Ankara sokaklarına çığ gibi akardık.

Aslında bi’ hikayemizi anlatmaya kalksak zamanın beyni durur, denizler kurur.
Ankara Sokaklarına çığ gibi akardık.
En hızlı zamanlarımızda en hızlı anılarımızı Kızılay Kaldırımlarına çaktığımız yıllardı. 
Anılarımız eski olsa ne, yeni olsa ne yazardı.
Kaldırımların dili yok, onlar söylemez, biz söyleriz onları nasıl çiğnediğimizi.
Sabaha karşı fırından ekmek alıp yediğimizi. ( Erkin Koray - Ankara Sokakları parçasından esinlenerek.. )

****

Ankara’nın kalbi sayılan Kızılay’daki Kızılay binası yıkılmamıştı, yerine AVM yapılmamıştı.
Ünlü Piknik Lokantası da henüz kapanmamıştı.
Kızılay Menekşe Sokaktaki Yeni Sahne'nin yanında olan Sanat Kurumu’na ara sıra uğrardım. Üyesi değildim, ama Salı Toplantıları’nın bir kaçına girdim ve o haftanın konuk yazarlarını dinleyip soru sorabildim.
Sanat Kurumu'na memleketimizin ünlü yazarları ve şairleri gelir, imza günü niteliğinde değil, sohbet havasında bir ortam oluşurdu.
Attila İlhan, Çetin Altan, Uğur Mumcu, Cahit Külebi, Mustafa Ekmekçi; kimler kimler gelmemişti ki...   
***
Tane tane anlatan  Attila İlhan’a (çift T ile) Nazım’ı sordum. 
Nazım, Attila İlhan’ın ilk şiir kitabı Duvar için : “Duvar beni çok sevindirdi. Attila İlhan gayet soylu, özlü şair, pek beğendim. Aşkolsun delikanlıya'' demişti. 
Tanışmadıklarını söyledi. Nazım kitabı okumuş ve bunları gıyabında söylemiş. 
Kime , nerede ve ne zaman söylemiş kısmı başka sorular arasında gümbürtüye gitti.
* * * * 
Başka bir haftanın konuğu olan Uğur Mumcu henüz “Sakıncalı Piyade” idi
Gazetedeki “Gözlem” köşesinde yazıyor, hep çetrefilli konularla ilgileniyordu. Heyecanlı konuşmasını dinledikten sonra sormuştum:
- Korkmuyor musunuz ?
-Tehditler alıyorum. Elbette korkuyorum. Ama korumam yok.
* * * * 
Çetin Altan’a sormuştum.
- Kapitalizmi eleştiriyorsunuz, ama çocuklarınızı neden Amerikan Kolejinde okutuyorsunuz ?
- Kapitalizmi daha iyi eleştirebilmek için daha iyi öğrensinler diye…
* * * * 
O yılların en etkili köşe yazarlarından Mustafa Ekmekçi ile de ilginç bir şekilde tanıştım.
Sanat Kurumu’na toplantıdan epey önce bir saatte gitmiştim. 
Benim dışımda bir kişi daha vardı. Bir halk insanı izlenimi veren, bir konuk değil, oranın görevlisi gibi duran biriydi .
- Ne için gelmiştiniz ? 
- Mustafa Ekmekçi için geldim.
- Benim, dedi. Elini uzattı.
Şaşırmıştım. Ona hiç bir soru soramadım.
* * * * 
"Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkiyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem.
Konuş biraz.'' dizelerinin şairi Cahit Külebi de konuk olmuştu.
Okuduğu dupduru şiirlerin yüreğime iyi gelen bir yanı vardı.
* * * *
Ulaşılmaz gözüken yazarlara bu kadar yakından bakınca, onların da senin benim gibi etten kemikten yapılmış  olduklarını gördüm.
Yazdıklarının da yazılabilecek şeyler olduğunu, benim de yazabileceğimi düşündüm. Ama sonraları anladım ki büyük bir uğraşı ve çaba gerektiriyor.
Tembelliğe hiç yer yok bu hayatta.

25-09-2024 /AŞKIN KURT /BANDIRMA -Foto.Sami Güner