Sol Parti Bandırma'dan Halkımıza Mesaj

Türkiye solunun geçmişten gelen mirasına sahip çıkan misyonuyla 23 yıldır demokrasi sürecine  damga vuran   Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) 8’inci Olağanüstü Kongresi’nde SOL PARTİ olarak adını değiştirdi. Tüm yurtta ilgiyle karşılanan gelişmeler üzerine ÖDP  Bandırma eski  İlçe ve yeni adıyla  SOL PARTİ İlçe Başkanı Hacı Ali Akyaz açıklama yaptı.

 “Şimdi Sol Zamanı” sloganıyla yeni bir ivme yakalayacaklarını söyleyen  Bandırma Sol Parti İlçe Başkanı Hacı Ali Akyaz " 1996 yılında kurulan partinin yeni ismi Ankara kongresinde   yapılan oylamayla  Sol Parti olarak değiştirildi. 23 yıldır ezilenlerin sesi barışın kardeşliğin faşizme direnişin bayrağı olarak  dimdik ayakta kalmayı başaran birlikteliğimiz bugünden sonra SOL PARTİ adı adı altında  ezilenlerin emekçilerin köylülerin  tek temsilcisi olarak siyaset ve demokrasi ile iktidar  mücadelesinde var olacak. Yeni bir süreç önümüzde duruyor.  İnanıyorum ki bu yenilenme ve örgütlenme büyük bir yankı bulacaktır” dedi.

Akyaz “Bu memleketin ezilen sömürülen insanların tek çıkış yolunun sosyalizm olduğunu ayrıştırıcı değil birleştiricı olduklarını belirterek  partimizin  dayandığı kriterler devrimci birikimlerimizdir."dedi. Akyaz sözlerinin devamında "  Yeni bir sürece yeni bir yolculuğa adım atacağız. Bundan 23 yıl önce kurulan  ÖDP  Siyasal İslamcılara emekçiyi köylüyü satana asla destek vermedi. Gerçekleri anlatarak  mücadele etti. Halkın beklentisi olan  rejim ancak sol bir programla, solu siyasal ve toplumsal güç haline getirmekle olabilir bununda adresi SOL PARTİ Bayrağı altında mücadele etmekle olacaktır " ifadesini kullandı.

SOL PARTİ Bandırma İlçe Başkanı Hacı Ali Akyaz " Olağanüstü kongrede yayınlanan 12 MADDELİK MANİFESTO'yu tüm halkımızın görüşlerine sunarken herkesin  mücadele saflarına katılmasını diliyor ve  Nisan veya Mayıs Ayında yapılacak kongreyle Partinin yeni yüzüyle yediden yetmişe herkesi SOL Parti bayrağı altında mücadeleye çağırıyorujm" dedi.

12 MADDDE LİK SOL PARTİ KURULUŞ  MANİFESTOSU 

EMPERYALİZMLE BÜTÜN ANLAŞMALAR İPTAL EDİLMELİ
Emperyalizmle yapılmış bütün açık ve gizli antlaşmalar iptal edilmeli, NATO gibi emperyalist ittifaklardan çıkılmalı, başta İncirlik olmak üzere yabancı üsler kapatılmalıdır. Dış politikanın üzerinde yükseleceği zemin daha çok silahlanmak, daha çok militarizm değildir.

SİYASAL İSLAMCI HAYALLER
Siyasal İslamcı hayaller en derin etkisini Ortadoğu’da gösterdi. Suriye’nin bir iç savaşa sürüklenerek kan gölüne dönmesinde AKP’nin mezhepçi ve yayılmacı politikalarının doğrudan etkisi vardır. İhvan destekçiliği sonuçta bütün bölgeyi bir felaketin eşiğine taşımış, Türkiye’yi emperyalist merkezlerin Ortadoğu’da giriştikleri çıkar kavgasının piyonu haline dönüştürmüştür. Türkiye Ortadoğu’daki yangına emperyalistler tarafından sürüklenmiş durumdadır. Bu cendereden derhal çıkılmalıdır. Halklar arasında bütün dinsel, etnik, mezhepsel farklara karşın bir arada yaşamanın tesis edilmesi Türkiye’nin dış politikasının temeli olmalıdır.

SURİYE KADERİ SURİYELİLER TARAFINDAN TAYİN EDİLMELİ
Yanı başımızda en yakıcı sorun olan Suriye’nin kaderi yine Suriyeliler tarafından tayin edilmelidir. Başta emperyalist ülkeler olmak üzere bütün dış güçler ve Suriye’ye konuşlandırılan El Nusra, IŞİD gibi cihatçı güçler Suriye’den çıkarılmalıdır. Türkiye’nin dış politikası bölge barışı ve kardeşliği temelinde Sünni İslamcılığa dayandırılmadan yeniden kurgulanmalıdır. Savaşın yarattığı yıkım sonucunda ülkelerinden kaçmak zorunda bırakılan insanlar için güvenli bir yaşam ve gelecek inşa edilmelidir.

BU REJİM ORTADAN KALDIRILMALI: Siyasal İslamcı rejim 17 yıllık iktidarı boyunca halkı birbirine düşüren bir kutuplaşma politikası izledi. Kendi iktidarını desteklemeyen her kesimi teröristlikle suçlayarak bir terör ve korku rejimi yarattı. Demokrasi , yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar rafa kaldırılarak bir tek adam rejimi inşa edildi. Parlamento ve toplumsal örgütlenmeler bütünüyle etkisizleştirildi.

Bu rejim, halka karşıdır ve derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bu, halkın sorunlarına hiçbir çözüm üretmeyen eskinin parlamenter rejimine geri dönülerek yapılamaz. Kuvvetler ayrılığına dayanan, halkın söz, yetki ve karar süreçlerine dahil edildiği, yerel yönetimlerin ve yerinden yönetim anlayışının temel alındığı yeni bir düzen kurulmalıdır.

GERİCİLERİN DEVLET İÇİNDEKİ ÖRGÜTLENMELERİ DAĞITILMALI 
Bu dönüşüm, İslamcı kesimlerin devleti ele geçirmek için yarıştıkları, hem devleti hem toplumu dinselleştirdikleri ve bunun için kanlı ya da kansız darbelere başvurdukları bir ortamda gerçekleşemez. Yeni siyasal zemin, mutlaka ve mutlaka laiklik temeli üzerinde tarikatların ve dinsel cemaatlerin etkisizleştirildiği bir anlayışla kurulmalıdır. Bunun için tarikat ve cemaatlere sunulan tüm devlet desteğine son verilmeli, gerici örgütlenmelerin devlet içindeki kadroları dağıtılmalıdır. Dinin devlet işlerini ve toplumsal hayatı düzenlemeyeceği bir siyasal yapı kurulmalıdır. Başta Aleviler olmak üzere bütün farklı inanç odaklarının özgürce inançlarını yaşamaları sağlanmalıdır.

TÜM VARLIKLAR YENİDEN KAMULAŞTIRILMALI
Neo-liberalizmin sınırsız bir sömürüye dayanan ve başta işçi sınıfı olmak üzere bütün halk kesimlerini yoksulluğa ve sefalete sürükleyen politikaları tam anlamıyla iflas etmiş durumdadır. Emperyalist-kapitalist sistemin içine sürüklendiği kriz, Türkiye’de de neo-liberalizmin halk düşmanı politikalarını göz kırpmadan uygulayan AKP’nin neden olduğu derin bir ekonomik krize yol açtı. Özelleştirmelerle haraç mezat satılan kamu varlıkları, yap-işlet-devret politikalarıyla yağmalanan kamu kaynakları, işlerinden edilen, sendikasızlaştırılan işçiler ve bütün halk sınıfları yoksullaştırıldı. Krize son vermek, bu yağmaya dur demekten geçiyor. Bütün bir ekonomi rant ekonomisinden üretim ekonomisine geçiş perspektifiyle ve kamu çıkarını gözeten bir anlayışla baştan aşağı yenilenmelidir.

İŞSİZLİK SORUNU ÇÖZÜLMELİ
Eğitim ve sağlık gibi yaşamsal hizmetler kesinlikle parasız olmalıdır. İnsanları hastalandırmayan koruyucu sağlık hizmetlerine ağırlık verilmeli, parası olmayanların hastane kapılarında ilaç ve sıra beklediği bir politika derhal durdurulmalı, özel hastaneler halkın sağlığı için kamulaştırılmalıdır. Benzer bir durum eğitim için de geçerlidir. Parasız eğitim olmazsa olmazdır. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Eğitimin içeriği de bütünüyle ırkçı, cinsiyetçi ve dinsel ögelerden arındırılarak bilimsel bir temele oturtulmalıdır. Özel okullar ve vakıf üniversiteleri kisvesi altında kurulan ticarethaneler bilim değil kâr merkezidir. Bu kurumlar kamulaştırılmalı, üniversiteler YÖK gibi zincirlerden kurtarılarak özgürce bilim üretilen odaklar haline dönüştürülmelidir.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE ACİL ÖNLEM ALINMALI
Şiddete maruz bırakılan, cinayetlere kurban giden kadınların can güvenliğinin sağlanması, erkek şiddetine son verecek önlemlerin alınması son derece acildir. 6284 sayılı yasa hiçbir bahaneye yer bırakmayacak şekilde uygulanmalıdır. Kadınların her tür ezilme biçimi ve her düzeyde erkek egemenliği ortadan kaldırılmalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak her türlü önlem alınmalıdır. Her türlü cinsel kimlik ve cinsel yönelim ayrımını ortadan kaldıracak, insanların özgürce ve korkusuzca yaşayabilecekleri bir toplumsal ortam yaratılmalıdır.

ÇEVRE
Kapitalizm içinde yaşadığımız gezegeni bitmek bilmez bir kâr hırsıyla ölüme doğru sürüklüyor. Küresel ısınma, iklim krizi geleceğimizi bir kâbusa çeviriyor. Bu ülkemizde de farklı değil. Maden aramaları ormanları yok ediyor, ardı ardına çevre felaketleri yaşanıyor. HES’ler , JES’ler, termik ve nükleer santraller doğada geri dönülmez bir tahribat yaratıyor. Çevrenin kâr için talan edilmesine derhal son verilmelidir. Gezegeni yok olmaktan kurtaracak, kapitalizmin kâr hırsına ‘dur’ diyecek her türlü önlem alınmalıdır.

TARIM VE HAYVANCILIK
Siyasal İslamcı iktidar tarafından uygulanan neo-liberal politikalar ülkemizde tarım ve hayvancılığı tümüyle çökertti. Bu alanlarda halkın sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşabilmesi ve gıda egemenliğinin sağlanması için kooperatifçilik, küçük üreticilerin desteklenmesi, yerel tohumların korunması vb. önlemler acil olarak devreye sokulmalıdır.

KÜRT SORUNUNDA BARIŞÇIL ÇÖZÜM
Kürt sorunu hem ülke hem de bölge açısından en acil sorunların başında geliyor. Kürt sorununun barışçıl bir temelde ve halkın nasıl yaşamak isterse öyle yaşamasını kabul eden bir yerinden demokrasi anlayışıyla çözülmesi gereklidir. Şiddet politikaları halkları birbirine düşman etmenin yanı sıra çözümü de imkânsızlaştırmaktadır. Sorunun çözümünde silahlardan arınmış bir barışçıl siyasal süreç devreye sokulmalıdır.

KAYYUMLAR GÖREVLERİNDEN ALINMALI
Hukuk ayaklar altına alınarak, işlerinden edilen, cezaevlerine atılan baskı ve zulüm gören aydınlar, politikacılar derhal serbest bırakılmalı ve özgürlüklerine kavuşturulmalıdır. Halkın iradesine karşı atanan kayyumlar görevlerinden alınmalı, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmelidir.

26-12-2019/BANDIRMA GERÇEK/HABER MERKEZİ