Okuyup da ne olacak ki?

OKUYUP DA NE OLACAK Kİ?
1970’liyıllardı. O yıllarda büyükler çocuklara “okuyun da adam olun” derdi. Okuyun ki bizim gibi cahil kalmayın, adam olun, sürünmeyin diye nasihat ederdi. O yıllarda okumaya ve bilime büyük önem verilirdi. Bu yüzden babamın hem öngörü hem de bilgiye olan inancını simgeleyen “Ne yapıp edip sığır çobanlığı yapacağım ama şu üç çocuğu okutacağım” sözü yıllar geçmiş olsa da benim için çok anlamlıdır.  Saygınlık parasal güçle değil eğitimle ölçülür, okumuş beyinler el üstünde tutulurdu. 1970’lerin ikinci yarısından itibaren aydınlık beyinlere yönelik şiddet ve katliam furyası başladı. Bu dönemde başlayan işkenceler, katliamlar, sürgünler ve daha pek çok yıldırma bezdirme uygulamaları artık okumuş insanların saygınlığını azaltmaya yönelik politikalar okumuş beyinleri toplumun gözünde değersizleştirme süreci başladı. Yerleştirilmeye çalışılan algı “bak, okuyup komünist oluyorlar”, üniversiteler adeta birer komünizm yuvası şeklindeydi. 
Artık toplum yavaş yavaş okumuş insanlara karşı olan saygısını yitirmeye başladı. Onları başları ezilmesi gereken bir yılan gibi görüyordu. Ekonomik olarak da hak ettiğini alamayan bu kesimin değersizleşme başlangıcı o zamana dayanır. İşçisinden borç isteyen müdür, mahalle bakkalından kaçan memur, kiralık ev bulmakta zorlanan mühendisler toplumun gözünde adeta güneş görmüş kartopu gibiydi.
Derken ülkenin üstünden adeta bir tank gibi geçen 12 Eylül Türk-İslam Faşist darbesi akıl ve bilim dışında her şeyi “bırakınız yapsınlar, bırakınız” geçsinler diyerek başlattığı bayrak yarışının zeminini hazırlayıp kulvarı köşe dönmeci Turgut Özal’a teslim etti.
Sonrası malum. 
Milliyetçi-maneviyatçı iktidarlar sayesinde ülkemizde her geçen gün ahlaki değerler yozlaştı. Çürüme ve kokuşma süreci tamamlandı. Bugün nereden baksan iğrençliğin, kokuşmuşluğun egemen olduğu bir yapıya ulaştık. Her ile bir üniversite ile üniversite öğrencilerini şehrin kalkınması için araç gördük. Üniversiteleri lise düzeyine indirgedik.
Eskiden üniversiteler için “komünist yuvası” yakıştırması yapılarak yıpratanlar bugün içi boş öğretim programlarıyla onları işe yaramaz bir organa dönüştürdüler. Hal böyle olunca bilim, eğitim ve akıl yine yerlerde sürünmeye başladı. Tarikat-siyaset ve ticaret üçgenine dayanan zenginlik ve güç sahibi olma hali zirve yaptı. 
Sonra da “okuyup ta ne yapacaksın?” düşüncesi iyiden iyiye yerleşti. Bugün genç kesim umutsuz, ne yapacağını bilemez bir halde. Üniversite okusa bitince üç harfli mağazalarda reyon görevlisi. Okumasa acaba gitse miydim sorusu…
Zaten artık eskisi gibi bilgi sahibinin değil para ve siyasal güç sahibinin sözü dinlendiği için, entelektüel kültür yerine yoz kültür egemen olduğu için bir kişi, kısacası cahil cesareti sahibi olarak Herbokolog olanların el üstünde tutulduğu bir toplumda okuyup ta ne yapacaksın?
Yakın zamanda iş seyahati sırasında bir arkadaşımla konuşuyorduk. Bana ne okuduğumu sordu. 4 yıl Çalışma Ekonomisi okudum. Sonra Ziraat Fakültesini bitirdim. Şimdi de uzaktan Felsefe okuyorum deyince, Felsefe ne? Ne işe yarıyor? dedi. Dilimin döndüğünce ve anlayabileceği şekilde felsefeyi ona anlatmaya çalıştım. 
Yanıtı çok net ve kısa oldu: Okuyup ta ne yapacaksın bunlar boş şeyler. Bunları hep dış güçler getiriyor. Orada yazanların hepsi Kur’an’da var.
Kur’an’ı okudun mu? Diye sordum. Evet, dedi. İlkokuldan sonra hatim indirdim.
Ona baktım ve hiçbir yanıt veremedim. 
Daha doğrusu vermek istemedim. Ama uzun uzun bunun üstünde düşündüm. 
Vardığım sonuç, evet okuyup ta ne yapacağım ki.
Bu aralar yazmaya çalışıyorum ama içimde bir şüphe, yazıp ta ne olacak ki?

11-12-2022/ HÜSEYİN ATICI