Manyas Gölü S.O.S.Veriyor

Son yıllarda suları giderek kirlenen ve içinde yaşayan canlı çeşitlerinin asgari seviyeye düştüğü iddia edilen  tarihi özellikleriyle çok değerli olan Manyas Gölü tehlikede . 

Yıllardır sanayi atıkları ile kirletilen  Manyas Gölünde yeni tehlike. Çevreciler, eğer en kısa sürede tedbir alınmazsa Manyas Kuş Cenneti’nin kirlilik ve susuzluktan yok olabileceğini ileri sürdü. Göl Kuruyabilir.

Milattan Önce 8. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yerleşen  Lydia’lılar bugünkü Ergili Köyü’nün batısında Kuş Gölü’nün güneydoğu ucunda yer alan bugünkü adıyla Hisartepe’ye, Daskyleon adlı bir yerleşim yeri kurmuşlardır. Daha sonra Anadolu’da uzun yıllar hüküm süren İran'dan gelen  Persler bu devleti yıkmış ve kendilerine bu bölgede bir valilik (satrap) kurmuşlar ve buraya PARADEİSOS (cennet) demişlerdir. Bu alan çok uzun yıllar kralların park ve avlanma yeri olmuştur.

1959 yılında Milli Park statüsüne alınan Bandırma Kuşcenneti milli parkını içinde barındıran Manyas Gölü'nde ekosistem giderek kötüleşiyor. Eti Maden Bandırma İşletmelerince sürekli olarak su çekilen gölde organik yaşam bitme noktasına doğru hızla yol alırken,ziraiilaçların baskısı, tarım ve sulama için kontrolsüz kullanılan su nedeniyle tehlike  artık sınıra yaklaştı. Göl kıyısında bulunan KuşcennetiMilli Parkı nın Avrupa Birliğince verilen diploması süresiz askıya alındı.

Bandırma O.E. Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Mustafa Sarı, su alma anlayışının kontrollü hale getirilmemesi durumunda Manyas Gölü'nü ciddi risklerin beklediğini belirterek, "Akşehir Gölü'nün akıbetine uğraması hiç de tesadüf olmaz.Bir zaman Akşehir Gölü vardı diyoruz, bugün yok. Beyşehir Gölü bugün toplam alanının onda birine düşmüş durumda. Sebep, sulama suyu olarak sularının alınması." dedi.

Manyas Gölü ve Kuş Cenneti'nin 150 kilometrekarelik bir yüzey alanı bulunduğunu aktaran Sarı, "En derin yeri 2 metre civarında, kış aylarında su seviyesi yükseldiğinde bu 2,5 metreye bazen 3 metreye kadar çıkabilir. Manyas Gölü bize hep Marmara Denizi'nin mirası olduğunu da hatırlatır." dedi. Sarı, Bandırma sınırları içinde yer alan bu sulak alanın birçok tehditle karşı karşıya bulunduğunu iddia ederek, şöyle konuştu: "Manyas Gölü bir tatlı su gölü. Bu yüzden etrafında devam eden yoğun tarımsal faaliyetler esnasında mutlaka bu gölün sularından yararlanılıyor. Karacabey ve Manyas Ovası ile Bandırma'nın köylerindeki tarımsal sulama doğrudan doğruya bu gölden alınan sularla yapılıyor. Dolayısıyla su seviyesi geriye doğru gidiyor. Su alma anlayışını kontrollü hale getirmezsek her yıl kazandığından daha fazla sulamaya aktarırsak Manyas Gölü'nün Akşehir Gölü'nün akıbetine uğraması hiç de tesadüf olmaz. Bir zaman Akşehir Gölü vardı diyoruz, bugün yok. Beyşehir Gölü bugün toplam alanının onda birine düşmüş durumda. Sebep, sulama suyu olarak sularının alınması.

Şu anda aynı tehlike Manyas Gölü için de söz konusu." "Sanayi atıkları göle taşınıyor" Bursa sınırları içinde yer alan Uluabat Gölü için de aynı riskin bulunduğunu söyleyen Sarı, "Buralardan ciddi anlamda tarımsal sulama için yararlanılıyor. Bu, göllerimize zarar veriyor. Kaynağınız varsa tüketmeyeceksiniz. Kaynağınız varsa sürdürülebilir kullanım için her yıl yenilenme miktarı kadar ondan yararlanacaksınız." dedi. Gölü kirliliğin de tehdit ettiğini vurgulayan Sarı, "Bandırma'nın içinden akıp gelen Sığırcı Deresi var, girişteki sanayi bölgesinin atıklarını Manyas Gölü'ne taşıyor. Dolayısıyla gölde bir kirlilik söz konusu. Biyolojik çeşitliliğimizin azalmasında mutlaka bu kirliliğin olduğunu kayda geçirmemiz lazım." şeklinde konuştu. İsrail Sazanı biyoçeşitliliği etkiledi Manyas Gölü'ndeki İsrail sazanının biyoçeşitliliği olumsuz etkilediğini de öne süren Sarı, "Marmara Denizi'nin mirası Manyas Gölü'nde eskiden 30'dan fazla balık türü söz konusuydu, günümüzde ise 5-6 çeşit türden fazla balık sayılamıyor. Diğerleri tamamen yok olmuş mudur? Olmamıştır belki ama ticari anlamda listeden düşmüştür." diye konuştu.

"İsrail Sazanı" olarak bilinen bu havuz balığının diğer türlerin yumurtalarıyla beslendiğini belirten Sarı, şunları kaydetti: "Burada da doğal sazanın, yayının, turnanın esas olarak yumurtalarını yiyen onların biyolojik varlığını tehdit eden bir unsur durumundadır. Ama sadece Manyas Gölü'ndeki balıkçılığın kötü gidişini sadece İsrail sazanı ile açıklamamız yerinde olmaz. Çok sayıda balıkçımız yoğun bir şekilde balık avlıyorlar. Eskiden bu gölde insan boyunda yayın balığı avlanırdı. Nerede şimdi bu yayınlar? Ya da insan boyundaki yayını bu çevredeki insanlar 20 yıldır hiç görebildiler mi? Çok büyük boyutlarda turnalar avlanırdı. Nerede şimdi bu turnalar.? Herhalde o balıkları İsrail sazanı tüketmedi. Bunu bu bölgedeki yanlış avcılık anlayışı tüketti. Balıkçılarımız kendi geleceklerini yok ettiklerini kendi geleceklerine zarar verdiklerini fark etmeden aşırı avlandılar, yoğun avlandılar ve buna bağlı olarak da balıkçılığımız zarar gördü."

DSİ Genel Müdürlüğünden yapılan açıklamada ise Manyas Gölü'nü korumaya yönelik çalışmaların sürdüğü belirtilerek, "Bozulmuş ekosisteme sahip bir gölümüz. Manyas Barajı ve Manyas Gölü, kış sezonunda en uygun şekilde işletilerek göldeki su seviyeleri en ideal şartlarda sağlanmıştır. Bu suretle Manyas Gölü'ndeki doğal yaşam en yüksek canlılığa ulaşmıştır. Bütün kuş ve canlı türleri en büyük popülasyonla temsil edilmiştir." ifadesi kullanıldı.

Manyas Gölü’nde balıkçılık yapan Osman Tok  gölün son durumuylailgili olarak ’’Bu fabrika atıklarının ve dere pisliklerinin hepsi göle aktığından dolayı Manyas Gölü kirlendi. 6-7 sene önce günlük 10-15 ton balık çıkardı, şu an 20-30 kilo civarında çıkıyor. Bu gölde balıkçılık bitti. Bütün pislikler ve atıklar Manyas Gölü’ne geldiğinden dolayı balıkçılık bitti." açıklamasını yaptı.

BANDIRMA GERÇEK - KAYNAK : A.A- EDİT. M.LEVENTOĞLU