Su Akar Yatağını Bulur

SU AKAR YATAĞINI BULUR
İzninizle, bilindik bir hikaye ile başlıyacağım yazmaya. Gariban birinin eline biraz para geçmiş. Zavallı, hangi ihtiyacını karşılayacağını uzun uzun düşünüp sonunda bu para ile biraz helva ekmek alıp karnını doyurmaya karar vermiş. Doğruca fırına gitmiş parayı uzatıp taze bir ekmek almış. Paranın üzerini almak için biraz beklemiş...Fırıncıdan tık yok! (Paranın üstünü verir misin?) demiş. Sözü boğazına tıkanmış. Fırıncı bütün gücüyle bağırmaya başlamış ( Sen bana bir ekmek parası verdin, ekmeğini de aldın . Daha ne parası istiyorsun. Paranın üstü yok ..Ahlaksız dilenci, defol buradan!) Gariban Hık! Mık! etmiş, yanında, bütün para verdiğine şahitlik edecek kimse yok! Yalvarmış yakarmış paranın üstünü alamadığı gibi, fırıncının küreği ile bir kaç darbe yiyince de oradan uzaklaşmak zorunda kalmış... Kuru kuru ekmek yemeyi içine bir türlü sindiremiyormuş. Sonunda kendince bir yol bulmuş. Bakkala gidip yüz gram helva almış. Bakkal para isteyince de; verdim ya parasını, rezil herif, utanmadan yine para istiyorsun! Diye avaz avaz bağırmaya başlamış. Bakkal bu bağrıltının karşısında ( Git buradan be adam, beni katil mi edeceksin? Zehir zıkkım olsun! ) deyince; hemen uzaklaşmış oradan. Oturmuş bir köşeye hem helva ekmeğini yemiş hem de( Allah'ım sen durumu biliyorsun ya !Fırıncıdan parayı al, helvacıya ver. Daha da beni karıştırma ! ) diye dua etmiş.
Toplumun büyük bir kesimi, bu gariban gibi duaya başlamak üzere. Ama biz bu değiliz.... Hak yeniyor, haksızlıklar oluyor. Adım adım ekonomi çöküyor, işsizlik artıyor. Dün dost bildiğin insan, bugün arkandan iş çeviriyor, güvenilir sandığın insanlar ona yardım ve yataklık ediyor. İnançlar, değerler çürüyor, herkes kendine göre bir çıkış bulma derdinde.
Düğün günü için gün alıyorsunuz, bir otelde yer ayırtıyor depozit yatırıyorsunuz. Devlet pandami nedeniyle yasak koyuyor. İşletme paranızı iade etmiyor, edemiyor. Hangi mahkeme, hangi şahit, hangi yasa size yardım edecek? Hastanelerde küçük işler için büyük faturalar çıkıyor önünüze. Sıkıysa ödemeyin! Bir miktar para geçti elinize; evde korumaya çekiniyorsunuz. Dövize çevirip bankaya yatırsanız; döviz alırken ayrı, hesaba yatırırken ayrı, paranızı çekerken ayrı vergi ödüyorsunuz. 16 Lilalık su kullanmışsınız 45 liralık fatura ödüyorsunuz. Büyük Şehirden ayrı, İlçeden ayrı tırpan... Hiç kullanmadığınız elektrik için gelen fatura, dudak uçuklatıyor. Manav domatesin üzerideki 3 liralık etiketi gözünüze baka baka yırtıyor, 7 liralık etiketi asıyor. (Ben devlete, siz bana...) diyor... Ya da tersi..
Bugün okullar açılıyor gibi... Aileler karar verecek. Durum gözlencek. Bir deney yapılacak; ailele ve çocuklar denek. İnşallah yeni bir patlama olmaz. Zaman zaman bazı riskler alınacak. Herkes kendi sorumluluğunu üstlenecek. Bunu anlamak mümkün de; Yüksek Sağlık Kurulu'nun uyarılarını dikkate almayıp üstelik kaldırılmasını istemek akıl dışı. Hele bir de pandamiden onları sorumlu tutmak en büyük ayıp. El ele verip çözüm aranması gereken bir ortamda siyasi çekişmelerin, ego savaşlarının yeri olmamalı.
Cumhuriyet Yönetimi'nin on altı yıl öncesine kadar çömez olduğu söylendi. Duyanların yüreği burkuldu eminim. Evet uygulamalarda acemilikler olmuştur. Ama çömez olan yönetim şekli değil uygulayanlar, uygulamaya çalışanlardır. Çünkü; Cumhuriyet Yönetimi, bizim ülkemizde ilan edilinceye kadar 1750 li yıllardan beri sistem olarak vardı, bir çok ülkede denenmişti. Halkın kendi yöneticilerini kendilerinin seçmesi temeline dayanır. Palemento esastır. Devlet makamının babadan oğula geçmesine ve aile saltanatına karşı olan bir sistemdir. Ben kendi adıma ülkemin çömez denen o yıllarını ve sonrasını yaşayanlardanım. Bugün Cumhuriyet'in şahlandığını düşünüyorlarsa bile; temelde, çömez denilen o dönemin olduğunu hatırlamakta fayda var. Bu sözcüğün sözlük anlamı; usta olarak kabul edilen birinin kendi işini öğreterek yetiştirdiği, ustasının açtığı yoldan giden kimsedir. Usta; Mustafa Kemal Atatürk'tür. O'nun açtığı yoldan giden bizler de ÇÖMEZ. Cumhuriyet' in kuruluş sancıları henüz bitmemiştir. Bu yolda T.C kimliği taşıyan herkes görevlidir, çoğu çömezdir... Çömez olmak ayıp değil bir eğitim sürecidir. Çömezlikten kurtulup ustalaşmış olan insanlarımıza toplum olarak fırsat verirsek ülkemizde CUMHURİYET YÖNETİMİ en ideal şeklini alır. Atatürk'ün atmış olduğu temel; zaten yerden kazınamayacak kadar güçlü olduğunu, bu kadar saldırı karşısında ayakta kalarak kendini kanıtlamıştır.
Bilim kurullarına, eğitim odaklarına, T.C İbaresine, aydınlara, sanata ve sanatçılara yapılan saldırılar boşa savrulan tekmeler olarak tarihin küflü sandıklarına tıkılacaktır.

Her saldırı,( Laik Demokratik Cumhuriyet) kavramını besliyor ve güçlendiriyor. En cahil kesim bile bu ışığı görmeye başladı. "Onlayn" sistemle doğru bilgiler gençlere ulaşıyor. Su akar yatağını bulur. Bu akışın önüne kimse set çekemez. Çünkü bu güç, doğanın gücü....

SAĞLIK GÖREVLİLERİNE, DOĞA TUTKUNLARINA, AYDINLARA, SANAT VE SANATÇILARA, EĞİTİM KURUMLARINA DESTEK VERELİM LÜTFEN!

ULVİYE KARA AKCOŞ/BANDIRMA- 22-09-2020