Sen Git Ben Gelmeyeceğim,Senin Gittiğin Cehenneme!

Sana Büyük Bir Sır Vereceğim;
Sen Git Ben Gelmeyeceğim Senin Gittiğin Cehenneme!

Saldırgan müzik gibi gelirdi sesin, hiç nota bilmezdim sen seslene kadar… Her sözünde yaşanmamış güzellikler dolardı içime…
Yıktın ve ağladın ve sesini de aldın gittin...
Yüzyılın öyküsünü hissetmiştin tuhaflıklar içinde  ve zamanın dayanılmaz yaralarını iyileştirmişti gözlerimizde ki gülüşler, tuhaflıklar içinde sarılıp ayrılırdık akşamları yarını düşleyerek..
Yıktın ve ağladın ve düşlerimizi de aldın gittin...
Pencere deki kuşun çılgınlıklarından öğrenmiştim kıskanmayı seni bende… 
Yıktın ve ağladın ve kıskançlığımı da aldın gittin…
Dudağımda ki sözü, göğsümdeki şarkıları, içimdeki bütün tuhaf duyguları, dumanımda seni, odamda bıraktığın saçlarını, bende ki kuzeyı  ve sanki bende ki beni yani her şeyi aldın ve gittin işte…
Git!
Sen git ben gelmeyeceğim gittiğin yerlere!

Sona ermiş miydi bu tuhaf düşsel/düşünsel gülüşler, neydi bu halim yığılmıştım seni beklediğim kapıyı çalamadığım merdivenlere.
Bir adam geldi yanıma “seni seviyorum, kalk!” dedi. Ama ben kalkamadım.
İki kişi geldi sonra tepemde dikildiler koca çınarlar gibi. “Yürekli ol” diye seslendiler tunç sesleriye.
Yirmi kişi, yüz kişi, bin, beşyüzbin kişi bağırarak geldiler “yürekli ol, kalk” dediler, bilmiyorlardı parçalanmış bir yürekle yattığımı, kalkamadım.
Milyonlar toplandı başıma, hep birden konuştular, uğultularında senin sesin yoktu!
Sonra yeryüzünün bütün insanları toplandı başıma “yürekli ol” sesleriyle dövdüler merdivenlerde,  parçalanmış yüreğimle baktım kalabalığa, isim isim saydım milyonları, sen gitmiştin…
Ağır ağır doğruldum merdivenlerde, göğü kucaklayıp yığıldım olduğum yere!
Sen git ben gelmeyeceğim gittiğin yerlere!

Meğer, göğü kucaklayıp yığıldığım merdivenlerde, gerçekten yığılıp kalmamışım, gökyüzü beni kucaklamış, içine almış.  Yıldızlar arasındayım, onbinlerce ışıklar arasındayım, heeeyyyy… Gökyüzü beni kucaklamış… hhaayytttttttttttttt
Sen git ben gelmeyeceğim gittiğin yerlere!
Nerdeyim ben, bunlar ne? Yıldzlar bunlar mı? Ay nerede? Dünya nere gitti? Sağımdan – solumdan bir çok şey geçiyor? Hızlı hızlı? Nereye kaçıyorlar böyle? İnsanlar nerede? Hiç mi kuş yok buralarda? Çiçekler nerede? Fesleğenime ne oldu? Hiçbir şey kokmuyor? (Senin gibi hiçbir şey kokmamıştı dünyada da zaten). 
Nefes alamıyorum! Uçsuz bucaksız buralar! Bulutlar nerede? Güneşten başka bişey belli olmuyor! Ama kuzay güneşine de hiç benemiyor zaten, sevmedimde! Yakıyor. Bir karanlığa dalıyorum, çok geçmeden sıcaktan kavruluyorum, duramıyorum ayaküstü, savruluyorum. 
Sen git ben gelmeyeceğim gittiğin yerlere!
Ben savruluyorum her yere… Neresi burası, niçin kucakladı beni gökyüzü. Ayaklarımın üzerine duracağım yer arıyorum, susadım, cigara istedi dağılmış ciğerlerim, dumanında seni özledim. Aman özlemedim!
Sen git ben gelmeyeceğim gittiğin yerlere!

Savruluyorum, Yerçekimi yokmu buralarda, beni çeken bişey-bir kaya(!), toprak parçası, bu ne garip bir boşluktur. Tanrım, bildiğim bütün duaları unuttum kusura bakma… 
Dünya da kuş gibi uçmak isterdik, her şey uçuyor vede çok hızlılar, gökyüzüne kapılan ilk kişimiyim ! Tutunacak dalımız da yok buralarda tanıdıklarda… 
Dünyada neler oluyor şimdi, nerelerde savaşlar var, katliam olmuş mudur yine, hangi diktatör hangi büyük yalanı söyledi bu gece, hangi tavernada sirtaki oynanıyor ve kırılan tabaklar kaç düzine, merdiveninde yığıldığım ev yerinde mi, kim kırdı yine birinin kalbini, kimler sever gibi yapıp dolaşıyor kol kola, düşen yoldaş var mı yine kavgada, kim nereye gidiyor-neyle gidiyor, renkle bıraktığım gibi mi, memleketim ahh memleketim hala yeşil mi, kahvede kimler oyun oynuyor, çocuklarım nerelerde rakı içmeye gelirler mi hala, kokular uçmuş mudur ben olmayınca? Ne çok sorular geçiyor zihnimden ve hepsi cevapsız! 
Sorduğum bütün soruları geri çekiyorum hiçbirinin cevabı da yok bende. Sadece ay dedeyi biliyorum dünyadan başka…
Ses sağanağı ile yaklaşan dev kütleye takılıyor gözlerim, anlamaya çalışıyor, hızlı geçmese de tutunsam sen olur? Su içsem, biri cigara verse  ve avazım çıktığı kadar bağırsam, bütün kırgınlıklarımı-kırılganlıklarımı döksem, desem eeeyyyy baltar ne geziyorsun, “taşkafa” ne arıyorsun buralarda sen ve daha daha bağırsam, bağırsam,  bağırsam ama ağlamasam!
Yıktın ve ağladın ve gittin.
Sen git ben gelmeyeceğim senin gittiğin Cehenneme!

13-07-2021 -ŞABAN ÖZDEMİR- BURSA