Koş Vatandaş Kooooş!

KOŞ VATANDAŞ KOOOOŞ

Rahmetli Aşık Veysel örneği, menzile yetişmek için gece gündüz yürümek yetmiyor. Artık saatte 120 km yol alan çita gibi koşma, saatte 180 km uçan hatta yem için dalarken hızı 320 km yi bulan gökdoğan gibi uçma zamanı. Üstelik bu hıza yine çita gibi birkaç saniyede erişmek gerekiyor. Yoksa yetişmenin mümkünü yok!

Acaba bir yerlerde kömür, makarna, çay mı dağıtılıyor diye düşünmeyin. Onlar dağıtılırken bazı insanlarımızın çita ve gökdoğanı solladıklarını gözlerimizle gördük, tanık olduk. Bu defa amaç; ışık hızıyla değişen gündemi yakalamak... Gündemin içinden bir konuyu dinlemek, anlamak, okumak için zamanımız yok. Hele bir de yazmayı deniyorsanız. Her satır başı, yeni bir başlık. Şöyle enine boyuna düşünerek, tadını çıkara çıkara, aralara espriler yerleştirerek iki satır yazılmıyor. O kadar ciddi konuların üzerine basıp geçiyor, o kadar bilmemiz, anlamamız gereken durumu es geçiyoruz ki ! Maden kazaları, tren ve uçak kazalarının, kaza mı,cinayet mi, ihmal mi olduğunu kimse anlamadan, deprem yaşadık. Yaralarımız bırakın kabuk tutmayı; daha kan kesilmeden, dikiş atılmadan açık kaldı. Süregelen savaş, ard arda gelen şehitlerin kırkı birbirine karıştı. Böyle zamanlarda canımızı emanet ettiğimiz Kızılay Kurumu kökten sarsıldı. Dilimiz damağımız kurudu. Bu konuyu biraz ayrıtılı yazıyordum ki( az sonra yazdıklarımı paylaşacağım) en tepeye seçip oturttuğumuz liderlerimiz birbirlerini Fetö'nün siyasi bacağı olmakla suçlamaya başladılar. Kim haklı kim haksız karar vermek için; geçmişte kalan fotoraflara, yapılan konuşmalara bakmamız gerek. Zaman bulursak bakacağız, bu siyasi ayak bir şekilde kırılacak. Her köşeden bulunup tutuklanan diğer ayaklara haksızlık olmasın diye, bu bacağı bulmak Allah' ın emri oldu. Gündem teker tokmak ilerliyor, vatandaş var gücüyle peşinden koşuyor da; ortada menzile varan yok. Güvenilmeyen mahkemelerden çıkan, toplum vicdanını tatmin etmeyen kararlar, haksız tutuklamalar, konuşamadan tıkanan ağızlar, yürüyemeden püskürtülen yerlerde sürüklenen insanlar....

Evet ben bu gün kızılay konusunda yazdıklarımı paylaşayım sizlerle. Bir de bu arada hastalık nedeniyle acil gittiğim Sivas Öğretmen Evi'nden söz edeyim. Nasıl olsa gündeme yetişemiyoruz, bari içimdeki birikim nostaljiye dönüşsün.......

1956 Yılları. Sivas RECEP HANDAN İlkokulu öğrencisiydim. Bir kız bir erkek öğrenciden oluşan gruplar; birimizin boynunda kilitli metal kumbara, diğerinin elinde minik papatya şeklinde kağıt kızılay rozetleri; önümüze gelenin yakasına takıp bağış topladık. Daha sonra bir törenle bizlere gümüş kızılay rozetleri takıldı. Arkadaşım Hikmet Selvi sağ mı, şimdi nerede, ne yapıyor bilmiyorum. Eminim onun da yüreğinde KIZILAY KURUMUNA karşı ekilen o sevgi ve güven yaşıyordur. KIZILAY ' la bizim yardımlaşma ve merhamet duygularımız büyüdü gelişti. Öğrencilerimin yaptığı kızılay ve afet konulu resimler ; kızılay çadırları, sedyeyle yaralı taşıyan görevliler. Dalgalanan kızılay bayrağı.

Önemli bir yardım kurumunun üzerine gölge düştü. Biz ne ara bu kadar kokuştuk, bu kadar çürüdük, yozlaştık? Lütfen biri çıkıp bizi bilgilendirsin. Dün Bandırma ' da kızılay otobüsünü gördüm. Belki bana öyle denk geldi bilemiyorum. Yardım eden bir ALLAH'ın kulu yok. Eskiden olsa yardım edenler kuyrukta sıra beklerlerdi diye düşündüm. Bizim ulusumuz yardımı gerçekten çok sever. Kızılay'a gönderilen kurban bağışları, evlerde, okullarda toplanan bağış zarfları. Kan vermek için sıra bekleyenler. TV Haber Bültenleri, sohbet ve tartışma programlarında söylenenler. Sorulan sorular, verilemeyen yanıtlar. İÇİNİZDEN HERHANGİ BİR VAKIF VEYA KURULUŞA YARDIM ETMEK GELİYOR MU?

Düşündükçe çıldırıyor insan. Biri gelip dürtse de bu kabustan uyansak. Darda zorda kalan, mal ve can kaybına uğrayan insanlara yardım için verilen paraların hesabını birileri çıkmış soruyor. Sormasını engeleyen bir yasa henüz yok. Sormayı akıl etmeyenler de şimdi verilecek yanıtı merakla bekler oldular. Bu paralar amacına uygun harcanmamış olabilir mi? O paraya el uzatan varsa; gönül rahatlığıyla harcayabilir mi?

Bütün bunlar yalan olsa bile; bunca konuşmadan sonra bu hesapların çarşaf çarşaf yayılıp topluma açıklanmasını ilgili ilgisiz herkes bekleyecektir. Güven tazelemenin tek yolu bu. Tabii yeni bir gündem doğup bu konuyu da unutulanlar arasına gömmezse.

Soğuk , kar buz demeden uçakla Sivas'a gitmem gerekti. İki gece Sivas Öğretmen evinde ablam ve kardeşimle kaldık. Ağabeyimizi ziyaret ettik. Yeğenimiz bize kısa bir Sivas turu attırdı. Bu kısa süre içinde Öğr, Evinde görevli arkadaşlarla azıcık sohbet etme fırsatım oldu. Çok olumlu izlenimlerle ayrıdık. İster istemez sık sık uğradığım Erdek, Balıkesir, Bandırma Öğretmen Evleri ile karşılaştırdım. İnanın çok üzüldüm. Gerçekten çok üzüldüm. Beş yıldızlı otel konforuna sahip bir mekan insana öğretmen olmanın gururunu yaşatıyor. Bir gece konaklama için elli lira veriyorsunuz. Muhteşem açık büfe kahvaltı buna dahil. Geniş, havadar, aydınlık odalar, 500 yatak kapasitesi. Harika bir yemek salonu. Özel poşetler içinde tertemiz çarşaf ve havlular. Rahat koltuklar. 24 Saat kesintisiz hizmet. E daha ne olsun? Bu olanağı sağlayan, emeği geçen herkese binlerce teşekkür...

DDY de önemli bir konumda çalışan rahmetli babam sayesinde ailemin 35_ 40 yılı orada geçti. Ben ve kardeşlerim orada doğduk büyüdük. Oranın sevgi dolu, mert, sağlam duruşlu insanlarını tanıdık kardeş olduk. Madımak Olayı ile Sivas'ın alnına kapkara bir leke sürüldü. Bu olayın Sivas'ın yerli halkı ile alakası yoktu. Yangını görüp duyup ne olduğunu anlamak için toplanan Sivaslılar provokatörler yüzünden olayın müdahili sayıldılar. İstanbul 'da her binada bir Sivaslı kapıcı var diye küçümsenen o insanların, aslinda çocuklarına yüksek eğitim yaptırmaya çalışan kahraman babalar olduğu ne yazık ki farkedilmedi. Oradan eğitim düzeyi yüksek çok genç çıktı. Ülkemizin her yerine kök salmış irtica odaklarını kurutmak için birlik ve beraberlik içinde uygarlığa koşalım. Lütfen kendimize fırsat yaratıp ülkemizi daha iyi tanıyıp tanıtalım. Bir yandan hızla gündem peşinde koşarken bir yandan da sahip olduğumuz değerleri tanıyıp tanıtalım. Güzel gündemlerde buluşmak üzere...

ULVİYE KARA AKCOŞ/BANDIRMA/16-02-2020