İçimde bir tahta at var, tam da beynimin kıvrımlarında…
Yetmedi, onun da içinde askerler.. Ve hiç rahat durmuyorlar.
Hep başka kentlerin surlarından içeri girip işgal etmek istiyorlar.
Gizlice, içimdeki atla birlikte o şehre giriyoruz.
*
Yaptığımız plana göre Tahta At’ı çıkarıp ortalık bir yere bırakacağım.
İçindeki askerler çıkıp şehri ele geçirecekler, ama kendi aralarında anlaşamıyorlar.
Bazıları şehri talan edip yağmalarken bazıları da şehrin güzelliğine vuruluyor ve akışına bırakıyorlar..
Bir patırtı bir kütürtü, yorulup tekrar atın içine girdikten sonra şehri terk ediyoruz.
*
Bir zaman sonra, başka bir şehir ve yine aynı hikaye.
Oturun oturduğunuz yerde diyorum ama, dinleyen kim.
*
Surlarından girdiğimiz şehir İstanbul’dur.
İçimdeki atın içinden çıkan askerler İstanbul’u işgal ediyor.
Mercan’ı, İstiklal Caddesi’ni ve Beşiktaş’ı mesken tutup her gittikleri yerde olay çıkarıyorlar.
*
Bazen Delhi’dir.
Askerler Eski Delhi’de Chawri Bazaar’ın rengarenk dünyasında kaybolup gidiyorlar.
Korna sesleri, hijyen yoksunu sokaklar ve çocuk işçiler sanki bir film seti hissini veriyor.
*
Bazen Helsinki’dir.
Askerler dünyanın en aydınlık kütüphanesinde dağılıyorlar.
Sadece kitap değil, hobi odaları, üç boyutlu yazıcılar, müzik çalışmaları ve fazlası..
Askerler kitap raflarına çarpa çarpa ilerliyorlar.
Beyaz zambaklar ülkesinin beyaz insanlarında gam yok, kasavet yok; meydanlarda ve parklarda sıkıntıdan patlıyorlar.
*
Bazen Ankara’dır.
Bırakıyorum Kızılay Meydanı’nın orta yerine Tahta Atı’mı…
Askerler dağılıyorlar Sakarya’ya, Tunalı Hilmi’ye, Zafer Çarşısı’na ve Cebeci’deki okulumuzun bahçesine…
‘Mülkiyeliler’de değil, “Tavukçu”da yemek yiyorlar ve kendi arkadaşlarıyla kavga ediyorlar.
*
Sonra ver elini Bandırma.
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer Bandırma’dır.
Hiç gelmek istemez Tahta At…
Ama sığınacağı başka yer yoktur.
Tahta At şimdi başka hayaller kurmaktadır.
Nedir bu Tahta At ve içindeki askerlerden çektiğim…
Not: Bu yazıda Truva Atı hikayesinden esinlenilmiştir.
Aşkın KURT – Bandırma -24.12.2024