Şifreli Hayatlar

Başlığı çok sevdim. Bana; gizemli, dikkat çeken, merak edilen, içinde maceraların olduğu bir yaşam şeklini düşündürdü. Biraz da fantastik geldi. Mezleke dans grubu gibi ; kadın erkek maskeli maskeli dolaşırken, aklımızın bir köşesinde bekleşen şifrelerimizle, ajan filimlerindeki karakterlere benzemeye başladık.
Haberleşmeye yarayan, anlamları ancak haberleşenlerce bilinen imlerin, sözlerin tamamı şifre oluyor. Gizliliği olan işlerde, düzeneklerin açılmasında kullanılıyor. Sadece kapı, kasa, telefon, bilgisayar değil, yaşamın diğer alanlarında da var. Bazen bir konuşma dilinin en ufak şekli olabiliyor. Örneğin; yazı,resim, rakam veya hareketlerle mesaj gönderilebiliyor. Geçmişi de kadim dönemlere dayanıyor.
Eskiden ajan filmlerinde duyduğumuz kod ve şifre şimdi yaşamımızda. Birilerinden birşeyleri saklama gereği duyar olduk. Toplu yaşam karmaşıklaştıkça, bireysel yaşama baskı yapıyor sanırım. Güvensizlik arttı.
Entrikalardan anlamasak da yaşamımızda gizlenmeye gerek duyacağımız hiçbir şey olmasa da şifrelerimiz var artık! Hem de bir sürü. E_ Devlet şiftemiz var mesela. Kullansak da kullanmasak da var. Bu şifreyi devlet hazırlayıp bize az bir para karşılığı sunuyor. Unutursak, yine para veriyor yenisini alıyoruz. Bu şifreyi unutup tekrar tekrar alanların verdiği paralar devlet kasasına oldukça büyük bir rakam olarak yansımış diye okudum bir yerde. Becerenler internet üzerinden alıyorlar.( Amman! Kimseye göstermeyin şifrenizi!) diyorlar. Kıyı bucak saklıyoruz… Şimdi aklıma bir fıkra geldi; ormanda bir yasa çıkmış, kürkü, boynuzu, eti, tüyü değerli hayvanlardan değerine göre vergi alınacak diye duyuru yapılmış. Bunu duyan bütün hayvanlar kaçmaya başlamışlar. Her biri bir tarafa nefes nefese kaçarken, maymunun ayağı kaymış bir tepeden teker tokmak yuvarlanmış. Yuvarlanırken de çıplak poposu ilişmiş gözüne. Yerden kalkmış bedenine bakmış; ne kıymetli kürkü, ne boynuzu, ne kuyruğu var ? Ne de eti yeniyor! Bir de çıplak poposuna bakıp( Ben niye kaçıyorum ki?) demiş kendi kendine. Ben de o maymun gibi kendi halime bakıp bakıp (Şifreyle niye uğraşıyorum ki ?) dedim kapattım sayfayı. Şifre; kapı kilidine, bazı çanta ve bavullara, telefonlara, tablet ve bilgi sayarlara konuyor. Kasası olanların özellikle kasa şifreleri var. Diğer yanda da (Bazı uyanıklar bu şifreleri çat çat kırıyorlar.) diyenler var. Madem bu lanet şey kırılabiliyor, niye şifre koyuyoruz anlamış değilim. Şimdi nur topu gibi bir de HES KOD’umuz oldu. Telefonda şifremiz var. Facebook şifremiz var. İnternet şifremiz var. Saymadığım, sayamadığım şifreler de orada burada çıkıyor önümüze. Doktora gidin ; reçete yerine şifre veriyor. Kan sayımınız şifreli. Mezar numarası, uçak bileti , otel rezervasyonu şifreli. Sade vatandaş olarak bu şifreler bize ağır geliyor ama; alışacağız , alışmalıyız. Bir de şifre oluşturmak, onu akılda tutmak gerek. Şifre hem kolayca hatırlayabileceğimiz şekilde olacak, hem de başkası kolayca çözemeyecek. Doğum tarihi, telefon numarası, yaş, ad gibi beylik bilgilerden şifre yaparsak şıp diye çözüyormuş art niyetli kişiler. Bir arkadaşım banka kartına şifre koymuş, unutmayayım diye şifreyi de bir kağıda yazıp kartın yanına koymuş. Cüzdanını çalan hırsızın yüzündeki ifadeyi düşünün artık. Ben de iki de bir unutuyorum diye hepsini kağıda yazdım sonra fotorafını çektim. Kağıt birinin eline geçmesin diye. Zaten birinin eline geçmese bile, kağıdı koyduğum yeri kesin unuturum. Meğer benim yöntem de pek makbul değilmiş. Aynı şifreyi her yerde kullanayım dedim. O da doğru olmazmış. Şifreyi eline geçiren kişi bütün sırlarımı öğrenirmiş.( HANGİ SIRRIMI ÖĞRENECEKSE?) İnternet bankacılığını öğreneyim dedim. Borçlarımı, ödemelerimi oradan takip ederim diye düşündüm. Ama ne mümkün; benden şifre oluşturmamı istedi. Doğum tarihim, mezuniyet tarihim. eşimle çocuklarınla ilgili bilgiler olmayacakmış! olmazmış! Telefon numaralarımı da kullanmamalıymışım! Ardışık sayılar kullanılmayacakmış! Aynı sayı ve rakam yanyana gelmeyecekmiş! Onbir farklı karakterden oluşacakmış şifre. Bir de bu şifreyi birkaç saniye içinde oluşturup hızla yazacakmışım. Yoksa işleme yeniden başlamam gerekiyormuş. Şifre yapayım derken kırk yerinden şişlenmiş gibi oldum. Dünyaya gelmekte ne acelem vardı bilmem. Yirmi otuz sene sonra gelmiş olsam belki teknoloji çağına daha çabuk uyum sağlardım. Belleğim bu şifreleri kayda alır, bana türlü yöntemler aratmazdı. Böyle düşünmem de fazla uzun sürmezdi.
Araştırırken Cloud Şifre Yöneticisini öğrendim. Adlarımızı, şifrelerimizi ve diğer özel bilgilerimizi güvenli ve şifreli bir veritabanında saklamanıza izin veriyormuş. Henüz hayatıma girmedi. Ben bunları yazmaya çalışırken birden gündeme bomba gibi bir haber düştü. 103 A miral kafa kafaya verip gece yarısı bir bildiri yayınlamışlar. Bu gece kararları da trend oldu son günlerde. Eski büyüklerimiz gecenin şerri sabahın hayrı der yatarlardı. Yani önemli işler ertesi sabaha bırakılırdı. Şimdi kararnameler, torba yasalar gece yarısı çıkıyor, sabahları sürprizlere uyanıyoruz.
Bu bildiriye anlam vermek her babayiğidin karı değil. Benim gibi sıradan vatandaşların, ömrünü ülkesine hizmetle geçirmiş üst düzey askerlerin vatana ihanet edeceğine inanması çok zor. Benim aklım, fikrim ve ruhum bir darbe girişimini kabul etmiyor, edemiyor. ( Ne yani biz yıllarca ateş özerinde mi yaşadık!) diye çığlık atasım var. Hepsi akıllı, eğitimli gün görmüş insanlar. Çıkıp( Biz darbe düşünüyoruz, gelin bizi tutuklayın , sorgulayın!) der gibi. Dedim ya! Aklım basmıyor. Ha bir de; boğaz projesine aykırı düşünmek Atatürk düşmanlığı oluyormuş. Ben Doğdu, doğalı Atatürk hayranı olan birinin içine Boğaz projesi hiç içine sinmiyorsa; NE OLACAK ŞİMDİ?
ALLAH’ IM AKLIMIZA MUKAYYET OL!
ULVİYE KARA AKCOŞ/06-04-2021

2
A+
A-
REKLAM ALANI