Türkiye'nin Uzay Alanında Çalışmaları

"Nuechterlein’in matriksi açısından bakıldığında, uzay araştırmalarına yapılan yatırımlar devletlerin ulusal çıkarlarını oluşturan tüm parametreler açısından olumlu etki yaratmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye açısından da uzay araştırmalarına yatırım yapılması ulusal çıkarlara katkısı çerçevesinde stratejik bakımdan önemli bir fayda sağlayacaktır. Nitekim son üç yıl içinde Suriye’deki üç askeri operasyonda (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları) uydu teknolojisine bağlı insansız hava araçları, operasyonların rasyonel zemini bakımından (siyasi faydanın en az askeri kayıpla sağlanması) çok kritik bir rol oynamış, matriksteki “anavatan savunması” parametresini pozitif etkilemiştir. Ayrıca savunma sanayinde uzay araştırmalarına bağlı yapılan yatırımlar dış bağımlılığı azaltarak, cari açık üzerinde olumlu sonuçlar doğurmuş, matrikste “ekonomik gelişmişlik” parametresine katkı vermiştir. Uzay araştırmalarının savunma sanayindeki pozitif etkileri, matriksin “arzulanan dünya düzeni” parametresinde de görülmüş, örneğin Yunan televizyon kanallarında Türkiye’nin savunma sanayindeki ilerlemelerinden övgü ve biraz da endişeyle bahseden bir belgesel yayınlanmıştır. Buna karşılık, çalışmada önce de belirtildiği gibi Türkiye’nin bu araştırmaları ilerletmesi önünde bölgesel sorunlar ve insan gücü bağlamında bazı dezavantajları mevcuttur. Ancak bu dezavantajları fırsata çevirmek mümkündür. Dünyadaki uzay ve havacılık araştırmalarındaki artışın ardındaki en önemli dinamik, askeri ve savunma kaynaklı gereksinimlerdir. Dolayısıyla, Türkiye’nin karmaşık ve güvenlik sorunları yaşayan bir bölgede bulunması ve tehditler yaşaması, bu araştırmaların yoğunlaşmasında motive edici bir faktör olabilir. Ayrıca uzay programları ve projelerinin çeşitlenmesi, alanda kalifiye işgücüne yönelik istihdam talebini arttırarak beyin göçünü yavaşlatıcı bir rol oynayabilir. Tüm bu unsurların gerçekleşmesi ve Türkiye’nin uzay araştırmalarında söz sahibi bir ülke haline gelmesi açısından en önemli nokta ise iyi koordine edilmiş bir uzay stratejisinin geliştirilmesi gereğidir. Bunun olmaması, uzay araştırmaları vizyonunun sadece bir slogana indirgenmesine ve çabalardan etkin sonuç alınamamasına yol açacaktır. Dolayısıyla, özel sektörü çeşitli projeler vasıtasıyla alana çekecek, akademi ve iş dünyasında özel ve kamu kuruluşlarının uzay araştırmaları ve yatırımlarını koordine edecek, uluslararası işbirliği olanaklarını araştırıp kuracak bir yönetim ve koordinasyon sistemi uygulanmalıdır."

 Türkiye'nin Uzay Alanında Çalışmaları - Tez/Makale

HANDE ORTAY - Prof.Dr.SAİT YILMAZ

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) 1961 yılında, dört yıl süren çabaların ve roket denemelerinin ardından Kozmonot Yuri Gagarin komutasındaki Sputnik adlı ilk insanlı uzay aracının dünya yörüngesinde
başarıyla dolaşmasını sağlaması, Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) büyük birgüvenlik endişesi yaratmıştır. Zira bu durum, SSCB’nin ABD’ye isabetli bir füzesaldırısı düzenleyebilme kapasitesine sahip olduğunu göstermiştir. Bu tehditkarşısında ABD yönetimleri,SSCB’yi uzay araştırmalarında alt etmesi gerektiği,sözkonusu yarışta öne geçmenin dünya liderliği bakımından kilit bir önem taşıdığıinancıyla oldukça maliyetli bir uzay yarışı başlatmıştır. Bu bağlamda, 1961 yılındaBaşkanlığa seçilen John F. Kennedy, “ Ay Nutku” olarak bilinen konuşmasında şuifadeleri kullanmıştır:

“Bizden önce bu ülkeyi yönetenler, bu ülkenin sınai devriminin, modern keşiflerin ve nükleer gücün öncüsü olmasını sağlamışlardır. Bizim kuşağımızın da yaklaşan uzay çağının bataklığına saplanmaya niyeti yoktur. Biz bu yarışın parçası değil, lideri olmalıyız. Zira dünyanın gözü şu anda uzayın derinliklerinin, ayın ve ötesindeki gezegenlerin üzerindeyken, biz oraları hasım bir bayrağın egemenliğine bırakmamaya, oralara özgürlük ve barışın bayrağını dikmeye ant içtik. Uzayı kitle imha silahlarıyla değil, bilgelik ve anlayışın vasıtalarıyla doldurmaya ant içtik. Bu yeni denizlere yelken açıyoruz, çünkü orada insanlığın ilerlemesi için yeni bir bilgelik kaynağı olduğunu biliyoruz. Uzay bilimi, tıpkı nükleer bilim gibi kendi vicdanına sahip değildir. Bu bilimin iyilik veya kötülüğün gücü haline gelmesi, insanlığa bağlıdır ve ancak bu alanda liderliği ele geçirebilirsek, oraların bir barış denizi mi, yoksa yeni ve korkunç bir savaş alanı mı 

olabileceğine dair kararda ABD söz sahibi olabilecektir… Biz aya gitmeyi seçtik. Aya ulaşan ilk ulus olacağımızı garanti edemeyiz ama bu çabayı sarf etmekte başarılı olmazsak, sonuncu olacağımız kesindir.”  

1962 tarihli bu konuşmadan yaklaşık yedi yıl sonra ABD’nin aya yolculuğu ile zirve noktasına ulaşan ve Soğuk Savaş yıllarına damgasını vuran bu uzay rekabeti, uzay araştırmaları sürdürebilme kapasitesini, devletlerin gücünü oluşturan parametrelerin tümü üzerinde etkili bir unsur haline getirmiştir. Günümüzde uluslararası siyasi sistemi yönetip yönlendiren ABD, Rusya Federasyonu, Çin ve Avrupa Birliği (AB) gibi büyük devletler ve ulusüstü yapılar da, sistem üzerinde bölgesel nüfuz çerçevesinde etkin bir rol üstlenmeyi hedefleyen orta güçte ülkeler de uzay araştırmalarında ilerleme kaydetmek suretiyle güçlerini ve sistemik etkinliklerini arttırmayı hedeflemektedir. Bu bağlamda, elinizdeki makalenin konusu bulunduğu coğrafyada bölgesel liderlik hedefleyen bir orta güçte devlet olarak Türkiye’nin sözkonusu alandaki çalışmaları üzerine bir inceleme yapmaktır.  

I.  KAVRAMSAL ÇERÇEVE 

Çalışmanın kavramsal çerçevesinde, bir ülkenin uzay araştırmalarında kaydettiği ilerlemenin gücünü ve ulusal çıkarlarını nasıl etkilediği tanımlanacaktır. Güç, Robert Dahl’ın tanımıyla, “bir aktörün, muhatabını, normal şartlar altında yapmayacağı bir şeyi yapmaya mecbur ettirme kabiliyetidir”.   Ancak bu tanım, gücün nesnel bir tanımı değil, muhatabı üzerindeki etkisini tanımlamaktadır. Bu bakımdan daha net bir tanım yapmak için Ray S. Cline’in geliştirdiği denklem uygun bir çerçeve sunmaktadır.  Buna göre bir devletin gücü, o devletin başta ekonomik ve askeri kabiliyetleri ile demografik ve coğrafi özelliklerini belirli bir stratejik amaç doğrultusunda kullanabilme iradesinin bir fonksiyonudur. Bu tanım şu şekilde gösterilebilir:

Pp = (C + E + M) x (S + W)
(S + W) ≤ 1

Bu formülde Pp devletlerin algılanılan gücünü, C demografik ve coğrafi özelliklerin devletlere sağladığı avantajların oluşturduğu kritik kitleyi (beşeri ve coğrafi sermaye), E ve M devletlerin sırasıyla ekonomik ve askeri kabiliyetlerini, S ve W ise 

stratejik amaç ve irade (kararlılık) katsayılarını ifade etmektedir. Bu unsurlardan “maddi” (tangible) olanları devletlerin ekonomik ve askeri kabiliyetleridir. Diğer unsurlar ise, “maddi olmayan” (intangible) kavramlardır. Formülün de gösterdiği gibi bir devletin stratejik amaç ve iradesi, maddi güç unsurları üzerinde çarpan etkisi yaratacak ölçüde önemlidir. Uzay araştırmaları, bu denklemdeki birçok parametreyi yükseltici bir etki yaratmaktadır. 

ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) öncülüğünü üstlendiği ve CNSA (Çin), Roscosmos (Rusya Federasyonu), ESA (Avrupa Birliği), CNES (Fransa), JAXA (Japonya), CSA (Kanada), CSIRO (Avustralya), DLR (Almanya), ISRO (Hindistan), UKSA (İngiltere), KARI (Güney Kore), ASI (İtalya), NSAU (Ukrayna) ve UAESA (Birleşik Arap Emirlikleri) resmi uzay araştırmaları kurumlarının üyesi bulunduğu Uluslararası Uzay Keşif Koordinasyon Grubu’nun (ISECG) 2013 yılında yayınladığı raporda, uzay araştırmaları ve keşif çalışmalarının sağladığı faydalar üç ana başlık altında toplanmıştır.  Buna göre, ilkin, uzay araştırmaları ekonomik ve teknolojik anlamda ilerleme kaydedilmesini sağlamak suretiyle toplumsal değer yaratmaktadır. Zira bu çalışmalar neticesinde geliştirilen teknolojiler ve oluşturulan yatırım alanları, sadece uzay araştırmalarında değil, toplumların farklı kesimlerinin ihtiyaçlarının karşılanması açısından da faydalı olmaktadır. Uzay araştırmaları çerçevesinde hem yeni iş alanları ve istihdam alanları ortaya çıkmakta, hem de yaşamı kolaylaştıran ve yaşam kalitesini arttıran ürünler geliştirilmesi sağlanmaktadır.  Bu bağlamda, uzay araştırmalarının yukarıdaki güç denkleminde yer alan C ve E unsurlarına olumlu katkı sağladığını söylemek mümkündür. 

İkinci olarak, uzay araştırmaları, yürütücü ülkelerde toplumsal kültürü yükseltici bir rol oynamaktadır. Bu tür ülkelerde insanlar evrendeki yerlerini sorgulamaya, varoluşsal sorular sormaya, bilimsel alanlara merak duymaya ve kariyer planlarında yer vermeye başlarlar. Dolayısıyla yukarıdaki güç denkleminde C unsuru üzerinde bir diğer olumlu katkı verdiği gibi, stratejik amaçta da toplumsal bir görüş birliği oluşmasını kolaylaştırmak suretiyle S unsuru üzerinde artış sağlamaktadır. 

Üçüncüsü, uzay araştırmaları farklı uluslar arasında işbirliğini teşvik edici bir etki oluşturmaktadır. Tüm dünyayı tehdit etme potansiyeline sahip çevre sorunları gibi insanlığın ortak sorunlarına çözüm getirmek isteyen farklı uluslar, uzay araştırmaları çerçevesinde işbirliği yaparak, hem çevresel sorunların yarattığı maliyeti düşürmekte, hem de yaşam kalitesini arttırmaktadır. Bu faktörler, denklemin yine C ve E parametreleri üzerinde olumlu bir katkı sağlamaktadır.

Ayrıca uzay araştırmalarının ISECG raporunda bahsedilmeyen, ancak ülkelerin gücüne dair denklemi olumlu anlamda etkileyen bir başka katkısı daha mevcuttur. Uzay araştırmaları çerçevesinde gelişen uydu teknolojileri, hem istihbarat, hem de askeri operasyonlar anlamında devletlerin askeri gücünü (M) arttırıcı bir rol oynamaktadır.          

Peki, uzay araştırmaları, bir devletin ulusal güvenlik ve çıkarları açısından ne tür sonuçlar yaratmaktadır? Bu soruyu yanıtlamak açısından Donald Nuechterlerin’in geliştirdiği Ulusal Çıkar Matriksi’nden faydalanılabilir.[1] Nuechterlein’e göre devletlerin belli başlı ulusal çıkarlarını dört başlık altında tanımlamak mümkündür:

 

a) Anavatan Savunması,

b) Ekonomik Gelişmişlik,

c) Arzulanan Dünya Düzenine Kavuşulması,

d) Ulusu güçlendirecek çeşitli değerlerin geliştirilmesi. 

Nuechterlein, uluslararası siyasi sistemde gerçekleşen herhangi bir olayın bu dört çıkar türünü dört düzeyde etkileyebileceğini savunmuştur. Buna göre, herhangi bir dış olay, bir devletin,a) varlığını sürdürme gayesi üzerinde olumlu veya olumsuz sonuçlar yaratabilir,

b) sistemde daha iyi bir konum elde etmesi üzerinde olumlu veya olumsuz hayati bir etki yaratabilir,

c) ilerleyişini hızlandırma veya sekteye uğratma potansiyeline sahip önemli sonuçlar üretebilir veya

d) ilerleyişinde doğrudan olmasa da dolaylı olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilecek ikincil sonuçlar getirebilir.

Uzay araştırmaları, temel çıkarların dördü üzerinde de var olma düzeyi ile önemli düzey arasında olumlu katkı vermektedir. Uzay araştırmaları ile gelişen uydu teknolojisi anavatan savunması açısından varoluşsal bir avantaj sağlamaktadır. Uzay araştırmalarının kazandırdığı teknolojik ilerleme ile yarattığı yatırım ve istihdam alanları, ekonomik gelişmişlik üzerinde hayati düzeyde olumlu bir etki oluşturmaktadır. Uzay araştırmaları yapan ülkeler, kaydettikleri ilerleme sayesinde ulusal hedeflerine ve sistemik beklentilerine karşılık bulmak anlamında önemli düzeyde bir pazarlık gücü elde etmektedir. Ayrıca uzay araştırmalarının, yürütücü devletlerin toplumlarında yarattığı kültürel yükseliş, çeşitli değerlerin geliştirilmesi bağlamında hayati düzeyde olumlu sonuçlar verecektir.

Sonuç olarak, uzay araştırmalarının bir devletin gücünü arttırıcı ve ulusal çıkarlarına erişmeyi büyük ölçüde kolaylaştırıcı bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır.    

II.  TÜRKİYE’DE UZAY ARAŞTIRMALARI

Kavramsal Çerçeve’de ele alınan olumlu etkilerinden ötürü, birçok ülke uzay araştırmalarına büyük önem atfetmektedir. Son dönemlerde, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde özel sektörün de bu alana ilgi göstermeye başlamıştır. SpaceX, CASC, Blue Origin gibi firmalar uzay araştırmaları ve seyahatlerinin maliyetini düşürmek, keşif çalışmalarını hızlandırmak gayesiyle önemli yatırımlar yapmaktadır. Bu durum, uzay araştırmalarının gündemdeki yerini arttırarak koruyacağına ve orta ile uzun vadede uygulamaya yönelik sonuçların alınacağına işaret etmektedir.  

Bu bağlamda, orta güçte ülkelerin bu yönde devlet düzeyindeki çabalarının da arttığı gözlemlenmektedir.  Örneğin, Brezilya 1996, Hindistan 1999 ve İran 2003 yılında uzay teşkilatları kurmuşlardır. Bir orta güç olarak Türkiye’nin de 1990’lı yıllardan itibaren uzay araştırmaları alanına ilgi göstermeye başladığı görülmüştür. 

Türkiye, 1990’lı yıllardan itibaren çalışmalarını yoğunlaştırmaya başlamış, öncelikle hukuki altyapının oluşması, ikinci olarak da uydu altyapısının kurulması yönünde adımlar atmıştır.  Bu adımlar şu şekilde özetlenebilir: 

-Türkiye, hukuki ve kurumsal altyapı ve vizyona yönelik bu çalışmalar dışında,  1994 yılından itibaren uydu altyapısı üzerindeki çalışmalarını da hızlandırmıştır. Bu bağlamda, uydu sahibi 30 ülke arasında yer almaktadır. Halen aktif durumda altı uyduya sahip olan Türkiye, bu uydulardan üçünü haberleşme (TÜRKSAT 3A, TÜRKSAT 4A, TÜRKSAT 4B), ikisini gözlem (GÖKTÜRK-1 ve RASAT 2011), birini ise istihbari (GÖKTÜRK-1) amaçlarla kullanmaktadır. Şekil 2’de Türkiye’nin 1994-2020 yılları arasını kapsayan uydu altyapısı çalışmaları görülmektedir. 

Türkiye son dönemlerde ise uzay araştırmalarına yönelik özel sektör ile kamuyu bir araya getiren çeşitli proje yatırımları üzerinde de çalışmaktadır. Bunlar arasında en önemlisi Bursa Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın desteği ve TÜBİTAK koordinasyonunda, Bursa Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle yürütülen Gökmen Uzay Havacılık ve Eğitim Merkezi (GUHEM) projesidir. 2019 yılı sonunda açılması beklenen eğitim merkezinin, alana ilişkin AR-GE çalışmalarında öncü bir rol üstlenmesi, bu bağlamda Avrupa’nın en iyi, dünyada ise ilk 5 havacılık ve uzay merkezinden biri haline gelmesi beklenmektedir. Türkiye’nin ilk uzay temalı merkezi olarak faaliyet göstermesi amaçlanan GUHEM’in çalışmaları neticesinde Türkiye’nin ilk astronotlarını yetiştirmeyi hedeflemektedir. 

Şekil-Tablo 2. Türkiye’nin Uydu Altyapısı 

Bir diğer önemli yatırım ise Doğu Anadolu Gözlemevi (DAG) projesidir.   Erzurum’da Atatürk Üniversitesi bünyesinde oluşturulan ve üç aşamalı olarak planlanan proje çerçevesinde, 2012-2019 yılları arasını kapsayan DAG projesi adlı ilk aşamada teleskop, kubbe, binalar ve altyapısıyla gözlemevi kurulacak, 2016-2019 yılları arasını kapsayan ve ODA projesi adlı ikinci aşamada odak düzlemi aygıtlarının alımı, tasarımı, yapımı ve bir optik laboratuvarının inşası tamamlanacak,  2018-2020 yılları arasını kapsayan ve AKS projesi adlı üçüncü aşamada ise tesise 4 m’ye kadar bütün ayna ve uzay – uydu ekipmanlarının kaplanacağı ayna kaplama sistemi yerleştirilecektir.  DAG projesi tamamlandığında, uluslararası boyutta büyük yankı uyandırması ve tesisin, “dünyanın uzaya açılan üçüncü önemli kapısı” olması beklenmektedir.

Tüm bu çalışmalar, alana geç giren Türkiye’nin son dönemlerde adımlarını hızlandırdığını ve öncü bir rol üstlenmek hedefiyle alan üzerinde yoğunlaştığını göstermektedir. Nitekim Fortune dergisinde yayınlanan bir istatistikte Türkiye alana ayırdığı 276 Milyon ABD Dolarlık bütçeyle uzay araştırmalarına en geniş bütçeyi ayıran 18 ülke arasında yer almıştır.  

Şekil-Tablo 3: Uzay Araştırmalarına En Geniş Bütçeyi Ayıran Ülkeler 

Ancak artan bu çabalara karşın Türkiye’nin uzay araştırmaları bakımından bazı dezavantajları bulunmaktadır.  Bu bağlamda en önemli dezavantajı, ülkenin gayet değişken ve karmaşık bir bölgede yer almasıdır. Bölge ülkelerinden İran ve İsrail, gayet iddialı güvenlik teknolojileri ve uzay teknolojilerine yatırım yapmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin kendi güvenliği açısından adımlarını daha hızlı ve programlı atması büyük bir zaruriyet haline gelmektedir.
 
Bir diğer dezavantaj ise alanda kalifiye araştırmacı eksikliğidir. Türkiye’de tüm üniversite öğrencileri arasında astronomi ve astrofizik alanına yönlenen öğrenci oranı %2 ile sınırlıdır.  Mevcut eğitim sistemi, sözkonusu alanlara yeterince ağırlık vermemektedir. Ayrıca uzay araştırmalarına yönelik projelerde daha ziyade yabancı kaynaklar yer aldığı, yerel kaynak katkısı sınırlı olduğu için bu alana ilgi duyan ve kalifiye insan gücü başka ülkelere kaptırılmaktadır.

SONUÇ

Nuechterlein’in matriksi açısından bakıldığında, uzay araştırmalarına yapılan yatırımlar devletlerin ulusal çıkarlarını oluşturan tüm parametreler açısından olumlu etki yaratmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye açısından da uzay araştırmalarına yatırım yapılması ulusal çıkarlara katkısı çerçevesinde stratejik bakımdan önemli bir fayda sağlayacaktır. Nitekim son üç yıl içinde Suriye’deki üç 

askeri operasyonda (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Operasyonları) uydu teknolojisine bağlı insansız hava araçları, operasyonların rasyonel zemini bakımından (siyasi faydanın en az askeri kayıpla sağlanması) çok kritik bir rol oynamış, matriksteki “anavatan savunması” parametresini pozitif etkilemiştir. Ayrıca savunma sanayinde uzay araştırmalarına bağlı yapılan yatırımlar dış bağımlılığı azaltarak, cari açık üzerinde olumlu sonuçlar doğurmuş, matrikste “ekonomik gelişmişlik” parametresine katkı vermiştir. Uzay araştırmalarının savunma sanayindeki pozitif etkileri, matriksin “arzulanan dünya düzeni” parametresinde de görülmüş, örneğin Yunan televizyon kanallarında Türkiye’nin savunma sanayindeki ilerlemelerinden övgü ve biraz da endişeyle bahseden bir belgesel yayınlanmıştır. 

Buna karşılık, çalışmada önce de belirtildiği gibi Türkiye’nin bu araştırmaları ilerletmesi önünde bölgesel sorunlar ve insan gücü bağlamında bazı dezavantajları mevcuttur. Ancak bu dezavantajları fırsata çevirmek mümkündür. Dünyadaki uzay ve havacılık araştırmalarındaki artışın ardındaki en önemli dinamik, askeri ve savunma kaynaklı gereksinimlerdir. Dolayısıyla, Türkiye’nin karmaşık ve güvenlik sorunları yaşayan bir bölgede bulunması ve tehditler yaşaması, bu araştırmaların yoğunlaşmasında motive edici bir faktör olabilir. Ayrıca uzay programları ve projelerinin çeşitlenmesi, alanda kalifiye işgücüne yönelik istihdam talebini arttırarak beyin göçünü yavaşlatıcı bir rol oynayabilir.
 
Tüm bu unsurların gerçekleşmesi ve Türkiye’nin uzay araştırmalarında söz sahibi bir ülke haline gelmesi açısından en önemli nokta ise iyi koordine edilmiş bir uzay stratejisinin geliştirilmesi gereğidir. Bunun olmaması, uzay araştırmaları vizyonunun sadece bir slogana indirgenmesine ve çabalardan etkin sonuç alınamamasına yol açacaktır. Dolayısıyla, özel sektörü çeşitli projeler vasıtasıyla alana çekecek, akademi ve iş dünyasında özel ve kamu kuruluşlarının uzay araştırmaları ve yatırımlarını koordine edecek, uluslararası işbirliği olanaklarını araştırıp kuracak bir yönetim ve koordinasyon sistemi uygulanmalıdır. 

Devletin uzay araştırmalarındaki ağırlığı ve yatırımlarını özel sektörle işbirliği içinde arttırması, Nuechterlein Ulusal Çıkar Matriksi’ndeki bir diğer parametre olan “toplumda çeşitli değerlerin geliştirilmesini sağlama” parametresini olumlu etkileyecektir. Türk toplumunda insanların evrendeki yerlerini sorgulamaya, varoluşsal sorular sormalarına, bilimsel alanlara merak duymalarına ve kariyer planlarında yer vermelerine başlamasını sağlayarak, toplumsal kültürü yükseltecektir. 
   
Bu bağlamda, 13 Aralık 2018 tarihinde uzun yıllardır varolan bir hedefin gerçekleştirilmesi çerçevesinde, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kurulan Türkiye Uzay Ajansı’na (TUA) önemli bir rol düşmektedir Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bünyesinde kurulan TUA’nın yukarıda belirtilen gereksinimleri karşılaması hedefi çerçevesinde kurulan TUA’nın dört ana amacı bulunmaktadır:

1.    Ajans, kısa ve uzun vadeli hedeflere yönelik stratejik planlar hazırlayacaktır. Bu planlarda rekabetçi bir uzay ve havacılık sanayi oluşturulması, uzay ve havacılık teknolojileri kullanım alanlarının toplum yararına ve ulusal çıkarlara yönelik olarak genişletilmesi, uzay ve havacılık teknolojilerinde bilimsel ve teknolojik altyapıların kurulması ve insan kaynakları yetiştirilmesi üzerinde durulacaktır. 

2.    Ajans, Uluslararası İletişim Birliği görevleri dışındaki durumlarda, ulusal egemenlik çerçevesinde alana yönelik uzay koordinasyon sistemleri, hava araçları ve uzay sistemlerine dair hakların kullanımında yetkili olacaktır. Ajans, ulusal sorumlulukların yerine getirilmesi gayesiyle, bu hakların yönetimi ve kullanımına dair ilke ve prosedürleri belirleyecektir. 
3.    Ajans, Türkiye’nin haklarını Birleşmiş Milletler nezdinde koruyacak, ayrıca uluslararası muadilleri ile ikili ve çok taraflı işbirlikleri kuracaktır. 
4.    Ajans Türkiye’nin uzay teknolojisinde küresel düzeyde etkili bir oyuncu olmayı hedefiyle çalışmalarını planlayacaktır.  

KAYNAKÇA

Anadolu Ajansı, “Türkiye’nin İlk Astronotu Bursa’da Yetişecek”, 19 Ekim 2017.

Dahl,  Robert. “The Concept of Power”, Behavioural Science, No: 2, 1957, s.201-205.

Doğu Anadolu Gözlemevi Projesi resmi web sitesi: dag-tr.org.

 

Halim, Duygu ve Medeni, Tunç. “A Comparative Strategic Analysis of Space Technologies: Developing a Roadmap for Turkey”,  International Journal of eBusiness and eGovernment Studies, Vol 4, No 2, 2012, Çevrimiçi,  https://dergipark.org.tr/tr/download /article-file/257137 (Erişim Tarihi: 7 Kasım 2019).

International Space Exploration Coordination Group (ISECG), “Benefits Stemming From Space Exploration”, ISECG Report, 2013, Çevrimiçi, https://www.nasa.gov/sites/default/files/files/Benefits-Stemming-from-Sp... (Erişim: 10.11.2019).

Kennedy, John F., Address at Rice University on the Nation's Space Effort (ABD’nin Ulusal Uzay Araştırmaları Çabaları Üzerine Rice Üniversitesi’ndeki Konuşması), 12 Eylül 1962, Çevrimiçi, https://www.jfklibrary.org/learn/about-jfk/historic-speeches/address-at-... (Erişim: 10 Kasım 2019).

Kızılaslan, Kazım Uğur. Dış Politikanın Sivil-Asker İlişkileri Üzerindeki Etkisi: AB Koşulluluk İlkesi ve Türkiye'nin Ulusal Güvenlik Paradigması, 2018, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayınlanmamış doktora tezi.

Nuechterlein, Donald E. “The Concept of ‘National Interest’: A Time for New Approaches,” ORBIS, Vol: 23, No: 4 (Spring 1979), s. 73-80.

Özalp, Tamer. “Türkiye’de Havacılık ve Uzay Çalışmaları”, Bilim ve Teknik, No: 396, Kasım 2000, s. 42-44.

Papp, Daniel S. Contemporary International Relations: Frameworks for Understanding (3. B.), New York, MacMillan Publishing Company, 1991.

Rapp, Nicolas ve O’Keefe, Brian. “50 Years After Moon Landing, Money Races into Space,” Fortune, 22 Temmuz 2019.

Sönmezoğlu, Faruk Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi (3.B.), İstanbul, Filiz Kitabevi, 2000. 

TRT-World, “Four Things to Know About Turkey's Upcoming Space Program”, 12 Aralık 2018, Çevrimiçi, https://www.trtworld.com/turkey/four-things-to-know-about-turkey-s-upcom... (Erişim Tarihi: 7 Aralık 2019).

Yılmaz, Sait. Uzay Güvenliği, İstanbul: Milenyum Yayınları, 2013.

Yılmaz, Sait. “Space and Turkey”, Open Journal of Political Science, Vol. 3, No: 6, 2016, Çevrimiçi, https://www.scirp.org/pdf/OJPS_ 2016080 415154845.pdf (Erişim Tarihi: 7 Kasım 2019). 

12-02-2021