Oyum: Avanak Avni’ye…

Oyum:  Avanak Avni’ye…

 

 

 

Seçimler ve vaatler birbirinin paralelidir.

 

Geçen haftanın en baba vaadini, AKP Genel Başkanı ve Başbakan yaptı.

‘Eş bulamazsanız bize başvurun’ dedi…

 

Şimdi seçmen:

‘Kaynağın var mı?’ diye sorar mı?

‘Çöpçatan Bakanlığı mı kuruluyor?’ der mi? Bilemeyiz…

 

Sizler, Sayın Genel Başkan’ın, nasıl oluyor da:

“IŞİD, nankör”,

“Seks cumhuriyetten bahsediyor?”

“Nerede bir zalim varsa onun yanında olacağız” sözlerini, anlayabildiniz mi?

Dili sürçtü diyeceğim de, profesör olmuş bir kişinin bu kadar sık dili sürçer mi?

Türkiye Sosyal Psikiyatri Derneği Başkanı Vesile Şentürk,

bu durumu “Lapsus” teşhisi koyarak açıkladı, anlamı “bilinç kayması” imiş…

 

Ancak:

Beş ay önce törenlerle hizmete başlattığı üniversite hastanesinin,

üç ay sonra açılışını yapacağız vaadini ne yapacağız?

 

Duymuşsunuzdur, iki kelimeden oluşan “politika” sözcüğü:

Çok anlamına gelen “ poli” ve

inandırıcı yanıltmalar-aldatmalar yapabilme sanatı olan “tika”nın

birleşmesinden meydana geliyormuş.

Doğru galiba…

 

**

 

Herkes bilir, politikacıysan:

Güvenilir olmaktan uzaklaşmışsan…

Yaptıkların ve söylediklerin çelişmeye başlamışsa,

öyle bir zaman gelir ki, ne yapsan fayda etmez.

Yağcılarından, beslemelerinden başka hiç kimse yaptığına aferin demez.

Hatta ‘Ağzınla kuş tutsan’ insanları etkileyemezsin.

Yaptıkların, sana katlanmak zorunda kalanlardan başkasına vız gelir tırıs gider…

 

Fıkrası bile var:

 

Ünlü bir politikacı, biz; ona Bay ‘A’ diyelim,  haklın güvenini kaybetmiş…

Ne yapsa, gazete ve televizyonlarda aradığı yeri bulamıyor,

Anketlerdeki durumunu yarım puan bile değiştiremiyor,

üstüne üstlük eleştiri alıyor, ‘gaf’ üstüne ‘pot’ kırıyormuş.

 

Bu ünlü politikacı, bir gün:

Göl kenarında kahvaltılı basın toplantısı yapacağını duyurmuş.

Ne kadar gazeteci, foto muhabiri varsa gelmiş.

Kahvaltıda bir kuş sütü yokmuş…

 

Ünlü politikacı ülke için yaptıklarını sıralamış, yapacaklarını anlatmış…

“Çok özel bir yeteneğimi de sizlerle paylaşmak istiyorum” deyip:

Önce ayakkabılarını, ardından çoraplarını çıkarmış,

paçalarını da dizlerine kadar sıvayıp, kıvırmış.

Gülümseyerek yerinden kalkmış:

Foto muhabirlerinin deklanşör sesleri arasında göle doğru yürümüş.

Birkaç adımdan sonra suyun üzerinde yürümeye başlamış,

gölün üzerinde küçük bir tur attıktan sonra yerine dönmüş.

Paçalarını düzeltip, çoraplarını ve ayakkabılarını giymiş…

Gazetecilerin şaşkın bakışları altında,

hiçbir şey olmamış gibi önüne gelen çaydan bir yudum almış.

Tekrar seçildiğinde neler yapacağını anlatmaya devam etmiş.

 

Ertesi gün gazeteleri açtığında,

 “Bay ‘A’ yüzme bilmiyor!..”  benzeri manşetlerle karşılaşmış…

Sonuç olarak, gazeteler:

Hile ve aldatmaca olmadan insanın suda yürüyemeyeceğini,

Bay ‘A’ yı kırmadan anlatmaya çalışmışlar…

 

**

Kalemini satmayan gazeteciler, halkın sesi, gözü ve kulağıdır.

Aydınlar, eli kalem tutan, ağzı laf yapan dürüst insanlar diyor ki:

1 Kasım seçimleri çok önemlidir, mutlaka ama mutlaka ‘oy’unuzu kullanın.

Uyanık olun, ‘oy’unuza sahip çıkın, ‘oyuna’ gelmeyin…

İyi de, kime oy vereceğiz diyorsanız:

Adalet,

Vicdan,

Ahlak,

Namus,

Akıl,

Kanaatkarlık nedir bilen…

 

Aydın,

Vatansever

Nazik,

İnsana, özgür iradeye saygılı birilerini bulun…

 

Nerede mi bulacaksınız?

Eee, kolay değil tabii…

Yukarıda alt alta sıralanan, evrensel ve kişisel değerlerin ilk harflerini bir araya getirmek…

 

Ben, Deve Dilaver’i hiç sevemedim.

Oyum:  Avanak Avni’ye…

Siz, kime isterseniz ona verin.