Kılıçdaroğlu Neden İşçinin Adını Anmıyor?

"Kılıçdaroğlu işçiyi desteklemiyor ki" dedi bir Eti Maden işçisi arkadaşım.

Android telefonun ekranını bir yandan aşağı kaydırırken  diğer yanda TV de bir yandaş kanalda konuşmaları duyunca dedi bunu.
"Yani" dedi "İşçi partisi işçilerin değil..Bakıyorum  başka parti var mı yok mu bilmiyorum,duymadım.. ya biz nereye gidelim" diye ilave etti.
"En iyisi yine maaşımı veren Akpartiye verelim diyorum veriyorum" diye son noktayı koydu.
Aynen bunları söyledi adı ismi cismi bende. Kılıçdaroğlu'nun kendisiyle görüştürebilirim. Veririm bilet parasını gider Ankara'ya. Geçen seçimde kadro garanti sözü verildiği halde yapılmayan, şaşkın bir taşeron işçisinin duygularını birinci elden dinler dinletir.
"Tamam" dedim Kılıçdaroğlu'na veryansın ediyorlar toplam 28 artı kaç  kanalda adamın kendini savunacak söz hakkı yok .90 lardaki herkesin katıldığı tartışma programları yok, Türkiye'nin en büyük muhalefet partisi , Türkiye Cumhuriyetini kuran partinin genel Başkanını en son ne zaman televizyonda bir yerde gördün? dedim.
Dedi "Vallahi görmedim ..işte sosyal medyada falan paylaşılanlara bakıyorum. Kılıçdaroğlu işçinin adını anmıyor"."

"İşte budur " dedim. Sen sosyal medya maymunu olmuşsun. Soru'nun çıkmazı handikapı da bu. Ben bu bilgimle fotoşoplarla neler yapar yazar paylaşırım  ,Medya, yaygın basın, canlısı cansızı tamamen iktidarın kontrolüne geçmişse sen karşı bir düşüncenin ne olduğunu öğrenemezsin. Kılıçdaroğlu'nun TV lere çıkabilmesi için çok büyük meblağlar ödemesi gerekir. Örtülü ödenek yok ki, gizli destek bulamazsın bulsan da  alamazsın kapatırlar ,elin kolun bağlı..para lazım para. Olsa da yine çekinir reddederler çünkü  reklam destek demektir onlarda bilir nereye vereceğini. Halk TV  neden saatlerce tencere kitap satma derdinde? 
Bu durumda sen Kılıçdaroğlu'nun nesini hangi söylemini eleştirebilirsin.
Adamı dinleme,izleme  şansın yok ki. Elbet bir şeyler söyleyecektir. Yine de sen beğenmezsin biliyorum daha halktan bir uslüp istiyorsun memur tipler sarmıyor seni bilirim" . 

Güldü.

 Sıkıntı başka.  CHP nin işçi emekçiye bakışı hala 80 yıl öncesindeki pencereden. Ülkenin tüm katma değerini ürettiği halde payını asla alamayan sadakalarla idare edilen PROLETERYA'ya yönelik Başkan Altan Öymen'den bu yana politika yok . Sırt çevrilmiş yok sayılmıştır.  Partide bir eğitim süreci sosyal demokrasi nedir, nerden çıkmıştır, ne iş yapar işçiye faydası nedir anlatan yok. Zaten soracak işçi yok. Yüzyıl önce sosyal demokrat demek MARKSİST demekti. Almanya'da Dönek Kautsky değiştirdi . Bugün Sosyal Demokrasi artık patronlarla kol kola -anlaşarak- yürümek demek.  Bugün Marks'ın adını anan ne dediğini Bandırma Üniversitesi'nde bilen  var mı?  PKK sempatizanına diyorlar Marksist. Çünkü TV ler de öyle  söyletiliyor. Bandırma'da da tatlı su etnik  Kürtçüleri de kendine sosyalist  diyor mesela. Bugün 12 Milyon oy atılmış bir  dev parti olan  CHP 'de Altan Başkan zamanında  sosyalizm  nedir işçi nedir diye eğitime başlanmıştı. Evet işçi nedir bilen de yoktur bu ülkede. Hikmet Kıvılcımlı yazmıştır ne olduğunu. İşçidir ama işçinin ne olduğunu bilmez,  proleterdir bilmez bizim emekçilerimiz. Öğreten yoksa nerden bilecek. Müfredatta Felsefeyi kaldırdılar insanlar düşünmeyi öğrenmesin diye sen ne diyorsun.

Deniz Baykal, Öymen Başkanı alaşağı ettiğinden bu yana CHP sadece Kemalizm ve Atatürk başlıklarıyla politika yapıyor. Birinci görevi budur yapacak ama ötesini de yapacak.
Bakın ; Ecevit döneminde ucundan yakalanan iktidarın tek nedeni işçi sınıfıyla kucaklaşarak kol kola birlikte yürümekti.
Zaten içi boşaltılmış Samuel Bernstein'in tezleriyle opürtunist çarpıklıklarla  heyecanı öldürülmüş Sosyal Demokrasinin,ilkelerinin  bile sadece adı var eğitimin kendisi hiç yoktur.

Şimdi şimdi yıllardır ben dahil ucundan kıyısından  bu konuyu dile getirenlerin sayısı çoğaldıkça sosyal medya mecraları internet grupları derken nihayet küçük kıvılcımlar başlatıldı.
CHP'nin kurucu parti ,devlet partisi olarak başladığı süreçte  bir dönem sosyal demokrasi ilkelerini benimsemişse  bugün Sosyalist ilkeleri konuşuyor olmamız gerekiyordu. Ama öyle bir derdi yok.  80 milyonluk Türkiye'ye aslında biz sadece Alevi cemaatinin toplanma yeri değilizi anlatacak  ve sığınacak yer arayan proleteryaya  kucak açacak  adımlar atılmasının bilincine varılması  lazım.

Bu arada Alevi kitlesinin büyük bir kısmını Atatürk'ün aydınlanma misyonunun en büyük destekçisi olduğu asla ödün vermediğini de belirteyim. Ama hiç bir  cemaat baskın güç olarak öne çıkmamalı toplumsal siyaseti politikayı yönlendirmemeli bunun tarifi  kısaca LAİKLİK.

 Ve özveri lazım. Duyarlı genç kitleye yol vermek lazım. Örneğin Bandırma'da Türkiye'nin en büyük Sendikasının Başkanının yanında resim verenler Proleter olmalı Küçük Burjuva değil.

 

Bakıyorum   Emek Büroları  2014 'ten beri çalışması başlatılmış . Bakın halkı kandırmayın. Emek Bürolarının laf olsun modunda olmaması için  çok yerde CHP'de Devrimci Demokratlar kıpırdanıyor , partinin politik ve örgütsel olarak  demokratikleşme, laiklik , emek konularını tartışarak toplumsal kucaklaşılabileceğini söylüyor.. Bakıyorum her il ilçede taban, bu konuda  uyuyan değil uyumak isteyen  tavanı zorlayanlar var. Ama iğdiş edip işlevsizleştirmek isteyenlerde. Örneğin  Bandırma'da yaşamsal kaygısı olmayan orta gelirli ve  aydın kesim dışında partide emek kesiminden çok az bir kitle var. Oysa iktidar partisinin sanal da olsa üyelerinin yüzde sekseni işçi. Bu kitlenin CHP'de söz sahibi olmaması  uğruna harcanan enerjiye üzülmemek elde değil.

Oysa süreç  ertelenebilir ama engellenemez. Bilimsel diyalektiği bilen bunu bilir.

BDDİ dışında yine demokrat unsurlar çerçevesinde çabalar var. Toplumsal kentsel sorunlar karşısında sadece seyretmek istemeyenler var.Yıllardır sadece adı var kendi yok SODEV'e yüklenen görev terkedilmeli  Yeni Demokratik İnisiyatiflere gruplara görev verilmeli.  
Dünyanın en zengin olanakları barındıran ülkesinde isek bunca eşitizliğe, haksızlığa, proleteryanın sadakalarla avutulmasına gerek yok. Bu ülkenin kolay kazanılmadığının bilincinde olanların  artık yukarıyı dürtmesi gerekiyor.

Geyik derisi koltuklarınızdan uyanın, uyanın.

 

MEHMET LEVENTOĞLU