Ya Sonra - Öykü -

YA SONRA -Öykü-

Sonra sana rastladım. Yorulmuştun. Üzülmüştün belli bir şeylere. Anlatmak istedin ama ben anlamak istemedim seni. “Varlığımla terbiye edemediğimi, yokluğumla terbiye ederim.” demiştin. Bunu söylemekten zevk duyuyordun adeta. Gurur kaynağınmış gibi söylemiştin. Sonra yollarımız ayrılmıştı. Ve bir daha seni görmedim. Görmek için hiçbir çaba sarf etmedim bile. Artık yoktun benim için.

O günü hiç unutmam. Yanımda sen, yürüyorduk yolun ortasından. Umursamaz bir halimiz vardı. Hayatı boş vermiştik. Sadece günümüzü yaşıyorduk. Ne önemi vardı ki çalışmanın, test çözmenin. Eninde sonunda bu hayat yaşanacaktı. Öyle ya da böyle. Çok paran olsa da aynıydı az paran olsa da. Ha doktor olmuşsun, ha mühendis ya da sokakların çöpçüsü… Ne önemi vardı. Hiç ! Sana bahşedilmiş olan bu yaşamı, sana izin verildiği ölçüde yaşıyordun işte. Kaderini değiştiremiyordun ki. Değiştirmek istesen bile değiştirdiğin, yine senin için yazılmış hep o kahpe kader oluyordu. Kader bizim arkadaşımız olmuştu artık. Kahpe kader, zalim felek… Ah anasını satayım be! Bize sormadılar ki bu dünyaya gelmek istiyor musun diye. Böyle bir dünyada yaşamak istiyor musun diye sormuş olsalardı çoktan seçmeli bir soru olarak; dünya şıkkını işaretlemezdim. Gelmiştik işte ama… Önümüzde bir sınav vardı. Ve biz bu sınavı kazanmak zorundaydık. Kadere öyle yazılmıştı. Yine sorulmamıştı bize. “ Oğlum benim, bu çalışkanlıkla bir diş hekimi veya eczacı olmalısın. Sana eczaneyi ben açacağım kuzum. Sen yeter ki çalış. Hadi odana bakalım. Çay molasında ben sana haber veririm. Gelir çayını içersin, kafan da dinlenmiş olur böylece. Hadi kuzucuğum benim.” diyordu büyük bir ümit ve heyecan dolu sesiyle annem. Ah anacığım benim. Ne kadar da ümit doluydu benim için. Bir bilseydi benim bu sınava girmek istemediğimi ne kadar da yıkılırdı. Söyleyemezdim ama. O benim annemdi. Beni doğuran, büyüten, yediren, içiren… Hasta olduğum gecelerde sabaha kadar başucumda bekleyen, küçük bir aksi olayda “sütümü sana helal etmem” diyen kutsal kadın. Vefa abidesi, şefkat yuvasıydı…

Kaderimde annemin oğlu olmak da vardı. Ama ben kaderimi değiştiremiyordum. Bu sınavı kazanmalıydım. Arkadaşım da kazanmalıydı. O ve ben … Beraber yürüyorduk işte. Aynı yolda, aynı istikamete doğru. Aklımızda hiçbir şey olmadan; bir adım, iki adım,… Sahile varmamıza epey vardı daha. Can sıkıntısı içimizi kemiriyor, konuşamıyorduk. Hep bu sınav yüzündendi. Kim nereden bulmuştu bu sınavı. Sen yıllarca çalış çalış, sonra da üç saatlik sınava göre hedefine doğru yol al. Tabi hedefin varsa. Bizim gibi hedefiniz sınava girmemekse önemsizdi. Yol doğru olmuş yanlış olmuş mühim değildi. Hiçtik. Yoktuk. Kalbimizde sevgimiz, yürüyorduk yokluğa doğru. Çokluğa doğru. Orada belki bizi bir anlayan olurdu. Belki sınava girmek zorunda kalmazdık. Çay molalarında çok çalışan beyinlerimizi dinlendirmek zorunda kalmazdık. Bilemiyorduk. Geleceği görebilecek yetimiz yoktu. Ama sınava girebilecek yetimiz vardı. İşte bu nokta da kaderimizi biz değiştirecektik. Sınava girmeyecektik. Adımlarımızı farkında olmadan hızlı hızlı atmaya başlamıştık. Demek ki ikimizde aynı düşünceler içerisindeydik. Yürümüyor koşuyorduk adeta. 100 metre engelli koşusuna dönmüştü yürüyüşümüz. Sahil karşımızda, biz koşuyor, koşuyorduk… Ve son engeli de aştığımızda kendimizi Marmara’nın serin sularında bulduk….

İşte özgürlük bu… Serin sularda uçmak başı boş… Kendini bulmak…

Suyun üzerinde yürümek, dans etmek suyla birlikte. Nefes almamayı tercih etmek. Ama yapamam. Nefes almadan duramam. Kaderime böyle yazılmış sonuçta. Annem ne yapar sonra. Ya ben annem olmadan nasıl yaşarım. Ama artık yaşamayacağım ki nefes almazsam. Demek ki duygularım da olmayacak. Nasıl bir iş böyle bu Tanrım. Neden diye soramadan edemiyorum. Annem, meleğim… Her şeyim, dünyam. Beni var eden kişi, bana sormasa da bu dünyada yaşamama neden olan varlık. Seni seviyorum. Her şey senin için.

Su yüzüne çıkıyorum. Derin bir nefes almak istiyorum ama olmuyor. Çırpınıyorum. Çırpındıkça nefes alamıyorum. Bitti. Her şey bitti. Kaderim bitti. Böyle mi olmalıydı peki. İstediğim bu muydu? Kaderimi kendim çizeceksem bunu mu reva görmüştüm kendime. Böyle bir son mu istemiştim. Olmazdı. Olamazdı. İstememiştim, belki bana sorulmamıştı ama sonrası benimdi. Benim isteğime göre olacaktı.

Son çırpınışımla başarıyorum nefes almayı. Kıyıya çıkıyorum. Ama arkadaşımı göremiyorum.

Sonra, sen yoksun… Aramıyorum bile. Unutuyorum o günü. Unutmak istedikçe hatırımdan çıkaramıyorum seni… Kaderimde sen yoksun, hayalin var.

Derya Balcı - Erdek- 18-02-2020 - Öykü "Deliler Teknesi" Dergisi Kasım Aralık Yayınlanmıştır