Yüz'e İki Kala

YÜZ’e İKİ KALA

“Beyler Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”

98 yıl önce kararlılıkla, inançla ve büyük umutlarla ilan edilen cumhuriyet bayramını yarın kutlayacağız. Yarın herkes cumhuriyetçi, halkçı, yurtsever ve devrimci olacak. Öyle olmak zorunda. Eğer böyle olmasalardı cumhuriyet kazanımlarını birer birer yok etmek için bu kadar gücü kendilerinde göremezlerdi. Yarın en çok da “Ulusal Egemenlikten” demokrasiden ve çağdaşlıktan bahsedilecek.

Uyguladıkları çoğunluğun tahakkümüne kılıf aramak adına her zaman başvurulan söylem “Halkın iradesine saygı” duymak olmuştur. Oysa çoğunluk her zaman doğru karar verebilir mi? Bu sorunun en güzel yanıtını Sokrates’in diyaloglarında görüyoruz.

Bir gün Sokrates yine öğrencileriyle sohbet ederken bir öğrencisi Sokrates’e sorar:

─ Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse, adil olan da bu değil midir?

Mesela yüz kişinin oy kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı? Hem çok mümkündür ki daha çok insanın daha az insandan yanılma ihtimali daha azdır. Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmanız doğru olmadığı gibi haklı da sayılmaz.

Bunun üzerine Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak o öğrencisine önce sorar.

─ Bize söyler misin bilge olmak mı daha zordur yoksa cahil olmak mı daha zordur?

Öğrenci:─ Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur. Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur.

Sokrates:─ Peki o halde bize yine söyler misin toplumlarda cahil insanların sayısı mı çok olur yoksa bilge insanların sayısı mı çok olur?

Öğrenci:─ Elbette ve hiç şüphesiz cahil insanların sayısı fazla olur.

Sokrates:─ Peki bize yine söyler misin bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede-nasıl ve hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu?

Öğrenci:─ Eğer yolcular içinde Denizcilik bilgisi olan yoksa pek tabi en iyi bilen kaptandır.

Sokrates:─ Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez, herkes bildiği yerde konuşmalı ve her iş ehline verilmeli?

Öğrenci:─ Pek tabi olması gereken budur.

Sokrates:─ Peki o halde bize yine söyler misin kimin hangi konuda bilgili olup olmadığını bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi?Hem sen de kabul ettin ki bir toplumda cahillerin sayısı bilgelerden hep daha çok olur…’’

Bu diyalolardan sonra muhtemelen Sokrates’in demokrasi karşıtı olduğunu düşene bilirsiniz. Oysa Platon’dan aktarıldığı iddia edilen bu diyalogların mantık çizgisi sorumlu bir tavırla incelendiğinde, buradan Sokrates’in demokrasiye karşı olduğu ve bu yüzden idam edildiği sonucunu çıkarmak, hem çok zor hem de çok tartışma götüren bir önerme olur. Çünkü Demokrasinin olmazsa olmazı özgür konuşmaktır. Özgür konuşmak ve özgürce akıl yürütmek, demokrasinin en temel özelliğidir. Sokrates bu kadar içselleştirdiği ve felsefesini üstüne bina ettiği bu demokratik yönetme karşı olması mümkün müdür?

Sokrates’in, Azınlık-çoğunluk, bilge-cahil ikilemlerinde aradığı şey, Doğru karar verme gerçeğidir. Mantığının vurgusu doğru karar alabilme yetisidir. Karar alma biçiminin, doğru karara gölge düşürme ihtimali onun, endişe kaynağıdır. Bugün bütün dünyada egemen olan demokrasi aslında temsili demokrasidir. Doğrudan demokrasi değil. Bugün ülkemizde koca bir ülkeyi ve kenti sadece bir kişi yönetiyor.

Nasıl yönetildiğimizi genelde ve yerelde görüyoruz. Ayrımsız bir şekilde genel yönetimde yandaşlık, rant, kayırma, doğa talanı, “Alo Fatih” ve bir çok etik dışı uygulama varsa yerel yönetimde değişen tek şey “Alo Fatih”in yerine “Alo Mehmet’in geçmesidir.

Hadi siz muktedirler yarın gidin Atatürk anıtına çelenk koyarak ve inanmadığınız süslü laflar söyleyerek biraz vicdan rahatlatın.

28-10-2021- CEVDET AYAN- BANDIRMA