Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu’nun Türk Dili Kompozisyon ve Hitabet Dersi kitap kapağına konan haritada Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerimizden bazıları yoktu.
“Nasıl olur? Bu, nasıl bir iş…” dendiğinde; harita kaldırıldı, kurum dışı bir grafikçiye kapak hazırlatan Profesör istifa etti veya ettirildi.
Ne yazık ki, o harita: Roma’da NATO Savunma Koleji’nde, Ortadoğu’nun son gelişmeleriyle ilgili bilgilendirme yapacak Amerikalı albayın duvara astırdığı haritaya benziyordu. (1)
Soruşturma başlatıldı…
Bakalım nasıl sonlanacak?
*
Soruşturma devam ettiğine göre, başka konular üzerinde konuşmak gerekiyor.
İki bölümlü bir yazı olacak.
Birinci Bölüm
Mehmet Ali Birand’ın “12 Eylül saat: 4.00” kitabından alıntılarsak:
CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze, darbeyi Ankara’da çalışan bir diplomatından:
“Seninkiler yaptı/bizim çocuklar işi bitirdi.” anlamında “[y]our boys have done it” cümlesi ile öğrenmiş ve o günün Amerikan Başkanı Jimmy Carter’a, “Ankara’daki çocuklar başardı.” diye iletmişti.
*
12 Eylül darbesinin; baskı, işkence ve idamlarla faşist bir yönetim olduğunu, orduyu cemaatçi cenneti haline getirdiğini tarih yazdı. Karşı devrimcilerin devletin önemli yerlerine sızmaları da bu tarihten sonra hızlandı.
Adım adım yargıyı ele geçirenler; Ergenekon, Balyoz ve casusluk davalarında Atatürkçü subayları tasviye ettiler ve 15 Temmuz kalkışmasında: Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar rehin alındı. Yardımcısı Yaşar Güler, başına bere geçirilerek ve elleri arkadan bağlanarak derdest edildi.
*
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra derdest edilen paşalar Milli Savunma Bakanı oldular.
Kendisine ‘cemaatçi sızmalar olduğu’ söylendiğinde ciddiye almayan ve o gün orgeneral rütbesiyle Genel Kurmay 2. Başkanlığı koltuğunda oturan Yaşar Güler, Savunma Bakanı olarak bakanlığının 2025 yılı bütçesi görüşülürken “Mustafa Kemal’in askeriyiz!” diye yeri göğü inleterek ant içen teğmenler için:
“…defaten yapılan ikaz ve emirlere rağmen kasıtlı, organize ve planlı bir disiplinsizlik kaynağıdır.”, “Bu askeri hiyerarşi için kabul edilemez bir durumdur.” dedi.
Bu cümleleri ‘siyaseten’ kurup kurmadığını bilemem ama “Yüksek Disiplin Kurulu söylediklerini emir sayar teğmenleri ordudan atarsa Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davacıları ile 15 Temmuz’un arkasında duran ABD, gencecik birkaç Kemalist subayların eksilmesinden memnun olur…” dedim, kendi kendime… (2)
**
İkinci Bölüm
Amerika, Rusya’nın uluslararası finans sistemine ulaşmasını önlemek için Gazprom’a yaptırım uygulayacağını açıkladı.
ABD’nin Gazprom yaptırımına uymamız halinde; Rusya’dan aldığımız gazın parasını ödeyemez duruma düşeceğimizi bilen Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Alpaslan Bayraktar: “Gaz alımı için muafiyet verilmezse (ABD’nin) hedef (i) Türkiye demektir.” dedi.
*
Durum buysa:
*Kıbrıs’a çıkıldığında ambargo uygulayan
*Haşhaş ekimini yasaklayan
*Johnson mektubuyla tehdit eden
*Parasını verdiğimiz F35’leri teslim etmeyen
*Ermeni tehcirini soykırım kabul eden
*Yunanistan, Girit, Bulgaristan, Irak, Suriye ve Gürcistan’da kurduğu ve kuracağı üslerle ülkemizi abluka altına alan
*PYD ve YPG’yi silahlandırıp teşkilatlandıran
*Askerimizin başına çuval geçiren
*Rahip Brunson’la ayar çeken ve hala Lozan’ı tanımayan Amerika, verecekse ne karşılığında muafiyet verecek, demez misiniz?
En iyisi:
NATO görevleri sırasında Amerikan politikalarını ve stratejilerini yakından tanıma fırsatı bulan, asker kökenli, Genel Kurmay Başkanlığı yapmış, rütbe ve makamlarıyla “paşaların paşası” konumunda bulunmuş eski ve yeni Milli Savunma Bakanlarına soralım:
Hedef Türkiye mi?
Not:
1-Türk subayları, 28 Eylül 2006 Perşembe günü yapılan toplantıyı Amerikalı emekli albayın konuşma yapmasına fırsat vermeden terk etmişlerdi.
2-Fazla iyimsersin diyebilirsiniz ama Yüksek Disiplin Kurulunun baskıya boyun eğmeyerek ‘Ankara’da hakimler var.’ dedirteceğini düşünenlerdenim.