Ruşen Ali’nin seyis Yusuf’un oğlu olduğunu; seyis Yusuf’un Bolu Beyi’ne ileride çok iyi bir binek olacağını söylediği cılız, çepil, ayakta durmakta zorlanan bir tay getirdiğini, tayı gören Bolu Beyi’nin kızgınlıkla seyisin gözlerini mil çektirerek kör ettiğini herkes bilir.
ve
Cılız, çepil, ayakta durmakta zorlanan tayın, özel bir bakımla Kırat’a dönüştüğünü; oğul Ruşen’in babasının intikamını almak için dağa çıktığını, kısaca Köroğlu’nun nasıl Köroğlu olduğunu herkes hatırlar.
**
Biz, bu destanın son bölümünü ‘Behçet Mahir Rivayeti’ ışığında anlatalım.
Köroğlu, Bolu Beyi’nin eline düşer.
Eli kolu bağlı, suyu gür bir nehirden geçmeye zorlanır; akıntıya kapılır ve gözden kaybolur, ama Köroğlu bu… bir müddet sonra kıyıya çıkar, tütün içmeye başlar, fakat dumanı gören askerler tarafından tekrar yakalanır.
Boynuna ağır bir taş bağlanıp Kırat’ın önünde yürüye yürüye İstanbul’a götürülür. Padişahın huzuruna çıkarılır. Padişah, mertliğine inandığı kahramanlığı kulaktan kulağa yayılmış Köroğlu’nun Bolu Beyi gibi haysiyetsiz bir adamın eline düşmesine kızar, öldürülmesini için Bolu Beyi’ne teslim eder.
Bu olayı duyan Dönek Hanım ( Bolu Beyi’nin ağzından her çıkanı harfiyen yerine getirdiği, uğruna hapis yattığı büyük aşkı), Köroğlu’nun öldürülmeden önce konağına getirilmesini ister, isteği de elbette kabul görür.
Dönek Hanım, kendisine itaat edeceğine ant veren Köroğlu’nu bodrum kata sakladıktan sonra Bolu Beyi’ni “Köroğlu, adamlarım tarafından öldürüldü,” diye başından savar.
Bey de padişaha giderek Köroğlu’nun öldüğünü söyler.
Dönek Hanım’ın Köroğlu’nu öldürtmediği haberi bir şekilde padişahın kulağına gider, Bolu Beyi’ni saraya getirtir.
Bey, “Köroğlu’nun hortladığını,” söyleyerek kendini savununca Padişah güler, ama tekrar öldürülmesi için üç yüz adam ve hazineden bir tüfek verir.
Tavuk pazarındaki kahvede Köroğlu ile karşılaşan Bolu Beyi, tüfekle üç isabetsiz atış yapar. Köroğlu, onu yakalar ve ıssız bir yere götürüp öldürür. Babasının intikamını alır.
Padişah, olayı duymuştur. Tüfeği getirip getirmeyeceğine bakarak Köroğlu’nun sadakatini test etmek ister.
Köroğlu, Çamlıbel’de elindeki tüfeğin neler yapabileceğini sınamıştır.
“Tüfek, mertliği bozdu, yiğitlik artık fayda etmez,” der koçaklarına ve Köse Kenen ile birlikte devlet malı olan tüfeği padişaha götürür.
Kendini temize çıkarır, af edilir.
Sonra mı?
Ortadan kaybolur.
Seyis Yusuf’un oğlu Ruşen Ali’nin namı Köroğlu olarak bu güne kadar gelir.
**
Niye mi anlattım?
Muharrem İnce,
“Köroğlu gibi döne döne dövüşüyoruz, vuruşmaya devam edeceğiz,” demiş de ondan…
Merakımdan soracağım:
2018 de seçim sonuçları açıklanırken ortalarda görünmemişti.
14 Mayıs 2023 gecesi de,
“Bir otobüs bir telefonla ikinci tura kalın-mı-yor-muş,” der mi?
Namı, Memleket Muharrem olarak siyasi tarihimiz boyunca yürür gider mi?
**
Not:
Yazıda, Adem Masattaş’ın ‘Köroğlu Destanının Behçet Mahir Rivayeti Üzerine Bir Araştırma’ adlı yüksek lisans tezinden yararlandım.
Bu tezde Köroğlu, siyaseten son derece zeki ve kurnaz biridir, yiğitliği görecelidir.
Ve
Köroğlu’na göre:
“Yiğitlik, dokuz ise sekizi hiledir.”
30-03-2023/SÜHA ORAL – BANDIRMA
Süha Oral