Neye Göre Tercih

NEYE GÖRE TERCİH
    Kadının dolabında iki elbisesi var. Bir tanesinin  kumaşı çok kaliteli. Usta bir terzinin elinden çıkmış. Kesim güzel, model güzel. Diğeri sıradan bir kumaştan acemi biri tarafından dikilmiş. Üzerindeki lekeleri çıkarmaya çalışırken bazı yerlerin rengi beyaza dönmüş.  Ne lekesi olduğu belli olmayan alaca noktalar göze batıyor. Cebi sökük, düğmesi kopuk. 
      Düğüne giderken kadın dolabı açıyor, kalitesiz elbiseyi giyip eğlenceye katılıyor. Nedeni sorulduğunda; (Çünkü; gideceğim düğünde çoğunluk benim gibi. Orada göze çarpmak istemiyorum. Kendimi rahat hissedemem. Ortama uyum sağlamak için bu elbiseyi seçtim .) diye cevap veriyor. 
       İnsanlar birçok konuda tercih yaparken,  bulundukları ortama yakışacak olanı ve  kendilerine yakıştırdıklarını   seçerler. Cahilsen, cahil insanlarla sohbet etmek istersin. Aydın, kültürlü, birikimli insanların ne dediğini anlamakta zorlanır, onların yanında kendini ezik hissedersin.

Argo, küfürlü, sokak ağzı konuşuyorsan, kendin gibilerin seni daha iyi anlayacağını düşünürsün.  Seçimin, karakterinin bir parçasıdır. İyi bir ortamda yetişmemişsen  ve kendini geliştirememişsen, gittiğin yere  varoş kültürünü taşımakta ısrarlıysan, düzgün ahlak sahibi değilsen, karakterine en uygun olanı seçmen doğaldır.
Pek çok insan arasında, sana rehberlik etmesini istediğin ya da arkadaş olduğun kişi,  sana en çok benzeyendir.  Hakaret ederse, tepki vermezsin. Adam hırsız yolsuz olsa, o da kabulündür. Elinden paranı alsa, malının ,mülkünün üstüne çökse umursamazsın.  Hatta tacizciyi, dini kullananı, geriyi, gericiliği koruyup kollaması bile sana göre normaldir. Sana senin yaptığın yolsuzlukları kapatacak, vergi kaçırmana göz yumacak, ahlak , namus kavramlarına yabancı olmayacak birileri gerek.
Çünkü onun yerinde olsan; sen de  onun yaptıklarını  yapacak zihniyettesin! 
 Onun da; yanında olmasını istediği kişiler  senin gibi olmalıdır ki; onun eğitimini, kariyerini, geçmişini, üslubunu, karakterini, yaptıklarını sorgulamasın.  Bu  nedenle tencere yuvarlanır kapağını bulur. Karşılıklı çıkar ilişkisi kroniklerşir, tedavisi zordur.
      Toplumda denge, benzer karakterlerin buluşmasıyla  gerçekleşir.  Sosyal  düzey farklılıkları çatışma yaratır. Cahil kitle; ya , aydın, birikimli, uygar insanları aşağı çeker, ya da tam tersi olur. Çağdaş düşünceye ulaşamamış insanlara fırsat verilir, ışık tutulur, rafine, uygar, doğru eğitim almış insan olmalarına yardım edilir.  Ülkemizde eğitimle birlikte insan kalitesi düşüyor, nezaket ve saygı yok oluyor. Devletin liderine 63 041 kişi hakaret etmiş.  Böyle bir hadsizlik olabilir mi? Ne utanç verici bir durum. Cumhurbaşkanı devleti temsil eder. İnsan kendi devletine hakaret eder mi? İnsan bırakın söylemeyi, aklından geçirmeye utanıyor. Bunun adı demokrasi değil yozlaşmadır. Peki bu hale gelmemizin sebebi ne? Neden insanlar, devleti temsil eden makam sahibine hakaret ediyorlar?  İlk sebep; tepeden tırnağa toplumun bozulması,  seviyesizlik ve içimizdeki  çürüme...  
      Hakarete uğrayan sayın Reis ne yapmış? Yasal hakkını kullanmış, hakaret edenlere dava açmış. 63 041  kişiye açılmış, 63 041 dava.1980 den beri dört cumhurbaşkanına   açılan davaların tam otuz katı.
Davalar görüle dursun, bir yandan da küçük ortağı ile birlikte;  toplumun kendilerine destek vermeyen yanına, hakaret, aşağılama, suçlama, tehdit konusunda birbirleriyle yarışa girmişler. Eğer dünyada bu yöntemler trend olsa eminim birincilik ve ikinciliği kimseye kaptırmayacaklar.  Yönelttikleri sözlerin ardı arkası kesilmiyor. Nefret ve kin dilini mimik ve vücut dilleriyle destekliyorlar. Yüzlerinde minik bir tebessüm görmek neredeyse imkansız. Bu negatif ruh haliyle nasıl yaşayabildiklerine şaşıyorum.  Muhalaefetten gelen tepki ne kadar ağır olursa olsun bunların yanında sinek vızıltısı gibi geliyor.  Söylediklerinin hepsini paketleyip iade etmenin de faydası yok.  Yasal hakkını kullanıp devlet liderine hakaret davası açmaktandan da kimse  olumlu sonuç  beklemiyor.
     Sadece, onların karşısında duran değil, yanlarında durmayan herkes suçlu, vatan haini, terörist, eşkiya, fetöcü , nursuz , tipsiz, uğursuz, ahlaksız, edepsiz...Daha neler neler... Bir bayan parti başkanına( Fosforlu.) bile dendi. İnanılır gibi değil!  Yani iktidar ve toplumun bir kesimi kıran kırana küfürleşiyor, hakaretler havada uçuçuyor.  Bu öfke ve siyasi nefret dili sıradanlaşıyor, şiddet doğuruyor, insan ilişkilerinin kalitesini düşürüyor.  Çoluk çocuk bunları tekrar tekrar dinliyor, izliyor.  O edilen 63 041 hakaret, bu  hakaretlerin karşılığı olabilir mi? 
       Basında (Damat nerede?) diyenlerin başına damat kadar taş düşsünmüş. Asıl damat saraya düştü. Düştüğü yer en büyük meteor parçasından daha büyük oyuk açtı.  Bu güne kadar düşen en büyük  meteor parçası 66 tonmuş. Çapı 10 km. Gökten, yağmur yerine damat yağarsa  vay halimize.  Bilim adamları oturup hesaplasınlar artık; damadın çapı ne , ağırlığı ne kadar? Yani başımıza ne düşecek bilmekte fayda var.  Bilirsiniz, Amerika'da halkın ulaşımına açık krater oyuğu Nasa astronotlarının idman alanı olarak kullanıldı. Bizim ülkemizde bu teknoloji yok. Açılan oyuklarda sadece inler, cinler top oynar. 
      Liderlere saygı duymamız gerek. Geleneksel yapımız bunu gerektirir. Tabii büyüklerin de küçüklere kol kanat germesiyle ilgili geleneklerimiz var. Bildiğimiz kadarıyla; seçimle geldiler o koltuklara. Kendilerine verilen hak ve yetkiler de öyle.  Yandaş olmayana bu hakaretleri yapmak var mıydı verilen yetkilerin içinde bilmiyorum.  Pandemi yasaklarının  birilerine geçmemesi için konmuş maddeler mi var ?   İktidarda olanlar, arkalarında duran seçmen kitlelerinden güç alıyorlarsa; bu seçmen kitlelerine sormak lazım; bir gün iktidar değişse, bu yetkiler muhalefetin eline geçse, ve bütün bu hakaretler kendilerine yönelse nasıl karşılayıp, nasıl hazmederler?
        Taraf olup bitaraf olmaktan kurtulmak yetmemeli insan olana. Kendi gibi düşünmeyenlere de; oy potansiyelini artırmak için her zaman ihtiyaçları olacaktır.  İnsan olarak birbirimize muhtacız, aynı gemide olduğumuzu  unutmamalıyız.   Birgün ülke çıkarları için aynı cephede kenetlenmek gerekebilir. Aynı çatı altında buluşulur, çalışılır, iş birliği yapılır.  Zaman ne getirir bilinmez.  Ayrıca toplum;  iktidarıyla, muhalefetiyle, tarafsızıyla bir bütündür. Kanun önünde herkes eşit haklara sahiptir. İnsanları ötekileştirme, tehlikeli ve zararlıdır. Dil Allah' ın insanlara bağışladığı en değerli lütuflardan biridir. Onu iyiye kullanmak gerekir. Çirkin söz sahibine aittir.
     Ha diyorlarsa ki; siyaset budur! Önce birbirine küfreder, ağıza alınmayacak sözler söylenir, çıkar söz konusu olunca hepsi unutulur. Ben de diyorum ki; lanet olsun böyle siyasete! Siyasilerin birbirlerine karşı davranışı, gençlere, çocuklara, ailelere örnek oluyor. Toplum olarak her geçen gün biraz daha çirkinleşiyoruz. Kalite düşüyor. TV lerde yarışmalarda, yemek ve moda programlarında insanlar dalaşıyor. Haber programlarında izlediğimiz çirkinliklerden gına  bıktık , usandık. Neden kurallara uyulmuyor, maske takılmıyor, sıra beklemek yok ,yasaklar deliniyor, güçsüzler eziliyor, zorbalar örnek alınıyor diye sormanın alemi var mı?  
      Arkadaşımla telefonda konuştuk. Marketlere 65 yaş üstü  olanlar saat 14.00 den sonra alınmıyormuş.  Mantıyı sarmısaksız yemek zorunda kalmışlar. Hava güzel , canım sıkılıyor. Sokağa çıkıp öyle bir dolaşmak istiyorum. Ama kurallara uyup çıkmıyorum. Yasaklı saatlerde, doktora, bankaya, fırına gitmiyorum.  Bir yandan da, pandemi ile ilgili kurallar konusunda sıkı önlemler alınmış olmasına doğrusu çok seviniyorum.  Belli ki bu salgının bitmesi, bizim  kurallara  uymamızla yakından ilgili. 
        Bütün dünyada pandemiye karşı önlemler alındı. Uçuşlar durduruldu, kitlesel hareketler sınırlandı, sınırlar kapatıldı, sokağa çıkma yasakları uygulanıyor. Ama inanın bizim gibisi yok.  Pandemiden zarar gören iş yerlerine  destek veriliyor, insanlara maddi yardım yapılıyor.Test ve aşı çalışmaları hızlandırıldı. Sürekli doğru verilerle toplum bilgilendiriliyor. Kurallar herkes için geçerli. Öyle bir kısım insan kuralları hiçe sayıp toplantılar düzenlemiyor. 
        Kurallara uymak ne kadar zor ve yıpratıcı olursa olsun gerekeni  hepimiz yapacağız, yapmalıyız. Sadece merak ediyoruz; TVlerde izlediğimiz  lebaleb toplantılar bizim sınırlarımızın dışında mı gerçekleşiyor? Orada yan yana omuz omuza bulunan insanlar şerbetli mi? Çok bunalıp veya acil bir ihtiyaç için yasaklı saatte sokağa çıksak, yolumuzu kesen görevliye AKP toplantısına gidiyorum desek, cezadan kurtur muyuz? 
14-03-2021/BANDIRMA/ ULVİYE KARA AKCOŞ