Kim Kazanır?

KİM KAZANIR?

Gemiyi önce Malta'ya giden fareler terk edermiş, tarihte aksini yazmadı.

Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin,Tahta çıkışından kısa bir süre sonra şöyle dediği anlatılır:

"Ben bu makam için hazırlanmadım. Çocukluğumdan beri vücutça rahatsız olduğumdan layikiyle tahsil edemedim. Yaşım kemale erdi, dünyada bir emelim kalmadı. Biraderle hangimizin evvel gideceğimiz malum olmadığından bu makamı bekleyişte değildim. Fakat takdiri ilahi böyle teveccüh etti, bu ağır vazifeyi deruhde eyledim. Şaşmış bir haldeyim, bana dua ediniz."(1)

Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında ölüm fermanı imzalamasının ve Millî Mücadele karşıtı tavırlarının, son padişahın vatan haini olduğunu açıkça göstermekte olduğunu düşünen halk arasında bazı gruplarca hakaret ve tehdit içeren gösteriler yapıldı.

Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin 11 Nisan 1920 tarihli kararname ile başlayan "isyan" kavramının da ötesinde iç savaş girişimi olarak kabul edilmiştir.

Mesela son Çar, "Rusya'nın hayrına çekiliyorum, Tanrı Rusya'yı korusun!" diyerek bir beyannamede bulunurken, Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin ‘Osmanlı hayrına gidiyorum, Allah Osmanlı Devletini korusun ve muzaffer eylesin” diye bir açıklamada bulunmadan 11 Kasım'da İngilizlere yazdığı bir mektupta hayati tehlike dolayısıyla İngiltere'ye sığındığını bildiriyor

Kızkardeşinin kocası Damat Ferit'e güvenen Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin, İngiltere'nin gemisine binmesine rağmen İngiltere'de yaşamasına izin verilmediğinden Malta'ya hicretmek zorunda kaldı..

Birde, gazeteci müsvettesi Ali Kemal vardı,

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Ankara Hukümeti, İstanbul polisinden Ali Kemal'in tutuklanıp yargılanmak üzere Ankara'ya gönderilmesini istedi,

4 Kasım 1922 günü, Teşkilat-ı Mahsusa mensubu birkaç kişi Ali Kemal'i Tokatlıyan Oteli'nde gittiği berber dükkânından kaçırarak İstiklal Mahkemesi'ne çıkarılmak üzere Ankara'ya götüreceklerini bildirdiler. Gerçekte ise Ali Kemal, İzmit'te bölge kumandanı Sakallı Nurettin Paşa'ya teslim edildi. Nurettin Paşa ile görüştükten sonra dışarı çıkarken kumandanlık karargahı önünde bekleyen "genç subaylar" tarafından linç edildi

Geride kim kaldı diye soranlara,

Halifesine tapan ama cahil bırakılarak kandırılan "padişahım çok yaşa" diyen, millet bilincinden uzak ümmet olan cahil cühela halktı oysa ki, Halife-i Müslimin Mehmed Vahdeddin, şürekası ve nimetlerinden faydalanarak zengin olanlar ile üst düzey saray görevlileri kafir ilan ettikleri batıya çoktan hicret etmişlerdi...

Ülke ne durumdaydı?..Tek kelime ile harap, borçlu ve insanları bitkindi.

Bizler Atatürk'ün, emperyalizme meydan okuyan Bandırma vapurundayız ve mutlak güvenilir limana çıkacağız kimse merak etmesin...

Neden mi?

İlk defa 1828 yılında aydınlanmacı Jöntürkler, Tanzimatçılar direnişin damarlarıyla ortaya çıkmıştı.

Sonrasında,

İttihad-ı Osmanî Cemiyeti, 2 Haziran 1889 tarihinde Askeri Tıbbiye'nin bahçesinde toplanan İshak Sükûti, İbrahim Temo, Abdullah Cevdet, Çerkez Mehmed Reşid adındaki dört öğrenci tarafından kurulan ve sonrasında İttihat ve Terakki Cemiyeti ki pek çoğu Cumhuriyete sadık kalan bir avuç yurtseverdi..

190 yıldır bu topraklar gericiliğe direniyor ve direnecektir, çünkü o damar her zaman varolmuş/olacaktır..

Ve bu vatan küllerinden yeniden doğmuştur...

Gidenler gider, bir tek geriye direnenler kalır, tarih hep direnenlerin kazandıklarını yazmıştır..

1.) Musa Kâzım Efendi'den nakleden İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Sadrazamlar, IV

Vesselam

18.02.2020 /Bandırma - Ozan Ozanca