NEDEN SOLCU DEĞİL DEVRİMCİ KOMÜNİSTLERİZ…
Kısaca “SOL” ya da “SOLCU”luk tanımı iktisadi tabanı olmayan iki ucu açık soyutluğu ifade eder. Bunun için Türkiye’de örneğin, “Kemalizm” olarak ifade edilen “burjuva millî demokratik devrim” inkilâpçı(radikal-reformist) girişimi de kimine göre “resmi ideoloji” olarak “sağ”, kimine göre ise “anti-emperyalist” olduğundan “sol”dur.
Ama “Kemalizm”i kendi subjektiv ufuklarına göre “sağ” ya da “sol” olarak niteleyenlerde cemaatlerine “sol” yaftası yapıştırmaktadırlar.
Marx’ın komedi dediği bu olsa gerektir.
Bu yaftalar “Marxist Sol”, “Devrimci Sol”, “Halkçı Sol”, “Kemalist Sol”, “Demokratik Sol” hatta “Sosyal-Demokrat Sol” gibi komik tanımlara varmaktadır.
Bu levhacılar, “Proleter Devrimci Sol” deyimini ilginç olarak pek kullanmamışlardır. Ama özellikle sınıfsallığı vurgulamak için bu terimi ilk olarak Nazım Güvenç ve ben 1980 yılında kullanmıştık- Türkiye Proleter Devrimci Solu-Genel Hesaplaşma . Üç ay gibi çok kısa bir zamanda, sessiz bir biçimde işçi-köylü-aydın ve askerlerden taraftar toplayan hareketimiz, 12 Eylûl 1980 faşist rejimi sonucu daha büyüyemeden “vefat” etti. Ben –Ocak 1981- tutuklandığım (ve 40 gün siyasi şube hücresinde kaldığım) sırada tanığı olduğum, en müthiş “devrimci” örgütlerin tutuklanan lider kadroları gibi ötseydim, herhalde bugünde tartışılan en meşhur davalardan birinin baş sanıklarından biri olurdum. Belkide “örgüt”(!) traji-komik bir biçimde yaşıyor olurdu. Konumuza dönersek, bu “sol” tutkunlarının çoğunluğu ayrıca-kendilerini “Marxist-Leninist”, “Komünist”, “Marxist”, “Marxist-Sosyalist” veya “Marxist-Troçkist” olarak tanımlamaktadırlar…
Ne demiştim “su”= “H2O”dur ve de 2 hidrojen ile 1 oksijen atomlarından oluşmuştur. Ama her hidrojen ve oksijen karışımı likit olmakla beraber “su” değillerdir ve de “su” olarak nitelenemezler. Likitler, “Arı su” ya da “asit”tirler, insanı öldürürler. Yani bütün “likit”ler içilemezler. Evet, bunun gibi bilimsel komünist düşünce de kendini “SOL” olarak niteleyemez, bütün diğer siyasal-likitler gibidir ama en büyük özelliği “içilebilir-yaşam verici” olmasıdır. Çünkü Marxizm olarak da adlandırılan devrimci toplumsallaştırılmış-toplum(komünist) düşünce disiplini BİLİMSELdir. Genel olarak proletarya sınıfının bilimidir. Bilim olduğu için “ütopya” değildir, her ne türlü olursa olsun –hiçbir- ütopya ile denkleştirilemez. Bilim olduğu için “ideoloji” ile de denkleştirilemez. Bilim olduğu içindir ki bir “disiplin okulu”dur. Bilim olarak özgün yöntemi vardır. Bu yöntemin adı; tarihsel materyalist diyalektik (polyalektik)dir. Tarihsel materyalist görüş ufku iktisadi altyapıdan kaynaklandığı için, bu kaynaktan doğmuş “egemen” sınıfların üstyapı-ideolojilerini de soyut “yuvarlama”lara göre değil niceliğin cinsine göre adlandırır. İşçi sınıfı kendi “devlet”ini kurmak için “ideoloji”yi (Engels’in öz deyimi ile “yanlış bilinci”) savunmaz, çünkü “ideoloji” “kült”le bütünleşir, “siyasal kültür” ise “bilim”le! O “tarihsellik içinde”ki tüm sınıflardan ayrı olarak –aşağıda kısa olarak özetlediğim- ÖZGÜNlüğünden dolayı SİYASAL KÜLTÜRü savunur. Kısaca bir bilimsel komünist(marxistin) “ideolojik” görüşü olmaz, böyle bir yaklaşım varsa, o zaman bir yerlerde çok ciddi bir “kaçak” vardır ve bu “kaçak” sınıf düşmanlarımızın izini taşımaktadır. Çünkü o “siyasal kültür” ufkundan başta “din” kültü olmak üzere “bütün ideolojileri yok etmek” için savaşmaktadır…
Onun için işçi sınıfının bilimsel düşünce disiplini okulunu, “ideolojik” bakış açınımları ile nitelemek, oportünist-revizyonist ya da radikal burjuva sapmalardan başka bir şeyi ifade etmez. Bunu “sağ” ya da “sol” olarak ifade etmek, sınıf gerçeği-özü-nden kaçan, iki ucu açık çuval “yuvarlama” kıvırtmalarıdır. Marxizm, siyasal ideolojilerin-sapmaların sınıfsal adını koymaya özellikle dikkat eder. Bu açıdan ben bir yüce-kendim olarak devrimci, bilimsel komünistim (“orthodox” marxistim); solcu değilim. Birlikteliğim ise bu özü kavramış diğer yüce-kendimlerin biraraya gelmesi ile mümkün olur, bunun ifadesi de kollektif-aktivitesidir… (Buna en güzel örnek Marx-Engels ve yoldaşlarının I. Enternasyonal deneyimidir. Özgün olarak ise, daima üyeleri olarak kaldıkları Demokrat Kardeşler Derneği’dir.) Çünkü son tahlilde burjuva diktatörlüğüne karşı, proletaryanın diktatörlüğünü alternatif olarak öngörüyor ve sonuna kadar savunuyorum…