Tuğladan Saraya

TUĞLADAN SARAYA

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş,

“Kur'an kurslarında bir tuğlası olana, cennette bir ev verilecek” dedi.

Meraklandım, bu açıklamadan sonra kendisine veya Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın Alo Fetva hattına:

“Elli tuğlaya, bahçeli dubleks veya tripleks;

Yüz tuğlaya, villa veya rezidans;

Beş yüz tuğlaya, köşk veya yalı;

Binanın tamamını yapana, malikâne verilebilir mi?” diye soran olmuş mudur?

**

Kanal’ı, depremi, çığ felaketini yaşadığımız günlerden; İdlip ile yatıp İdlip ile kalktığımız bu günlerde geldik.

Rusların hava sahasını kapatıp, Suriye’ye destek verdiği;

Amerika’nın yanınızdayız açıklamaları yapıp, PYD-PKK’ya maddi-manevi desteğini sürdürdüğü;

İşsizliğin artığı;

Doların altı lirayı aştığı;

Zamların yağmur gibi yağdığı;

Borçlarımızın artıp, tüketim ve süksenin ruhumuzu sardığı;

Sınıra yığınak üzerine yığınak yaptığımız;

Şehit haberleri ile yüreklerimizin daraldığı, savaş korkulu günler yaşıyoruz.

**

Geçmişte, Osmanlı Devleti’nin borç alarak savaşa girdiği günler yaşanmıştı.

Hatırlarsak:

Ruslar, “Ortodoks tebaanın koruyuculuğunu üzerine almak; ‘Hasta Adam’ olarak niteledikleri Osmanlı Devleti’nin varlığına son vermek, kalan Osmanlı mirasını İngiltere ile paylaşmak istemişti.

İngilizler bu teklifi kabul etmeyip, Avrupa güç dengesinin bozulmasını istemedikleri için Fransızlarla birlikte Osmanlı’dan yana bir tutum içine girmişlerdi.

**

Ruslar, “Hasta Adama” son darbeyi indirmek için 22 Haziranda, Eflak ve Boğdan’ı işgal edince; İstanbul’da “gereken cevabın verilmesini isteyen” gösteriler başlamış; Padişah, İngilizlerin itelemesi, göstericilerin arzusuyla Ruslara sert bir nota vererek (4 Ekim 1853), işgal edilen toprakların 15 gün içerisinde boşaltılmasını istemişti.

Sürenin bitiminde işgal devam ettiğinden 30 Mart 1856’ya kadar devam edecek savaş, fiilen başlamış; bir süre sonra İngilizler, Fransızlar ve Sardinya Krallığı da kervana katılmıştı.

**

Osmanlı Devleti, tarihinde ilk defa borç alıyor ve savaşa giriyordu.

(1854’de, Londra bankerlerinden Dent and Company ve Goldmith and Company bankalarından, daha sonra Rothschilds Bankası aracılığı ile askeri giderleri karşılamak için borç almış ve alınan paralar ihtiyacın dörtte birine anca yettiğinden, borç almalar artarak devam etmişti. Ödeme kapasitesi üzerinde alınan borçlar nedeniyle 1881’de Düyun-u Umumiye kurulacak ülkenin tüm gelirleri yabancıların eline geçecekti.)

Uzatmayalım,

Ruslar, Müttefik orduları tarafından mağlup edildi. Ancak, kağıt üzerinde savaşın galiplerinden olan Osmanlı, yüksek faizli borçlanma nedeniyle ekonomik özgürlüğünü kaybederken, Eflak ve Boğdan’a özerklik vermek zorunda kaldı.

**

Ne yazık ki, Kırım Savaşı’nın sürdüğü, cephelerin alev topu olduğu o günlerde, padişahın borçlara dayanmış tatlı hayatı devam etmekteydi ve itibardan tasarruf edilmiyordu.

Balyan ailesine yaptırılan inşaat işleri sürüyor,

Padişahın av ve dinlenme kullanımı için barok ve rokoko tarzındaki Ihlamur Kasrı, Göksu Dere’sinin Bogaz’a döküldüğü yerde Küçüksu Kasrı yapılıyor;

Kız kardeş için Mehmet Rıfat Paşa’nın köşkü satın alınıp, 55 odalı Adile Sultan Sarayı’nın inşasına başlanıyor;

5 milyon altın liraya malolan 285 odası, 46 salonu, 6 hamamı ve 68 tuvaleti olan Dolmabahçe Sarayı kullanıma açılıyordu…

Hazinede para olmaması kimsenin umurunda değildi, ne de olsa faizi peşin ödenerek alınabilen borçlar vardı.

**

Nerden nereye geldik. Yazıya, bir tuğlaya bir ev diye başlamıştık, borçla harçla yapılan Dolmabahçe Sarayı ile bitirdik.

Oysa Geri Kazanım Katkı Payı’nı yazacaktım…

SÜHA ORAL/BANDIRMA/13-02-2020