Bandırma Gerçek Gazetesi paylaşımlarında son günlerde Banvit çalışanlarının sendikalaşma yetki süreciyle ilgili köşe yazıları haberler paylaşımları dikkatinizi çekmiştir.
Bildiğiniz gibi işçi sınıfının dayanışma örgütleri olan sendikaların son otuz yılda itibarsızlaştırma projelerinde yasal dayatmalarla zayıflatıldığı ve toplumsal sorunlara irade koyma gücünün yok edildiğini biliyoruz.
Bugün hep şikayet ettiğimiz Cumhuriyet dönemi kurumlarının satılma sürecinde en güçlü oldukları dönemde bile görevlerini yapmadılar. Yaptıkları sattırmayız teslim ettirmeyiz mitingleriyle gaz almak oldu.
Çatır çatır satıldı.. Özelleştirilme bile olmadı .Kaldırıldı yok edildi.
O yüzden hep derim beceremeyeceksen konuşma engelleyemeyeceksen meydana çıkma. Çünkü kaybettiğin her mevzi yenilgi olarak sana yazıyor rakibini güçlendiriyor. Güçlendirdi de..
Bugün görünen duruma bakarsak sendikalar kitle nazarında işçilerin üzerinden alınan rant aidatlarıyla belli bir rant ekonomisi oluşturulmuş yasal kurumlar ,çıkar birlikleri olarak algılanan kurumlar durumunda..
Kızmak darılmak yok çıplak görüntü bu. Çok üzücü bir durum. 18-20 saatlerden mücadeleyle sekiz saate düşürülen çalışma saatlerinin yüzyıl sonra bugün 6 hatta 4 saate düşürülememesi sendikaların büyük yenilgilerinden biridir . Üstelik emeğin kutsallaştırılıp sömürüye alet edilmesi kandırmacığı tuzu biberidir.
Bandırma Belediyesinde görüşmeler sona erdi .Başkanın onaylayacağı son pürüzlerle her yıl olduğu gibi davullu zurnalı kutlamalar olmasa da birbirlerini pohpohlayan demeçlerle kamuoyuna deklare edilecek . Haneslere başarı yazılacak. Bu mudur başarı ? Hani taşaron kadro ayrımcılığına son nerde? Ne kadar ücretleri eşitlesende kadrolu taşaron ayrımı işçinin başının üzerinde ki sopa dır.
Petrol – İş geçenlerde fabrika içinde eylem yürüyüşü yaptı . Elverilen izin kadar eylem ve hamasi konuşmaları paylaştık. Ne oldu peki..Fabrikadaki işçi memur ayrımcılığı taşaron kadro eşitsizliği bitti mi? Hala taşaron işçinin kadrolularla aynı yerde kahvaltı salonuna girme yasağı devam ediyor mu? Dayanışmaya zarar veren küçük ayrıntılar o kadar çok önemli ki.
Banvit’te sendikalaşma sürecinde başlayan Sendika rekabetini ilgiyle izliyoruz. Burada kim temsilci olsun kim olmasın kim sarı kim gerçek ? Benim eksik bilgi nedeniyle değerlendirmek istemediğim bir konu.Bana göre bu zamanda her türlü sendika dayanışması sendikasızlıktan bin kat iyidir. Sendika yönetimlerinin dikey görüşleri ne olursa olsun emekçileri ve toplumu ilgilendiren başlıklarda yatay konularda hep birlikte ses vermeleri önemli biri meydanda diğerleri kenarda seyirci olmamalı. Sendikalara yetki kime verilmeli tabii ki iktidara yakın olmayana. Yandaş olmayana. Ama kim oligarşinin yandaşı kim ajandalı değil nerden bilecek nasıl bilecek kim anlatacak? Sorunsal bu.
Aidat verenlerin sayısını arttırma üzerinden bir misyon hatta ötesinde üyelerin icraya verildiği bir sendikacılık yönetimlerin yüksek maaşların getirdiği konformizmin eylemsel pasiflik . Tüm bu olumsuzlukların genel kurullarda dile getirilip çözüme kavuşturulamaması..benim ve benim gibilerin üzülerek izlediği gelişmeler.
Ülkenin zenginliğini sağlayan katma değer üreteni olarak emekçilerin durumu şu ki paylaşımdan payını alamayanlar olarak düşürüldükleri temsiliyet durumu üzücü. Sendikaların her yıl döngüsünde toplu sözleşme dönemlerinde enflasyona oranla sadece rutin ücret artışlarının sağlayan bir kurum haline getirilip toplumsal sorunlarda tavır koyamaz hale getirilmesi acıklı bir son. Göstermelik eylemlerde polisle yaşanan arbede görüntüleride ikna edici değil. Çünkü güçlü değilsiniz. Önce içinizde devrim yapamıyorsunuz. Çünkü kenardan izleyenler çok fazla. Toplumun büyük bir kesimi olarak sadece menkul ve gayrımenkül rantlarından sağladığı konforlu yaşamlar yanında üretenlerin içler acısı sefaleti toplumsal barışı zedeleyen bir gerçek. 30 Milyon kayıtlı kayıtsız işçi var sendikalı bildiğim 2 milyon bile değil çoğuda kamu işçileri. Kamu sendikacılığı kolaycılığına alışkanlık yapmış. Özel sektörde örgütlenmek ok önemli ama birbirinin kuyusunu kazmadan mücadele ister. Özel sektör iş kurumu üzerinden işçi tedarik ettiği sürece de bu sefalet sürer. Aidatlar düşürülecek ve gönüllü olacak yönetimler gönüllü olacak ve en düşük asgari ücretli kadar ücret alacak. Varmısınız! Önce o konuyu içselleştirin. Üreten katma değer sağlayan milyonlarca proleterin refahtan faydalanamamalarının nedeni düşürüldükleri örgütsüzlük ve parçalanma çıkmazıdır.
Gıdım gıdım sendikaların gücü nasıl parçalanarak bölünerek tüketildi. İslami sendikalar,kürtçü sendikalar, liboş sendikalar, fetöcü sendikalar ,ülkücü sendikalar,sarı sendikalar derken işçi ne yapacağını şaşırdı. Güçlü sendikaların yönetimini ele geçiren kürt ajandalı ajanların yarattığı olumsuz imaj emekçileri yanlış kulvarlara sürükledi. Bu da oligarşinin bir oyunu. Kim güçlüyse geldi temsilciliği aldı ve işçi kuzu kuzu üye olduğu sendikanın varlığının nesnel nedeni oldu. İşçi sendikanın varlığı için nesne değildir Sendika işçi içindir.
Ama tersine bu böyle gidiyor.
Şimdi Bandırma’da var olan ve yeni OSB’lerle giderek güçleneceği beklenen sanayi kesimlerinde artacak işçi sayısı ebette bir iştah yaratıyor. Aslında dayanışmanın güçlenmesi ve ortaklaşacılık açısından da umut yaratıyor. Buna paralel sendika yetki mücadelelerini izleyeceğiz.
Burada gazetemizde bu konuda yayınlanan haberlerde köşe yazılarının sosyal medya yansımalarında neyin ne olduğunu görmeye çalışacağız. Tabiiki tarafsız olamayacağız. Üretenleri fundementalist fanüs içine alarak kontrol ettiren iktidarın demir ökçesine direnç kulvarları açabilmek önemli. Sendikaların kendi iç yapısında kişisel rantların kaldırıldığı gönüllü görev ve hizmetlerin öne çıkarıldığı bir içsel devrim geçirmesi umuduyla bu konuda özellikle dyarlı ve bilinçli emekçi kesimin sessiz kalmaması düşüncelerini paylaşması dileğimdir.
30-11-2020/MEHMET LEVENTOĞLU – BANDIRMA