Bandırma’ya Kıymayın Efendiler

Bandırma’ya Kıymayın Efendiler

Bandırma’nın geçmişte sahip olduğu doğal güzelliklerin ve sosyal değerlerin hızla yok edilmesi gerçekten üzücü bir durum. Ancak bu değişimin en büyük sorumlusu sadece sanayi ya da kentleşme değil, hepimizin bu sürece sessiz kalmış olması. Çocukluğunuzu geçirdiğiniz yerlerin adım adım yok edildiğini görmek zor olsa da, bugünün Bandırma’sı için hâlâ yapabileceğimiz şeyler var.

Lütfen Bandırma'ya kıymayın efendiler!

Öncelikle, çevresel farkındalığı artırmak ve yerel yönetimlerle iş birliği içinde sürdürülebilir kent politikalarını hayata geçirmek gerekiyor. Kentin bu denli hızlı büyümesi, altyapı ve çevre düzenlemeleri açısından ciddi eksiklikler doğurdu. Bandırma’nın liman kenti kimliğini koruyarak, sanayi ve ticaretle dengeli bir kalkınma planına ihtiyaç var. Özellikle denize akan kimyasal atıklar ve limandaki kötü kokular gibi acil sorunlara hızlı çözümler üretilmeli. Ayrıca, Bandırma limanında açık yükleme ve indirme yapılmamalı, limanın acilen bir konteyner limanına dönüştürülmesi gerekiyor. Bir de ithal edilen angus hayvan sorunu çözülmeli.

Çevreci hareketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının daha aktif ve sonuç odaklı bir duruş sergilemesi şart. Yalnızca sembolik protestolarla yetinmek yerine, yerel çevre sorunlarına doğrudan odaklanarak Bandırma’yı yeniden yaşanabilir kılmak için somut adımlar atılmalı. Tepkiler yalnızca Kaz Dağları gibi büyük çaplı projelere değil, Bandırma’nın kendi çevre felaketlerine de yöneltilmeli. Örneğin, bacalardan çıkan zehirli kimyasalların üzerine gidilmeli, birinci sınıf tarım arazilerine yapılan Marmara OSB’nin Bandırma’ya yaşatacağı olumsuzluk halka açıkça anlatılmalı, kentte yaşanan toplu taşıma çilesine çözüm için sesimizi duyurmalıyız. Gözümüzün önündeki Kapıdağ bölgesinde, büyük rantlar uğruna sessiz sedasız ilerleyen çevresel katliamlara ve çarpık yapılaşmaya, imar planı değişikliğine dur denilmeli. Kuş Cenneti ve Gönen Çayı’na dökülen sanayi atıklarının önüne geçmek gerekiyor.

Sonuç olarak, Bandırma’nın kurtuluşu, halkın bilinçlenmesi ve birlikte hareket etmesinden geçiyor. Geriye dönüp baktığımızda hatıralarımızı geri getiremeyiz, ancak bugünden başlayarak geleceği daha yaşanabilir kılmak için mücadele edebiliriz.

24-09-2024 /Serhat Ozar