1963/64 Eğitim Öğretim yılında, eğitim hayatına başlamış, 1995 yılına kadar da öğretmenlik yapmış biri olarak, altta sunduğum araştırma sonucunu görünce, çok mu şaşırdım dersiniz ? Hayır, 20 yıldır tek parti ve tek adam yönetiminde olan Milli Eğitim konusunda kaygılanıyordum… kaygının ötesinde bu araştırma sonuçları beni çok üzdü ve ümitsizliğime ve bu yazıyı yazmama sebep oldu !
K12 Okulları Yönetim ve İşletme Danışmanı olan sayın Mehmet ASAL hocam , Türk Milli Eğitimini araştırmış ve ; 2020 itibariyle, Kişi sayılarına göre, nüfusa orantılı olarak Eğitim Düzeyimizin tablosunu, 2019 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık 82.000.000 kişi olduğu kabul ederek ve TÜİK resmi internet sitesinde yer alan 01 Eylül 2020 tarihindeki bilgileri esas alarak yaptığı hesaplamaya göre; dehşet bir sonuç çıkarmış…
2020 de, 21. YY ın Türkiye’sinde halen okuma-yazma bilmeyen kişi sayımız, nüfusa oranı %3 ve 2.024.979 kişi imiş ! UTANDIM MI ? Utanmamak elde değil.
İlk öğretim bir dönem 8 yıla çıkmışsa da, 5 yıllık İLKOKUL Mezunlarımız ; nüfusun % 24 ü ve 17.579.747 Kişi… Okuma-Yazma bilip ilkokul diploması bile olmayan insanlarımızın sayısı ise ; % 11 ve 7.782.603 kişi… ARLANDIM MI ? Ar ettim !
İlköğretimi 8 yıla çıkarmıştık yaa, hatta 4+4+4 diye, ilk-orta-lise eğitimini birleştirip devrim yapmıştık ya ; 8 yıllık İlköğretim mezunlarımız % 8 e ancak tekabül etmiş, 5.678.694 kişi… Ortaokul mezunlarımız ise ; % 18, 13.365.564 Kişi… Bilinmeyenin sayısı da % 1, 620.860 kişi…ŞAŞIRDIM MI ? Devrimcilere ah! Ettim ah ! Milli Eğitim Reformistlerine de, kahr ettim !
CEHALETİ DİPLOMADA BELİRLEYEN SİSTEME ; Sunulan bu duruma göre, CAHİL sayılabilecek kesimin oranı % 63 ve sayısı da, 47.052.447 kişi yapıyor efendim. Öğrenciler olmasa, milli eğitimi ne güzel idare ederdim diyen milli eğitim bakanları ile, cehaletin oranı % 50 yi geçince, ben de memleketi ne güzel idare ederim diyen siyasetçilere göre, iyi bir sonuç değil mi ?
Şimdi, gazete ve kitap okumayan veya sosyal medyayı dahi izlemeyen oranları da düşünün ve Türkiye’yi İDARE nin ne kadar kolay olduğunu, burdan görün mesela… We Are Social 2020 raporuna göre ; Türkiye’de sosyal medya kullanıcı sayısı 54 milyona ulaşmış ve Türkiye nüfusunun % 64’ü sosyal medya kullanmaktadır da… bunların ¼ ü sahte hesaplar, ¼ ü mükerrer hesaplar, ¼ ü ise, sosyal medyayı özel amaçları için sosyalleşmek için kullananlar olduğunu düşündüğümüzde, Türkiye de 13.500.000 gerçek sosyal medya kullanıcısı olduğunu ancak kabul edebiliriz. Bunların, ne kadarının ülke gündemi ile ilgili hassasiyetleri vardır acaba dersek, bu konuda bir araştırma sonucu, henüz yok !
Türkiye’de Lise ve dengi okul mezunlarımız, nüfusun % 21 i ve 15.426.019 kişi…
Yüksek Okul ve Fakülte mezunlarımız ise ; % 14 ile 10.257.791 kişi…
Yüksek Lisans ve doktora yapmış olanlar, % 2 ve 1.294.912 kişi… Burda da ; % 37 ile,26.978.722 kişi var. Gurur mu duyalım yoksa bu sayıya rağmen diye… üzülelim mi ? Çünkü, bu kademe insanlarımız da, liyakatlarına göre devlette ve üretimde ve eğitimde yer alamadıkları için, törpülenmiş eğitim ürünü olarak, törpülü eğitilenler… acı bir tablo oluşturmaktadırlar.
Yani, nüfusumuzun % 67 si eğitimsizdir… ya da ; çok düşük eğitim düzeyindedirler efendim ! Hiç okul bitirmemiş, 6 yaş üstü insan sayımız 9 milyon 807 bin 582 dir. Bunun çoğunluğunu, (6 milyon 185 bin 858) kadınlar oluşturmaktadır. Kadınlarımız ve feministler, bu rakkamlara dikkat etsinler bence ! Nüfus sayımı kayıtlarından anlaşıldığı gibi, eğitim durumuna göre Türkiye’de en çok, ilkokul mezunu bulunmaktadır. (17 milyon 580 bin) Toplam 82 Milyonun Sadece 27 Milyonu ki, o da toplam nüfusun % 33’ünü etmektedir, lise ve üstü eğitim seviyesindedir. Nüfus artış oranları ve nüfus artışına paralel olarak öncelikle bu % 67’lik kesiminden diğer kesime oranla fazla çoğalacağı dikkate alındığında, Türkiyenin Suriyeden, Afganistandan, Iraktan, İrandan, Somaliden v.d 10 milyon göç aldığı da düşünülürse, fecaat daha da artmakta ve sonuç, gelecek için de ümitsiz görünmektedir…
İMDİİİİİİİİİ Bizi kim mi yönetiyor?
Hemen diyeceksiniz ki ; AKP+MHP nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de dedikleri, sözde demokrasi ile ve seçimler ile başımıza getirdiğimiz, TEK ADAM, Başbuğ (adayı) Adalet ve Kalkındırma Partisinin Genel Başkanı C.B Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor efendim..! Peki, öyle sayalım !
Sunduğumuz, Mehmet ASAL Hocamın tablosuna göre ; % 63’ü cahil denebilecek düzeydeki halkın, oylarıyla % 52 belirlediği iktidar veya temsilcileri yönetiyor değil mi ? Kalan % 37’sinin ne yaptığı ise, maalesef sonucu değiştirmemektedir. Sandıklar yönetiyor da, ‘HİÇBİRŞEY YOKSA, MUTLAKA BİRŞEY VARDIR !’ diyerek seçimleri iptal ettiren bir hukuk sistemimiz ve tekrarlatan hukuk var ! Mühürsüz oyları, bu defalık böyle olsun, ‘ KABUL ‘ ettik diyen bir sistem, bizi yönetiyor maalesef !
Bu % 63’lük cahil sayılabilecek kesime hitap edebilen, sadaka kültürü ve tevekkül aşılayıp, kuru ekmeğe bile şükredeceksiniz diyen, dini siyasi amaçla kullanan partiler bizi yönetmeye devam edecektir. Bunun adı nedir ? Kalitesiz, çoğulcu sözde demokratik sistemin adı nedir ?
Bir zamanlar bir hanım sanatçımız, seçimdeki oyunun değerinin, çoban veya cahil biri ile aynı değerde olduğundan şikâyet ettiğinde, kendisini kolaylıkla ANTİDEMOKRAT olarak damgalamadık mı? Vatan haini bile dedik, fetö-pkk işbirlikçisi ,terörist diyenler bile oldu… değil mi ?
NETİCE DE ; Demokrasi istiyor ve demokrasi ile yönetilelim falan diyorsak ; önce ASGARİ EĞİTİM DÜZEYİNDE, herkesi bir seviyeye taşımak zorundayız. Ve bu seviye de, TÜRK MİLLİ EĞİTİM ismi patronajında, her gelen bakana göre değişmeyen bir YENİ, TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ ile ancak kurgulanabilinir. Bugünkü ilk ihtiyacımız YENİ KURUCU ANAYASA değil, YENİ TÜRK MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİDİR. 63-37 oranın terse çevrilmesi ile, belki Türkiye kurtarılabilinir. Aksi…………….?
Ben burada sadece, şimdilik araştırma sonucundaki sayılardan hareket ettim. Eğitim kalite ve içeriğine hiç girmedim. TÜRK nedir, MİLLİ nedir, EĞİTİM nedir ? Açılımlarını yapmadım( yaparsam, herkes altında kalır.). Üniversitelerimizin özerk, olamaması, Rektörlerinin seçimle değil de, atamayla göreve gelmesi, Akademisyenlerimizin Dünyaya sundukları tez, makale ve araştırma azlığı, konu, kalite yetersizliği, tezlerin uluslararası dergi ve platformlarda yayınlanmaması, ARGE kifayetsizliği, Uluslararası ödül, ya da madalya kazanmış mezun sayısının, üniversitenin mezun sayısına oranının yetersizliği, dünyadaki önemli firmaların CEO pozisyonlarında bulunan üniversite mezunlarının, toplam mezun sayısına oranının azlığı, Uluslararası yarışmalarda aldığımız dereceler, Lise ve Üniversite girişte yıllarca sorularının çalınıp o zaman tarikar şimdi terör örgütü sayılanlara verilmiş sonuçlarımız, eğitimin sürekli olarak din eksenine kayması, son yıllarda sayıları süratle artan-arttırılan İmam Hatip Okulları… Anadolu ve Fen Liselerimizin bile İMAM-HATİP oldurulması…
Tüm Sanayi Devrimleri”ni ıskalamış, kadrolardaki görevlendirmelerde, din mezhep tarikat ve parti militanlığının öne geçmesi, o partiden ve mezhepten ve tarikattan olmayanların dinsiz-imansız ateist ve vatan haini görülerek ötekileştirilmesi… üretimde, ilimde ve bilimde kopyacılığı esas almış, Çin’den sonra, dünya da en fazla taklit üreten 2. ülke olmamız, yaşadığımız pandemi de bile, ÇİN AŞILARINA yönelmemiz, Uygur Türklerini katleden ÇİN’den bedava aldığımızı sandığımız aşılar için, Sağlık Bakanlığındaki yandaşların bulunduğu bir aracı firmaya, milyonlarca dolar komisyon ödeyerek hazineyi, rezervleri yok ettiğimiz bu günlerde, kuyuya düşmüş Milli Eğitimi oradan çekip-çıkaracakların da bulunmadığı bu ortamda, okulların kapanmasına az kaldı, fark etmiyor musunuz ?
Kuyuya düşmüş olmakla, bildiğimiz yüzme metodlarının bizi kurtarmayacağını, bir kurtarıcıya ihtiyacımız olduğunu, görmüyor musunuz ?
26/02/2021 NOGAYTÜRK/BANDIRMA