İncil’de yazılı ünlü bir anekdottur,
Zina yaparken yakalanan bir kadın İsa’nın huzuruna getirilir ve Tevrat yasalarına göre onun taşlanarak öldürülmesi talep edilir. İsa bunun üzerine şöyle der: “İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın! ”
Başta yaşlılar olmak üzere,herkes birer birer dışarı çıkıp İsa’yı yalnız bırakırlar. Hiç kimse kadını yargılayamaz ve İsa da kadını affederek gönderir…(8. Bölüm, Yuhanna İncili)
Zina günah ise ki; ben vicdan ölçütü yada insani duygular olarak görüyorum çünkü uhrevi dünya bakış açısıyla bugün insanlar yargılanamaz.. Dini argümanları referanslarla onsekiz yıldır ülkeyi yöneten Akp, zinayı suç olmaktan çıkarmıştır. Demek ki zina için, günah kavramı yaşadığımız yüzyılda geçerliliğini yitirmiş, aksine suç olmaktan çıkartılarak bir nevi insanların özeli halini almıştır.
Günah vicdansızlığı sembolize ediyorsa, sevap insanda vicdanın varlığını temsil etmektedir.
O zaman insan kavramında ahlakı nerde aramalıyız.
Girişimizi Hz İsa ve İncilden bir anekdotla yapmıştık, devam edelim,
Hz. Musa’nın Tevrat’ta, Hz. İsa’nın İncilde insanlara tebliğ ettiği ahlâk ilkelerinin, benzerlerini Hz.Muhammed’in tebliği Kur’an’ı Kerim’de bazı küçük nüans farklarıyla görmek mümkündür.
Bütün peygamberler tebliğ ettiği kitaba göre insanları ahlâklı olmaya çağırmışlardır.
O zaman ‘Ahlak’ nedir sorusunun karşılığını kutsal kitaplarda ararsak karşımıza,
“Ahlâk, günlük yaşamın her alanında toplumun kabul ettiği değer yargılarına ait uymamız gereken davranış biçimlerinde bilgi ve düşünce alanını ifade eder…” diye kısaca tanım yapabiliriz.
Evrensel ahlak ilkeleri yada insan olabilme özellikleri olarak nitelendirdiğimizde ise;
Doğruluk, adaletli, karşılıksız iyilik yapmak, yalan söylememek , insanları kandırmamak, kötülük yapmamak ve insan öldürmemek, kibirlenmemek, kul hakkı yememek vs diye sıralayabiliriz
Yani inançlı da olsa , inançsız da olsa, insan bu temel vicdani değerlere uyması gerekir.
İnançlı insan günah kavramından korkması için vicdanlı ve ahlaklı olabilmeli ki, inancının temel kuralına uyabilsin.
İnsan İnançsız ise , vicdanlı ve örnek davranış sergileyerek ahlaklı olabilmeyi temsil etmesi gerekir.
Yaşadığımız gezegende seçilmişler ve onların atadığı insanlar, doğru insanlar mı diye soracak olursak bunun yanıtını kendi içinde aramamız gerekir. DOĞRU diye seçtiğimiz insan ADALETİ kendi çıkarlarına göre kullanarak seçenlerine İYİLİK yapmıyorsa, YALAN SÖYLEYEREK KANDIRIYOR ve her türlü KÖTÜLÜĞÜ YAPARAK, hatta sebepsiz yere İNSANLARI ÖLDÜRÜYORSA, güçten aldıkları KİBİRLE herşeyi mübah görerek KUL HAKKI YEMEK dahil YOLSUZLUK YAPABİLİYORSA…
İster evrensel ahlak ilkeleri, isterse kutsal kitaplarda dayatılan uhrevi ilkelere rağmen, inançlı ise günah işlemeye, inançsız ise vicdansızlık yapmaya devam edebiliyor.
Şimdi sormamız gereken,
Japonya’da mı ahlaki değerler yüksek olduğu için yaşam kalitesi, bilim ve teknoloji gelişiyor , yoksa inançlı Suudi Arabistan’da mı?..
Finlandiya’da mı eğitim ve bilime önem veriliyor, yoksa inançlı Yemen’de mi?..
İsveç’te mi yolsuzluk çok, yoksa inançlı Azerbaycan’da mı?..
İsviçre’de mi adalet önemseniyor, yoksa İran’da mı?..Uzatabiliriz.
Günah varsa eğer,
O zaman en günahkar siyasetçiler ve din adamlarıdır.
Siyasetçiler bu dünyayı cehenneme çevirirken hiç itiraz etmeyen, günahlara sessiz kalan din adamları cehennemi onaylayarak başka bir dünyada ki cenneti müjdeliyor..
Siyasetçiler insanları aç bırakırken, din adamları ‘Fakirlik Allah’a yakın olmaktır.’ diyerek siyasetçileri onaylıyor.
Hz.İsa’nın sorduğu soruyu siyasetçilere , din adamlarına ve kendimize de soralım,
” İçinizde kim günahsızsa, ilk taşı o atsın! ”
Vesselam
Bandırma/ 23.06.2020