Mart Ayı..

Sevgili Dostlar,

Nihayet! Nihayet Mart ayna girdik ve Şubat ayını tarihin tozlu sayfalarına yolladık. Ayrıca; Şubat ayının kısa göründüğüne de aldanmayın, çünkü çok canımızı yaktı. Ama o’da dayanamadı akan zamana. Çünkü zamandır hayatımızda var olan vazgeçilmez yegane gerçek. Hayatsa ‘’su akar yolunu bulur’’ misali, yaşayan herkese devam edecektir. Örnek mi? Komşumun bahçesindeki ağaç; küçük küçük, bembeyaz çiçekler açıyor. Daha düne kadar ana kucağından inmeyen komşu çocuğu; pazarda kendi pusetini kendi götürüyor. Ümidimi kestiğim saksıda ki dallar; şımarıkçasına yeşeriyor, yeni yeni tomurcuklar açıyor. Bundan güzel nasıl anlaşılır hayatın ve yaşamın varlığı?

Zaman geçiyor. Geçtiği her bir lahza, bizi biraz daha olgunlaştırıyor. Nasıl mı? Çünkü ASLOLAN İNADINA İNADINA YAŞAMAKTIR. HAYATTIR.

Bu gerçekle çok güzel bir Mart ayına girdik. Daha sabahtan, güneş kendini göstermeye başladı güzel Erdek’imize. Sahil desen harika. Deniz fevkalade ötesi. Süt liman. Pazara gittik. Rio karnavalı. Çığırtkanlar dünyanın en güzel aryalarını söylüyor kendi notalarında. Bir özlem. Bir sevgiliye olan hasretin sona ermesi misaliyiz hepimiz. Vuslata erdik sanki bahar tam gelmese bile.

Adı üstünde Mart ayı. Hatırladığım kadarıyla bizim zamanımızda; ‘’Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır’’ derdik ya, aynen öyle. Ama yalancı da olsa, bizi kandırdığını da bilsek, baharın fragmanı bile çok güzel; değil mi dostlar?

Mart ayı gerek bizim yakın tarihimizde gerek dünya tarihinde önemli bir aydır. En yakınıysa 8 Mart günüdür.

Geçen sene KADINLAR GÜNÜYLE ilgili bir yazı yazmıştım. Aynı yazıyı defalarca yazsam görüyorum ki amaçlar hiç değişmiyor. Bana göre en acısı; ‘’alan memnun-satan memnun’’ durumu. Şubat ayının son gününden başlayan reklamlarda, Kadın sanki bir meta. Örneğin tanınmış bir kuyumcu firması (yoksa pırlantacı mı?) Sevgililer Gününde ki sloganı bu sefer ’’ %50 tenzilatlı’’ diye sunuyor. Tanınmış bir şarkıcı veya program yapan kadın, etrafında topladığı kızlarla, hep aynı sloganı söylüyor. Bunlar program arası seyretmekle mecbur kaldığım upuzun reklam kuşağından bir iki örnek sadece.

İnelim çarşıya. Bakın ben her zaman esnaftan bakkaldan yanayım. Helal olsun onlara. Ekmek parası için çalışıyorlar ve böyle günleri de değerlendirmek istiyorlar doğal olarak. Çünkü; ekmek aslanın midesinden neredeyse bağırsaklarına inmiş, esnaf da aslanın kıçında bekler halde. Neden mi!! Çünkü; onlarında aileleri var, çoluk çocuğu var. Hayatın en acımasız yaşam şartı; o paranın kazanılma mecburiyetidir! Onun için bilhassa tekstille uğraşan dükkanlar vitrinlerini aşkın sembol rengi kıpkırmızı bir renkle süslediler.

Ama ya kurumsal tanınmış marketler? Büyük balık küçük balığı yer misali, gazetelere çarşaf çarşaf reklam vererek, kadınlara hoş görünmenin başka yolu yokmuş gibi ne kadar tanınmış ve bilinmiş tahrik edici veya iç gıdıklayacağı kokular ve kadınla ilgili ne varsa; (örneğin takı, süs, hediyelik) hepsine indirim yapıyor, küçük esnaf batsın diye. Oysa ne demiştim geçen senelerde; hatırlatayım…

‘’Bugün, biz kadınlar yine meydanlardayız!! Dünyanın birçok yerinde grevde ve eylemlerdeyiz!! Bizi köleleştirenlere karşı özgürlük çığlığımız, sokaklara taşıyor, dünyayı sarıyor. Öfkemizi sokaklarda haykırıyoruz!! Ekmeğimizi çalarak bizleri yaşamdan kovanlara karşı büyük bir öfke ve kinle Harekete Geçiyor, İsyan Ediyoruz.DÜNYAYA BAŞKALDIRIYORUZ!!’’ diye bir alıntıdan başlamış, sonrada şöyle devam etmişim…

‘’Allah, Allah; 8 Mart bu muymuş? E o zaman; hani nerede grevler eylemler ve isyanlar? Valla benim gördüğüm erkeklerin tıpkı 14 Şubat günü gibi; o gün ne yaptılarsa aynılarını yapması ve kadınlarımızın da bunu beklemesi. Tıpkı o Şubat ortası akşamında olduğu gibi. Beyefendi (tavladığı değil AVLADIĞI) kadınla bir şekilde randevulaşacak, güzel bir restoranda çığan müziğinin (romantik müzikte olur) nağmelerinde önce (yemek sırasında da olur sonunda da; duruma göre yani)  hediyesini verecek (artık ne verecekse), birlikte en leziz yemeklerden yiyecek, aşkı temsil eden içkilerden (yemeğine göre tabi) en güzel içkileri birbirlerinin gözlerinde erircesine içecek, gecenin loş ışıklarında, o günün anlam ve mahiyetinde beyefendi çalan müziğin insanları dünya realitelerinden sıyırıp uzaklara, çok uzaklara savurduğu o dans pistinde birbirlerine yapışırcasına veya daha açık bir anlatımla tek beden olurcasına sarılıp dans edecek, sonrada… İçleri alevlendiren o tatlı ve pembemsi bir gecenin sonunda sabahı birlikte edecek.

Kadınlar Gününü basit hediyelerle geçirmek istemeyen erkek milleti ya parasına güveniyordur; yada parası olmadığından plastik kartına veya bir başkasına güvenip alacağı borca. Bu borca giren erkek sınıfı da kendi aralarında ikiye ayrılır. Birincisi; gerçekten seviyordur sevdiğini. İkincisiyse korkulacak erkek sınıfıdır çünkü onlar için amaca erişmek için her yol mubahtır. Ha tabi ki tüm bunlardan ayrı namım yürüsün diye ne diye hediye aldığını bile bilmeyen bir erkek sınıfı vardır ki; bunlara da ‘’SÜZME SALAK’’ denir. Bu anlattıklarımla 8 MART KADINLAR GÜNÜ değil; olsa olsa ya DÜNYA ROMANTİZM GÜNÜ, ya da VAHŞİ KAPİTALİZME KATKI GÜNÜ olur!!

Oysa tarih; 8 MART KADINLAR GÜNÜNÜ; bir HAK ARAMANIN ACI SONUCUNDAN DOĞDUĞUNU yazıyor. İnsanlar unutur ama TARİH UNUTMAZ!!

Tarih 8 MART 1857. Yer Amerika. Amerika’nın o gün bile en önemli şehirlerinden New York. New York kentinde bir dokuma fabrikası. O fabrikada, eve iş ve aş getirmek için; güçlerini ve emeklerini, gözyaşı ve teriyle  harmanlamış KADINLAR!!

Çalışma Şartları ağır!! Çalışma Süreleriyse patronlar daha çok para kazansın diye neredeyse günde 16 saat!! Bunun karşılığında ÜCRETLER? DÜŞÜK!! Neden? PATRON DAHA ÇOK KAZANSIN DİYE!!

Kadın bu!! Dünyanın dengesini sağlayan!! Dünyanın her yerinde. Onlar! Onlar bizim Anamız!! Onlar bizim Bacımız!! Onlar bizim Yarenimiz!! Onlar bizim (bana göre) Var Olma Sebebimiz!

Ne yapacaklardı? Susacaklar mıydı? Boyun mu eğeceklerdi daha çok ezilmelerine, sömürülmelerine aç kalmalarına hatta ölmelerine!! Elbette HAYIR!! GREV KARARI aldılar. Şartlarını da patronlara bildirdiler. Aslında öyle aşırı şartlar da değil ha. Biri; daha iyi koşullarda ve normal on saatlik çalışma. Öbürü; EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET!! O kadar… Peki Patron ne yaptı? Düzenin bekçisi polislere durumu bildirdi. Düzenin güçleri, patronu koruma güçleri olunca; bu grev örnek bir hareket olmasın, yada bu grevi örnek alıp diğer işçilerde hak arayışı ve grev yapmasın, dahası bu grevle erkek kadın fark etmez TÜM İŞÇİLER, HAKLARI VERİLMEYEN, SÖMÜRÜLEN ve EZİLEN kısaca emeklerinin karşılığını alamayan herkes; BİRLEŞİRLERSE, BİR OLURLARSA KUVVETLENİR, o halde bu emekçiler KUVVETLENMESİN; çünkü KUVVETLENİRLERSE Patronluk düzeni (yani kapitalizm) yıkılır endişesiyle  KADINLARIN BU ONURLU VE HAKLI DİRENİŞİNİ, DÜZEN İŞLESİN VE ÇALIŞSIN diye vahşice KIRDILAR!! Patron sınıfının Polisi, fabrikada bulunan tüm kadınlara saldırdı. Sonrada Kadın İşçileri fabrikaya kapattı. Çıkan yangınla da yüzlerce kadın diri diri yandı!!!!! Tarih 8 MART 1857. Yıllar sonra, yine bir kadın, CLARA ZETKİN, Alman, sosyal demokrat ve hiç şüphesiz cesur bir kadın çıktı tarihin sayfalarına. 1910 yılında ilk kez bir 8 Martın DÜNYA KADINLAR GÜNÜ olarak anılmasını önerdi ve bu öneri oybirliğiyle kabul edildi’’ demişim… Şimdi;

Nasipse, Pazar günü 8 Mart. Mart ayının kendine has deliliğinde çok güzel bir Pazar günü olsun tüm KADINLARA. (ve tabi ki herkese de) Bugün Atatürk Cumhuriyetinde tüm kadınlar; hepiniz BİREYSİNİZ. Kadın artık Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı ve en az bir erkek kadar tüm haklara sahiptir. Kadının bugün; öğretmen, doktor, mühendis, hakim, avukat, polis, asker, subay, hemşire, ve bunun gibi unvanlara sahip olması da en doğal HAKTIR. Dolayısıyla ayakları üzerinde dimdik duran; fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür tüm kadınlara SELAM olsun!!

Çünkü böyle bir kadın AV olmaz!! Sadece can-ı yürekten sever!! Onun için; siz sevgili kadınlar, hiç kimseden hiçbir şey beklemediğinizin bilincinde böyle bir günde kendinizi şımartın, maddi gücünüz el verdiğince kendinize en güzel hediyeyi alın, alın ama bizim bakkaldan, bizim esnaftan. 1857 yılındaki o acılar bir daha yaşanmasın dileğiyle bir daha; tüm kadınlara SELAM OLSUN…

Pepo Zarko/Erdek/04. Mart. 2020