Yunan Galip Gelseydi?

Diyanet İşleri Başkanlığı,

3 Mart 1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekaleti’nin yerine kurulan,

İslam dininin inançları,

ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek,

din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur.

Dahası,

Mustafa Kemal Atatürk’ün emri üzerine:

429 sayılı kanunla çerçevelenmiş Anayasal bir kuruluştur.

Anayasanın 136. Maddesinde:

“Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı,

lâiklik ilkesi doğrultusunda,

bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak

ve

milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek,

özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” denmektedir.


9 Kasım 2018’de tüm camilerde okunan Cuma Hutbesi, insan sağlığının önemini anlatırken;

10 Kasım’da 80 yıl önce sonsuzluğa uğurlanan “kurucusundan” tek kelimeyle olsun bahsetmiyordu.

Ama

Diyanet İşleri Başkanı bizzat ‘resmi kıyafeti’ üzerinde iken:

‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyeni evinde ziyaret ediyordu.

*

Prof. Dr. Ali Erbaş’ın istediğini istediği yerde ziyaret etmesi en doğal hakkı;

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın ziyareti ise temsilidir.

Kendisine soralım,

Yunan galip gelseydi:

*Cuma namazı kılınabilir miydi?

*İstanbul’da 3,113

*İzmir’de 1,782 Türkiye’de toplam 82,693 camii olabilir miydi?

9 Kasım Cuma Hutbesinden birkaç cümle ile bitirelim.

“Zira Allah Teâlâ’nın insana emaneti olan can, imtihan dünyasına açılan kapımızdır.

Hayır da şer de ancak can bedende iken elde edilir.

İnanmak ve yaratılış gayemize uygun salih ameller işlemek ancak ruh ve beden sağlığımızla mümkündür.”

8
A+
A-
REKLAM ALANI