Nasıl Bir SOL PARTİ ?

NASIL BİR ‘’SOL PARTİ’’?

24 Ocak 1980 ekonomik kararları ile temeli atılan yağma düzenini 12 Eylül 1980 faşist darbesi pekiştirmiştir. Darbenin üstünden yaklaşık kırk yıl geçmesine rağmen ülke normalleşememiştir. Bu durumun pek çok nedeni vardır. Başlıcaları ise; 12 Eylül öncesi yükselen toplumsal bilincin ezilmesi, devam ettirilen gerici politikalar, ekonomik politikalarla bir yağma düzeninin oluşması, herkesin bu düzene itaat ettiği ve ‘’işini bildiği’’ takdirde köşeyi döneceği algısının yerleştirilmesi sistemi sürdürülebilir kılmıştır. Her geçen gün bilimden uzaklaşan bir eğitim sisteminin yerini tevekküle inanan bir anlayış egemen kılınmıştır. Toplumun en yoksul ve çoğunluğunu oluşturan kesim kendi ekonomik ve sosyal çıkarlarının ne olduğunu anlayamaz, sorgulayamaz hale getirilmiştir. Çünkü, yaratılan tüketim toplumu sonucu herkes geleceğini ipotek altına alarak yaşamak zorunda bırakılmıştır. Sürdürülen neoliberal politikalarla işsizlik ve açlık korkusu asgari ücretle iş güvencesiz çalışan işçinin kafasında celladın kılıcı gibi gezdirilmiştir. Bu sistemin sürdürülebilmesi için toplum Diyanet, cemaat ve tarikatlar aracılığıyla yoğun bir tevekkül anlayışıyla ‘’şükretmeye’’alıştırılmıştır. Daha başka onlarca gerekçe sayılabilir. Sayfalar dolusu neden yazılabilir. Son olarak bu sürecin sürdürülmesinde uluslar arası emperyalizmin Dünyada ve Orta Doğu’da yarattığı koşullar en büyük dış etkenlerdir. Örneğin, Irak’ın işgali ve parçalanması, sözde Kürt halkını savunmak amacıyla kurdurulan ve emperyalist güçlerin oyuncağı olan ayrılıkçı terör örgütü, kırk yıldır gelmiş geçmiş siyasal iktidarların can simidi olmuştur. Nasıl mı? Ne zaman toplumsal bir muhalefet ortaya çıksa savaş naralarının arasında kaybolup gitmiştir. Kırk yılın tek yüz akı ‘’Gezi Direnişi’’dir.

Bu sürecin kırk yıl sürmesinde yukarıda saydığım bir çok iç ve dış neden etkili olmuştur.

Bir başka neden var ki ; bunu anlamak mümkün değil!.

Anlatmaya çalışayım.

Sol politikaların temelini yoksulluk, hukuksuzluk, eşitsizlik ve anti emperyalizm oluşturur. Kırk yıldır gerçek anlamda Türkiye’de yaşanan yoksulluğa, hukuksuzluğa, eşitsizliğe ve emperyalizme karşı politika geliştiremeyen aydınlarımızın sırtında büyük bir vebal vardır. Sol siyaset gelişmeyince sosyal demokratlarda sağa açılmakta çare aramıştır. Deniz Baykal’ın ‘’Yeni Sol’’ söylemi, başta olmak üzere milletvekili listelerinde sağa açılan kontenjanlar çok yakın tarihteki uygulamalardır. Yerleşik partilerden uzak kalan aydınlarımızın bir kısmı finansmanı uluslar arası fonlardan karşılanan vakıflarda görev alarak bazen TÜSİAD’a bazen TOBB’a rapor yazmakla meşgul olup köşeyi dönmüşlerdir.

Geride kalan bir avuç iyi insanda ‘’küçük olsun benim olsun’’ felsefesiyle sayıları onun üstünde parti kurmuş ama hiç biri kendini halka anlatamamıştır.

Peki bunun nedeni nedir? Sol geleneğin kırk yıldır tabana inememesinin nedeni halkın gerçeklerinden uzak kalmasıdır. Tüzüklerinde uluslarası işçi sınıfının birlikteliğinden, Marx’dan, Lenin’den, Mao’dan bahsederler ve onların teorilerini bayrak yaparlar. Ama dünyada ilk anti emperyalist savaşı veren ve emperyalizmin yenilebileceğini gösteren Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya burun kıvırırlar. Türkiye’yi analiz etmeye kalktıklarında Anadolu'dan başka bütün halkların tarihsel ve sosyolojik tahlilini yaparlar ama Kurtuluş Savaşını ve sonrasında yapılan devrimleri küçümserler. Savaş sonrası uygulamaları ve İstiklal Mahkemelerini anti demokratik ve hukuk dışı görürler ama Fransız ve Ekim Devrimi sonrası giyotine gönderen ve kurşuna dizen politikayı ‘’zamanın gereği’’ diye savunurlar!.

Ekim Devrimi sonrası Lenin’in sermaye birikimi için uygulamaya koyduğu politikaları (NEP)doğru kabul ederler, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın İktisat Kongresini ve uygulamalarını liberal bulurlar. 1923 Devrimi sonrası Gazi Paşa’nın ölümüne kadar ki olan döneme ‘’askeri bürokrasinin egemen olduğu dönem’’ diye eleştirenler Sovyetler Birliği ve Çin başta olmak üzere oluşan Komünist Parti Bürokrasisinden bahsetmezler. Daha pek çok örnek verilebilir.

***

1877 Osmanlı-Rus Savaşın’dan (1699 Karlofça’ya gitmeye gerek yok) itibaren aralıksız olarak 1922 yılına kadar 35 yıl savaşmış ve sürekli toprak kaybetmiş bir imparatorluğun küllerinden yeni bir Devlet kuran Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı yok saymak, küçümsemek, ‘’canım onunda yanlışları vardı’’ deyip aklınca eleştirmek ancak emperyalist çıkarların ve yeni Osmanlıcıların işine gelir.

***

Kurtuluş Savaşı döneminde Mustafa Suphi’nin sözlerini anımsatmak isterim; ‘’Elimizde kalan bir parça toprakla bir dilim ekmeği, bu zalim ve yağmacı Avrupa ve Amerikan emperyalistlerine kaptırmamak, bu gözü doymaz emperyalist ve arlanmaz Yunan istilacılarına karşı direnmek, kutsal görevimizdir. İstilacılara kuyruk olup memleket ve halkımızı kulluğa düşürmeye çalışan İstanbul hükümetine karşı başkaldıran ve Rusya İşçi ve Köylü Şûralar Cumhuriyeti ile kol kola giden Anadolu devrimcilerine her türlü yardımı yapmak birinci işimizdir.”

Mustafa Suphi’nin sözleri sizi ikna etmediyse buyrun Lenin’i dinleyelim; "Türkiye’nin işçileri ve köylüleri, çağdaş ulusların yağmaya karşı direnişlerinin hesaba katması gereken bir şey olduğunu kanıtlamışlardır. Türkiye emperyalist devletlerce yağma edilmeye öyle bir şiddetle karşı koydu ki, içlerinden en kabadayı olanı bile ondan elini çekmek zorunda kaldı.”

Ho-Şi-Minh’in sözleriyle de bu faslı kapatalım. "Türk halkı, hayranlık verici bir cesaret ve fedakârlık ruhu ile meşum Sevr Anlaşması’nı yırttı ve bağımsızlığını geri aldı. Emperyalizmin düzenlerini yendi ve sultanların tahtını devirdi. Bitkin, parçalanmış ve çiğnenmiş bir ulusu, birleşmiş ve güçlü bir Cumhuriyet haline getirdi. Devrimini yaptı.”

Eğer bütün bunlar Gazi Mustafa Kemal’in büyüklüğünü ve önemini ikna etmeye yetmediyse daha fazlası da var. Ve siz aslında bunları benden çok daha iyi bilirsiniz.

***

Gelelim sona. Soru net. Nasıl bir ‘’Sol Parti’’? Türkiye kırk yıldır sol politikaya aç. Anadolu’nun içinde bulunduğu gerçeklere uygun bilimsel sosyalizmi esas almış ve bunu kendi gerçeğine uydurabilecek bir "Sol Parti "her zamankinden daha fazla gerekli. Buradan hareketle ÖDP’nin ismini değiştirip Sol Parti olarak örgütlenme sürecinde nereye öyküneceği çok önemli. Aklı ve vicdanıyla Anadolu gerçeklerinden kopuk bir halde ve yüksek

Göründüğü şekilde eski tüfeklerin birbirlerini dışlayan  ‘’EGO’’larıyla yelken almaya çalışırsa sonunun hüsran olacağı gibi sağ siyaset seçeneksiz kalmaya devam edecektir.

Türkiye’nin kuruluş felsefesi antiemperyalisttir. Emperyalizmin, Yeni Osmanlıcıların ve Halife sevicilerinin, bu felsefenin sahibine saldırması, küçümsemesi, değersizleştirmeye ve unutturmaya çalışması anlaşılabilir. Kurtuluş Savaşı döneminde nasıl saray işbirlikçileri ve emperyalist ülkelerin oyuncağı olan gerici ve ayrılıkçı güçler olduysa bugünde varlar ve var olmaya devam edecekler. Sol Parti’ye düşen bu oyunları bozmak, teşhir etmek, birlikte yaşama arzusunu canlandırmak Dünya’ya ve Türkiye’ye her zamandan daha fazla lazım olan gerçek sosyalizmi iktidara taşımaktır. Ama bu topraklarda bu iş "Gazi Mustafa Kemal Paşa" olmadan olmaz.

cevdetayanlar@gmail.com/BANDIRMA/20-03-2020