Acımasız sanayinin getirdiği çarpık kentleşmeyle birlikte büyük bir göç dalgası alan Bandırma ve bölgenin sorunlarını zaman zaman dile getirmeye çalışıyoruz. Ancak yıllardır bu kent yönetiminde söz sahibi olanları bir türlü mutlu edemiyoruz. Demek ki siyaset arenasında yer alan kimseleri asla eleştirmeyecek, sürekli şakşakçılık yapacak, onların hoşuna giden şeyleri yazacaksın ki en delikanlı sen olasın.
Yaşadığın şehirde yeşil alanları türlü bahanelerle imara açanlara, haksız kazanç sağlayanlara müdahale etmeyeceksin. Ortalıkta kalan birkaç ağacı yok edip yerine beton yığınları dikenleri görmeyeceksin, oh ne ala! Kent girişlerinin dökülen, tam anlamıyla gelişmemiş bir madenci şehri havası veren halini yazmayacaksın. Şehir girişinde ve çıkışında Çernobil’i andıran fabrikaların bacalarından çıkan dumanların bizi sinsice zehirlediğini, bölgedeki insan ömrünü 60’lı yaşlara kadar düşürdüğünü dile getirmeyeceksin.
Levent Mahallesi’ndeki “Şlam Gölü” değil, “Şlam Dağı”na dönüşen tepecikleri yazmayacaksın. Tam bir keşmekeşe dönüşmüş, insanların birbirini ezdiği şehir içi trafiğini, kırmızı ışığı tanımayan araçları, yürünemeyen dar kaldırımları, özgürlük adı altında işgal edilen meydanları, parkları, çimenleri, yolları görmeyeceksin. Çevresel kirlilik sebebiyle denize girilemeyen sahil bandında masmavi olması gereken denizin sapsarı hale gelmesini yazmayacaksın.
15 kişilik, tek kapılı toplu ulaşım araçlarına 40 kişi almayı görmezden geleceksin. Birinci sınıf tarım arazilerine Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) yapılmasına sessiz kalanları, hatta böyle değerli bir tarım arazisinin yok edilisine tepki göstermeyen CHP nin geçmiş dönem yeni dönem milletvekillerine dokunmayacaksin. Bandırma limanının tozunu, toprağını, anguslarını yazmayacaksın.
Erdek Kastri’deki Kyzikos Antik Kenti ve binlerce zeytin ağacının bulunduğu bölgenin, dönemin AKP’li Büyükşehir Belediyesi ve “zeytinlikler katledilemez” diyerek eylemler yapan CHP’li Erdek Belediyesi’nin ortak çalışmalarıyla imara açıldığını yazmayacaksın. Kasabalara ve köylere 10-15 bin kişilik stadyumlar yapılırken, biz hâlâ “Bandırma stadyum istiyor” diye haykırıyoruz ama sesimizi duyan yok; bu konuyu da yazmayacaksın.
Yıkılan genelevin arka kısmı ve Yenimahalle olarak bilinen bölgedeki tüm hızıyla devam eden inşaatları ve şu anda yürütmeyi durdurma kararı olduğunu bildiğim Yücel Yılmaz’ın askeri çamlık projesini yeniden gündeme getirmeye çalışanları (isimleri bizde saklı kalsın) da yazmayacaksın. Apar topar temelleri atılan ve Bandırma’nın kamburu haline gelen Malta Deresi projelerini de görmezden geleceksin. İşin en ilginç yanı, ortada bu kadar çivisi çıkmış bir Bandırma varken sesleri soluğu çıkmayan kent yöneticilerini, sivil toplum kuruluşlarını, eylemlerini Bandırma dışında yapmayı tercih eden çevreci dostlarımızı da yazmayacaksın.
Dilsiz olacaksın, eleştirmeyeceksin. Kör olacaksın, görmeyeceksin. Duyduğun halde duymayacaksın ki kent yönetiminde söz sahibi olan arkadaşların gönüllerini hoş tutasın. Tabii bir de tam tersi; değerli yöneticilerimizin bam teline dokunursanız yandınız demektir. Kendi adıma söylüyorum: Sülalenizin geçmişini didik didik ederler! Örneğin, “Ben bu adamı çok severdim, onun için neler neler yaptım” (yalan), “Şimdi utanmadan yazıyor, ne gazetecisi ya, üçkâğıtçının teki bu, haberde yapılır mı? Sürekli tahrik ediyor, nasıl bir adam bu gazeteci müsveddesi!” diyerek her türlü hakarete maruz kalırsınız. Çünkü siyasetçi eleştirilmeyi sevmez. Bu sektörün içinde olanları bolca yıkayıp yağlayacaksınız, onlara biat edeceksiniz. İşler kötü gitse bile “Vay be, muhteşem işler yapıyorsunuz!” diyeceksiniz ki en delikanlı gazeteci siz olasınız.
Neyse, biz bildiğimiz doğruları yazmaya, politikacılar da siyaset yapmaya devam edecek ki her şey Bandırma için çok daha güzel olsun.
09-09-2024 / Serhat Ozar