Yazlık evi olanların ‘göçme’ vakti yaklaşmış, çay içmeye gelenlerin yanındaki poşette boya fırçaları, uzatma kabloları, yenilenecek ampuller görülmeye başlanmıştı. Bazen, bahçenin düzenlemesinden anlayan biri, bazen de birkaç metrekare fayans döşeyecek beceriye sahip bir tanıdık usta sorulur olmuştu.
Kahvede, masalardan birçoğu bahçeye taşınmıştı ama yinede yağmur bulutları gözlenip, rüzgârın nereden estiği hesaplanıyordu.
Kendini seçim havasına sokmuş müşterilerin de sohbetleri farklılaşmış; tavla, okey, pişti, altmışaltı gibi oyunlar ‘seçim toto’nun gerisinde kalmıştı.
Varsa yoksa anketler, liderlerin birbirine attığı veya gediğine oturttuğu taşlar ile fenomen haline gelen Fuat Avni konuşuluyor; gazetelerin yayınladığı yüzdelik sonuçlar virgülden sonraki rakamlara kadar ezberlenip, 8 Haziranda sonuçların bu yüzdelere yaklaşıp yaklaşmayacağı tartışılıyordu.
Sırtını güneşe vermiş Rasin Ağabey, Rüştü Bey’e,
Sana bir fıkra anlatayım mı?
Zamanın ruhunu taşıyor mu?
Kendin karar ver…
Sıcak bir yaz günü, 18 yaşındaki oğullarına gelecek testi yapmaya karar veren karı koca, masanın üstüne bir miktar para, bir dini kitap ve buz gibi bir sürahi limonata koyup, saklanırlar.
Çocuğun masanın üzerinden neyi seçeceği onlar için önemlidir. Çünkü çocuk, din kitabını seçerse: Din adamı, parayı seçerse: İşadamı, limonatayı seçerse: Tembel, işe yaramaz biri olacak düşüncesindedirler.
Saklandıkları yerde merakla beklemeye başlarlar.
Bir süre sonra oğlan odaya girer, masanın üzerindekileri uzaktan inceler ve:
Parayı cebine koyar. Din kitabının sayfalarını karıştırıp, sırt çantasına özenle yerleştirdikten sonra limonata sürahisine yönelir. Bardağa uzanmadan sürahiyi kafasına dikerek bir güzel hepsini içer.
Babası kaygılanır, eşine dönüp:
“Hanım bizim çocuğun durumu sandığımızdan çok farklı… Galiba politikacı olacak!”
Kadın başını kaygı ile sallar, “Hem de ‘kazan, kazan’ düşüncesinde politikacı…”
Rüştü Bey, gevrekçe gülerek fıkranın zamanın ruhuna uygun olduğunu onaylayıp:
Madem konu buraya geldi, gel seninle ‘neden milletvekili olmak isterler sorusuna’ cevap arayalım…
Rasin Ağabey, “hiç kuşku yok ki, hamasi duygular olmalı… Öncelikle: Vatana ve millete yararlı olmak; bilgi birikiminden ve tecrübelerinden kamunun daha kolay yararlanmasını sağlamak akla geliyor da, hakikatten öylemi acaba…”
Mutlaka öyleleri vardır, beş parmağın beşi bir mi?
Evet, beş parmağın her biri ayrı boyda idi ama Rasin Ağabey, bu parmak boyu hesabından pek tatmin olmamıştı: “Yurt sever insanların, vatana millete yararlı olmak; yaşamını yaptığı işe harcamış kişilerin, bilgi birikimi ve tecrübelerinden kamunun daha kolay yararlanmasını sağlamak için ceplerinden binlerce belki de milyonlarca lira harcamalarını pek akılcı bulmuyorum” dedi.
Milletvekilliği isteyenlerin başka şeyler peşinde olduğunu mu düşünüyorsun? Senin dilinin altında bir şeyler var gibi…
Var ya…
Söyle bakalım, seni dinliyorum…
Hamasi duygularla milletvekili olmak isteyenlere elbette bir sözüm olamaz. Onları saygı ile selamlıyor yapmak istedikleri işte başarılar diliyorum. Ama ne yalan söyleyeyim, bir kısmının:
**Harcırah, ödenek ve yolluklarla on beş – yirmi bin lirayı bulan maaş,
**Seçildikten iki yıl sonra ‘kıyak’ emeklilik ve ‘kıyak’ emekli geliri,
**Aileyi de kapsayan ayrıcalıklı sağlık hizmeti,
**Varsa, hakkındaki soruşturmaların durması ve dokunulmazlık zırhı,
**Sen, benim kim olduğumu biliyor musun? havası,
**Siyasal güce yakın, hatta o gücü arkasına alabilme duygusu,
**Hemen hemen her yerde kendilerine sağlanan ‘çok önemli kişi’ VIP avantajlarından yararlanma,
**Ayrıcalıklı pasaport ve vize muafiyeti, peşinde olduklarını düşünüyorum.
Şimdi sen bu avantajları milletvekillerine çok mu görüyorsun?
Milletvekilinin hakları, bu fakir milletten fazla olmamalı… Evet, böyle düşünüyorum.
Yani ‘bal tutan parmağını yalamamalı’ diyorsun, maaşlarını bir gecede istedikleri gibi artırmasınlar düşüncesindesin… Gelişmiş demokrasilerde olduğu gibi bisiklete binen bakanlar, otobüse binen başbakan, eski arabası ile gezen ve maaşanın çok önemli bir kısmını yoksullara vererek kendi küçük evinde oturan cumhurbaşkanı olsun istiyorsun yani…
Tam da, öyle olsun istiyorum…
Sen, bu isteklerini rüyanda bile göremesin! Ben de olmayacak duaya âmin demem arkadaş…