Memlekette soy sop düşkünü amma göçebe çob…

M.Ö.10 bine dayanan homo-sapienslerin akrabasıyız. Sonra Luwi-Hitit-Likya-Urartu-Bizanslı/Rum-Ermeni-Türkmen ve Türk olduk. Ama Türkmen öncesi bizim göçebe-çoban-asker (“M.Kemal”İn askerleri dahil) faşist kafatasçıları çok rahatsız ediyor. “1915 Ermeni Tenkil”i bunları çok rahatsız ediyor. Ermeni teröristlerin emperyalist ülkelerle işbirliğini bütün Ermenilere mal etmekten hiç bir sakınca görmüyorlar. Hıristiyan ve Ermeni olunca her şey mubah oluyor. Utanç verici olan bu kafadaki kişilerin bir kısmının “devrimci” geçinmesi…Halid Özkul

MEMLEKETTE SOY-SOP DÜŞKÜNÜ AMMA GÖÇEBE-ÇOBAN-ASKER VARMIŞ MEĞERSE

Marx, bir Alman sosyal demokrat dostuna yazdığı mektubunda diyor ki; Almanya’da Bismark, Fransa’da Louis Bonaparte devrimciliği temsil ediyor; her iki ülkede ne kadar sosyal-demokrat, sosyalist, komünist, anarşist, liberal, demokrat, ilerici geçinenleri varsa hepsi gericiliği temsil ediyor. Çünkü her ikisi de ülkelerinde monarşinin devrimci bir demokratik cumhuriyetle sona erdirilmesi için ellerinden ne geliyor ise fazlasıyla yapıyorlar ama muhalefet düzeni aynen sürdürmek için ne kadar traji-komik ve dramatik şarlatanlık, iki yüzlülük, yalancılık, tahterevalli olan şey varsa onu yapmak için birbirleri ile yarışıyorlar.

Göçebe-Çoban-Asker topluluklar geleneksel sürüler oldukları için ya başka barbarlar üstlerinden geçerler veya onlar başkalarının. Böylece akrabalıklar dallanır, budaklanır. Burjuvazi kapitalizm ile pazar derdinden dolayı “ulus” ve “ulusalcı”lığı keşfedince Avrupa’da ekonomi çuvallayınca XIX.yy.’ın sonu ile XX.yy. başı arasında ırkçılık türedi ve o ülkenin yurttaşı olmayanlar Ari Irk dümeni ile birbirlerine soy-sop listeleri ve reçeteleri satmaya başlamışlardı. Bu geri zekalılık 1945’e görünüşte bitti. Ama kapitalizm var oldukça devam ediyor, edecek de… Aslında Anadolu’da yaşayan bütün insanların ataları son arkeolojik ve antropolojik araştırmalara göre (Amerikalıların gizlice yaptırdıkları bio-genetik- DNA haritası araştırmasını bilemiyoruz. Ama bu çalışmadan Adnan Hoca’nın bir-kaç milyon dolar götürdüğünü biliyoruz!) M.Ö.10 bine dayanan homo-sapienslerin akrabasıyız. Sonra Luwi-Hitit-Likya-Urartu-Bizanslı/Rum-Ermeni-Türkmen ve Türk olduk. Ama Türkmen öncesi bizim göçebe-çoban-asker (“M.Kemal”İn askerleri dahil) faşist kafatasçıları çok rahatsız ediyor. “1915 Ermeni Tenkil”i bunları çok rahatsız ediyor. Ermeni teröristlerin emperyalist ülkelerle işbirliğini bütün Ermenilere mal etmekten hiç bir sakınca görmüyorlar. Hıristiyan ve Ermeni olunca her şey mubah oluyor. Utanç verici olan bu kafadaki kişilerin bir kısmının “devrimci” geçinmesi…

Defalarca yazdım bir daha yazayım:

Osmanlı belgelerinde “Tehcir ve Tenkil” olarak geçen ibareler Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “Milliyetçi Cephe Hükümeti” sırasında faşist MHP temsilcisi olarak “Başbakanlık Devlet Arşivi” kurumunun başına geçtikten sonra belgeler üzerinde çalışma bahanesi ile “Tenkil” yazımının kaybolması ilginçtir. Nedense üç aşağı beş yukarı aynı kafada olan olanlar asla ses çıkarmamışlar, sadece bazı Ermeni yurttaşlarımızın samimi itirazları da tehditle susturulmuştur. Bunlardan biri de Hrant Dink’tir! “Tenkil”in ne olduğunu merak edenler güvenilir bir Eski Türkçe sözlüğünden bakmalıdırlar. Yıl 1915 ünlü Sarıkamış faciasında Enver Paşa’nın köylü çocuklarını kişisel hırsı uğruna kara kışta yazlık elbiseler ile dondurarak Çarlık Rusyası işgal ordusuna “zafer” kazandırdığı kış ayının sonrası… Dnz.Yzb. Yenişehirlizade M.Halid Bey bölgeye Teşkilat’ı Mahsusa müfettişi olarak gidip yaptığı araştırmaların raporu zamanın İttihatçı Genelkurmayı tarafından kabul edilmeyince teşkilattan istifa etmiştir. (“İstiklal Madalyası” meselesinden devletle sürtüşünce emekli tuğ amiral olarak MAH’tan da emeklli edilmiş). Ne ki işgal sonrası yapılan “1915 Vukuatı” mahkemelerinde raporuna ve şahidliğine başvurulması İttihatçılar tarafından hoş karşılanmadığı için o da Felah-ı Vatan grubu içinde Kuvay-ı Milliyenin şehir gerillasına katılmış. Taş Kışla’daki odasının altındaki depodan top kamalarının Anadolu’ya kaçırılması nedeni ile İngiliz Askeri Mahkemesi tarafından idama mahkum edilmiş, Vahdettin’in idamı onaylaması üzerine Anadolu’ya kaçmıştır…

Bu konular resmi tarihi aşan konulardır.

Büyük hata olan Anadolu Ermenilerinin savunmasının Ermenistan devletine bırakılmış olmasıdır; o günün şartlarında TC-SSCB itifakı ile kapatıl- unutturulma taktiği uygulanmıştır. Bu da bizim işimize gelmiştir neden acaba? Ama emperyalizm günümüzde koz olarak kullanacağı hiç hesap edilmemiştir. Çünkü göçebe-çoban-asker topluluklar devlet kuramazlar, böyle bir gelenekleri de olamaz. Onun için stratejik ön görüleri de asla yoktur. Kendi tarihleri ile yüzleşemeyen ülkeler asla barışa kavuşturulmazlar. Barış “insan hakları”nı kabul etme palavrası ile olmaz. Barış, toplumsal refah ile bağlantılı tarihsel zorunluluk sürecinin bir sonucudur. Ne ki aynı aşağılık kafalar “6-7 Eylül”, “Çorum”, “Maraş”, “Gazi”, “Sivas” gibi kadınların ırzlarına geçilip, katledildikleri (küçük çocuklar ve yaşlılar dahil) faciaları bu sefer kendi Alevi yurttaşlarına karşı utanmadan uygulamaktan beis görmemişlerdir… Bunların hesapları da hala sorulmamıştır…

Ayrıca “Gazi Mustafa Kemal’e karşı İzmir Suikastı” davasında yargılanıp idam edilen şahsiyetlerin hangilerinin 1915 ile bağlantıları olduğu iyi tetkik edilmelidir.
Evet, şimdi necip Türk milleti soy-sop merakını Hitler bozuntularının sinsi taktiklerine göre mi yoksa sosyoloji ve antropolojinin bilimsel ufkuna göre mi sorgulayacaktır, göreceğiz!

Bize düşen görev bilimsel bilginin ilkelerinden asla taviz vermemektir…

HALİD ÖZKUL – BURHANİYE 07-02-2018

Halid Özkul

8
A+
A-
REKLAM ALANI