Kılıçdaroğlu, İzmir’in Seferihisar ilçesindeki parti içi toplantısında, kendisinin genel başkanlığını hatırlatan bir söylemde bulunmuş ve parti mensuplarına, “düşün peşime” demeye getirmiştir. Aykırı davrananları, kendisiyle birlikte hareket etmemekle suçlamış, partinin iktidara gelişini engellemekle ve partiye zarar vermekle değerlendirmiştir. Nitekim bir gözdağı vermek mahiyetindeki bu söylem etkisini göstermiş ve anında İmamoğlu ile Mansur Yavaş’tan, “seninleyiz genel başkan” mesajları, sosyal medyaya düşmüştür.
Siyasette, parti dışı kalmak, yalnızlaşmak demektir. Tümeli oluşturan partilerin desteğini yitirenlerin siyasi hayatı da çok uzun sürmemektedir, bunun örnekleri siyaset yaşamında oldukça fazladır. İstanbul ve Ankara Belediye Başkanları, her ne kadar İyi Parti’nin desteklemesiyle alttan alta Cumhurbaşkanlığı adaylıklarına sıcak bakmış olsa da, ait oldukları partinin genel başkanına ters düşmeyecek kadar siyasetin içinden gelmektedirler. Genel Başkan demek, mutlak olarak partinin en yetkili söz sahibi demektir ve yetkisiyle, istediği anda istediği kişinin siyasi yıldızını parlatabileceği gibi, söndürebilir de. Parti içi demokrasi, genel başkanların tavrının kesinleştiği noktada sonlanmış demektir.
Kılıçdaroğlu, bu resti ile partisinin içinde gösterdiği etkiyi, bakalım, kurmuş olduğu altılı masada da gösterebilecek midir? Bu sorunun cevabı hem ‘evet’, hem de ‘hayır’dır. Eğer çekilen reste karşılık, hayır cevabı oluşursa bunun en belirgin sebebi, partilerin kendine has “ego” savaşları olacaktır. Çünkü her parti, kendini iktidarda tek söz sahibi olmak, ya da en güçlü parti olmak hevesiyle seçmeninden oy toplamak arzusunu taşımaktadır. Siyasette, söz konusu iktidar olmaksa, partiler arası ahdi vefa geçerliliği, bir anda rafa kaldırılır.
Kılıçdaroğlu’nun restini görecek ve Millet İttifakı’ndan onay çıkacaktır ve de “Evet” cevabı oluşacaktır diye düşünce oluşturulmasının nedenleri şöyle sıralanabilir; 1-Chp, masanın kurulmasına öncülük eden partidir, 2-Meclis’te Akp’den sonra en fazla vekili bulunan ve bu vasfıyla ana muhalefeti temsil eden partidir, 3- İktidar olmaya en yakın partidir. Hal böyleyken, İyi Parti’nin kuruluşunda vermiş olduğu destek, bu partinin başlangıcında, en zayıf halinde ona “cansuyu” gibi hayat vermiş ve serpilmesine vesile olmuştur. Kılıçdaroğlu’nun siyasi eylemleri İyi Parti’nin kuruluşuyla da sınırlı kalmamış ve Millet İttifakını geliştirmek üzere devam etmiştir; muhafazakar, liberal kanadı temsil eden partilerden, oy potansiyelleri her ne kadar düşük de görülse, eski, yeni demeksizin, diğer dört partiyi de aynı masanın etrafında toplamayı başarmıştır. Bu vesileyle 6’lı masanın da kurucu genel başkanı onurunu kazanmıştır.
Masanın toplanmasındaki amaç, genel seçimlerde iktidarı ele geçirerek, Akp yönetiminin basiretsizliğine son vermek olduğuna göre, diğer parti bileşenlerinin Kılıçdaroğlu’na hayır deme lüksü yoktur. Kılıçdaroğlu, yaptığı bu hazırlıklı konuşmasıyla, bir atışta iki kuşu vurmayı amaçlamıştır. Parti üyelerinin sadakatini tazeleyerek, 6’lı masayı da uyarmış; “hadi artık kararınızı oluşturun, yoksa olası bir ’Chp iktidarı’ dışı kalırsınız!” demeye getirmiştir. Bakalım bu partiler, olası bir Chp iktidarından paye kapmaya mı, yoksa bir sonraki seçimlere dek muhalefette devam etmeyi mi seçeceklerdir? Bekleyip göreceğiz.
24.09.2022, Sedat Pamuk, İzmir
07-03-2023
Sedat Pamuk