Aşk bir yanılsamadır. Gerçeklikle bağı ya yoktur ya da oldukça belirsizdir. Ancak bu yargı aşkın değersiz bir duydu-yaşantı olduğu anlamına gelmemeli. Aşk da en az gerçeklik kadar aynı değerdedir.Yanılsama ve gerçeklik arasındaki bağ ve geçiş bulanık olsa da,aynı şeyin iki yüzü gibidir:Yanılsama gerçeklikle sınanır,gerçekliğin sosu ise yanılsamadır.Hem, beyin simülasyon ve gerçeklik arasındaki ayrımı yapamayan bir organdır.Bazen hayal kurmak gerçek hayat denen ruhsuz oluşlardan daha canlı ve lezzetlidir.Bu anlama gelmek üzere aslında tüm sanatsal üretimler gerçekliğe belli bir mesafede duran yanılsama ürünleridir.Bu yüzden yaratıcılığın gizemli bölgesi olan bilinçdışından sızarlar ya da fışkırırlar.
Yanılsama ve gerçeklik birbirine zıt gibi görünen alanlar olsa da aradaki mesafe zamanla kapanıyor ve aşkla gerçeklik buluşuyor.Canlı,güçlü bir sevgi de bu buluşma zemininde filizleniyor.Aşkta şartlar,mesafeler ,tarafların özellikleri ve nitelikleri ikincil önemde oluyor.Sonuçta aşk hisseden kişiye aittir.Elbette kavuşma gerçekleşmese de, aşık, birine yönelecektir.
Bir arkadaşımın aktarımındaki Zen ustasına göre aşkı çürüten üç şey var:Bağımlılık,sahiplenme ve kontrol arzusu.Bu üç şey bireyin özgürlüğe mesafesini ortaya koyan mihenk taşları aslında.Bunlardan bağımlılık özerk ve ayrışmış olamamayı anlatıyor.Psikososyal gelişim basamaklarından erken bir aşama olan annede-bakıcıda takılıp kalmaya denk düşüyor.Bağımlılık dış dünyanın tehdidine karşı ilk cennet olan anne-bakıcı kucağına sıkı sıkıya sarılmak oluyor.Öyleyse bağımlılığın karşıtı da bağlantıda-ilişkide kalmaktır diyebiliriz.Bu bağımlılıkla kıyaslandığında eşit bir ilişki modelidir.
Sahiplenme de aşka-sevgiye yabancı bir olgudur. Sahiplenmede aşkın nesnesini kendi uzantısı olarak görmek vardır; kendinden bir parça olarak,kendi vücuduna-varlığına katmak.Buna füzyon da deniyor.Sahiplenmenin karşıtı ise olmaktır.Olmak,kendi olmak,kendini gerçekleştirmek,tekamül etmek bunların hepsi de sahiplenmenin alternatifidir.
Üçüncü olarak kontrol arzusu da aşk ve sevgiye uzak patolojik bir yönelimdir. Ciddi narsisistik bir görüngüdür.Herşeyin kontrol dahilinde olması demek,belirsizliklere tahammülsüzlük demektir.Belirsizlikten kaçmak da hayatın tahmin edilemeyen akışına set çekme çabasıdır.Aşık olunan kişiye yöneldiğinde,bu kişinin tercihlerine,iradesine,mutluluğuna yapılan bir müdahaledir.
Aşk,coşkun bir ruh hali ve yaşantıdır.Olgunlaşmış bireylerde sevginin ve yaratıcılığın kaynağı olabilir.Patolojik bireylerde ise gerçekdışı ve yıkıcıdır. Ama yine de ister olgunlaşmış ister takılıp kalmış olsun,burgacına aldığı insanın bütün ayarlarını değiştiren bir deneyimdir.
Sevgi,sevilenin iyiliğine,mutluluğuna,bütünlüğüne,selametine duyulan derin muhabbetken;aşk bencil,kör ve saldırgan olabilir.
Her ne kadar aşık olmanın biyolojik bir gerçekliği,fizyolojik göstergeleri varsa da(iştah azalması,uyku düzeninde değişiklik,beden ısısının yükselmesi vs.),aşkın içine doğduğumuz kültürün bir yaratımı olduğuna dair ciddi kuşkular ve bulgular vardır.Bazı araştırmalar göre, ki bu bazı araştırmalar hep vardır J,aşkın bilinmediği ve yaşanmadığı bazı topluluklar söz konusudur.Bizim içinde yaşadığımız post-modern kültürde ise endüstrilerarası bir aşk pazarından bahsetmek mümkündür.
Aşk ritüellerinin tasarımı,aşk sözlerinin yazımı,aşk duygusunun üretimi her şey hazır,aşıkın emrine amadedir.Aşk sahneleri yüzlerce,binlerce fragmanla tasarlanmış ve oynanmıştır.Ateşli öpücükler,derin derin bakışmalar,takı şarap çiçek çikolata aşığın meşrebine göre bazen maharetle bazen de acemice dekora serpiştirilmiştir.
Böylesi bir kurgunun farkında olan aydınlanmış aşıkın canı biraz sıkılabilir.Ancak aşk mevzuunda taze bir soluk, yeni bir söz bulmak gerçekten zor bir iştir. Maharet,zihin açıklığı ve yüksek yaratıcılık ister.
Aşk sevgiyle buluştuğunda, kabul etmek ne kadar zor olursa olsun,bittiğinde bırakmak ve gitmesine izin vermektir.Aşk,tutsak edilmediğinde sonsuz bir dolaşımda olma ihtimalidir.Dolaşımla birlikte bir gün yine kavuşma ihtimalidir.
Aygün Özer
Psikoterapist
aygun_ozer@yahoo.com – 09-05-2019 Bandırma