündar gibi ulusal medyadan kovabilir ve bence hayatları da tehlikeye sokulabilinir. Yazım konusunun ilham kaynağı, bu programda duyduklarım yüzündendir.

Canan KARATAY Hocamızın, tröstlere karşı verdiği bilimsel savaşı takip ediyordum. Ramazan KURT Hocamızın da ; YENİ DÜNYA DÜZENİ DOSYASI, EVANGELİZM DOSYASI, TAPINAK ŞÖVALYALERİ VE NÖRO MESİH gibi birkaç kitabını da inceledim de, takip etmem gerektiğine karar verdim.

TERÖR NEDİR ?

Terör, genel olarak korku salmak ve yıldırmak ve taleplerini kabul ettirmek için kurulan silahlı örgütlerin eylemleri olarak bilinir de, ben bizi öldürenlere TERÖRİST veya TERÖR yapıyorlar demem hafif kalacak. Bu yüzden bizim katillerimiz ; bizi yok etmeye programlanmış vahşi beyinsel robotlardır. Ama biz yine de onlara herkesin anlayabileceği bir dille TERÖRİST diyelim, KATİLLER diyelim de…anlaşılması kolay olsun !

TC. ANAYASASI Madde 56 ; “ Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek, Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlama ; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler. Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.”

İmdiii ; Anayasa açık. Kanunlar da Anayasaya aykırı olamaz, bu da açık bir kural. O zaman, Türkiyede bizlerin hayatıyla kim ve kimler oynuyor ? Bizleri kimler öldürüyor. 2017 yılında ölen 425.781 kişiden kaç tanesinin faili belli ? Ve bu sayının kaç tanesi normalize edilen ölüm ?

KATİLLERİMİZ teknik ve bilimsel çalışıyorlar. Devletimizin Anayasal görevini ifa edecek savunma mekanizmaları da maalesef yok. Örneğin, Terör örgütlerini izlemek ve imha etmek için MİT, JİTEM, EMNİYET, JANDARMA gibi kuruluşumuzlarımız var da, bizi gıda terörüyle, bizi sağlık ve ilaç terörüyle, bizi, tarım terörüyle sistematik olarak öldürenlere karşı bir savunma mekanızmamız yok. Bu yolla insanlarımızı öldürenlere karşı savaşacak bilimsel bir orduvari yapımız da yok. Yani tesadüfen, yani attım bayıra Allah kayıra şeklinde yaşıyoruz !

Başbuğ ATATÜRK’ün ölümü ile (o ölüm dahi terörist bir eylem olabilir.) dışarıdan TÜRK unsurunu yok etmek için başlatılan müthiş bir planlama var. 60’lı yıllarda ben de dahil, bize içirilen MARŞAL YARDIMI SÜT TOZLARI bile, genetiğimizi bozmuş. Yetmemiş, Kanadadan birileri gelip Diyarbakırda tarım ürünlerimizin hepsinden birer nümune alıp ülkelerine götürmüşler, yetmemiş Türk ırkı hayvanlarımız, Türk ırkı bitkilerimiz sebze ve meyvelerimiz bile hibritle değiştirilmiş. Ben çocuk iken, ektiğimiz domates, biber, buğday gibi ürünlerimizden tohumluk ayırırdık değil mi ? Ertesi sene bunu ekerdik. Ama artık ekemiyoruz çünkü tohumsuz ürünlerimiz var ve tohum bakımından İsrail e bağlanmışız GDO ve HİBRİT ! Yine eskiden ineklerimizi köyün boğasına çiftleştirirdik de, buzağı alırdık. Şimdi napıyoruz ? İneklerimizi suni olarak döllüyoruz değil mi ? Genetiğimiz bozuldu mu… bunlarda, bozuldu !

Peki gıdamız üzerinde, hayvanlarımız üzerinde, sebze meyve ve tarımsal ürünlerimiz üzerinde bu değişiklikler nasıl yapıldı ? Devlet eliyle yapılmadı mı ? Ve bizde daha çok ürün alacağız ve dönüm başına teşviklerle bu dönüşüme ayak uydurmadık mı ? Şimdi, hastalık üreten ekmeğimiz var, hastalık üreten sebzeleremiz ve meyvelerimiz var, etimiz var ve hatta bile bile hastalık ürettiren kirlenmiş havamız var. Yani, her yıl hastalanan ve hastalıklarına servetlerini harcayan ama kurtulamadan ölen bir topluma dönüştük artık.

İyileşmeyen griplerimiz bile virüs yoluyla bulaştırılıyor bize, iyileşmeyen kanserlerimiz, sindirim hastalıklarımız ve servetlerimizi yiyip bitiren, ilaca bağımlı hayatlarımız var artık. Neleri yiyip neleri yemeyeceğimiz hakkında bilgimiz olsa bile, var olan arz ve talep karşısında eller yukarı demişiz ve hastalıkları tüketiyoruz el mecbur…

1999-2002 57. AnasolM Hükümetindeki MHP li Sağlık Bakanımız Osman DURMUŞ…Onun, TÜRK IRKI hayvan yaratma mücadelesine hepimiz gülmüştük değil mi ? Veya ilaç tröstlerine karşı mücadelede ona kızmıştık hepimiz. Hatta BABUNA nın kan toplama kampanyasına da kızmıştı bakanımız da, neden engelliyor bırakalım kanlarımız gitsin Almanya’ya, gitsin Amerika’ya diye biz de sayın Bakanımıza kızmıştık ! Osman Bey, anlatmaya çalıştığımız gıda-tarım-hayvancılık-sağlık ve ilaç terörüne, genetik silahlara ve bio silahlara vakıftı çünkü. Ama, tröstlere karşı yapabileceği çok şey de yoktu ve sistem onu anında harcadı ve siyaset sahnesinden bile, sildi götürdü. Sahip bile çıkamadık, çıkmadık değil mi ? Ve Oktar BABUNA, düne kadar da Adnan Hocanın yanında keyif sürüyordu da….!

Bandırmalı doktor rahmetli DSP li Güven KARAHAN ile Sağlık Bakanı olduğu dönemde bir sohbetimizde, sağlıkla ilgili devrimcilik neden yapmıyorsun dememe karşın…. bana şu itirafı da yapmıştı. Ramazan, sistem bu… Biz sistemin memuruyuz. Elden gelen budur. Bandırma Devlet Hastanesine adını vermiştik bizde, ama o da yıkıldı ve adı da kayboldu şimdi…

Şimdi kurulan ŞEHİR HASTANELERİ ile övünüyoruz yaa, Kuranın 700 yerinde geçen AKLINIZI KULLANIN EY MÜSLÜMANLAR ! ayetleri bile bizim akıl yürütmemizi maalesef sağlayamamış çünkü kuranı hala arapça okuyoruz ! Şimdi bazı istatistiki bilgiler vereceğim. Gıdamız, etimiz, sütümüz, suyumuz ve

havamız ve sebze ve meyvelerimiz ile, tahılımız ile oynanarak yaratılan ortamda, ilaca bağlı HASTALIKLI BİR NESİL yetiştiğini göstermeye çalışacağım, anlayana !

KPMG Türkiye, İlaç Sektörel Bakış 2018 raporunu hazırladı. KPMG’nin ilaç sektörü raporuna göre; 2016’da toplam ilaç pazarının yüzde 11,7’sini oluşturan onkoloji ilaçlarının payı 2022’de yüzde 17,5’e çıkacak. 2016’da 93,7 milyar dolar değerinde satış hacmine sahip pazarın, 2022’de 192,2 milyar dolara ulaşması bekleniyor ki bu rakamlar dehşetengizdir.

T.C. Anayasasının 17. Maddesi’ne göre ; “ Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. Meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır.”

Şeklinde yer alan düzenleme ile bireyin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı güvence altına alınmıştır da, yüce meclisimiz OHAL de rahat hareket edilsin diye, zorunlu durumlarda devletin halkını öldürmesini kabul etmiştir ! Kimyasal, biyolojik ve tenoloji kullanılarak bir insanın veya insan kitlesinin öldürülmesi karşısında Türk Ceza Yasaları yeterli değildir mesela….Sanırım bu yüzden de yıllık yarım milyon insanın ölümüne seyirci olarak bakılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ; Temel Hak ve Özgürlükler ile Ekonomik ve Sosyal Haklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu ulusal üstü insan hakları sözleşmelerinin gereği olarak Anayasayla güvence ? altına alınmış, bu bağlamda devlet, bireylerin haklarından gereği gibi faydalanabilmesi için gereken tüm imkânları sağlamakla mükellef kılınmıştır.

İNSAN için, sağlık bir haktır. Sağlıklı beslenmek en tabii haktır. Bu hakları Devletin sağlaması gerekiyorsa da Devlet, siyasi insanlar tarafından yönetilen bir organdır sadece. O zaman bu hak’kın korunması ve yürütülmesi konusunda biz insanların çaba göstermesi ve hakkına sahip çıkması gerekir. Ama korku toplumlarında bu da mümkün olmamaktadır ki ülkemiz Türkiyede de bu konuda hemen hemen hiçbir STK dahi oluşamamıştır.

HAYASAD gibi, hasta olduktan sonraki haklarımızı savunan derneklerimiz vardır da, ne gariptir ki, sağlıklı iken hastalanmamak için SAĞLIK HAKLARI için veya yazımız konusundaki başlığa dönecek olursak ; sağlık-ilaç-gıda-tarım terörizmine karşı savunma mekanizmamız maalesef yoktur. Devletin de biyolojik saldırılara karşı, ilaç terörüne ve tröstüne karşı bir savunma mekanizması yoktur ki, hepimiz attım bayıra Allah kayıra şeklinde tesadüfen yaşayan veya yaşamaya çalışan vatandaşlarız maalesef. Günlük 10-20-30 ilaç kullanan insanlarımızın, ilaçlar yüzünden bozulan diğer organlarının da, yine 5-10 çeşit ilaç kullandırılarak düzeltilmeye çalışılması bir çözüm değildir.

Amerikada, sağlık bakanlarını ve tarım bakanlarını birkaç aile belirliyormuş da, aynı durumun sağlık sektöründe para kazanan ailelerin bizde de sağlık ve tarım bakanlarını belirlediği kuşkusuna kapıldım ki, sağlık üzerinden para kazanan patronlar KATİLLERİMİZ olarak deşifre olmaya ve günün birinde ifşa edilmeye hazır olun !

Hepimiz, Anayasaya aykırı bir tarım bir gıda bir sağlık rejiminde, ilaç patronlarına, hastane patronlarına para kazandırmak için kobay durumundayız. Devletimizin bütçesindeki sağlık ve ilaç harcamalarıgelişmiş ülkelerle değil, sömürülen ülkelerle doğru orantılıdır. Çocuklarımız ve torunlarımızın sağlık haklarını korumamakla da biz de cinayetlerin ortağı durumundayız ki, Hükümetimizin veya Hükümetlerin de yetkileri bitti, sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuya el atmasını ve bize önce, anayasal sağlığımızı vermesini istiyoruz. Sağlığımız üzerindeki bütün tröstlerin, holdinglerin ve patronların da ifşa edilmesini, bilerek sağlığa zararlı icraatleri olanların yargılattırılmasını sayın Cumhurbaşkanımızdan ayrıca bekliyoruz. Katillerimize aşık olarak, tesadüfen yaşamak, hatta vahşi kapitalistlerin para kazanma aracı kobaylar olarak ölmek de istemiyoruz !

Sağlık-İlaç-Gıda-Tarım Teröründen ve teröristlerinden, bizi koruyunuz !

02.01.2019 NOGAYTÜRK